• yemek beğenemedikleri için geceyi aç geçiren arkadaşlarına sabahın köründe dışarı çıkıp kadıköy'ün sokaklarında fırın arayacak, ekmek poğaça vs. alıp getirecek ve biz karın doyururken keyifle gülecek kadar fedakar, dost canlısı bir insandır kendisi.
  • hakkında ilk 2009'da entry girdiğim hatunmuş. çok olmuş o zamandan bu zaman, bugün de doğum günü hatta. tanıştığımızdan beri çok fazla görüşemedik belki ama pek değişmedi kendisi o zamandan bu zamana epey yaşlanmış olsa da. nice senelere, öyleyse.
  • (bkz: rapunzel)
  • kendisini tanımıyorum ama şu yazısı
    #62651844 o kadar bilgilendirici ki, öğrenmek isteyen herkesi okuması gerekir. ben çaylak olduğum için mesaj atamadım. keşke atabilseydim.
  • 12 yıl sonra kısmette kendi nick altıma yazmak da varmış.* burada yazdığım 12 sene boyunca herhangi birinin görüşüne katılmıyorsam fikrimi belirtmek için mesaj atmayı tercih ettim. çünkü nezaket ve tartışma adabı bunu gerektirir bence. herhangi birinin nick altına olumsuz bir şey yazdığımı hatırlamıyorum. edeplice tartışmışız demek ki.

    goldencrab nickli yazarı tanımıyorum fakat nick altından gördüğüm kadarıyla ateşli fanatik bir genç olmalı diye düşünüyorum. zira aynı kişi ve parti hakkında düşüncelerini belirten bütün yazarların nick altına aynı cümleleri kopyala yapıştır yapmış. sorgulamak kötü birşey değildir arkadaşım. siyaset okuduğum süre zarfında bana öğretilen en temel şeylerden biri herhangi bir partinin, akımın, görüşün körü körüne savunulmaması gerektiğidir. her görüş ve düşünce içinde doğru ve yanlışlar barındırır. bundan dolayı kendimi hiçbir zaman sağcı, solcu, feminist, realist, idealist vb şekilde tanımlamadım; tanımlamayacağım. burada yeri geldi sağa giydirdim, yeri geldi sola giydirdim; yeri geldi erkekleri, yeri geldi kadınları savundum. merak edenler entrylerimi açıp bakabilir, hak vereceklerdir.

    tabi ki fikirlerimiz bir görüşe daha yakın olacaktır. burada insanların yaptığı en büyük yanlış o görüşü tamamen doğru kabul edip sorgulamamaları. ben ise tam tersine yakın bulduğum görüşü daha çok eleştiririm, bana yanlış gelen bir şey varsa da fikrimi söylerim. kendi hayatımda da bir fikri körü körüne savunan, hiçbir şekilde fikrini belirtmeyip karşısındaki insanı destekleyen veya eleştiriye tahammülü olmayan kişilerden uzak durmuşumdur. çünkü bu insanların sinsi ve çıkarcı olduğunu düşünürüm. bu tür insanlarla ne aile kurulabilir ne tartışılabilir ne de arkadaş olunabilir. bir kişiyi ileriye taşıyan, düzelten aldığı yapıcı eleştirilerdir. çünkü bazen insanlar, kuruluşlar uzun süredir aynı yerde oldukları için hata ve yanlışlarını göremez; dışarıdan bir göze ihtiyaç duyarlar. iş hayatında buna işletme körlüğü deniyor. genel olarak şirkete yeni gelen kişilere şirketin eksik, yanlış, hatalı bulduğu kısımları iletmesi istenir ki şirket kendini tazelesin. umarım bir gün kör gözleriniz açılır ve savunduğunuz fikirleri yeri geldiğinde eleştirmeyi de öğrenirsiniz.

