• http://upload.wikimedia.org/…n_hamdi_bey_mihrap.jpg

    önce twitter'da gördüğüm sonra da gerçek olduğunu öğrenip dumura uğradım tablo.

    1901'de yapılmıştır.
  • esas adı yaradılış olan tablodur. görsel basında genelde alt kısmı (kitapların olduğu bölüm) kesilmiş şekilde sansürlenerek verilir. resimdeki kadın, yere atılmış kuran veya dini kitapların önünde dimdik durur. dinin kadının özgürlüğünü engellediği vurgusu yapılmaktadır.

    ne yazık ki tablo kayıptır.
  • demirbank'ın tasfiyesi sırasında iç edilmiş olma ihtimali yüksektir.
  • çok çok etkileyici bir eser. ama yerdeki kitapların kutsal kitaplar hatta aralarında kuran olduğunu nereden biliyoruz? bilgi içerdiği için tüm kitaplar bir bakıma kutsaldır aslında ancak yerdekiler "kutsal"lıkla, din ile ya da kuran'la en ufak alakası olmayan osmanlıca eserler olamaz mı?

    arapça veya osmanlıca bilmediğim, bilsem de internetteki fotoğraflardan yazılar tam anlamı ile seçilemediğinden dolayı kitapların dini olup olmadığı hakkında bir saptama yapamayacağım için fakat gördüğü her arapça yazıyı kuran sanarak öpüp başına koyan zırcahillerin varlığını da bildiğim için ben bu kitapların dini kitaplar olduğuna inanmıyorum.

    olsaydı da fark etmez gerçi, çünkü kutsal kitaplar söz konusu olunca mühim olan kitabın varlığı ya da nerede muhafaza ettiğin değil içindeki mesajdır. senin o kitaba verdiğin değer, kitabı belden yukarıda tutman ve bunu öğütlemen ile değil içindekileri ne kadar anladığın ve anlamak için ne kadar çabaladığın ile ölçülür.

    (bkz: http://www.evrenselkultur.com/…-e1430134834429.jpg?)
  • sanki din adamlarının kıblesini şaşırdığını anlatmaya çalışmış rahmetli.

    kıblesi kadın, şerefi mal, dini para olan bir devrin tablosu gibi geldi bana.
  • yerdeki kitaplardan en az birinin kuran olduğu düşünülüyor.
    boğaziçi üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi prof. edhem eldem'in osman hamdi bey ve mihrap tablosu üzerine yapılmış röportajından:
    "tezhibinden, şeklinden, besmele’yi hafif görmemizden ötürü bunların en azından birinin kuran olduğunu söyleyebiliyoruz. beni çok şaşırtan kitap, zerdüşt dininin kitabı zend-i avesta. tespit edemediğim kitap, üzerinde sakamuni olan. o da bir budizm kitabı. dolayısıyla belli ki osman hamdi bir şekilde bütün bu doğu dinlerini bir kadının ayakları altında resmetmek istemiş."

