• cem yılmazın bu okulla ilgili, daha doğrusu bu okulla bağlantısı olanlarla ilgili ettiği bir laf olmuştur, beni çok güldürmüştür. şöyledir ki:
    -ulan bazıları saint joseph, saint joseph diye bir taraflarını yırtıyo, yok orda okumak ayrıcalıktır yok ben büyük adamım bilmem ne. ulan onu fransızca dediğin için havalı geliyo kulağa. türkçeye çevirsene bakalım şunu noluyo? bildiğin aziz yusuf işte! şimdi desene aziz yusuftan mezunum diye hıyar! fransızca hava atıyosun bi de ortalıkta.

    (bkz: hadi bakalım)
  • kesfedilmek icin bekleyen kilitli ve cekici odalari, saat kulesi, gizli mekanlari, rahiplerin sakladiklari martinileri, efsaneleri, los siniflari ve hepsi biraz anormal olan (bkz: insan diil) hocalari, calisanlari ve ogrencileriyle zamaninda mitlestirdigimiz, simdiyse hizla siradanlasan bi egitim kurumu
  • suicyconun mezun oldugu lise.
    ayriyeten bir kadikoy anadolulu olarak cok enteresan olaylara tanik olmadim degil.
    bizim okulun delikanlilari onlara "fransiz picleri" diye bagirir, karsidan yanit ise "anadoluu anaduluuu anadoluuu ibne doluuuu" sarkisiyla gelirdi...
  • (bkz: hacı yusuf)
  • insanın kalbinin kaldığı okuldur burası. gönül isterdi ki beş değil sekiz-on sene okuyayım burada.

    aynı zamanda frere henri'sinin ne yaptığını merak ettiğim okul. kaç yaşındaydı adamcağız, her sene doğum günümü hatırlar ve kutlardı, oturururduk ve bana komik hikayeler anlatırdı...
    dün gibi berrak hatırlarım, kendisiyle yaptığım ilk muhabbette kaçıncı sınıfa gittiğimi sormuştu. hazırlık demiştim. onüç yaşında olduğumu söylediğimde ise inanmamıştı ve bana o gün fransızcada "onüç yaşında" anlamına gelen "treize ans" ismini takmıştı. beş sene boyunca onüç yaşındaydım ben.

    bir de din hocamız vardı "ethem". kapkara saçlarıyla derse gelir, herkesi çok sever, derste sevimlilikler yapardı. annemin lisedeki din hocası olduğunu öğrendiğimde ve bunu söylediğimde apayrı bir insan olmuştum gözünde. canımın içi kadar severdim. bir sınavda boş kağıt vermeye yeltendiğimde beni geri yollamıştı ve "bir şeyler yaz bari" demişti. yazmıştım. her sene ders programında ethem'i gördüğümde bir ayrı sevinirdim bu nedenlerden.

    michel tagan'ı unutmamak lazımdır elbet. o sevimli adamın bilgi dağarcığına her zaman büyük hayranlık beslemiştim.
    derste bazen sinirlenince kızarır ve zıplardı. öğretmek onun için bir meslek değil bir aşk idi kanaatimce. dolu doluydu ve aktarmak istiyordu. yer yer gençliğimizden üzerdik adamı. ah şimdi girebiliyor olsaydım dersine neler sorardım neler yazardım.

    yine pek iyi kalpli metin hoca vardı. tarihçimiz. pek çalışkan olmayan pillowlust'ı lise 1'de sınıfta bırakmıştı. notlarım fena değildi ama dönem ödevimi yapmamıştım çünkü (bravo canım). yazın koca bir 100 ile bütünlemiştim ve sonrasında tarihten 80-90 altı not düşünülemezdi. gidip beni bıraktığı için pek teşekkür etmiştim.

    güler hoca da tarihçilerimizdendi. klasik lise müfredatında verilen tarihten farklı olarak; daha açık fikirli ve çok yönlü bir eğitim tarzı benimsemişti. ilk zamanlarda korkardık. bu otoritesi pek yüksek olan öğretmenlerdendi. ilk bir kaç dersinde titretirdi ama o güzel kadının anlatışından bir süre sonra herkes hoşlanmaya başlardı. sonra ise aralarda gözümüz arardı onu. gidelim konuşalım isterdik. mezun olurken koca koca sarılmıştık.

    muhteşem bir bibliotekimiz vardı. verlaine'i keşfettiğimiz günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. blok dersler arası koca tenefüslerde ıssız merdivenlerde yerimizi alır birbirimize şiir okurduk. ben kekelemekten pek okuyamazdım ama olsun.

