• adı bu muydu bilemiyorum ama...
    capitol ilk açıldığında en üst katında konuşlanmış bir acaip real time shooter oyunu vardı.
    oyun böyle acaip ışıklandırılmış dicko müzii çalan bir labirentimsi de geçerdi.iki takım halinde oynanırdı ve amaç kaleleri ele geçirmek idi.bu bilgileri anlatan bir kadın olurdu orda hep dalga geçerdik, abuk subuk sorular sorardık zira küçüktük.
    herkes kalesini korumaya çalışırdı, gelene sıkardın lazeri, ama bazılarının namluları yamuktu, abuk subuk yerlere ateş ederdin.böyle artisliğine silahın namlusunu dikay olarak tutup dolannaların silahını vuru vurur veriridin, titrerdi üstünde ki gömlek.
    ben bir varlık gösteremediysemde, benim birader(bkz: helluva) hep top gun olurdu, oyun sonrası printer çıktıları saklanır kim kimin ağzına vermiş derece derece ölçülürdü.
  • mekanın müdavimleri yamuk olmayan lazerleri, nedense zor vurulan gömlekleri falan hep ezberlediğinden oyun birazda ilk etapta iyi giyinmekten geçiyordu.
    bide kalen vuruldu mu "tililoooo tililooooo" diye sesler çıkardı.
    kavga çıktığı birinin kafasına diğerinin silahla vurduğu da olmuştu.
  • ben de salak arkadaşlarımla gittiğimde hep beni vururlardı. puanım hiç -35in üstüne çıkamadı. bi keresinde de kavga çıkmıştı silahlar kafalardaki kasklarda paralanmıştı.
  • bi de o top gun dan sonra gelen seviyelerin sıralamaları vardı ki ezbere bilirdik, top gun olamadım ama atıyorum premier shooter olduk diye övünürdük.
    burdan da anladık ki top gun olmadığın sürece anılmazsın kaale alınmazsın bu hayatta.
    premier shooter desen sallamazlar, no second prize.
    bak üzüldüm şimdi.
  • bi kere top olabildiğim oynaması acayip zevkli oyundu... ilk vurulduğumda elbisenin elektrik kaçırdığını sanıp acayip korkmuştum... açıkldığının daha ilk günü idi ve bilgi veren kızcağız elbiselerin titrediğini söylememişti... anlayınca çok rahatlamıştım...
  • bir zamanlar capitolun üst katinda düzenlenen oyun. biri yesil, digeri turuncu iki takim halinde oynanir. takimlar oyun alanina girmeden önce kendi renklerini tasiyan yelekleri ve bir kabloyla yelege baglanan silahlarını kusanirlar. her takimin bir adet silah dolum merkezi bir de kalesi bulunur. silahlar, dolum merkezinde duvardaki bir noktanin yanindan gecirilerek sarj edilirler. sarj olan silahlarin arkasindaki dijital kadranda üstte can sayisini gösteren dört, altta ise cephaneyi gösteren yirmi sayilari belirir. dört kez vurulan ya da mermisi biten oyuncularin silahlarini tekrar doldurmalari gerekir.
    oyuncular rakip takim oyuncularini yeleklerinin onunden, arkasindan ya da silahlarindan vurabilirler. vuruldugunuzda yeleginiz titrer ve alti saniye boyunca silahiniz kilitlenir. bunun ilk uc saniyesi kimse sizi vuramaz ama ikinci uc saniye vurulma riskiniz vardir. silahinizdan 'aklin varsa kac ulen kaaac' anlaminda metalik bir 'warning, warning, warning' sesi duyulur. baska oyunculari vurmaniz halinde de 'good shot' sesini duyarsiniz. rakip takim kalesini vurmak icin kaledeki deliklere birkac saniye arayla uc kez ates etmeniz gerekir, yani zor istir, vurulma tehlikesi vardir.
    baslangicta eglencelidir, ama karsi takimda vurulmamak icin elleriyle yelegini kapatan uyaniklar yuzunden sinirler gerilir. oyun alani karanlik ve inisli cikisli oldugu icin bilegi burkma tehlikesi had safhadadir. (bkz: kendimden biliyorum)
    bir nevi paintball'dur. dizi dizi yelekleri ve silahlari, hele de fosforlu isik altinda ilk gordugumde kendimi aliens marine'i gibi hissetmemi saglamistir. oyun bitiminde herkese kimleri vurduguna, kimlere vurulduguna dair bir istatistik kagidi dagitilir. 'olum kim lan bu bes numara, uc kere vurmus beni!' nidalariyla olay yerinden uzaklasilir.
