• eğer coen kardeşler minnesota'da değil de çorum'da doğmuş olsalardı fargo yerine sungurlu adı ile bu romanın filmini çekerlerdi. klasik robin hoodvari kahraman eşkiya mitini alaşağı etmesinin yanında çok iyi bir "işlerin sarpa sardığı suç hikayesi"dir.
  • şimdi bu kitabı eline alan insan kişi evvela ön sayfasındaki andre maurois'dan alıntıyı okur.

    "bünyesindeki eşkiyalar ile başa çıkamayan toplumlar, zamanla o eşkiyalara ;içlerindeki barbarlık hislerinin de iteklemesi ile, hayranlık duymaya başlarlar."

    yani bizim edebiyatımızda da neden bu kadar fazla gece silahlı gündüz külahlı mit vardır diye düşünürsün...

    kimleri kahraman belledik veya kimleri bize incesi ile kalını ile kahraman bellettiler diye bir sorarsın.

    belki de okuduğun cilt cilt memetler, farklı bir anlamda gözükmeye başlar gözüne...

    ne bileyim... belki en azından anlamsız bir dizinin karşısında vakit öldürmesin... tek vadi tanırsın.. o da doğal güzellikleri ile fırtınalar vadisi olur.
  • neden bilmem bana kemal sunal'in salako isimli filmini hatirlatmistir. eskiyalik uzerine yapilan abartilarin asilsizligini, aslinda eskiyalarin agalarin oyuncagi oldugu ve onlarin pis islerini goren gunumuz cetelerinden cok cok farkli olmadigi gercegini onumuze koymaktadir kemal tahir bu romaninda.
  • eğer ince memed bir destansa-ki yazarını homeros'la bile karşılaştırmışlardır- gerçeğin ta kendisi olan kemal tahir romanı. bu arada romanın asıl kahramanı ''hanedan bir yerin oğlu'' iken kumar iptilası ve arkadaş bokuna hapse düştüğü için babası tarafından reddedilen kuru zeynel'dir. bu arada kemal tahir'in her köy romanında rastlanan din adamlarına inceden giydirme eğilimi bu kitapta da dede kasım üzerinden devam etmiştir.
  • kemal tahir romanlarındaki ince ironi anlaşılmadığı takdirde türk köyünden ve köylüsünden nefret etmeye neden olacak kitaptır. zira kocaman kitapta-alevi dedesi de dahil olmak üzere- bir tane bile elle tutulur düzgün, dürüst karakter yoktur. ancak kemal tahir'in türk edebiyatındaki "ver kötüyü" anlayışı ile okunduğu takdirde gayet iyi anlaşılabilecek romandır.
  • --- spoiler ---

    kemal tahir'in insan anlayışını okura bilinçli bir biçimde vermeyi tasarladığı ilk yapıtıdır. andre maurois'nın bir sözünden yola çıkarak, anadolu'da yaygın olan, halktan yana eşkıya mitini yıkmak için yazmış olduğu bu yapıtında yazar, düşüncesini doğrulamak için bir araç olarak kullandığı uzun iskender'in kişiliğinde eşkıyaları mahkum etmeye çalışırken, eşkıyanın ruhsal zavallılığını sergiler, uzun iskender'in bir dolap çevireyim derken halka karşı kişilerin düzenlediği dolaplara nasıl düştüğünü uzun boylu anlatır. halkımız arasında yıllardır sürüp gelen, folklorumuza derinliğine yansımış bulunan eşkıya hayranlığına karşı çıkan bir yapıttır. ince memed'in büyük başarıyla aydınlar arasında da yaygınlaşmaya başlayan bu hayranlığa karşı kemal tahir rahmet yolları kesti'yle, önceleri bir hayli yadırganan ters bir görüş getirmiş, yanlış bir duygusallığı önlemeye çalışmıştı. şöyle demişti tahir; ''eğer bir memlekette, bu eski eşkıya lejandlarının hayranlık havası, yalnız köylülerde değil, aydınlar arasında da sürüp gidiyorsa, eşkıya ülküleştirilip yüceltiliyor, onlara birtakım umutlar bağlanıyorsa, yalnız idari bir zaafın değil, aydınlar arasında da şuursuz bir ters anlayışın ve koşuluşun varlığına inanmak gereklidir''.

