• sultan hamidin ruhundan istimdad'da şu dizeleri yazan şahsiyet

    tarihler adını andığı zaman
    sana hak verecek ey koca sultan
    bizdik utanmadan iftira atan
    asrın en siyasi padişahına...
  • sistematik bir eğitimden geçmeden kendi bireysel çabaları ile felsefe, edebiyat ve folklar alanında bir öncü olmuş kişidir. sistematik eğitimden geçmediği için bir çok zaman hatalar yapmış bu hatalarını kabul etmiş benim isimlerle ve olaylarla alakam yok benim esas niyetim bir düşünce oluşturmaktır demiştir.

    fuat köprülü ziya gökalp ile birlikte saç ayağının üçüncü nesnesi olan bu kişi dr. gültekin yıldız'a göre kendisi nefret yahut hayranlık duyulma ihtiyacı duyulan kişi olma yani farkedilme dürtüsüne mailk bir kişidir ki bu da siyasi hayatının temel motorudur. ayrıca dr. gültekin yıldız'ın anlattığına göre kendisi hiç bir düşünce, fikir, öndere sonuna kadar bağımlı kalmamıştır, çünkü yapısında böyle birşey yoktur.

    bütün bunlara rağmen kendini her daim geliştirmek isteyen fevkalade tutarsız gözüken bu kişi mesela ders kitaplarından adının çıkartıldığını duyunca fevkalade mütessir olmuş ve türklükten istifa edip mektuplarını ve yazılarını fransızca kaleme almıştır ama sonra 943 senesinde af çıkınca türkiye'ye geri dönmüştür.

    sevr'ı imzalamış şuymuş buymuş vatan hainiymiş falan filan. hem neye göre kime göre kişiler vatan haini oluyor? bundan yaklaşık 25 sene önce kahveciler federasyonu başkanı çaylarda radyasyon var diyen vatan hainidir diye beyanatta bulunmamış mıydı? hadi diyelim vatan haini ama bu adamın vermiş olduğu eserleri hangi vatan perver verebilmiştir? sunturlu vatan hainlerinden ferdinand celine'in eserleri fransa'da vızır vızır okunurken bu tip olgularla zaten kısıtlı olan kültürel ve düsünsel vahamızı kısıtlayarak kendi ayağımıza kurşun sıkmıyor muyuz ve esas hainliği kendimiz yapmıyoruz hatta başka insanlara bunu yapmalarını salık vererek hainliği ebola vürüsü yaygınlaştır mıyoruz?

    herneyse ben bir şiiri ile entrymi bitireyim;

    bir akşamdı, evimizde ecel kanat germişti,
    anneni - bir cellad gibi - vurup yere sermişti.
    ölüm ile pençeleşen bir hayatın güreşi,
    sekiz yıldan sonra dinmiş; nihayete ermişti.
    adalar'ın denizinde batan akşam güneşi
    sönük, ölgün ışığını çamlıklara dökmüştü.
    evde yoktun, sonra geldin, dağda kırda gezmiştin;
    lâkin bilmem bu yokluğu nerden, nasıl sezmiştin?
    güzel ela gözlerine bir öksüzlük çökmüştü,
    gözyaşımda dehşetli bir sır arayan gözlerin,
    issız kalan vicdanıma karanlıklar serperdi.
    '-baba! annem nerde? ' dedin,hep tüylerim ürperdi:
    hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin.
    o gün bugün 'annem nerde? ' diye ba'zı sorarsın,
    gülümserim gözyaşlarım sakin sakin akarken;
    uzaklarda bir şey arar, ufuklara bakarken,
    benim dalgın gözlerimde hayalini ararsın.
    o tâli'siz bi-çareyi bak ben bile unuttum,
    gönlümdeki iniltiyi ninnilerle uyuttum.
    unut kızım, sen de unut, anma artık adını;
    yabancıdır bize, sorma o zavallı kadını.
    sorma kızım, sorma yavrum,ben de bilmem nerdedir;
    onu örten kara toprak bir karanlık perdedir.
    'o ağaçlar neresidir? ' diye sorma güzelim!
    gel, seninle yapayalnız çamlıklarda gezelim.
    o ağaçlar batıp giden güneşlerin gölgesi;
    o serviler hayal olan varlıkların ülkesi.
    bak bu yanda daha dil-ber fidanlar var, kuşlar var;
    beyaz, penbe çiçek açmış gelin gibi ağaçlar.
    bahar olmuş bak her yere hayat nuru saçılmış,
    gözyaşların döküldüğü yerde güller açılmış.
    güneş senin, bahar senin, bak sen de bir çiçeksin;
    gül ki, benim küskün gönlüm o gülüşe özensin,
    sessiz dağlar kahkahana cevap versin, bezensin.
    ölüm şeklindeki sırrın ma'nasını düşünme
    gölge gibi bir varlığın ru'yasını düşünme
    sabahı yok, nihayetsiz karanlıklar içinde
    -bir kıvılcım gibi- bir an beliririz, söneriz.
    varlık budur benim için, hatta senin için de;
    'bir hakikat var mı? ' derken bir hayale döneriz.
    nice yüzler gördüm, geçti - ben unuttum- besbelli;
    her çehre bir hayalettir bu süreksiz ru'yada
    unut yavrum, sen de unut! . bu ölümlü dünyada
    her cefayı unutmaktır bizler için teselli.
    sonbaharın matemini gözlerimde okuma! ...
  • türkiye cumhuriyeti'nin ilanından hemen sonra, düşman işbirlikçisi oldukları gerekçesi ile sınırdışı edilen 150 kişinin içinde bulunan kişilik.
  • şöyle bir laf etmişliği vardır zamanında :