    edhem eldem ile osman hamdi bey ve kayıp tablosu mihrab üzerine yapılmış ilk ve tek röportaj
  • hammâmîzade ismâil dede efendi, klasik türk müziğine uzak duran padişah abdülmecid’in batı müziğine olan düşkünlüğü karşısındaki ezikliğini, ‘yine bir gülnihâl’ bestesi bile kurtaramamıştır. o abdülmecid ki, babası sultan ıı. mahmud’un başlattığı batılı ıslahat hareketlerini hayata geçirmekle meşguldü.
    hacı arif bey’e gelince…
    çok ilginçtir, piyano konçertoları bestelemiş olan, sarayın kapılarını batılı opera ve tiyatro sanatçılarına açan, batılı yazarların kitaplarına iltifat eden abdülhamid’in teveccühüne mazhar olmasını bırakın bir yana, hapis cezası bile almıştır.
    aslında türklerin batı düşüncesi ve kültürüne bulaşması fatih’in istanbul’u alışıyla başlamıştır. fatih’in, islam’da resmin yasak olduğu taassubunun katı olduğu bir zamanda bellini’yi çağırarak ‘tıpkısı’ resmini yaptırması batı kültürüne atılan ilk ciddi adım olmuştur. ancak, ol rivayet odur ki ölümünden sonra tahta geçen oğlu ıı. beyazıd sofuluğu yüzünden resimleri dağıttığı için fatih’in ünlü portresi şimdi yaban ellerdedir. ( londra national gallery ).
    yani diyeceğim fatih’in batı kültürüne adımını attığı o tarihten sonra en çok 19 yy padişahları ıv. mustafa , ıı mahmud , abdülmecid , abdülaziz , v. murad, ıı. abdülhamid gibi padişahlar saraylarının yüzünü ağırlıklı olarak batı kültürüne çevirmişlerdir. gerek azınlık olsun, gerek levanten ve ecnebi sanatçılar olsun hiç birine karşı ilgilerini esirgememişlerdir. batı müziğine ve batı edebiyatına ilgi duymuşlar, batılı anlamda pozitif bilime ve fenne dayalı kurum ve kuruluşlar açmaya çalışmışlardır. haliyle sarayın etkisinde kalan osmanlı aristokrasisi de batılı kültürüne kayıtsız kalmamıştır.
    işte osman hamdi bey onlardan biridir. bir vezir oğlu olarak böyle bir ortamda büyüyen osman hamdi bey 15 yaşında iken eğitim almak üzere fransa’ya gönderilmiş ve orada tam 12 yıl kalmış. her iki eşini de fransızlardan seçmiş.
    osman hamdi bey, hem osmanlı aydını olması hem de fransa’da eğitim görmesi, iki eşinin fransız ve altı çocuğundan beşinin kız olması gibi nedenlerle osmanlı kadınlarına karşı duyarsız kalamamıştır. resimlerini oryantalist çizgilerle ama batılı mesaj verme kaygısıyla çizmiştir.
    osman hamdi bey’in yapmış olduğu bu resimlerden, osmanlı kadınlarının batılı hemcinslerinin düzeyine erişmeleri için sosyal ve dini baskılardan uzak tutulması gerektiğine inandığı anlaşılmaktadır. kadınların kapalı bir toplum içinde yaşamayı hak etmeyecek kadar masumiyet içinde olduklarını anlatmaya çalışmış. örneğin, kuran okuyan kız (1880) resminde bir rahle önünde oturan bir kızın, dışa açık geniş bir pencere yanında saçlarının önü çok açık olarak kuran okurken resmetmiştir. türbe ziyaretinde iki genç kız ı ve türbe ziyaretinde iki genç kız ıı (1890 ) resimlerindeki kızların başları da aynı şekilde açıktır. çarşaflanan kadınlar (1880) resminde de dışarıya çıkmaya hazırlanan bir kız çarşafa bürünmeden önce son defa aynaya bakmaktadır. bu haliyle sanki aynada gördüğü modern suretini örtmeye kıyamamaktadır.
    diğer resimlerde de benzer mesajları içerir.
    “gezintide kadınlar (1887)” “ cami kapısındaki kadınlar” gibi resimlerindeki kadınlar ise dışarı adım atmış olan kadınlardır. bu kadınların üzerinde çarşafı andırır bir giysi göremezsiniz. üzerlerindeki elbiseler (feraceler ve yaşmaklar) capcanlı, sıcak renkli kumaşlardan yapılmıştır. ancak, hiçbiri mihrap adlı resim kadar çarpıcı değildir.