    --- spoiler ---
  • bu romanın en vurucu sözü şudur; "ahlakını koruyamayan toplumlar eşkiyalara sarılırlar".
  • kemal tahir romanıdır.eşkıyalığı eleştirilir, kötü yönleri betimlenir, erdemli bir eşkıya olamayacağı anlatılır. roman, audré maurois’in sözü ile açılır; “ahlak düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum, -ruhunda arta kalmış barbarlık duygusunun da baskısı ile- soyguncularına karşı hayranlık duyar.” (tahir, 1970)
    kemal tahir, rahmet yolları kesti romanını yayınladığında yıl 1957’dir. ince memed’in büyük bir popülerlik ve ilgi ile okunduğu yıllarda farklı bir bakış açısıyla ortaya çıkar roman. edebiyat çevreleri ince memed’e karşı olarak mı yazdığını sorduğunda, kemal tahir “hayır” der. “…ona karşılık olarak yazmadım. bütün dünyada yarı aydınlar arasında meydana gelen yanlış anlaşılmaya parmak basmak istedim. yaşar*, ince memed’i yarı aydınların tesiriyle yazdı. ince memed, fukara tek başına toprak reformu yapıyor. hiç böyle şey olur mu? şimdi cumhurbaşkanı bile toprak reformunun ne demek olduğunu bilmiyor, kaldı ki o zaman ince memed toprak reformunu ne bilecek...” (şenkal, 1979:10)

    --- spoiler ---

    romanın başkarakteri maraz ali’dir. genç yaşta eşkıyalığa özenir, çerçi süleyman ağa’nın yanına hizmetkâr olarak verilir. bektaş emmi, maraz ali ile konuşurken hizmetkar olarak gitmesine karşı çıkar; “çerçi şunu neden hizmetçi tuttu bakalım! iş mi gördürecek? hayır. gerekirse düşmanını vurduracak” (age:12) ali, bektaş emmi’ye “neden eşkıyalık yok” diye sorduğunda, bektaş emmi’nin anlatısı aslında romanın eşkıyalığa bakışını özetler;

    “şimdinin eşkıyaları şehir yerine inmiş, olmuş çerçi, olmuş arzuhalci, olmuş memur. (…) eşkıya devri hükümetin hasta olduğu sıradır. hükümeti sıtma tuttuğu zaman eşkıya baş kaldırır.”(age:23)

    maraz ali, çerçi süleyman ağa’nın yanında hizmetçiliğe başlar, gelen gidenden eşkıyalık hikayeleri dinler. efsanelere kapılır gider, hayali hep bir eşkıya olmak, silah tutmak, elindeki silahı büyütmektir. çerçi süleyman ise maraz ali’yi arif ağa’nın kızını kaçırmak için kullanacaktır. aslında burada bir alicengiz oyunu vardır. arif ağa’nın kızını isteyen uzun iskender ağa’dır, alevi dedesi olan dede kasım’ı da bu vesileyle devreye sokarlar, çünkü köyde onun sözü geçer. asıl mesele dedeyi soymaktır.

    bir gece dedeyi soyarlar, maraz ali tüm gaddarlığıyla dedenin karısına saldırır. dedenin soyulduğunu öğrenen aleviler ise toplanıp uzun iskender ve ekibini kıstırır. maraz ali, eşkıyalığın iyice farkına varmış, keyiflenmiştir. köylülerle uzun bir çatışmaya girerler, jandarma da uzun süre olaya yetişemez.

    jandarma geldiğinde maraz ali direnmeye devam eder;

    “-binbaşıdan başkasına teslim olmam, üstüme geleni yakarım! kara başçavuş, bir kayanın arkasına geçmişti. ali’den tarafa düşünceli düşünceli baktı. sonunda candarmalara kumandayı verdi: -şunu alın gelin, ne bakıyorsunuz eşekler? silahlıdır. dikkat edeceksiniz. köy delikanlıları candarmadan önce yolları sardı. maraz ali hiç telaşsız bağırdı: -gelmeyin! şart ettim, vallah vururum! ”(age: 397)

    dediği gibi de yapar, ilk cinayetini işler maraz ali. ardından komutan işi köylülere bırakır. maraz ali’yi linç ederler. dede kasım duyar, “daha fazla insan ölmesin” der, müdahale eder. eşkıya takımı toplanır, kelepçelenmiş, ayaklarına pranga vurulmuş, sungurlu’dan geçerler.
    --- spoiler ---
  • epey yanlış değerlendirildiğini düşünüyorum. en büyük özelliğinin ince memed'e bir cevap olduğu; ince memed eşkiyalığı yüceltirken rahmet yolları kesti eşkiyalığın gerçek yüzünü gösterdiği söyleniyor hemen her yerde. oysa tam öyle değil.

