• sevdiginiz insanın dogdugu, sizin icin cok sey ifade eden bir gundur. cok heycanlanır, sabırsızlanır ve o gun geldiginde günün en güzel saatinde mesaj atar , arar ya da yanına gidersiniz. ama o hiç bir zaman aynı seyleri sizin icin yapmaz.
  • söz konusu eski sevgili ise, o güne yaklaşılırken acaba benden bir tebrik, en azından bir mesaj bekler mi diye düşünülürken, beklenen gün geldiğinde tartışılarak bile ayrılınmış olsa "bir arasam mı acaba?", "acaba aramadım diye bozulmuş mudur?" soruları insanın içini kemirir. tabii iradeniz kuvvetlidir ve tüm o arama arzunuzu bastırırsınız. tavrınızı koymuş olmanın gururunu da yaşarsınız.

    oysa karşı taraf sizden sonraki x. sevgiliden ve bilimum arkadaş kaldığı eski sevgiliden tebrikleri almıştır. değil sizin için üzülmek, adınızı bile unutmuştur. insanın zaafıdır aşık olmak.

    (bkz: fare dağa küsmüş dağın haberi olmamış)
  • eski sevgilinin dogumgunu kadar sukse yapmayandir.

    elimizdekinin kiymetini bilmiyoruz, cidden. sonnra sevgili birden eski sevgili oluveriyor, basliyoruz arkalarindan agit yakmaya, dogumgunlerinde kederlenmeyee, kutlasak mi kutlamasak mi bilememeye.
  • unutmaniz durumunda a$k hayatinizda birbirinizin kafasina anayasa firlatmi$tan beter bir kriz ya$amanizi saglayabiliyor.-supermi$-
  • sevdiğiniz hayatınıza girdikten sonra en sevdiğiniz gün, hayatınızdan çıktıktan sonra en hüzünlü hissedeceğiniz günlerden biri..

    sevgilim,

    bugün senin doğum günün... baban zafer bayramı'nda doğdun diye ismine zafer vermek istese de sonrasında vazgeçmiş... öyle anlatmıştın. iyi ki de zafer olmamış. senin gibi hayata hırsla bakmayan, insan olmaya çabalayan ve sürece önem veren bir insanın zafer olması imkansızdı... olsun. zafer de olsan seni severdim, başka bir şey de olsan. ben ismine değil kalbine aşığım ki..

    sensiz 8.'inci yılım. beni bıraktığında 21'in ortalarındaydım, geçen hafta ise 30 oldum. hesaplarken bile gözlerim doldu. sen ki sesin daha kulaklarımda çınlarken, kokun burnumdayken ve az önceye kadar yanımda gibiyken nasıl 8 yıldır aslında nefes bile almıyorsun, aklım almıyor..

    çok karışık duygular içindeyim, affet beni. elimin yazdıklarını kontrol etmek istemiyorum; bir duygu sırasında yazmak da.. o kadar uzun zaman oldu ki seninle konuşmayalı... her şeyi birden anlatmak istiyorum, birden çıksın dudaklarımdan; ama susuyorum..

    seninle konuşmak da acı veriyor bana çünkü. bu 8 yılı seni gizli gizli baskılayarak atlatabildim açıkçası. her gece hala senin için dua ediyor, öbür tarafta kavuşmayı diliyor, tanrıdan sana iyi bakması için yalvarıyor ve gün içinde hep ismini zikrediyorum; ama bir adım öteye gidemiyorum. daha fazla düşünmem, anılarımızı deşmem, maillerini okumam, bana yazdığın günlüklere bakmam hele fotoğraflarında gözlerinle buluşmam beni dağlıyor. yeniden nefes alamıyorum, yeniden kendimden nefret ediyorum, yeniden neden bu hayattayım diye sorguluyorum ve yeniden içten içe ölüyorum.

    o yüzden yanımda gezen ama konuşamadığım ruh gibisin. seni ki ta derinden, kalbimin dibinden seviyorum; ama iyice kilitledim üstünü. kilitlemesem içimdeki yangın beni yok edecek.. yine de bak tam kilitlemeyi de beceremiyorum. böyle günlerde lavlar içimi kurutuyor. affet beni lütfen. anladığını biliyorum, sevgimin bir gram bile değişmediğini de biliyorum ama affet beni.

    oysa ki yıllar sonra ilk defa bugün yanına gelmek için cesaretimi toplamaya çalıştım; ama yapamadım. yanına geldiğimde artık nefes almadığını iyice belgelemiş oluyorum kendime ve bu çok da acı veriyor. oysa hala bile bazen senin uzakta bir gemide çalıştığını ve görevin bitince bana geri geleceğini hayal ederek avutuyorum kendimi. sen geri geleceksin ve sensiz geçen onca saçmalık bitecek ve biz yeniden birlikte tek olacağız..

