• bir boris ve arkadi ştrugatski kardeşler romanı.
  • cumartesi günü de çalışan insanlardan biri olarak, ilham alıp
    beni pazartesi pazardan başlar adında bir roman yazmaya teşvik etmiş roman.
  • belirli bir lineer öyküsü olmayan, fantastik bir fon üzerine arkaya arkaya eklenmiş skeçleri okuyormuş hissi uyandıran, günümüzde okuduğumuz/ izlediğimiz bir çok romanın / filmin ilhamı olmuş fantastik-bilim kurgu roman.
  • genel olarak bilim kurgu kitaplarının çoğundaki gibi geleceği kurgulayıp planlı bir şekilde tasarlama arzusunu konu edinmiş. sosyal çevre, hayat standartları, işçi sınıfı, kapitalizm, inanç, bilim, kültürel kodlar, hepsi yazarın sivri dilinden nasibini almış. roman, çok sayıda mitolojik, efsanevi kahramana, hikayelere dair göndermeler içerdiği, bu içeriğin pek çoğu da sovyet rusya ve rus tarihinin derinliklerinden geldiği için, her ne kadar çevirisi dipnotlarla beslenmeye çalışılsa da bazı göndermeler, ironiler türkçe'ye çeviride cılız kalmış.
  • "biz, yaratıcılıkta terbiye kazanmış olan a-b strugatski, uzun yıllar gerçekleşmemiş düşümüzmüş gibi pazartesi'yle yatıp pazartesi'yle kalktık. yaşamak ve çalışmak istediğimiz bir dünyanın resmiymiş gibi."
    okurken yeri gelip öf pöf de yapsam, rus halk edebiyatına çok da hakim olmadığımdan bende biraz havada da kalsa kitabın en sonuna gelip de şu cümleleri okuduğumda yüzümde gülümseme oluşturmadı dersem yalan olur.
    o dünyada ben de yaşamak isterdim sayın arkadi ve boris strugatski'ler...
  • ithaki yayınları bilimkurgu klasikleri serisinin 12. kitabı.

    başlangıcı karmaşık olmasa da büyücülerin konuya dahil olmasından sonra kendimi kitaba pek veremedim. ilk 2 bölümde çok sıkıldım, ofladım pufladım, fırat gibi leblebi gibi bişiy buldum diyerekten yerlerde yuvarlandım, kitaba her baktığımda okumamak için sürekli kendimi oyalayacak bir şeyler buldum; ama sonunda “eeeh yarım mı bırakayım yani şimdi kitabı” diyerekten elime alıp 3. bölümde kendimi aşırı aşırısı kaptırarak “aa nasıl yani, hiii nasıl olur yaaa” diye diye heyecanla okuyup, az önce bitirdiğim bir kitap oldu.

    sayın strugatski dedelerim (abilerim demeyeceğim, çünkü dede yaşında ölüp gitmiş yazar kardeşler) sonunda böyle müthiş bir konuya yer vermişken neden bu kadar sıkıcı ilerlettiniz ki bu kitabı? vallahi kitabın sonuna duyduğum hayranlık için ağzımı açmıyorum sizlere. belki bir gün tekrar okurum kitabı, bilemiyorum altan.

    ithaki yayınları sizi kınıyorum ve size laflar hazırladım, ama uykum var çok. doğru düzgün bir redaktör bulun n’olur, yalvarırım. yazarların serideki başka bir kitabı için de benzer şeyleri söylemiştim (#80018085) lütfen her defasında dile getirmekten sıkıldım.

    --- spoiler ---

    belki biz de bir gün tersten akan paralel evrende kendimizle karşılaşırız.

    --- spoiler ---
  • taze okumuş biri olarak ilk çağrışımları: baba yaga, hellboy bprd, harry potter, martin mystere özellikle başka yerden hikayeler ayrı serisi (storie da altrove), memento, birçok zaman kırılması içeren bk filmi, vampirler, zombiler, folklor.

    kişisel olarak muazzam bir keyif aldım kitaptan, ok bir sürü şey havada kalıyor, romandan ziyade bir beyin fırtınasının kaotik hali resmedlmiş sayfalara. bazı düğümler var atılan çözülen, bazıları da okuyucunun muhayyilesine bırakılmış. böylesi daha makbul geldi gözüme.
  • bürokrasi eleştirisi yapmak bir ata sporuysa, bürokrasinin her şeyi bildiğine/bileceğine yemin edip önünde sulta durmak da bu spor sonrasındaki istirahat vaktidir. bizi bu spor dalında yalnız bırakmayacak belki de tek millet olan ruslar da dinlenme saatinde yanımızdan ayrılmayabilir.

