• "batıya olduğu kadar, doğuya da kapalı bir sistemdir bu. orta doğu’dur, kenar ‘batı’dır. ne doğu’dur, ne batı’dır. kafka’nın yer altında yaşayan hayvanı gibi, kendisine doğru kazılan bir tünelin içindeki bilinmeyen düşmanı korkuyla bekler."

    (bkz: oğuz atay)
    (bkz: günlük)
  • bi göz atın:

    "civelek taburu"
  • devşirme sistemi yahut vezirlik makamında gayri türk devlet adamlarının görev yapması osmanlı ile başlamış bir uygulama değildir.osmanlı ile çağdaş türk devletlerinin hepsinde vardır.

    selçuklu imparatorluğunun kudretli veziri nizamülmülk farstır.

    melikşah'ın mali işlerinden sorumlu hasan bin tahir farstır.

    2.kılıçarslan'ın veziri ihtiyarüddin hasan ihtida etmiş bir ermeniydi.

    izzettin keykavus'un veziri mecdeddin ebubekir farstır.

    2.gıyasettin keyhüsrev'in veziri şemseddin mehmed ısfahani fars kökenlidir.

    yine 2. gıyasettin keyhüsrev'in başka bir veziri muhezzibüddin ali farstır.

    2.izzettin keykavus'un veziri izzeddin mehmed razive fahreddin ali fars kökenlidir.fahreddin ali'den sonra vezir olan fahreddin kazvini de fars kökenlidir.

    rükneddin kılıç arslan'ın veziri cemalettin hotani fars kökenlidir.

    moğol devleti olmasına karşın ilhanlı devleti'nin devlet adamlarının tamamına yakını gayri moğol unsurlardan oluşmaktaydı. mesela ünlü ilhanlı vezirlerinden olan reşidüddin fazlullah-ı hemedani ihtida etmiş bir yahudiydi.

    ilhanlı veziri aynı zamanda tarihçisi olan ata melik cüveyni fars kökenlyidi.
  • batıda avusturya doğuda iran gibi devrinin güçlü sayılabilecek devletleriyle sınır komşusu olduktan sonra duvara çarpmış araba gibi geri savrulmuş ve gerileme dönemine girmiştir. aslına bakılırsa o zamana kadar ki büyümesini sağlayan etkenler de kurulduğunda çevresinde doğru düzgün bir devlet olmamasıydı. fethettiği topraklardaki otoritesizlikten faydalanmıştır ve buralarda kolayca hüküm sürmüştür lakin devlet yapısı sağlam ve geleneği olan devletlerle sınır komşusu olunca kalakalmıştır.
  • kayı boyundan olduğu kesin değildir.

    osmanlılardan ilk defa bahseden islami eser ibn battuta’nın seyahatnamesidir.battuta bursa dolaylarına geldiği esnada orhan bey’den söz ederek 100 tanesi kalesi olan bir hükümdar olduğunu,babasının isminin osmancık olduğunu nakleder ve kökenlerine dair bir bilgi vermez.
    aynı tarihlerde esterabadi bezm u rezm adlı eserinden osmanlıların moğol olduğunu nakleder.ancak bu bilgi osmanlılar’ın etnik olarak moğol olduğuna dikkat çekmek için değil basit ve cahil bir soy olduğunu anlatmak için söylenmiştir. esterabadi hamisi kadı burhaneddin’e yaranmak için osmanlılar hakkında böyle ağır bir dil kullanmıştır bu şekilde adlandırma islam tarihi metodolojisinde sıkça görülür. örneğin reşidüddin fazıllah cami’üt tevarih adlı eserinde selçuklar’ın kökenlerini sayarken selçuk bey’in atalarının çarık ustası olduğunu söyleyip kutlu soydan olmayıp, avam kesimden olduklarını ima etmiştir.