    "anadolu direnişi bir blöftür. avrupa medeniyeti anadolu'yu bu zararlı haşereden temizleyecektir. hüküm galibindir. medeniyeti temsil eden ingiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır." - 1920
  • ömrünün sonuna doğru yaşadığı derin pişmanlık şuradan görülebilir;

    "divâne sen değil, meğer bizmişiz.
    bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz
    sâde deli değil, edepsizmişiz!
    tükürdük atalar kıblegâhına... "

    (bkz: sultan hamid'in ruhaniyetinden istimdat)

    bu konuda yalnız da değildir;

    "padişahım gelmemişken yada biz,
    işte geldik senden istimdada biz,
    öldürürler başlasak feryada biz,
    hasret olduk eski istibdada biz.
    dem-bedem coşmakta fakr u ihtiyaç,
    her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç.
    memleket matemde, öksüz taht u taç,
    hasret olduk eski istibdada biz."

    (bkz: süleyman nazif)
  • siyasi yonelimleri, yorumlari, kararlari tartisilabilir. bence cogu da isabetsiz. ama lubnan'da surgundeyken zeybek oynayip rahatladigini okudugumda nedense bir sevimli gozukmustu gozume. hece siirine katkisi ve kalitesi de yadsinamaz.
  • sevr anlaşmasını imzaladığı kalemi "amerikan kız lisesine armağan etmiş. şiirleri? "uçun kuşlar uçun" ile hafızalarda yer etmiştir.

    sevr anlaşmasını imzalayan ekipte yer alması, 1922'de yurtdışına çıkması ile edebiyat tarihinde de pek fazla değinilmeyen şair olmasını açıklıyor. işin kötü yanı bu. eğer bu insanları yaşadıkları dönemde yaptıklarına bakarak edebiyat tarihine alacaksak "günahı" hiç de az olmayan "ünlü" birçok isim sayılabilir. direktör ali bey, duyun-u umumiye'de direktör. ahmet haşim, duyun-u umumiye'de katip. mehmet emin yurdakul zamanında ısmarlama şiir yazarak, enver paşanın elinden yüklü miktarda para almıştır. milli edebiyatçıların birçoğu iki kalem oynatmakla elde ettikleri prestiji milletvekiliği, elçilik gibi konumlara tedavül etmiştir. "şair-i azam" olarak adlandırılan abdülhakhamit tarhan, hangi yeterlikle bürokraside yer almıştır?

    sonuç: yaşadıkları dönemde bir şekilde "beğenilmeyen" işler yapmış sanatçıları değerlendirirken beynimizdeki hassas teraziyi iyi kullanmak gerekir.
  • son dönem tarihimizin en ilginç fakat pek bilinmeyen isimlerindendir. cumhuriyetle arasının pek iyi olmayışından herhalde..

    şiirleri çok güzeldir.
  • osmanlının son döneminde yetişmiş en önemli simalardan ve entelektüellerden birisidir. derin bilgisi ve kültürel altyapısı bir deryadır. sevr antlaşmasına imza atan delegelerden birisi olması onun da en büyük pişmanlığı olsa gerektir. arapça, farsça, fransızca ve ingilizce biliyor olması onu hem batı hem de doğu irfanını tanımaya muktedir kılmıştır. en sıkıntılı günlerde dahi herhangi bir taassubun yanında yer almamış objektif kalmayı şiar edinmiştir. obskürantizmden uzak kalmış münevver bir ilim insanıdır.
hesabın var mı? giriş yap