    osman hamdi bey’in bu resmini baskıcı ve dindar olarak bilinen abdülhamid zamanında yapmış ve sergilemiş olması bazılarını şaşırtabilir. ama, abdülhamid’in kültür olarak asrileşmiş bir padişah olduğunu bilenler için bu pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
    evet, osman hamdi bey mihrap adlı resmini 1901 yılında 210×108 ölçülerinde yapmıştır.
    resim bir camii içini göstermektedir. üzerinde devre göre oldukça açık sayılan bir elbise bulunan başı açık bir kadın, arkasını kuran yazısı ile çevrelenmiş olan mihraba dönmüş olarak, büyük bir rahle üzerinde dimdik oturmaktadır. bakışlarında bir özgüven ve kararlılık okunur. ayaklarının çevresinde ise öylesine atılı vaziyette kuran ve kuran sayfaları bulunmaktadır. resmin hemen önünde yer alan buhurdandan dumanların yayılması resme mistik bir hava vermektedir. mihrabın yanında ise dev bir mum durmaktadır… acaba bu mum neyi temsil etmektedir? dini mi, osmanlıyı mı?..
    osman hamdi bey bu mihrap adlı eseriyle; kadını dinin taassubundan, yani tüm doğmalardan ve onu kapalı mekanlara tutsak eden geleneksel ahlak anlayışından kurtarmak gerektiğini vurgulamak istemektedir bana göre. ama kimileri bu resimle osman hamdi bey’in, “kadının her şeyin üstünde olduğunu” gösterdiğini öne sürmüştür. nitekim prof. dr. nihat boydaş, hatsa fidan’ la olan söyleşisinde (diyanet aylık dergisi sayı 153) şöyle demiş:
    “son yıllarda, özellikle 20.yy.dan başlayarak kadının sanattaki yeri araştırılıyor. öyle biliyorum ki 19.yüzyılın sonlarına doğru, batı karşısında kadın hakları veya kadına verilen değer konusunda kendini ezik hisseden türk kadınları, masaya oturup, kitap açıp, eline kalem almışlar ve resim çektirmişler. biz de okur yazarız! böyle bir hava esmiş. herhalde bu eziklikten dolayı olacak ki, osman hamdi bey de mihrabın önünde rahle üzerinde oturan bir kadın resmi yapmış. tabi o dönemin insanları bunu garip karşılamışlar. tarihini iyi hatırlamıyorum, bizde bir medrese-üniversite açıldığı zaman devrin önemli bilim adamlarından birisine açılış konuşması yaptırmışlar. medresenin açılışında, konuşma sırasında konuşmacı, hocalık mesleğinin peygamberlik sanatı gibi önemli olduğunu söylemiş. tabii sarıklı ulema saldırmış: “peygamberlik sanat değildir, o vehbidir allah tarafından verilir. sen buna nasıl sanat dersin?” o gün kapatmışlar, kapıya kilidi vurmuşlar. aynı kişinin çok üzüldüğünü belirten bir şiiri var. şöyle diyor: ‘cehalet mültezem, kesbi kemal cünhamız bizim. yarabbi! cürmü tahsili ilimden tövbeler olsun.’ aynı şeyi bu fakire sorarsan, bazen ben de öyle diyorum. islâm’ın kadına bakışını ayrıca söylüyorum. araplarda kadın bir mal gibi alınıp satılırken, o günün şartlarında peygamber çıkıp “cennet anaların ayaklarının altındadır” diyor. benim kültürümün temelinde bu var. osmanlı kültüründe ise hakanla karısı yan yana oturuyordu. osman hamdi bey’in tablosu bir çıkıştır. osman hamdi bey onu öyle koyarak kadının bizde ne kadar kutsal olduğunu anlatmak istemiştir…”
    osman hamdi bey’i’, “müslümanlığı az benimseyip rum bilincini koruyan bir kişi” olarak niteleyen sezer tansuğ’a göre ise: ‘avrupa’da hiç bir oryantalist ressam cami mihrabı önündeki rahleye model ermeni kızını oturtup, ayaklarının altına kuran-ı kerim sayfalarını yayacak kadar ileri gidememiştir…” sezer tansuğ’un bu öfkesine karşılık osman hamdi bey’in torunu cenan sarc ise, resimdeki kadının hamile olarak çizildiği, bu nedenle osman hamdi bey’in, “annelik her şeyin üzerindedir…” gibisinden bir mesaj vermek istediğini söylemiş. sunay akın ise bir yazısında : “bu tablo, yaşama ve insana din çerçevesinden bakmanın karşıtı olan pozitif düşünceyi simgelemektedir.” der.
    hasan bülent kahraman da ipek duben’in türk resmi ve eleştirisi 1880-1950 adlı kitabını önsözünde: “…sanatçılarımızın batılılaşma ile birlikte etkilendiği pozitivizm, gérôme ve osman hamdi çizgisiyle cumhuriyet döneminde ilke edindiği ‘inkılapçı ideoloji”nin’ bir anlamda örtüştüğü sonucuna varmış. ayrıca ipek duben, osman hamdi bey’in hümanist, bireye önem veren bir sanatçı olduğunu da söyler.
    yani kısacası, osman hamdi bey’in ‘mihrap’ adlı eserinin zamanında çok tartışıldığını, şimşekleri üzerine çektiğini tahmin etmek güç değil. kuşkusuz tartışılmaya da devam edilecektir… ancak günümüzde belirli entelektüel kesimin dışına çıkarak popüler kültürden nasibini alamadığı, pek çok kişinin bu tablonun varlığından haberinin olmamasından anlaşılıyor. haberi olan kimileri ise bu resmi görmezden gelmeyi yeğlemiş. ancak şu gerçeğin altını çizmek istiyorum. sözüm ona demokratik ve özgür bir ortamda tesettürün hararetle tartışıldığı bu gün, böyle bir resmi yapmaya benim diyen ressam cesaret edemez. her ne kadar osman hamdi bey bu resmini bundan 100 yıl önce teokratik olduğu öne sürülen bir devletle iç içe yaşarken yapmış olsa da…
    hasan özsan - osman hamdi bey ve osmanlı kadınları
  • olağanüstü bir eser.
  • asıl adı yaratılış olan gérôme’un tanagra isimli heykelinden esinlenerek yapılan
    muazzam eser. yurtdışı sergilerinde başına bela olmasın diye diplomatik valizinde götürüyor tablosunu. uzun süre piyasada gözükmeyen eser sonraları demirbank'ın tasfiyesinde devlet-burjuvazi eliyle ortadan kayboluyor.

    edit: link
hesabın var mı? giriş yap