• farsça'da "yıl, sene" manasına gelen kelime.
  • ks. subscriber access license
    tekil kullanıcı sayısına göre lisanslama modeli. (microsoft cal'ı değiştirip sal mı yapmış ne. bir havalar yine)
  • kimi çevrelerde* "bitirmiş olayı, sal, bırak" anlamında kullanılan ve bir şeyin çok iyi olduğunu belki de ulaşabileceğe en üst noktada olduğunu betimleyen sıfat.
  • mahalle ve halı saha maçlarının vazgeçilmez terimi. bu sözü söyleyen kişi, topu önüne bıraktıkları anda öküz gibi abanarak vurur. ya kalecinin üstüne gider, kaleci haşat olur; ya da top ebesinin fizanına gider, şutu çeken rezil olur.
  • başrollerinde banu alkan ve faruk peker'in oynadığı şapşahane bir türk filmidir.

    en can alıcı sahnesi faruk peker'in banu alkan'ı bir sala dikilmiş direğe çırılçıplak bağlayıp denize bırakmasıdır.

    arkadaş o değil de faruk peker ayrı bir kulvar kötü adamlıkta yahu. ne nuri ne teco bu kadar yaratıcıdır filmlerinde. anca tecavüz et, filme çek. ohooo
  • surface air lifted teriminin kısaltması, en basit tabiriyle uçakla giden yüzey postası denilebilir. posta aracılığıyla ülke dışına giden koli, aps vs lerin gönderilme yollarından biridir.
  • shift arithmetic left.

    shl ile aynı mantıkta çalışır.

    ax = 00110011
    sal ax,1
    ax = 01100110, c = 0

    naptık; sol baştaki değeri carry e atadık ve sağ başa bir sıfır ekledik.
  • insan anadoluda çokça metafora tabi tutulmuştur. pek çarpıcısı bir tanesi sazdır. ali'nin kuyuya dayanamayıp aktardığı hakikatin kuyudan taşıp sel almasıyla beliren, üflendikçe ses çıkaran saz. dere kıyısındaki saz. kesilip üflenen saz. saz metaforunun güzelliği insanı bir oda yapması, bir pencereli kapılı duvarı bütünü yapması, güneş alan rüzgar alan kuş sesi alan, yani insan bir olasılık, içinden bir şeyler geçebilir, orda bir şeyler olabilir yaşanabilir olmaya-da-bilir, yaşanmayadabilir; beden, ve insan olasılıkların mümkünatını sağlayan bedenden ibaret değil. o hayal ile o hayalin görüleceği bir beden. üflenecek bir saz. geçişken, etrafından nefes alan, öylece ses çıkaran çıkarabilecek bir saz. ve sesin yokluğu büyük feryat sebebi olmuştur, ayrılık halinin süregelen bir hale bürünmesinden belki. sesin yokluğunun kendisinin bir ses haline gelmesiyse bir sırdır belki de. ya saz ya nefes, ya sal ya rüzgar olmalı belki de, garip ve bilindik hallerinde.

    işte bu bağlamda içinden rüzgar olup geçebileceğimiz bir diğer metafor ise saldır.
    "dalgalara kapılmış küreksiz dümensiz bir sal gibiyim sensiz"
  • sal, mal, tal programlama dillerinin üst kümesi ve basit donanım ve işlemci programlama imkan sağlayan programlama dili. (bkz: mips)
  • 1. birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı.
    2. tabut, büyük düz/yassı taş. eski türkçe’de uzun, ince taş.
    3. hasta, yaralı ya da ölü taşınan sedye (sal ağacı). (bkz: nesini söyleyim/@ibisile)
    4. yapı işlerinde kullanılan, yanlarında tutacak kolları olan taş, harç, çamur vb taşınan tabla.

    bütün anlamları düzlük, platform ile bağlantılı.

    salaklık sanırım serbest bırakılmış*, salınmış akılla ilgili. (bkz: salmak/@ibisile)

    (ilk giri tarihi: 8.3.2015)

    (bkz: egoime)
    (bkz: selçuk/@ibisile)
    (bkz: selçik)
hesabın var mı? giriş yap