    ilerleyen tarihlerde handmir habib’üs siyer adlı eserde osmanlılar ile ilgili bir hikayeye yer verir. bu hikayeye göre alaaddin keykubat kıpçak sahrasından yaşayan türkmenlerden davud adlı birini maiyetinde 10.000 kişiyle anadolu’ya yerleştirir. daha sonra davut oğlu osman’ı keykubat’ın emrine verir keykubat da osman’ı sınır boylarına(bursa,söğüt) gaza için yollar.tabi bu şekildeki hikayeler başka müelliflerin eserlerinde yer almayıp,teyide muhtaçtır.

    osmanlı sultanları ile ilgili elimize ulaşmış olan en eski kaynak bursa’da yaptırılmış olan 1337 tarihli kitabedir. sadece gazaya ve gaziliğe atıf yapan bu kitabede orhan’dan ‘’mücahit,gazilerin sultanı,gazi oğlu gazi diye bahsedilerek kökenler hakkında bir bilgi vermemektedir.

    şair ahmedi’nin 1400-1410(?) yılları arasında kaleme aldığı ve yıldırım’ın oğullarından süleyman’a ithafen yazdığı dastan-ı tevarih-i mülük-i al-i osman adlı epik eserde olayları eksiksiz anlatmaktan ziyade öğüt ve ahlak ilkelerinden söz etmekle beraber tarihsiz , şiirsel bir şekilde yazmış, ertuğrul’u oğuzlardan bir alp olarak göstermiş,kayı boyu ile ilgili bilgi vermemiştir.

    2.murat devrinde kurumsallaşmaya başlayan osmanlı devletinin diğer beylik ve devletlere karşı –özellikle timur oğlu şahruh- halil inalcık'ın açıklaması üstünlüğünü göstermek için yazıcızade ali) tarafından neşredilen ve ibn bibi’nin selçuklu tarihini esas alarak yazdığı tevarih-i ali selçuk adlı eserde oğuzların atalarını nuh oğlu yafes’e bağlayarak tek tanrıya inanan ilk müslümanlar olarak göstermiştir.yazıcızade, ertuğrul’u oğuzhan’ın oğullarından gökhan neslinden gelip kayı boyundan olduğunu yazmıştır.muhtemelen yazıcızade’nin osmanlı soyunu kayılara indirgemesi dede korkutta hanlığın kayılara geçeceğini söylemesi ve sözlü gelenekteki oğuz silsilename geleneğine dayandırmasıdır.ayrıca sözlü geleneğe dayanarak ilk defa oğuz jenolojisini çıkartan reşidüddin’in oğuz han’ın soy kütüğünde kayı boyu gün han neslinden gelmekte olup yazıcızade’nin oğuz jenolojisiyle çelişmektedir. istanbul’un fethinden önce 2.murat zamanında yazılan takvimlerde de osmanlı fütuhatı anlatılmasına rağmen şecere hakkında bilgi verilmez.

    2.murat ve 2.mehmet zamanında yaşayan şükrullah 1459(?) dolaylarında neşrettiğibehçetü’t tevarih adlı eserinde osmanlı şeceresini kaleme alırken ertuğrul’u 21.kuşaktan gök alp nesline bağlayarak oğuzlardan geldiğini nakletmiştir.(kayılardan bahsedilmez). özellikle 2.mehmet döneminde yazılan osmanlı tarihlerinde ertuğrul-gök alp arasında verilen efsanevi 21 atanın kronolojik tutarsızlığı fark edilmiş soy kütüğüne 31 kişi daha eklenmiştir.

    15. yüzyılda yaşamış olan oruç bey yazdığı tevarihin ilk bölümlerinde osmanlı soyunu nuh oğlu sam'a bağlarken, ayrıntılı olarak şecereyi yazarken nuh oğlu yafes'ebağlamıştır ve osmanlı'nın kayı neslinden geldiğine dair bir atıf yoktur.daha da ilginci osmanlı'nın dip atasını ebu müslim olarak vermiştir.