    aklıma geldikçe buruk buruk yazarım tekrardan. güzel okulum benim.
  • "saint joseph pembe bir kabustur" (orcun turkay) sanirim bu okulun (diplomasini 10 yilda aldim) nasil bir yer oldugunu en iyi sekilde aciklayan aforizmadir.
    birkac sj li ile beraber olan bir kiz arkadasin gozlemini de yazmam gereklidir diye dusunuyorum: "bir sj liyi tek basina gorup tanisirsaniz dunyanin en centilmen insani oldugunu dusunebilirsiniz fakat ayni kisiyi baska bir sj li ile yan yana gordugunuzde buyuk olasilikla kendilerinden olmayan tum erkeklerin ibne, butun kadinlarinda orospu olduklarindan bahsettiklerini gorursunuz."
  • din derslerini -ne yazık ki- kaldırmamış okul.

    totomuzdan haber uydurmayalım.
  • istanbul genelindeki frankofon okullar (sadece jean-baptiste de la salle vakfı kökenli okullar da değil) içerisinde en çok kendine has bohem havası ile bilinirdi. burada kadıköy ve moda gibi bir muhitte bulunmasının ve kadife sokak'ın etkisi büyüktür.

    kadıköy veya barlar sokağı ruhu dediğimiz şeyin bugünkü haline gelmesinde saint joseph öğrencilerinin etkisi yadsınamaz.
  • bir mezunu ariyorsaniz suradan bulabilirsiniz:
    http://www.sj.k12.tr/…/my/mezun_listele_menu_tr.php

    diger veritabanlarinda arama icin:
    http://www.sj.k12.tr/…/my/veritabanlari_menu_tr.php

    yillar sonra gelen edit: linkler kaput olmus. sj internet klubu calisiyor!
  • yazilanin aksine fransiz baccalauréatsina denk bir diploma vermektedir. fransa'da okumak isteyen sj ogrencileri direkt olarak sj diplomasini getirip, kabul edildikleri okula kayit yaptirabilmektedirler.

    ınsanin ruhunu ve bedenini gelistirmesi icin cok buyuk firsatlar veren turkiye'deki en kaliteli egitim kurumlarindan biridir. burada gordugunuz egitimin meyvelerini mezun olduktan sonra alirsiniz. cunku "ıl faut cultiver son jardin." hep soylenmis, ama okurken sevilmez ama kapisindan cikildiginda kiymeti bilinir.

    ogrencilerinin sosyo-ekonomik statusunun disariya verdigi negatif 'petit bourgeois' izlenimini kirmak adina, asiri disiplinli ve tam da bu konuda onlari egitmeye yonelik bir pedagojisi vardir.

    kal ile aralarindaki rekabet tek tarafli kalmakla birlikte, bunu eglence haline getiren taraf sadece kapi komsusudur. sj'lilere zuppe diyip, onlardan cok da farki olmayan ogrenciler vardir tabii kal'da. kaldi ki, kendisi sj'li olup kardesi kal'a giden ya da tam tersi durumda olan suruyle insan taniyorum. sj'liler hesaba alsa komik olabilecek bi rekabet, tek tarafli kaldigi icin komsularimizin kendini komik duruma sokmasiyla sonuc bulmaktadir.

    son bir kac senedir, kendini "zeki ve tehlikeli" olarak adlandiran vasifsiz bir yonetici tarafindan idare edilmektedir. bu sahis okula bazi katkilarda bulunsa da, ona, sj'yi sj yapan bazi degerleri goz ardi edip, bu degerleri tenzil etmekte olsa da, 1870'de tohumlari atilan degerleri silemeyecegini hatirlatmak her sj'linin gorevidir. sj'li bunlari oturdugu tahta siralara, mermerleri asinmis merdivenlere, senelerdir koridorlari susleyen karolara bakip hatirlasa iyi olur. bu degerleri yasatmaya calisan ogretmenlerinin de kiymetini bilmelidir.

    bu okula birini yonlendirecekseniz ona burada sadece dil ogrenmeyecegini aslinda hayati ogrenecegini soyleyin. hic de kolay olmayacak. basarili ve cevresine buyuk katkilar yapabilecek bir birey olarak yetismesi icin her imkan kendisine sunulacaktir. onemli olan zorluklara kibir ve ofke ile yaklasmak yerine, elinden gelen cabayi gostererek cevap vermesidir.

    ozledim...
hesabın var mı? giriş yap