• şu dünyada adını duyduğumda bana umut veren ve yüzümü güldüren, yaşayan, 5-10 insandan biri.
  • % 57 oyla yeniden ekvador devlet başkanı seçilen sosyalist politikacı. özellikle engelliler konusunda yaptıklarıyla benim de takdirlerimi kazanmıştır.

    http://politikaakademisi.org/?p=4111
  • fidel ve chavezden sonra bayragi devralacak gibi. moralesde iyi fakat onda bu adamdaki karizma yok.
  • ekvator devlet başkanı rafael correa, marx’ın nerede ve ne zaman megamadenciliği eleştirdiğini sormakta. yakın tarihli bir röportajında, megamadencilik ve petrol üretimini lobilerinin sözcüsü haline gelmiş olan başkan correa şunu soruyor [1]: “sayın marksistler, peki bakalım, marx nerede yenilenemeyen doğal kaynakların çıkartılmasına karşı çıkmış?” cevap aslında basit. marx ve engels vahşi kapitalizmi eleştirmiş olmakla birlikte (benim fikrimce) bu eleştirilerindeki ekolojist boyutu eserlerinin temel bir sacayağı yapmamış, daha ziyade ücretli emekçilerin sömürülmesine ve bunun kapitalizm dinamiği içindeki sonuçlarına odaklanmıştır.

    yine de acaba marx megamadencilik projeleri ve başkan correa’nın fikirleri hakkında neler söylerdi? tahmin edecek kadar iyi almanca bilemiyorum ama muhtemelen pfui teufel [2] gibi birşeyler derdi. bu bağlamda correa’nın bilmediği veya unuttuğu en az iki tane marksist kavram bulunmakta: 1) ilkel birikim ve sermayenin kökeni (david harvey tarafından 2003 yılında mülksüzleştirme yoluyla birikim adıyla yenilenmiş bu kavram başkan correa’nın ekvator amazonlarında ve ülkenin diğer bölgelerindeki megamadencilik ve petrol keşif projelerine ve ülke gerçekliğine oldukça uyuyor); 2) ekonominin sosyal metabolizma olarak yorumu (marx’ı bu anlamda etkileyen isimler moleschott ve liebig’di [3]). marx, 1866’da engels’e yazdığı bir mektupta liebig’in tarım kimyasını incelediği eserinin tarımın nasıl işlediğini anlamak için tüm iktisatçıların yazdıklarının toplamından daha önemli olduğunu belirtmiş, vahşi kapitalizme içsel olan “metabolik yarılmayı” bu anlamda önlemek gerektiğine dikkat çekmiştir. bu bağlamda halihazırda 10 yıl önce yayınlanmış olan, john bellamy foster’ın marx’ın ekolojisi: materyalizm ve doğa (epos yayınları, 2011) adlı kitabında oldukça fazla bilgi mevcut.

    engels, 1882 aralık’ta marx’a yazdığı podolinsky’nin tarımdaki enerji kullanımının ölçülebilirliğiyle ilgili önerisine dair meşhur mektubunda şunları söylemekteydi: “enerji rezervlerini, kömürü, mineralleri ve ormanları nasıl kötü bir biçimde tükettiğimizi sen benden daha iyi bilirsin”. bunu belirttikten sonra, marx ve engels’i benim şahsen la ecologia y la economia (1991) adlı kitabımda yaptığım gibi, üretici güçlerin geliştirilmesi dedikleri meseleye gereğinden fazla heves duymaları sebebiyle eleştirmek mümkün. buna ek olarak neticede iktisatçı olduklarından toplumların metabolizmasını da enerji ve madde birimlerinden hesaplamamışlardır. bu hesaplamalar çok daha sonraları yapılmış ve latin amerika’nın daha önce hiç olmadığı kadar çok madde ve enerji ihraç eden bir bölgeye dönüştüğünü kanıtlamıştır. latin amerika’nın madenci devlet başkanları (neoliberaller kadar ulusal popülistler de buna dahil) bu bağlamda siyaseten raúl prebisch’in [4] ve başkanlık ettiği cepal’in (bm latin amerika ve karayipler komisyonu) bile sağına düşmüşlerdir.

