• bu oyun genç yaştaki bireyler tarafından rahat rahat oynanamaz, ama her ne kadar korkutucu olsa da çekici bir şeyler vardır.kişi oyunu oynamak istemekte fakat bir türlü cesaret edememektedir.haliyle bir adet ağabey böyle konularda işe yarayabilir:

    -abii...
    -hı?
    -resident evil oynasana.
    -hö?

    hoş,aslında ağabeyin oyununu izlerken de genç birey pek rahat olmaz, ama en azından omuzlarında yük yoktur.
    neyse ki zaman birçok şeye devadır.eskinin korkak, resident evil 2 oynayamayan çömezi,palazlanacak; resident evil 2'den intikamını alacak,onunla da yetinmeyecek, ne resident evil 3 ler,ne silent hill ler bitirecektir...*
    bunları bırakıp da resident evil 2'ye dönecek olur ve işin biraz daha teknik yanını incelersek,re2'nin serinin en başarılı oyunu olduğunu söyleyebiliriz.bu oyundaki korku öğeleri çok sağlam yerleştirilmişti ve korkunun yanında gerilim de çok önemli bir yer tutuyordu.mesela sonradan gelen resident evil 3 nemesis'te gerilim namına ne yazık ki pek bir şey yoktu.sadece bazı anlar gelince korkardı oyuncu.halbuki re2 öyle değildi.içinde koşturup durduğumuz gotiğimsi* denilebilecek mimarisiyle öne çıkan raccoon city polis departmanının o boğucu atmosferini her an ciğerlerimize çekerdik.başarılı oyundu re2...kapı kullanma adabından yoksun tyrantlar'ı,koca şehri kaba sesleriyle hiç kesilmez ürpertici bir uğultuya boğan zombileri,devasa timsahları,çılgın bilimadamları ve lickerlarıyla.e tabi bunların üzerine bir de o müzikler gelince müthiş bir kombo oluyordu.demin licker dedim de:

    --- ölümcül spoiler ---

    this text contains scenes of explicit violence and gore.

    oyunun bir yerinde polis departmanının içindeyken,bir odaya girilirdi.ama onun öncesinde bu odaya girmek için kullandığımız kapının yanında kilitli başka bir kapı daha vardı.biz kilitli olmayan kapıyı kullanarak girdiğimiz odadan yandaki kilitli kapısı olan odanın içini görebilirdik.çünkü duvarda koca bir cam vardı.aynı zamanda yandaki odada rafta parlayan bir nesne de vardı.polis departmanının o civarlarında biraz dolandıktan sonra ihtiyacımız olan anahtara kavuşurduk.sonra da gider o daha önce giremediğimiz,kilitli kapılı odaya girerdik.girdiğimiz vakit duvardaki camın işlevi anlaşılırdı.bir sorgulama odasıydı orası ve duvardaki cam bulunduğumuz konumdan ayna işlevi görmekteydi.karşıda duran rafa ilerleyip daha önce yan odadan gördüğümüz parlayan nesneyi alırdık.odadan çıkmak için geri döndüğümüz sırada,o ana dek arkasında ne olduğunu göremediğimiz koca cam,bizi kurban olarak gözüne kestirmiş bir lickerın içeriye fırlaması sayesinde tuz buz olur ve biz de kalp krizi geçirip ölürdük.*

    --- spoiler ---
  • 12 yıl öncesi. gri ceketim ve limon sarısı rezil gömleğimle 6. sınıftayım. oyun dükkanındaki abinin tavsiyesi üzerine resident evil’la tanıştığım yıllar. oynarken çok korkmuştum ama çok da sevmiştim kendisini. evdeki abime “bu çalan şey çok güzel, ne bu?” dememle o piyanoda çalan şeyin moonlight sonata olduğunu öğrenmiş, onu da sevmiştim. günlerden bir gün resident evil 2’nin demosu elime geçmişti. demo başlar başlamaz gözlerime inanamamıştım. o çok merak ettiğimiz raccoon city’nin sokaklarında geziyorduk artık ve bu gezinti yalnızca 10 dakika sürüyordu! sırf şehri biraz daha fazla görebilmek için o 10 dakikayı tekrar tekrar oynamıştım. öyle ki artık zombilere attığım usta çalımlarla rpd binasına kadar hiç hasar almadan 3-4 dk’da gidebilen bir leon olmuştum. ah o karakoldaki çenesi düşük, ısırılmış siyah memur yok muydu, tek başına demonun 5 dakikasını yiyordu hep.

