• "bizler ne hayal aleminde yaşıyoruz, ne de insanları olduklarından daha iyi hayal ediyoruz, onları oldukları gibi görüyoruz. bu nedenle insanların en iyisinin bile otoritenin uygulamalarıyla özde kötü kılındığını ileri sürüyoruz. insanın insanı yönetmesinden bu nedenle nefret ediyoruz." demiş 19. yüzyıl anarşizm geliştiricisi ve düşünürlerinden.
  • "barbar toplumunda, iki kişi arasındaki tartışmadan çıkan ve ölümle sonuçlanan bir kavgaya müdahale etmeyen bir görgü tanığına katil gibi davranılırdı; ancak herkesi koruyan devlet teorisine göre, görgü tanığının işe karışmasına gerek yok: müdahale edip etmemek polisin işi.ve bir zamanlar vahşi bir ülkede, hotantolar arasında, yiyeceği paylaşmak isteyen olup olmadığını üç kere sormadan yemek yemek çok ayıp sayılırken, günümüzde saygın bir yurttaşın tek yapması gereken şey, vergisini ödemek ve açların açlıktan ölmesine izin vermektir..."

    kropotkin - karşılıklı yardımlaşma - 1902
  • şöyle bir komik anısı vardır.

    başka bir isimle kaçak giriş yaptığı ingiltere'de bir dergide iş bulur ve kendisinden kropotkin ismiyle yazdığı şeylerin çevrilmesi istenir.
  • tekrar hatırlatmakta fayda var ayrışmayı seven lan ey halkıma;

    " milliyetçilik, vatanseverlik ve din osuruk gibidirler. herkes kendisininkinin iyi, kendisinden başka herkesinkinin kötü koktuğunu sanır.."
  • "...birileri çıkıp da anarşiste, hegel'e göre her evrim "tez antitez ve sentez"den ibarettir, ya da "hukukun amacı, yüce düşüncelerin nesnelleşmesi demek olan adaletin tesisidir" der ya da sizce "hayatın amacı" nedir, diye sorarsa, anarşist yine omuz silker ve kendi kendine şöyle der: “hayret! doğal bilimlerdeki bunca gelişmeye karşın, nasıl oluyor da bu türden 'öcüler'e inanmaya devam eden ihtiyarlar; doğayı insan gibi gören, onu gözünde insan görünümlü varlıklarca yönetilen bir şey gibi canlandıran ilkel bir hayvanın diliyle konuşabilen geri yaratıklar çıkabiliyor?”” cümlesiyle ak göt kara göt nedir ne değildiri çok net ortaya koymuş, her türlü sistemin fasonluğunu türlü inceliklerle anlatması en büyük yeteneği olan deha. şiddetten iğrenmem sistemden iğrendiğim kadar demek istiyorum.
  • ''ya devlet bireyi ve toplumsal hayatı daima ezerek, insanın etkin olduğu bütün alanları ele geçirerek savaşlarla ve iktidar mücadelelerine, bir tiranın yerini diğerinin aldığı saray darbelerine yol açacaktır, ki bu gelişmenin sonucunda kaçınılmaz bir biçimde... ölüm vardır..
    ya da devletler yıkılacak ve özgür anlaşmasıyla bireylerin ve grupların canlı insiyatifini bir ilke olarak benimseyen binlerce merkez yeniden hayat bulacaktır.
    seçmek size kalmış! ''
  • yönetim, denetim ve gözetim gibi araçlar olmaksızın kurulabilecek bir düzene veya uygulamaya anarşizm diyor bu adam. herhangi bir otoriteye boyun eğip topluma uyum sağlamak yerine özgürce oluşturulmuş grupların kendi aralarında özgürce vardıkları anlaşmalarla uyum içinde yaşayan bir düzen kurulabileceğini düşünüyor.
    biraz ütopik bir düşünce ama güzel. ben beğendim, sen de beğendiysen ona söyle, o diğerine söylesin, diğeri bütün arkadaşlarına, üniversiteler arası seminerler düzenlensin, meydanlarda buluşalım, her beraber toplanıp... bir dakka polis mi? ne polisi? hass...
  • genelde hakkında çizilmeye çalışılan steven seagal tarzı şiddetsever insan portresinin aksine, proudhon gibi "yıkarak kuracağız" demekten kaçınarak, "kurarak yıkacağız" demeyi tercih eder kropotkin. şiddetle ilgili görüşleri de zamanla evrilmiştir zaten. şiddetin, şartlar dahilinde bazen zorunlu olabildiği çıkarımı yapmasını, şiddeti yüceltmesi olarak görmemek gerek. "karşılıklı yardımlaşma" gibi dayanışmaya vurgu yapan bir eserin yazarının birçok zaman söz açıldığında ilk olarak şiddetle beraber anılması ironik.
  • karşılıklı yardımlaşma adlı kitabında çok güzel bir malthus hipotezinden kaynaklanan sosyal darwinizmin eleştirisi vardır. bunun yanında aynı kitapta herbert spencer ın düşüncelerine güzel bir eleştiri vardır. insanlar belirli ideolojilerde savunulduğu gibi durmadan bir ölüm kalım savaşı, sınıf atlama savaşı yapmaz,çünkü insanlar dayanışma ile güçlenir, yücelir ve yaşar. örneğin insanlar kendi aralarında sürekli bir savaş içinde ise niye büyük metropollerde yaşar ? cevap çok açıktır: çünkü insan şehirde yaşıyarak büyük yararlar sağlar yani karşılıklı yardımlaşır. çünkü fırıncı olmassa ekmek olmaz, çiftçi olmazsa buğday olmaz, çiftçti ekmek yemezse yaşayamaz. bu tip örnekleri( loncaların kuruluş sebepleri vb.) orta çağda, modern toplumlarda vb. inceler ve bir sonuç çıkarır. eğer besin az nüfus çoksa besinimizi paylaşmak ve yardımlaşıp nasıl daha fazla besin üreteceğimize karar vermeniz lazım demiştir. bu şekilde darwinizmi*; darwinizmle marksizmi(bunun yanında bir diktatörlük ile eşitlik olamayacağını ve toplumun zorla paylaşmacı olamayacığını anlatıyor.yani insanlar bireysel değil toplumcudur bu şekilde daha büyük gelişme olur) ve liberalizmin ezinlen sınıflara yardım etmek onların acılarından başka birşeyi artırmaz düşüncesini( bunun yanında bırakınız geçsinler bırakınız yapsınlar düşüncesini yıkar çünkü yardımlaşarak ve toplumsal olarak yaşayabiliriz) ve faşizmin besin sabitse bunu belirli kişiler tüketmeli düşüncesini yıkar.
  • 1902 yılında karşılıklı yardımlaşma adlı bir kitap yayınlayan evrimsel biyolog. yaşam savaşımının canlıların birbirlerine karşı verdikleri bir savaş olarak algılanmaması gerektiğini savunur. ona göre savaşım, zor doğa koşullarına karşı verilir. canlıların birbirleriyle yardımlaşması, üreme başarısını arttıran en temel unsurdur. doğa gözlemlerini charles darwin ve alfred russel wallace gibi tropik bölgelerde değil de, sibirya'da yapmış olmasının ulaştığı sonuca epeyce etkisi olduğunu düşünüyorum. ancak insanlar için en iyi toplumsal yapının ne olduğuna karar vermek için doğaya bakma hevesi onu bir tür (ama epeyce ayrı bir tür) sosyal darwinci yapmaktadır. yine de herbert spencer gibi olacağına böylesi olsun.
hesabın var mı? giriş yap