• paris katliamı sonrası yazdığı yazıya yapılan olumlu-olumsuz eleştirilere özen göstererek yanıt vermiş akademisyen. yalnız cevaplarının birinde "türkiyeli"kelimesini türetmiş. tamam bu kelimeyi ilk kendisi kullanmadı şu aralar moda ama sözkonusu akademik kariyer yapan bir meslektaş olunca insanın gülesi-ağlayası geliyor. bunun etkisiyle de sanki bütün yazısı şu aralar moda olan akımlardan etkilenerek, belirli bir felsefi temel olmadan günün ruhuna uygun bir sözcükler yığını havası vermeye başlıyor. ben şimdi ne bileyim aynı olay on sene sonra olsaydı kendisinin aynı akla aynı mantığa aynı hukuk bilgisine sahip olmasına rağmen 180 derece farklı bir yorum sunmayacağını?

    çok mu zor şu basit gramer bilgisinden faydalanmak:

    türk= iyisiyle kötüsüyle dünya üzerindeki ırklardan bir tanesi (ırkçı olmadığıma delalet)
    türkiye= türklerin- türk ırkının yaşadığı ülke
    türkiyeli= türk ırkının yaşadığı ülkede yaşayan uzaylı?

    turc= un des races humaines.
    turquie= le pays ou les turcs vivent.
    turquien= l'extraterrestre qui habite en turquie? (bu bölüm frankofon olduğuma ve fransızlarla alıp veremediğimin bulunmadığına delalet)

    hayır bu parantezleri koydum ki kendisi ola ki bu yazıyı okursa önyargılı davranmasın zira yazısından anlaşılacağı üzere kendisi facebook'un son uygulamasını eleştirenleri aşağılık kompleksine ve kendilerini fransızlarla eşit görme cüretine sahip canlılar olarak tasavvur etmiş.

    türkiyeli kavramı gerçekten canımı sıkıyor. ola ki devletin şimdiye kadar uyguladığı ayrımcı-ırkçı politikalardan rahatsızsanız, ki böyle olması akla en uygunu, o halde böyle sikko bir kavram yaratmak yerine türk kelimesinin atatürk inkılaplarındaki felsefi özüne dönmesini sağlamaya uğraşırsınız. bilindiği üzere, atatürk dönemi uygulamalarıyla dahi ters düşmekle birlikte, türk kavramı bir ırkı değil bir vatandaşlık bağını çağrıştırır. ha ille de ırkçı uygulamalara tepkinizi gene ırkçı söylemlerle gösterecekseniz yine böyle sikko bir kavram yerine türk-kürt-çerkez vs. gibi nitelemeleri bir arada belli kontekst içinde kullanarak türk kelimesini de ülkenin kuruluş felsefesine aykırı olarak ırkçı bağlamda kullandığınızı belli edersiniz. türkiyeli nedir ya?
  • bilmem kaç yıl önce güncel hukuk'ta bir makalesini okuyup tanıdığım, 2 milyon istanbullu kampanyası için röportaj yaparken tanıştığım` :teşekkürler sarphan` ,konferans arkadaşım. meslektaşları tez yazdıkları konunun bile toplantılarına gitmezken kendisi anayasa ve insan haklarıyla ilgili sadece istanbul'daki değil, civar yerlerdeki etkinliklere dahi katılır, çağırır, aldığı notları paylaşır. zor zamanda desteğe koşar, "yeşilim ben, tembelim" filan der ama konuşmacı olarak görmediğimiz yer de kalmaz. yine, bazı meslektaşlarında bulunan "akademik kibri" o'nda hiç yoktur, böyle pek sevecen pek tatlı bir insandır.

    http://anayasagundemi.com/ diye de bir sitesi vardır, anayasa ve insan haklarıyla ilgili gelişmeleri bıkmadan usanmadan oradan paylaşır.
  • bahcesehir universitesi hukuk fakultesinde anayasa hukuku arastirma gorevlisi.
  • açık radyo'da benim anayasam adlı şahane programı hazırlayan ve sunan akademisyen-politikacı-aktivist. programdaki heyecanını giderek atıyor, konuları inceleyiş ve sunuş şekli zaten şahane.

    yeni sivil anayasa hazırlama sürecinde onun gibi 10 tane anayasa hukukçusu olsa şu pek istenen muasır medeniyetler seviyesine öyle bi' hızla çıkarız ki, vurgun falan yeriz basınç farkından.
  • değil bisiklet, okula patenle geldiği bile görülmüştür.

    edit büdüt: hatta bir de scooterı varmış kendisinin.