    bazı çevreler gayet yerinde sebeplerle bugün peru’da, kolombiya’da, arjantin veya şili’de olduğu gibi başkan correa’nın da ekvator’a getirmek istediği açık ocaklı vahşi madenciliğin marx’ın çağında varolmadığını belirtmektedirler. dahası marx’ın çağında şu an amazonlarda olduğu gibi vahşi bir petrol çıkartma hamlesi de mevcut değildi. marx hayattayken ne ekvator şimdi yaptığı gibi yılda 15 milyon ton petrolü (zaten bu kadarını hangi gemiye koyacaklardı ki?) ne de kolombiya yılda 90 milyon ton kömürü ihraç etmiyordu. hiçbir zaman şu anda olduğu boyutta bir doğal varlık yağması olmamış ve dahası dünya metropolleri küresel güney’den gelen gerçek bedelleri ödenmemiş birincil enerji kaynaklarının ticaretine bu kadar bağımlı olmamışlardı.

    ama yine de bütün bunlara rağmen marx, başkan correa’nın kibirle karışık cahilliğiyle unuttuğu kavramlardan haberdardı. bunlardan birisi olan ilkel birikim, marx tarafından zamanının megamadencilik faaliyetlerinin en büyüklerinden olarak ispanyol kolonyalistlerce yerli zacateca’lardan çalınmış olan potosi gümüşünün çok toksik bir madde olan civa kullanılarak çıkartılması açıklanırken kullanılmıştı. bu kavram köle emeği kullanılan şeker kamışı veya pamuk ekimlerine de, 1840-1880 arası tam 40 yıl boyunca borçlandırılmış çinli işçilerce peru’dan 11 milyon tondan fazla miktarda toplanıp ihraç edilen guanoya da uygulanabilir. şimdiki zaman kapitalist kârları ise david harvey’nin mülksüzleştirme veya yağmalama yoluyla birikim olarak adlandırdığı biçimi kullanarak büyümekteler. dahası kirletme yoluyla biriken kapitalist iştirakler açısından yarattıkları çevresel zarar çoğu zaman tazmin edilmeyecek bir olgu.

    arjantin’de repsol’ün (hakettiği şekilde) kamulaştırılmasını müteakiben bir kaç ay boyunca şirketin çevresel yükümlülüklerini en az miktarda tazminatla yerine getirmesinin müzakereleri sürerken, bir yandan da arjantin hükümeti xstrata şirketinin la alumbrera’da çevreye verdiği zararı ve ülkenin geri kalanındaki megamaden projelerinin çevresel yükümlülüklerini reddetmekteydi.

    marx ve marksistler, kapitalizmi büyümeye endeksli bir enerji ve madde dönüşüm sistemi olarak ele almadıkları veya bunu enerji hesaplarıyla yapmadıkları için eleştirilebilir. yine de kesin olan, liebig’in guano ve tarımdaki besin maddelerin yenilenmesi konusundaki fikirlerini incelemiş olan marx’ın çok geliştirmemiş de olsa sosyal metabolizma kavramını ortaya sürmüş olduğudur. bu anlamda marx’ın belirttiği haliyle metabolik yarılmalar kapitalizme içkindir. kapitalizm üretim koşullarını kendi yenilemeye haiz değildir: topraktaki besinleri tekrar yerine koyamaz, erozyonla toprak kaybına neden olur, yenilenebilir kaynakları (deniz ürünleri, ormanları, vb.) ve yenilenemez kaynakları (fosil yakıtlar ve diğer mineraller) tüketir ve/veya bunlara zarar verir. bu, tam da marx’ın üzerine fikir yürüttüğü ve yazdığı meseledir. dahası kapitalizm, marx bahsetmemiş olmasına rağmen, biyoçeşitliliği de yok eder. “peki ya sayın marksistler, marx yoğun bir biçimde kömür, petrol ve doğalgaz kullanımından doğan iklim değişikliği hakkında ne diyor?” diyecek olursanız cevap şu olacaktır: birşey demiyor çünkü marx 1883’te ölmüş, iklim değişikliğiyle ilgili svante arrhenius’un ilk bilimsel makalesi ise 1896’da yayınlanmıştı. yine de buna öfkeleneceğini tahmin etmek çok zor değil.