    bir gün sevgili babam tahtakale’ye gidecekti. tahtakale demek oyun demekti. bir not kağıdına 2-3 isim yazıp, istek parçalarımı babama iletmiştim. ilk sıradaki parça tabii ki usta yorumcu capcom’dan geliyordu: resident evil 2.

    sokaktan geldiğim ve babamın “aç bakalım çekmeceyi” dediği o ânı asla unutamam. işte orada duruyordu re2. üstelik oyun kabının ekstra ağırlığı boşuna değildi, içinde tam 2 cd vardı! bi’ koşuda makine başına oturup oyunu kurmuştum. aman tanrım, o nasıl introydu öyle! hayatımın o ana kadarki en uzun, en güzel, en zombili introsu.
    sonra resident evil 2’yi bitirdim. defalarca bitirdim. credits ekranı akarken fonda çalan o müziği ilk duyduğumda içim kıpır kıpırdı, ayağa kalkıp monitöre karşı selam durmuştum. ben, 12 yıl önce re2’yi çok sevmiştim.

    mevzu bahis credits müziği
  • olay raccoon city'de geçmektedir... şehre yeni gelen polis memuru abdül resident için gece parti verilecektir; oysa bi virüs şehre salgın halinde yayılmış, yaşayan herkes bi zombi haline gelmiş, beyin yemek üzre engellemez arzular hissetmişlerdir; her nasılsa bu olaydan sadece bi bizim adam, bi bizim kız, bi de bizim kızın kız kardeşi [sewişirlerse ulaştırsın diye] kurtulmuştur.

    ilk evvela pleysteyşın'a çıkan oyun backgraundların kalitesi ve atmosferi ile tutulup en çok satanlar listesine dahil olmuş, oynayanlarda adrenalini doruğa çıkarmıştır... oyunu oynarken odaya giren babama reflex olarak kata çizmem hadisesini geçersek, kolay bulunabilir bulmacaları ve cips kola eşliğinde "toplanılarak" oynanabiliyor olması da artı bi güzelliğidir.
  • oyunun bir bölümünde pencerenin önünden geçerken kra$$$$ diye pencere kırılır ve bir sürü zombi elleri sizi sımsıkı kavrar. o an korkudan bağsur olup altınıza etmezseniz oyunu bitirecek sinire sahipsinizdir, yok eğer kasacaksanız, oyun sonunda psikolojiniz değişecektir. oyunun çıktığı ilk günlerde durum buydu, teknolojisi çok eskide kaldı şimdi. yine de ar$ivlik bir oyundur.
  • --- spoiler ---

    28 eylül... clarie redfield, ağabeyi chris redfield'i aramak için çaylak polis memuru leon kennedy ile birlikte raccoon city'e gelir. william birkin, kızının boynundaki kolyeye son g-virus örneğini gizler. daha sonra g virüsünü kendine enjekte eder, kızını da enfekte etmek ister, fakat bulamaz. bu arada raccoon citydeki virüs yayılımı had safhaya ulaşmıştır. jill valentine ise saat kulesinin şapelinde, nemesis tarafından enfekte edilmiş, ölmektedir. umbrella william birkin'i öldürüp g virüsünü ele geçirmek için mr. death olarak da bilinen hunk'u ve nemesis'in bir alt modeli bir tyrant olan mr x'i gönderir. rakip hcf'nin ise iş üstünde iyi bir ajanı vardır, ada wong. şekilde görüldüğü gibi, bu kadar cins tip zombi dolu bir şehirde toplanırsa ortaya atraksiyon çıkmaması imkansızdır, olaylar gelişir.

    --- spoiler ---
  • oyundaki kamera açıları, müzikler, atmosfer hepsi çok başarılı. korkutmak için aynı yöntemi kolay kolay kullanmayan dikkatinizi başka yöne çekip tam zamanında altınıza sıçtıran bir oyundur. yıllar sonra ikinci oynayaşımda nerede ne olacağını bilmeme rağmen yüreğimi hoplattı birçok kez. emulatorler ile pc de oynarken kulaklık kullanmanızı tavsiye ederim.