    aşıkpaşazade halk arasında bilinen adıyla ahmet aşıki.kaleme aldığı osmanlı tarihi klasik çağ tevarihlerinin en kapsamlısı olmakla beraber kendisinden sonra gelecek olan neşri, idris-i bitlisi, hoca sadeddingibi tarihçilere ilham kaynağı olmuştur. makbul devlet tarihçisidir.istanbul’un fethinde ve bazı rumeli fetihlerinde bulunmuştur.eserinde yıldırım bayezit zamanına kadar olan tarihi şuan elimizde olmayan yahşi fakih menakıbnamesinden yararlanarak yazmıştır.eserde ertuğrul’u oğuzhan’ın oğullarından gök alp nesline bağlayarak nuh peygamebere kadar götürür ve kayı boyundan geldiğini söylemez.
    ilk dönem tarihlerinde fazlasıyla görülen türk-islam hikayeciliği bu eserde de görülmekte bazı hayali olaylar yaratılarak osmanlı soyunun üstünlüğü vurgulanmıştır.mesela halk arasında da fazlasıyla bilinen osman bey’in şeyh edebalı’nın(ahmet aşıki’nin eseride sadece derviş olarak geçer) evinde kaldığı akşam rüyasında edebalı’nın göğsünden bir ay çıkar ve osman’ın göğsüne gelerek bir ağaç olur ve ağacın dalları tüm cihana yayılır.bu rüya osman’ın soyunun cihan’a hükmedeceğine yorulmuştur.bu hikayenin çok benzeri cüzcani’nin tabakat-ı nasıri adlı eserinde de mevcuttur.bu esere göre gazneli mahmut’un babası sebük tegin mahmut doğmadan birkaç saat evvel bir rüya görür ve rüyasında göğsünden çıkan bir ağaç tüm cihana yayılır ve bu rüya neslinin cihana hükmedeceğine yorulur.yine benzer hikaye reşidüddin’in cami’üt tevarih adlı eserinde geçmektedir.müellif oğuz ananelerini anlatırken oğuzların destansı hükümdarlarından tuğrul adında bir hükümdar rüyasında göğsünden bir ağaç çıkıp tüm cihana yayıldığını görür ve rüya kahinler tarafından soyunun cihana hükmedeceğine yorulur.

    klasik tevarihlerde osman bey'in eşi malhun hatun'un babası şeyh edebalıdır.ancak osman'ın kayınpederi olarak gösterilen şeyh edebali'nin 1680 akçelik çok mütevazi bir geliri vardır.şeyh söğüt dolaylarındaki kozağaç köyünün gelirini almaktadır ve vakıf kayıtlarında osman'ın kayınpederi olduğuna dair bir bilgi yoktur. i.h.uzunçarşılı tarafından yayınlanan 1324 tarihli orhan bey vakfiyesi kayıtlarına göre malhun hatun,kayı boyunun ileri gelenlerinden ömer bey'in kızıdır. ahmet aşık'i ve diğer erken dönem tevarihlerinin zikrettiği bu olay aslı olmayan bir hikayeden ibarettir.

    bu gibi örnekler arttırılabilir.sonuç olarak osmanlı erken dönemi hakkında yazılan olayların bir çoğu - buna ''kayı'' efsanesi de dahil- türk islam hikayeciliğinden esintiler taşır.daha önceki türk devletlerinin hikayelerinden devşirilerek yazılmıştır.
  • araplaşmanın hızlanmasındaki en büyük etkendir. bu devleti hala "türk" devleti olarak görenlerin aklından şüphe ederim. (bkz: araplaşmanın türkler üzerindeki etkileri/@kesin ve net adam)
  • son zamanlarda kendisi ya göklere çıkarılıyor ya da yerin dibine sokuluyor. tarih üzerinden fanatizm yapılan bir türkiye vardır, bir de rusya. zaten bu ikisi birbirine çok benziyor. ben hiç sanmıyorum fransa'da "cennetmekan majesteleri louis'i kafir robespierre idam etti" denildiğini, ya da abd'de "işte second amendment'in gizli maddesi" diye haber yapıldığını.
  • kardeş ve evlat katli üzerinden eleştirilmesi tam bir çapsızlık örneğidir.
    hanedana teşekkür edilmesi gerekirken eleştirilmesi, tam bir tarih bilmezliktir.
    kanuni'nin çocuklarından selim ve bayazıt'ın konya ovasında karşı karşıya gelmesi, 4000+ askerin ölümüyle sonuçlanmıştır.
    bunun gibi kardeşler arası çok savaş yapılmıştır.
    4000 asker öleceğine, 4000 aile ağlayacağına, 4000 ocak batacağına; hanedan üyelerinin katline icazet verilmiştir.
    her sürtüşmede binlerce kişi zarar göreceğine 1 kişi zarar görsün düsturu benimsenmiştir
    halkın anası ağlamasın, yük hanedanın üzerine kalsın gibi bir uygulamadır.
    devletin bekası esas alınmıştır.