  • akıllara zarar bir eğlence yeriydi burası..o güne kadar fame city aktiviteleri ile coşmuşken quasar action anlamında getirdiği yeni ve gerçekçi boyutuyla minik kalplerimizin küt küt olmasını sağlamıştı..bileti aldıktan sonra loş bir odaya sokarlardı önce,orda kafana göre takımını seçer o tarafa otururdun..sonra brifing başlardı işte silah,kostüm ve oyunun amacı anlatılırdı..ama benim için öyle yabancı kelimeler geçiodu ki (strateji,takım oyunu,ana üs,reload gibi)bu brifingte ilk girdiğimde hiç bişey anlamadan savaş alanına girmiştim elimde lazer silahım..bazen rakibin kalesindeki alarm tutukluk yapar,çaldırmak için kafayı yerdin..oyun bittiğinde hertarafı duman kaplardı,hiç bitmesin isterdik.çıkışta skorlar öğrenilir,ayrıntılı bilgiler içilren bi kağıt verilirdi,saklardım bunları...
    (bkz: nostalji rüzgarı)
  • ayrica bir mikrodalga firin ureticisi.
  • bir zamanlar capitol'de oynama imkanı bulunan real time quake arena oyunuydu.bahsedilenlerinden farklı olarak brifingi veren hatunların oyun esnasında gözetmen rolüne bürünüp kapı eşiğinde oyunu seyretmeleri ve koşanları ellerinde silahlarla vurup puan kaybetmelerine sebep olduklarını söyleyebilirim.oyun içinde seri adımlarla hareket serbest fakat koşmak kesinlikle yasaktı.(quake arena da dediysek rocket jump falan kastetmedik herhalde) bu kuralı da gözetmen hatun kişiler tarafından birkaç kez uyarı maksadıyla vurularak öğrendiydim.yurtdışında oyanatılan orjinal versiyonunda büyüklükleri farklı oyun sahaları mevcuttu,bu sahalardan en büyüğü iki katlıydı.capitolde bulunan tek örneği ise uyuz labirentlerle dolu ufacık bir alandı.bu alanda ne birbirine toslayanlar,ne götümüzün dibinde kayga edenler,ne start verilmeden sahaya dalan denyolar gördük.neyse efendim bu oyunda puştluk yapmadan puan alamıyordunuz.puan almak için düşman takımını silah şarj ünitesini basıp,oracıkta silahlarını dolduranlara teker teker selam edip,kapıdaki gözetmen hatunlar kafalarını başka yöne çevirdiği anda düşmanın karargahına doğru hzılıca koşup (koşmak yasak ya) silahınız boşalana dek ateş etmeniz gerekirdi.bunlara elinizle yeleğinizin önünü kapatma,duvara yaslanma gibi kavga sebebi diğer puştlukları eklerseniz (tabii gözetmenler görmeyecek yoksa diskalifiye ediliyordunuz) top gun olmanız işten bile değildi.aksi takdirde kendi şarj ünitenizin dibinde takılıp gelen geçen -zaten oraya gelene kadar defalarca öpülmüş olan- rakip takım kişisine haybeye ateş edersiniz puanınız eksinin üzerine çıkmıyordu.bir keresinde top gun olduğuma son derece eminken başka birinin sonuç kağıdımı çalması yüzünden şapka hediyesini alamamıştım.
    (eee sen böyle lamer lamer top gun olursan,başka bi lamer da senin kağıdını alır götürür işte...)
  • quasar'ı kapatıp yerine sinema açan zihniyeti kınıyorum. şimdiki gencler quasar yerine paintball oynuyolar. şimdi onunla o bir mi, sorarım.. tamam o da ayrı güzeldir, ama o uzaysı ortam, o ustune tir tir titreyen fosforlu yelekler, o silahına lazer desteği yaparken "biri gelio mu hülean?!" nidalarının yerini tutarmı boyalıtop.. kahrolsun capitol.
hesabın var mı? giriş yap