    şimdiki gençler alan wake filan oynasın eskiler değerini bilir bu oyunun.
  • çift cd olarak piyasaya çıkmı$ bu oyunu ilk olarak leon karakteri ile yönetiyorsunuz.leon karakteri ile oyunu bitirdikten sonra oyunun bittiğini sananlar yanılırlar. leon senaryosu bittiğinde oyun claire 2.senaryo olarak save oluyor. böylelikle 2.cd'yi yükleyip "load"la bu senaryoyu başlatırsanız aynı macerayı claire'nin gözünden oynayabiliyorsunuz. clair senaryosundaki en önemli farklardan biri, leon karakteri ile oynarken kar$ınıza çıkan yanan helikopterin nasıl oraya düştüğünü öğrenmenizdir. diğer olaylar hemen hemen leon karakterindeki gibi geli$ir.

    oyunun kötü tarafı ise,
    oyunu "easy" olarak ayarlasanız bile farketmiyor. çünkü easy ile normal arasındaki tek fark zombilerin "easy"'de bir iki mermi daha az harcayarak ölmeleri. yani oyunun derecesi normal ayarlanırsa 10 mermide ölen bir zombi, easy yapınca 8 mermi veya 9 mermi gibi komik bir easy anlayı$ı ile ölüyor. mermiler belli ba$lı yerlerde ve yaratık sayısına göre ayarlanmı$ olsa da, easy'de bile mermi bolluğu olmayınca insan ister istemez bir korkuya kapılıyor "ya mermim biterse diye"..

    "not: bu söylenenler "orginal versiyon" seçeneğini seçip oynayan ki$iler için geçerlidir."
  • resident evil serisinin kanımca en etkileyici oyunudur. playstation'ı ilk aldığım zamanlar bıkıp usanmadan bitirmeye çalışırdım. işin garip tarafı bende memory card da yoktu. yani ufak bi dikkatsizlik sonucu bir yerde öldüğüm an veya elektrik kesilmesi, annenin temizlik yaparken fişe,prize dokunması vs. gibi durumlarda kafayı yeme sebebimdi. en sonunda ilk karakter leon kennedy ile 5 saate yakın bir sürede bitirebilmiştim. diğeri için (bkz: claire redfield)
    oynadıkça, hangi olayın nerede ve nasıl olacağını bildiğiniz halde yine de korku salar bünyeye. gece hafif loş ışık ile birlikte kontrast - ses kombinasyonu iyi ayarlanmış bir tv'de oynarsanız, etkileyiciliği artıyor kesinlikle.

    raccoon city'de geçen ve hemen hemen aynı tadı alabileceğiniz alternatifleri için ;

    (bkz: resident evil)
    (bkz: resident evil 3 nemesis)
  • b senaryoları kesinlikle oynanmalıdır. keza bu senaryolarda hem william birkinin en acayip halleri ile hem de umbrella corp. tarafından helikopterle karakola yollanan kimliği belirsiz bi tyrantla dövüşürsünüz. bu bahsettiğim ebony amca (ehu) duvarları yıkabilme gibi bir yeteneğe sahiptir, tam yere serip bir an önce kaçızlamaya başladığınızda, kamera duvarı karşıdan görecek şekilde açı değiştirir ve tyrant duvarı kırarak karşınıza çıkıverir. ayrıca oyunun son sahnesinde, tramvayla kaçarken william birkin'in final hali, ki jabba the hutt (ahah) gibi 'hacimli' bişeydir, tramvayın içinde sizi sıkıştırır. her sahnesi güzeldir bu oyunun, serninin gerilim filmi atmosferini en iyi yakalayan versiyonudur şüphesiz.

    bir de yeraltı laboratuarında giremediğiniz bir oda vardır. girebilmek için iki misafirin sisteme login olup 24 saatlik ziyaret izni alması gerekir. a senaryosunda kapıya ilk parmak izi girişini yapar, save'den b senaryosuna geçinde, bu sefer ikinci parmak izini kapıya girip açarsınız. bu odada licker ve vb. mutantların deney versiyonlarını görebilirsiniz.
  • gece yarısı karanlıkta oynarken aniden camdan kargaların girmesiyle 18 yaşındaki pırlanta gibi gençlere kalp krizi yaşatabilecek, müzikleri süper oyun.
hesabın var mı? giriş yap