    başkan correa, bunları bilmediği gibi marksist economist james o’connor’ın daha 1988’de capitalism, nature, socialism dergisinin ilk sayısında sunduğu kapitalizmin ikinci çelişkisi teorisi gibi enrique leff’in 1986 tarihli kitabı ecologia y capital’i (ekoloji ve sermaye) de bilmiyor. o’connor gibi leff de (yanlış biçimde gayri safi yurt içi hasıla olarak ölçülen) ekonomik büyümenin ancak artan sosyal ve çevresel maliyetlerle mümkün olduğunu ve bunun da ekolojik ihtilaf ve direnişlerin patlamasına yol açacağını belirtmiştir. doğanın talan edilmesine karşı verilen direniş, topluluklarının refahı için yoksulların ve yerli halkların çevreciliğinin, tüm dünyada çevre adaleti hareketlerinin, iklim ve su adaletsizliklerine karşı toplumsal kalkışmaların yükselişine yol açmakta. eğer görebilseydi eminim bu toplumsal hareketler marx’ı çok mutlu ederdi. genç marx, ormanların burjuva sahiplerinin yoksulların yakacak için odun toplamasına izin vermemesine öfkelenirdi. bu esnada ren parlamento’su ise marx’ın daha sonra kapital’de inceleyeceği bu çitlemeleri (enclosures) savunmaktaydı. günümüzde ise dünyada daha önce olmadığı kadar şiddetli bir biçimde yerli ve köylü halkların topraklarının gasp edilmesi, biyoyakıt üretimi ve sanayi girdisi sağlamaya yönelik ağaç ekimleri için arazi kapatmaları, megamadencilik ve dev barajlar inşaatları süreçleri özel veya devlet iştirakı şirketler tarafından işletilmekte. bu neo-kolonyal doğal kaynak ve arazi gaspı süreçleri, çinli şirketler gibi ortaya çıkan yeni aktörlerin katılımıyla büyüyecek gibi görünüyor.

    joan martínez alier
    çeviren: ethemcan turhan
  • gün itibariyle edward snowden'e desteğiyle tekrardan "muz cumhuriyeti" nin kim olduğunu yüzümüze çarpmış adamdır kendisi. her adı geçtiğinde hevesle araştırırım bu sefer ne patlatmış abimiz diye, ardından thy'den rio uçuşlarına bakarım. kaçarın yok correa, çayını içmeye geleceğim.

    dünyanın en aklı başında otoriteridir muhtemelen. an itibariyle göt kıllarının lideriyle yönetilen ülkeme de bekliyorum kendisi gibi birini.
  • "zaman değişim zamanı değil,zamanı değiştirmenin zamanı"
  • t-shirti nedeniyle dalga konusu olmuş devlet başkanı.

    http://www.ntv.com.tr/…-oldu,g1cka93xneoelwjwi_mxog
  • iktidar tutkusuyla tekrar seçilebilmek için anayasayı lehine değiştirmiş, kendi döneminde 17 tane medya kuruluşunu kapatmış diktatörvari solcu.

    http://www.worldpoliticsreview.com/…orrea-s-ecuador
  • serbest çağrışımla (bkz: rafaella carra)
hesabın var mı? giriş yap