• tunç okan 1974'te çektiği filmde 'öteki', beriki, bıyıklı, aç, bilmemiş, şaşkın, çaresiz, birarada olmaya çalışan, korkmuş, gariban ve nihayetinde insanlık durumunu ve trajedisinin ortasında bir avuç kandırılmış kaçak işçiyi stokholm'ün bir meydanına kondurup; zevk ve sefahat düşkünü bir takım isveçlilerin neredeyse eğlencesi haline getiriyor. yüce makamlar buyurmuşlar : "bu film insanımızı aciz gösterip hakaret ediyor, yasaklayalım!" diye. burada insanımız değil yabancılık konusu var. yabancı olmuş herkesin aczi, korkusu var. modernizmi tamamlayamamış; ne olduğunu bile bilmeyen insanların postmodernizmle baş etme zorunda bırakılmışlığı var, öteki olmanın iç karartıcı sıkıntısı var. daha insancıl bi hayat istemenin bazılarına yasak, lüks ve ulaşmamaları gereken bir rüya olması var. "sen dur orda rezil, pis barbar, korkunç, iğrenç yabancılar" nidaları var. çetrefilli bir yersizlik yurtsuzluk ve yalnız bırakılma bulantısı böğrümüze nasıl da çöküyor. hep "öteki"nin üstüne basarak, omzuna çıkarak tanımlamazsak kendimiz nasıl da rahat edemiyoruz. bir kulüpte birbirini tanımayan iki insan sahnede sevişirken gülen eğlenen, seksi erkeği arabısana ve donundaki araba resmine göre seçen elit kişiler, yemeklerine hamle eden aç karaktere "ıyy, pis rezil" demekten geri kalmayınca; barbarlığın ve medeniyetin sınırları onlar tarafından çizildiğinden, için için isyan edip yerimizde duramadan bu -nerdeyse sessiz- filmi izliyoruz. zülfü livaneli'nin müziğine de ayrıca şapka çıkartıyorum ve görmemiş herkese tüm samimiyetimle bu filmi görmelerini öneriyorum. atilla dorsay kılıklı entryim için de büyüklerimizden özür dilerken küçüklerimizin yanaklarını sıkıyorum.
  • türkleri isveçlilerin gözünden isveçlileri de türklerin gözünden gösteren çalışmadır. onun için filmde türkler bu kadar mağara adamıvari, isveçlilerse bu kadar dejeneredir. gerçeğin iki yüzü vardır ve tunç okan iki yüzü de cilalayarak parlatarak vermiştir.
    gelgelelim film 1974'te çevrilmiş ve sansür nedeniyle engellenmişse de 1977'de danıştaydan izin alıp yayınlanmış ve 5 hafta gösterimde kalıp 1977 yılının en çok iş yapan filmi olmuştur. o yıl filmi toplam 240.000 küsür kişi izlemiştir.
  • tunc okan filmi, donemine gore yasanabilecek olasi (ve tabi ki uc noktalar) kultur soklarini gozleri onune serilen ama ondan daha onemlisi turkiyede bir cok insanin basina gelen bir olayi anlatan basarili film.
  • otobüste (yeşil olmayanları) birinin telefonu çalmışsa ve açılıp konuşuluyorsa mutlaka bir amca veya bir teyze o şahsı izler, ona garip garip bakar, inceler. sanki insanların yapamayacağı birşey yapıyordur kişi. "telefon mu? telefonun çalması mı? konuşmak? nası oluyor yauuu" dermişçesine bakarlar; öylece izlerler.*
  • "bu durumda her yolun kenarinda duramayiz. yani boyle bir sey mi demek istiyorsun?" evet, yorgunsun, yogunsun ama tabii sorguluyorsun "yogunlugundan hele de daha yorgunsan..." ve biliyorsun bazen her seyi bilmemek lazim. oysa genel genel sesimdi; bu cumleye bakinca yine, ustelik bu sefer emin bir tavirla her seyi hicbir seye suclayacaksin. "ama diyordum, otobus" ve evet, tamam kaldigim yerden devam edebilirim. ama belki de sorunun cevapsizligi burada, eger otobusteysen kalirsin, yollar kenarlarindan daha onemli ya, her yorgunlugunun icinden durak izni cikmaz (oysa sen bir de yogunlugu karistirmaya calisiyorsun ki, denklemsiz kaliyor ortalik), ortaklik durumu bu birimizin bindigi bir otobus, ne her yoldan gecebiliyorsun, ne her kenardan inebiliyor, ne de 'imdat kolu'nu cekebiliyorsun acil durum icin, bu boyle -nasil anlatmali- bir sekilde anlatmali bir yalniz olunmayan surgun hali. "dogru, bilmiyorum nereye", e zaten ben de bilmiyorum nereye kadar...
  • 1977 tarihli bir zülfü livaneli albümü.
  • http://otobuste.blogspot.com/

    kurucusu murat kaya'nın aşağıdaki şekilde tanıttığı blog..

    "ineklik etme taksi tut" atasözünü yazan kişiye ithaf olunur. ego'yu "erken gelen oturur" olarak algılayanlara da ithaf olunur. "taksi hikayelerim var" diyenlere de ithaf olunur. en iyisi şöyle diyelim; "ulaşım araçlarının hepsine dair hikayeler". "benim de var böyle hikayelerim, hem de çok komik göndersem yayınlar mısınız?" dersen. "e, yolla bakarız" deriz.
    (otobuste [at] gmail [dot] com)
  • dakik olmasi istenilen,ama trenler gibi dakik olamayan,

    sosyallesmenin en zorunlu ve siradan oldugu,

    genel olarak oturarak gitmeyi tercih edeceginiz ama herzaman mumkun olmayan,

    soforle konusulmasi yasak olan,

    toplu(bkz: toplu) tasima araci
hesabın var mı? giriş yap