    türkiye ve rusya, burada uzunca zikredilmeye değer olmayan, birtakım nedenlerden dolayı bürokrasiyle aşk-nefret ilişkisi kuran toplumlara sahiptir. iki ülkede de devlet, kendisini sınıflar üstü gösterebildiği için korkuyla uzaklaştığımız ama saygıyla baktığımız bir varlığa dönüşür. işte strugatski kardeşlerin söz konusu kitabı, korku ve saygının ötesinde, artık neredeyse gogol tarzında bir hicviye girişimidir: metafiziği araştırmak (!) üzerine enstitü kuran bir kafa, bu enstitüde sonsuzluk, ölümden sonra hayat, mutluluk formülleri üzerinde çalışır. bir akıl işi olan bürokrasi, akıl dışı olanın peşinde koşar. herkesin nerede, neyi, nasıl yapması gerektiği belliyken büyücüler, zombiler duvarların içinden geçerek kaybolabilir ya da birden ortaya çıkabilir.

    yokhiç o kadar zavallı ve aslında varlık sebebiyle çelişen bir müessesedir ki sonsuzluğun sınırlarını araştırmakla görevli memurları, hiçbir zaman çalışmazlar; sonsuzluğu araştırmak sonsuz vakit gerektirdiği için faaliyette bulunup bulunmamaları hiçbir fark yaratmayacaktır çünkü.

    sıçramalar, kavisler ve akışın bir nehir yerine şelalelerle bölünmüş yapısı nedeniyle güçleşebilecek okuma süreci, yokhiç üzerinden mevcut sovyet nizamının burçlarına sallanan gülleleri gözden kaçırabiliyor. bu, belki strugatskilerin olası bir parti ya da gizli servis ziyaretinden kaçınmaları için aldıkları tedbirdi. fakat yokhiç'in sovyet devletinin kendisi ya da en azından onun planlamadan sorumlu kurumları olduğunu hiçbir otosansür kaygısı saklayamamıştır.
  • yazarlar strugatski kardeşlerin ismini hemingway'in aynı isimli kitap isminden ilham alıp koydukları eğlenceli bir fantastik bilimkurgu kitabı. ilk bölümden sonra olayları anlamaya başladıkça açılan kitapta, sovyet rusyasında,saşa isimli kahramanimiz yokhiç'te (yüksek okültasyon kurumu izahat çalışmaları) bir bilgisayar muhendisi olarak işe girer. buyuculuk ve okultizim ile "insanlarin mutlulugu icin" sovyet savunmasi icin buyucu bilim adamlari ile arastirmalar yapilmaktadir. kitap fantastik (buyuculuk) ile bilim'i ( bilimkurguyu) çok güzel harmanlamis,tamam bazi yerler gulunc ve sacma gibi gelebilir ama bu gerekli ve uygundu. bu durum benim hep ilgimi cekmis ve dusundurmustur yani ulkelerin sosyalist- komunist zamanlarinda bilime ve bilimkurguya hatta bilinmeyene ve uzay arastirmalarina olan ilgileri...vb. boyle bir zamanda strugatski kardeslerin de bu tarz bir kitap yazip yayimlatmis olmalari da guzel bir basari , sovyet zamaninda bile boyle konular ve kitaplarla mesgul olmalari, (bireysel olmasa bile) dusunce ve bilimi on planda tutmalari ve kendi milletleri icin fayda saglamaya calismalari, bizde olsa ...
    "...oysa biz baska bir yuzyilin cocuklariyiz. cok sey gorduk: bir baska kopegin omzuna dikilmis bir kopegin canli basini; dolap buyuklugundeki yapay bobregi;canli sinirler tarafinden uyarilan olu,demir bir eli; her nasilsa bu ilk olumumden sonra oldu diyebilen insanlari."
    (harcayinca, "buyulu" bir sekilde cebe geri donen bir madeni para var)"...elimizde harcanamaz bes kopeklik bozukluk vardi. bununla birlikte harcanamazlik olayi dikkatimi cekmemisti. hayal gucum en cok maddi nesnelerin farkli bir boyuta gecme olasiligiyla sarsilmisti."( yazar fantastik bir olguyu anlatirken hemen bilime(bilimkurguya) baglayip dusunuyor veya acikliyor,en sevdigim kisimlar.)
    yazar, durmaksizin calisan ve bunu mutluluk olarak goren yoldaslari soyle anlatmis : "buyuculere gore mutluluk bilinmezin ara vermeksizin kavranmasi surecidir,hayatin anlami budur. ınsan kendi hakkinda daha az baskalari hakkinda daha cok dusunmeye basladiginda, calismak onun icin eglenmekten ziyade ilginc hale gelmeye basladiginda buyucu olunur. cunku emegin maymunu insana donusturmesi gibi, onu yoklugu da cok daha kisa bir surede insani maymuna cevirir."
    yazarlar kitabin bir yerinde erle stanley gardner 'n perry mason kitap serisinden bahsediyorlardi ,bir bakmak lazim.
hesabın var mı? giriş yap