    editdditditdit : üstümüzdeki entryler uçmuş, dımdızlak kalıvermişiz ortalıkta. devlet buna bir şey yapması lazım.
    neyse efendim dedigimiz gibi kendisi çok sportmendir, okula bisiklet, scooter, paten, ne bulursa onunla geldiği görülmüştür. hatta bir gün hukuk fakültesine çıktığımızda diğer tüm asistanların yanısıra, bazı hocaların da koridorda kendisinin scooterı ile bi tur attığını görmüş, şok olmuşuzdur. kendisi galiba eski fakültemizin en haşarı asistanıdır.
    selam ederiz.
  • yavuz hırsız ev sahibini bastırır sözünü ilk elde yaşamış, şömine ateşini canlı tutmak konusundaki insan üstü yetenekleri ve cansiparane tavırları ile göz doldurmuş, kendi evinde "evsiz" muamelesi görmüş evsahibidir. ailecek hayranıyız ilgiyle izliyoruz.
  • "şimdi söyle bana senin devletin, senin toplumun sana değer vermiyorken, nasıl olur da dünyadan sana değer vermesini, facebook’un türkiye bayraklı profil fonu yaratmasını bekliyorsun? sen, dünya için, her an ölme potansiyeli olan bir sayısın sadece. ama bir fransız, bir ingiliz, bir alman veya bir iskandinav öyle değil. onların ölmesi değil, yaşaması normal olan. onlar ölünce şaşırmamız bundan. sen kendi ülkendeki ölümlere alışmışken, nasıl dünya şaşırsın?"

    https://yesilgazete.org/…ni-dalgasi-serkan-koybasi/
  • gün itibarıyla necmi yüzbaşıoğlu, bertil emrah oder, sibel inceoğlu, korkut kanadoğlu ve emre öktem'den oluşan bir tez jürisi önünde anayasalarda değiştirilmez maddelerle ilgili doktora tezini savunarak doktor olmuştur. iç ve dış temsilciliklerde bayram ilan ettik, dört gün dört gece kutlama var.*
  • hukuk birikimini çoğu meslektaşının aksine teoride bırakmayıp bire bir hayatına ve çevresine taşıdığını düşündüğüm anayasa hukukçusu, aktivist kendi deyimiyle ekolojist bence çevreci* zat.

    duyumlarıma göre dersinden geçmek baya zormuş.
    mesleğini ve bu yönde eğitim alan insanları nitelikli sorular sorarak, baştan savma verilmiş yanıtlara yüksek puan vermeyerek önemsediğini göstermektedir.

    hukuk zaten, şu an bir çok üniversitede olduğu gibi, yata yata bitirilecek kadar kolay bir bölüm olmamalı.

    evet ösym tamamen belirleyici sorular üretmemektedir yalnız bununla beraber hasbelkader yüz bine girip hukuk fakültesine giren genç arkadaşların da zorlanmadan dersleri geçmesi ya ütopik olurdu ya da saçma bi eğitimin sonucu.

    kendisi bahsedildiği gibi "tevazudan uzak" ise buraları da okur düşüncesiyle eklemeden geçmiyim;

    serkancım kendinden bi kaç tane daha yetiştirip piyasaya sürersen çok makbule geçer canım.

    öptüm.
  • "bu düşünceye sahip insan grubu sanıyor ki kendiyle bir fransız eşit seviyede. dünya için kendi neyse, bir fransız da öyle. sen, rüyalar aleminde dolanan sefil 3. dünyalı, kendini ne sanıyorsun? sen tarih boyunca dünyaya ne verdin de, ne bekliyorsun? insan hakları sicilin ne durumda ki, vatandaşlarının ölümünün dünyayı sarsacağını düşünüyorsun?"

    "bir fransız, 1789 devrimi’yle dünyayı değiştirmiş bir ülkenin vatandaşı. monarşik düzeni yıkıp, emekle, kanla, giyotinle, fedakarlıklarla cumhuriyet’i kurmuş bir kişi. özgürlük, eşitlik ve kardeşlik fikri üzerine kurulmuş bir düzenin mimarı. bunları da boş kafayla yapmadı elbette. "

    "fransız, sırf bir insan olduğu için önemlidir. onun için olağan olan her an nerede ve nasıl öleceğini düşünmek değil, yaşamak, restorana gidip yemek yemek, maç seyretmek, konsere gitmek ve özgürce hayatın tadını çıkarmaktır. çünkü o, değerlidir. korunur. onu koruyamayanlar hesabını verir. bu yüzden de onun ölümü, senin ölümünden önemlidir. eğer burada yaşamaya devam edeceksen, bunu kabul et ve öyle devam et."

    satırlarının yazarı olan anayasa hukukçusu. türk hukukçularının pek çoğu gibi sosyal bilimlerden anlamaz, tarih bilmez, sosyoloji bilmez. avrupalı olmama kompleksi altında ezilen, fransızca konuşunca fransız olduğunu sanan bir insandır. tarihi lineer sanar, ipini de batılılar çeker, doğulular da batılıların sırtındaki ur sanar.

    dürüst olmak gerekirse hayranlık duyduğu fransa'da bu satırları yazanları sağcı diye mimlerler. ha kendisi de sağcıdır ya. kendini solcu sanan bir sağcıdır. kompleksli bir sağcıdır. belirli bir tarihsel atmosferde, belli olayların sonucu olarak gelişen olayları avrupalı'nın himmeti sanır. ona göre bu coğrafya her şeyde geri kalmıştır. ya batılı gibi olmalı ya da yere batmalıdır.

    samuel huntington bu yazıyu okursa tövbe istiğfar eder, elini öpüp af diler.

    tekrar söylüyorum, bu satırları yazan şahıs, bir üniversite anayasa hukuku doktorudur.
hesabın var mı? giriş yap