    ilk olarak 4 ciltlik koca ince memed destanını eşkiyalığın yüceltilmesi olarak algılamak büyük yanlış. ince memed'de de tıpkı kemal tahir'in betimlediği gibi hepimize benzeyen, kurnaz, küçük hesapçı, aceleci, hem iyi hem kötü bir çok eşkıya anlatılıyor. hatta ince memed diğer eşkiyalara bakılarak yadırganıyor. romanlara embesil müfredatımızdaki gibi, "bu yazının ana fikri ne" sığlığında yaklaşıp 2200 sayfalık romandan eşkiyalığa övgü notu çıkarmak ilk yanlış. (bkz: ince memed/@sitki siyril) yaşar kemal de, kemal tahir de köylüsünden kentlisini, soylusundan dinadamına bizim ortalama insanımızın ne kadar ahlaksız, kötü, cahil, iki yüzlü, olduğunu ortaya koyan onlarca gerçek karakter yaratmışlardır. ince memed'de neredeyse tek iyi/saf karakter ince memed'in kendisi ve 2-3 ahpabıdır. diğer tüm karakterler içten pazarlıklıdır. ama ana fikir diye sorulunca eşkiyalık yüceltiliyor yanlışına düşüyor herkes. ince memed eşkiyalığı ne kadar yüceltiyorsa kemal sunal'ın salako filmi de o kadar yüceltiyordur bana göre.

    gelelim rahmet yolları kesti romanına. bu romandan da "eşkıyalığın gerçek yüzünü gösteriyor" sonucunu çıkarmak gene ortaokul talebesinin yazılıda verdiği cevaba benziyor. bu roman kemal tahir'in çok da özenmediği bir romanı. ama bu nasıl bir yazarlık kudreti ise, kemal tahir'in kaleminden yazılan tüm eserler gibi ne elden bırakılıyor ne de kötülenebiliyor.

    eski eşkıya dahil çoğu karakter, kötü, hoyrat, kaba, içten pazarlıklı. bana bir ülkedeki köylüleri hatırlatıyor. eşkıya olağan hoyratlığın içinde masum bile kalıyor bazen. o yüzden ince memed vs rahmet yolları kesti karşılaştırması saçma. her ikisi de insanımızı anlatan mutlaka okunması gereken çok başarılı eserler.

    tahirin kemal gene safından hoyratına, fakirinden zenginine on numara karakterler üzerinden anadolu insanımızı bir güzel kategorilendirir, müthiş tanımlar yapar.

    "hep eski fikir. halbuysa bu zaman, silah zamanı değil. bugünün silahı iki satır yazı. ister muska olsun ister dilekçe... zaten dilekçe ne demek bakalım? cumhuriyet muskası demek"

    köylü hoyratlığı ile beslenen mizah tüm diyaloglara damgasını vurur.

    "yanığın hanım'ın kerhanesinden öyle mi? oğlum yanığın hanım'ın malları hovarda gibi hovardaya alışıktır. sizin gibi namussuzları nereden bilecekler? siz o işi de giderek çerçi süleyman defterine, bizim kel kahveci çetelesine döndürmüşsünüz, vizite hesaplarını duvara çizdirir olmuşsunuz. bizim evin duvarları çizgiden görünmez bir halde... geçen gün bakıp durur-ken beni bir öfke aldı, büyük karıya: «ulan bu nasıl marifet kahpe?» diye çıkıştım, «dünyada bir bu ak satanın veresiyesi olmazdı, şu rezilliğe bak!» dedim. karı güldü : «ne yapalım ağa? piyasa durgun... zamparalarda metelik yok! işi harman ödemesine çevirdik, kalaycı hesabı...» dedi. «peki,» dedim, «bu hesabın ic¸inden banka müdürleri çıkamaz. sen sonunda alacağı vereceği nasıl hesaplayacaksın bakalım?» dedim. «dilekçeci bilal efendiye ne olmuş?» demesin mi? seni bizim eve baş hesapçı tutuyoruz alçak! bundan böyle bizim evin girdisi çıktısı senden sorulacak. ayrıca yüzde on komisyonun bile var. nasıl işine gelir mi"

    arzuhalcilik yapan kötü yürekli dolandırıcı, eski eşkıya iskender ağa, ile pezevenk ibrahim efendi sürekli atışırlar. diyalogların gerçekçiliği, dozu, tarafların her an birbirlerine bıçak çekme noktasına gelebilecek hassas dengesi, mizahı, tümü on numaradır, cümleleri yalar yutar, açlıkla diğer sayfayı çevirirsiniz.
    (sayfa 50-60'larda)

    "-kafanda ne musibetler var? bir musibet ustası olarak
    -artık yeni pezevenkler için pezevenkler üstadı olarak senden yazılı kağıt alacaklarmış
    -fena mı kağıdı sen yazar, eski evraklardan söktüğün pulu sen yapıştırırsın. tanesi şu kadardan hesapla."



    gerisi kitapta :)

    son not: ana fikri nedir, ne anlatıyor diye okumayın kemal tahiri ve bu kitabı. girin onun dünyasına ve tadını çıkarın. ne anlatıldığını o kavratır zaten size.
  • kemal tahir in iyi adamdan yoksun kitabıdır. herkes bir zorlu plan peşinde gezmektedir. zaten ne denilmiştir, yiğitliğin yarısı yürekse, yarısı da plan denilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap