• 2003 yılında ankara tiyatrolarında da izlenmiş ve çok beğenilmiş kahraman asker..
  • (bkz: can yayınları) tarafından sonunda tamamı iki cilt olarak yayınlanmış savaş yergisi kitap.
  • "aslan asker şvayk"ın can yayınları'ndan yapılan yeni basımının başındaki "çevirmenin önsözü"nde celal üster, "haşek'in (...) romanı ise türkçe'ye ilk kez 1980'lerin başında çevrildi." diyor, ancak yanılıyor. kendisinin de andığı selahattin hilav çevirisinin dışında (tiyatro oyunu biçiminde yapılmış bu kısacık çeviri 1963 yılında "aslan asker chveik" adıyla izlem yayınevinden yayımlanmış), benim bildiğim en azından altı çeviri var daha önce çıkmış olan. dolayısıyla bu bilgi yanlıştır, düzeltilmesi gerekir (çevirilerin eksik ya da tam olmaları ayrı konu) :

    1. 1964 yılı basımı, ataç kitabevi, çeviren : ayşegül günkut (tek kitap, kısaltılmış çeviri)

    2. 1966 yılı basımı, yeditepe yayınları, çeviren : hasan ali ediz ("şvayk karakolda" adıyla tek kitap, kısaltılmış çeviri)

    3. 1968 yılı basımı, ararat yayınları, çeviren : zeyyat özalpsan ("kahraman asker şvayk" adıyla iki kitap; eksiksiz görünen bu çeviri 1992 yılında "aslan asker şvayk" adıyla engin yayıncılıktan bir kez daha basıldı)

    4. 1971 yılı basımı, varlık yayınları, çeviren : samih tiryakioğlu ("arslan asker şvayk" adıyla tek kitap, kısaltılmış çeviri; 1986 yılında amaç yayıncılıktan bu kez "aslan" olarak basıldı)

    5. 1976 yılı basımı, esi yayınları, çeviren : ömür candaş (tek kitap, kısaltılmış çeviri)

    6. 1979 yılı basımı, ya-ba yayınları, çeviren : bilge taşan (tek kitap, kısaltılmış çeviri)

    bunların dışında bir de reşit ergener'in 1983 yılında yalçın yayınlarından tek kitap olarak basılan kısaltılmış çevirisi vardır, 1997 yılında ikinci basımı yapılmıştır. bay üster'in söz ettiği ilk çeviri bu olsa gerek...

    şvayk'ın türkiye serüveninde bu çevirilerin adını anmamak biraz haksızlık olmuş. olmaz mı? en azından kırk yıllık "saraybosna"ya "sarayevo", ya da bir o kadar yıllık "neron"a "nero" denilmemiş bu basımlarda. beri yandan üster'in emeğinin hakkını da vermek gerekir. kitabın derli toplu, temiz, eksiksiz basımını -yosef lada'nın o çok hoş çizimleriyle- türk okuruna kazandırmış olması başlı başına sevinilecek bir olaydır. erdal öz'e teşekkür ederiz.
  • en büyük asker bizim asker tandansını kaçırmadan okunması gereken bir alt yazı içeren eser.
    "gözünü seveyim göz koyma, kaybetme kendini bu kumara"
    bu entry bizim selami'ye vakfedilmiştir.
  • büyük bölümü 20. yy. başlarında prag'da salaş, pis ve dumanlı bir yerel restoranda geçen oyundur. dileyenler prag'da oyunun geçtiği restoran u kalicha'ya gidip dark biralarını svejk şerefine kaldırabilirler...
  • bir kült olan şvayk, yaşanılan yüzyılın ilerisinde yaşayan insan olarak en özüyle tasvir edebileceğimiz kişi joraslov hasek'in karakteridir.
    aslan asker şvayk ise bu karaktere ilk olarak biçilmiş görevdir. birinci dünya savaşı'nda savaşın ne kadar anlamsız olduğunu ve krala biat etmeye karşı çıkmanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışmıştır insanlara. asker komuta zinciri ile karınca duasının inceliğinde dalga geçecek şekilde insanlara bunu göstermeye ve 1. dünya savaşına humanist bir bakış açısı eklemeye çalışmıştır.
    bu eserde, en güzelinden bütün şekil ve şemalde insanlar göz önünde bulabilir fakat şvayk'ın felsefesini ilk okuyuşunuzda farkedemezsiniz. şvayk karakterinin iç yüzünü hiç bir yorum okumadan anlamaya çalışmak gerçekten ama gerekten zordur; çünkü bir şekilde salt bir yorumu yapılacak veya iki kişinin aynı anda aynı şekilde anlayacağı bir karakter analizi üstüne kurulmamıştır şahıs.