    iki kardeşin taht kavgası yüzünden binlerce insan mı ölse daha iyi, taht kavgası yapabilecek şehzadelerin katli mi daha iyi ?
    neyi şikayet ettiklerini de bilmiyorlar.

    kardeş katli ve evlat katli doğru bir uygulamadır.
  • osmanlı'nın iyi yanları saklı kalmak kaydıyla, osmanlı seviciliğini abartmanın alemi yok. osmanlı özellikle son dönemde hastadır, başta teknoloji ve bilim olmak üzere bir çok alanda geri kalmıştır, küme düşmüştür; siyasi anlamda güçlü ülkelerin ağzını sulandıran bir av olmuştur. osmanlı'dan dem vururken, hamaset yapmak milleti körlüğe özendirmektir.
  • öncelikle 1912 balkan harbi sırasında bulgar subaylarının hakkımızda söyledikleriyle başlayayım,

    "türkler bizim kazanabileceğimizi düşünmemiş hiç; savaş olurken kitabını okuyormuş memur, panikle ters çevirip kaçmış!"

    16. yüzyıl sarhoşluğu her dönem bizi maalesef hipnotize altına almış gözüküyor. bununla ilgili en ilginç bilgiler de 16. yüzyılda elçi olarak istanbul'da o dönem görev yapan bir avusturyalı'dan:

    "(preveze deniz savaşı ertesi)mesih'in resminin olduğu bir bayrağımız boğazda sürüklenerek bir kadırganın arkasından geliyor, halksa bunu coşkuyla karşılıyordu. bu coşkulu törende süleyman yine ciddiyetini bozmamış, aksine kızgın bir yüz ifadesiyle tebrikleri kabul ediyordu. türkler elçi olarak bulunduğum evin önüne geldiler ve bütün avrupa hristiyanlarının başına bunun geleceğinden söz ederek dalga geçmeye başladılar. artık ölümsüz olduklarını düşünüyorlardı."

    çöküş dediğimiz devre geldiğimizdeyse başka bir yazıda:

    "sultan ve birçok saray erbabı suriçinde bab-ı ali'ye geçtikleri bölgelerde, yabancıların serbest ticaretten(kaputilasyon) faydalanıp çift pasaportla umumi kerhaneler kurmuş olduklarına şahit oldular. çevreyi ve saray ahalisini rahatsız eden bu durumu şikayet olarak fransız konsolosluğuna bildirseler de, aynı zamanda amerikan vatandaşı olduğu bilinen bu zatlara söz geçiremediler. önceki haftalarda bir alman vatandaşının bir osmanlı zabıtını sokak ortasında öldürmesi alman hükümeti tarafından koruma altına alınmasıyla cezasız kaldı. benzer sebeple, müslüman bir türk başka bir müslümanı öldürdükten sonra din değiştirip ingiliz konsolosluğuna sığınma talep etmiş ve bu kabul edilmişti."

    bunlar da gerçekler arkadaşlar. resmen kolonileşmiş bir devlet gibi at koşturuyorlardı. ecdad baş tacıdır, tarihimizi severiz; ama ilüzyonla büyütülüp ağzımdan gökkuşağı çıkartarak bir şeyleri savunamam.
hesabın var mı? giriş yap