    edit: soranlar için o entry: (bkz: #108033999)
  • debe yazıları sayesinde tanıştığım bol sohbetli, geniş bilgili, yeri gelince eleştirisini mertçe yapan, doğaya da bir o kadar sahip çıkan, bilinçli, her gün yeni bir şeyler öğrenmeye ve öğrendiğini bazen mizahi, bazen ciddi yazıları ile kendine has hayattan örnekler stiliyle yaymaya, paylaşmaya sevdalı alımlı yazar.

    kalbi temizdir, güzeldir.
    ha unutuyordum, kedileri de çok sever. *
  • tohumla ilgili hiç bir fikri olmadığı gibi sağdan soldan duyduğu yarım yamalak atmasyon bilgileri kendi fikriymiş gibi sunan cahil bir yazar.

    okuyup öğrenirsin umarım.(bkz: #115962071)

    sözlüğün en boktan yanı; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan tiplerin;okuyanın hoşuna gidecek sallamasyon bilgileri sunarak kendini otorite ilan edebilmesi sanırsam.

    paranoyak ablamız bu tarifin hakkını veriyor ama tebrik etmek gerek.
  • (bkz: #109761994)

    (bkz: #109798108)

    ilginç bir şekilde, entry'nin sonuna geldiğimde "muhtemelen bu iki entrynin sahibi aynı kişi" diye düşündüm çünkü iki entryde de, akıl verme ve erkeklere hoş görünme çabası sezinledim. oysa detaylarda ikisi de birbirinin zıttı. sanki ekşi sözlük erkekleri üzerinde psikolojik test uyguluyor.

    "kadın zaten hamile kaldıktan sonra gerçek yüzünü gösteriyor ama iş işten geçmiş oluyor. erkek çocuk için birkaç yıl katlanıyor ama dayanamayıp boşanıyor."

    demiş birinde.

    "hatta konuştuğum 70li yaşlarda bir kadın "kullanılmış hissetmiştim" diyerek cümlemi tamamlamıştı. demek ki çoğu kadın aynı hissediyor."

    demiş diğerinde. evde çamaşır bulaşık yıkarken bile kullanılmış hissediliyor ama "hamileliğin 3. ayında gerçek yüzünü gösteriyor kadın" öyle mi? bu iki varsayım aynı kafanın ürünü olamaz. bu, tribünlere oynayan şark kurnazının işi olabilir. hamile bir kadının 3. ayında durduk yere gerçek yüzünü gösterdiğine kani çünkü arkadaşı öyle söylüyor. ama hamile bir kadının hangi cesaretle boşanmaya giden yolagirdiğini hiiiç sorgulamıyor. ama çamaşır işi ona kalınca "kullanılmış" hissedebiliyor.

    dediğim gibi, iki entry birbirinin tam zıttı esasen ama iki ortak noktası olduğu için "aynı kafanın ürünü" diye düşünmüştüm. nitekim de öyle. erkeklerin hoşuna gidebilecek bir kadın profili çiz. eleştiriyormuş gibi yap ama eleştirme, saldırgan görünme, güçlü görünme, merhamete muhtaç görün etc etc etc. bunların tümü erkeklerin hoşuna gidecek türden yaklaşımlar. "aman erkeğimiz kızmasın" yazıları.
  • artık bir aktrol operasyonuna dönmüş olan ekrem vs. mansur karşılaştırmasına çanak tutup imamoğlu'na sallayan ve havuz medyasını kaynak olarak kullanan yazar. engelleyin, geçin.
  • uzunca bir aranın ardından bir haftada 30'a yakın entry girerek beni şaşırtan badidir. çok kitap okuyan, çok konuşabilecek, gevezeye yakın ama genelde de konuşmaya üşengeç yaklaşan, sözlükteki entrylerinden hayatının nasıl gittiğini anlayabileceğiniz iyi bir hatundur. bir süredir ortamlardan kopup, zirve muhabbetlerine giremesek de, ayağını kesmemesini ummaktayım.
hesabın var mı? giriş yap