    bu açıdan bir yönüyle: keskin sivri bir zekayı aptallığını gizlemek için kullanan bir stratejist kişiliktir kendileri.
    kıvrak zekası ile kişileri hapse attırır, kendini tayin ettirir, emrinde bulunduğu şeflerinin pozisyonlarını değiştirtir, savaşı bitirmeye çalışır.
    kitabın sürükleyen noktası ise şvayk'ın kendi ordusunun askerinden başlayarak kendi generalinin karşısında, sonrasında ise kendisini düşman generalinin karşısında bulma noktasında yaşadığı akla fikre sığmayacak mizahi bir anlayışta işlenmiş konularda ve anlatımlarında yatmaktadır.
  • türk versiyonu için

    (bkz: murtaza)
    (bkz: orhan kemal)
  • kitabın birinci cildi için jaroslav hasek'in sonsözünden, döneminin -ve hatta tüm zamanların- en iyi militarizm ve faşizm eleştirisi olan romanının asıl amacına bakmayarak üslûbunu(!) yerenlere cevaben:

    "...

    hayat, genç kızların gittikleri özel okullara benzemez. herkes nasılsa öyle konuşur. protokol şefi dr. guth'un konuşması, kupa meyhanesi'nin sahibi palivets'in konuşmasından farklıdır. bu roman, salon efendiliği ya da kibar sosyete ağzı öğreten bir ders kitabi değil. belirli bir zaman kesitinin tarihsel resmi.

    gerçekten kullanılan ağır bir sözü, kullanılması gereken yerde hiç çekinmem kullanırım. kibar ve yapmacık sözleri, yaldızlı ve tumturaklı lâfları ise sahteciliğin en aptalcası olarak görürüm. bu tür sözler parlamentoda da kullanılır.

    iyi yetişmiş bir insanın her şeyi okuyabileceğini söylerler; ne kadar doğru. tümden doğal olana, bir tek, su katılmamış keresteler ve çirkefe batmışlar burun kıvırırlar. bu sahte ahlâk düşkünleri asıl söylenenleri göz ardı edip tek tek sözcüklere azgınca saldırırlar.

    yıllar önce uzun bir öykü eleştirisi okumuştum; eleştirmen, "sümkürdü ve burnunu sildi," diye yazdığı için yazara çok öfkelenmişti. bu sözlerin, edebiyatın ulusa sunması gereken güzellik ve yüceliklere ters düştüğünü söylüyordu.

    bu, bu dünyada ne kaz kafalıların yaşadığının küçük bir örneği yalnızca.

    sert, ağır sözlerin kullanıldığı gündelik dilden ürkenler korkaklardır, onların dudağını uçuklatan gerçek hayattır çünkü; kültür ve ahlâka en çok zarar verenler, bu düşkün yaratıklardır. bunlar, tüm ulusun bir çıtkırıldımlar ordusuna dönüşmesini, aziz aloysius gibi birer sahte kültür otuzbircisi olup çıkmasını isterler. keşiş eustachius'un kitabında anlatılan öyküye bakılırsa, adamın biri büyük bir gürültüyle osurunca aziz aloysius gözyaşlarına boğulmuş, ancak dualarla yatıştırabilmişler kendisini.

    böyleleri, herkesin önünde kaba sözlere öfkeyle karşı çıkarlar; ama umumî helâlara gidip duvarlardaki tosun edebiyatını okumaktan büyük bir zevk alırlar.

    kitabımda yer yer biraz kaba bir dil kullanmakla, insanların gerçekte nasıl konuştuklarını sırası gelmişken ortaya koymaktan öte bir şey yapmış sayılmam.

    ..."
  • bir çocuğa bu kitabı verin, hem okumaya ısınacak hem de mizah duygusu kıpırdanacaktır...
hesabın var mı? giriş yap