    sen gittikten sonraki halimi hala sevemiyorum, alışamadım kendime. senin beni tanımladığın gibi zarif, koca yürekli bir kadın değilim. olmayı çok istiyorum, inan ki istiyorum; ama yok! o kadar boş şeylere takıyorum, o kadar gündelik hayatın içindeki küçük şeylerde boğuluyorum ki artık beni sever misin bilemiyorum. ah be bitanem sen gittikten sonra o kadar yanlış yaptım ki! şarkıdaki gibi sırf bir yanı sana benziyor diye birine aşık olduğumu düşündüğüm günler oldu, sırf sen gibi baktı diye beni sevdiğini sandığım oldu, sırf senin gibi düşünüyor diye yardım edip kazık yediğim arkadaşlar oldu.. yumuşak karnım sensin! biri azıcık sana benzesin hemen sana duyduğum sevgiyi ona monteliyorum. onun hayatını güzelleştirmek istiyorum. belki de kendimi bulmak istiyorum böylece. güldüğünde içten gülen, yaşadığını hisseden o kız olmak için belki de hepsi..

    senden sonra hayat bana hep boş geldi ve inan çabaladım! çocuklara yardım ettim, sosyal sorumluluk projeleri yaptım, dünyayı, gezdim, ilgi duyduğum her hobiye zaman ayırdım, okudum; hatta insanlardan da uzak durmayı bıraktım ve sosyalleşmeye çalıştım. olmadı. evet çok güzel anılarım da var sensiz; ama hep tek gezdiğimde, hep sen de olsaydın dediğimde.. evet dünyada sayısız yer gördüm, evet çok güzel hobiler edindim, evet çok güldüm, çok eğlendim de; ama etkileri bir yere kadar...

    çok yüzeysel hissediyorum bu hayatta kendimi, kendimin kötü bir kopyasıyım. ne istediğimi hala bilmiyorum, hala birini sevemiyorum, hala hoşlandığım adamı tabir ederken senin davranışlarına benzeterek tarif ediyorum. senin gibi sarıldı, senin gibi konuştu, senin gibi baktı...

    hastalıklı gibiyim; ama birinin gelip hayatıma girerek beni iyileştireceği türünden bir hissim de yok çok şükür. bunu ancak ben başarabilirim; ama her seferinde şunu fark ediyorum. ben artık ben değilim! sadece bedenimiz aynı 8 yıl önceki kızla.. kimim bilmiyorum. hayatımdan hoşnutum ama yine biraz deşersem bir sürü değiştirmem gereken şeyler var. o zaman gelişine bırak diyorum, diyorum da o da beni çok duygusuz hissettiriyor. gelişine bırakmak da çözüm değil..

    senden sonra bana küsen bir kısım arkadaşlarımla 7 yılın sonunda yeniden konuşmaya başladım. kızacaksın, haklısın biliyorum ama aynı dili konuşabildiğim başka birilerini bulamadım ben bu 7 yılda. onla da eskisi gibi değiliz, dışardan her şey süper belki ama bir zamanlar en yakın arkadaşım olan her gün konuştuğum insan, şimdi ayda bir aradığım biri, o da denk gelirse. istemiyorum birini en yakınımda...

    son 7 yılda yakınımda olan onca kişi arasından nerdeyse çoğu seni bilmiyor biliyor musun? beni aşka inanmayan, güne göre yaşayan, çok takılmayan, neşeli, komik biri olarak görüyorlar. en iyi günlerim gelecekmiş daha.. daha o adam karşıma çıkmamış! onlara göre.

    çıktı ve de gitti diyemiyorum. insanın en iyi günlerinin geride kaldığını bilerek yaşaması, istediği kadar dünyayı gezsin, dolansın, istediği her şeyi yapsın, başkalarına göre mükemmel bir hayatı olsun, bu dünyada yaşabileceği en büyük cehennem!

    çünkü umudun yok. gelecek umuttur değil mi çoğu insan için, daha iyisini bulacağımı bir zamandır. ben hala içten içte öleceğim ana kadar zaman doldurmaya bakıyorum. aslında ondan bu çok gezmeler, çok hobiler.. başka türlü ölürüm...

    bazen hayatıma birileri giriyor. hiç girmez sanmıştım; ama giriyor işte. hani hep sana bir yerden benzettiğim... henüz kendi başına tekil bir şahıs olarak gelemedi. henüz hiçbirini hala senle kıyaslamadan sevemedim. denedim de ama olmadı..
    sanırım iyi bir kız arkadaş değilim, bir kere inanılmaz öküzüm! komik ama gerçek, öte yandan da birini hala seversem sana ihanet ediyormuş gibi hissediyorum. öteki türlü de diyorum ki kızım saçmalama herkes farklı, anlar seni, sonuçta elmayı da armudu da ayrı ayrı bu kalpte sevebiliyorsun. (örneğin mallığından öküzlüğümü çıkartabilirsin)

    hayır, o kadar kolay değil. hadi ikinizin ayrı birileri olduğuna vakıf oldum; fakat bu sefer de ben aynı kaliptrayım! sana davrandığım gibi sevmek istiyorum. öyle yoğun, öyle içten... onu görmüyorum. evet ayrı biri farkındayım. tipi farklı bir kere; ama verdiği tepkiler aynı olsun istiyorum. beynim senin tepkilerine o kadar alışmış ki, o kadar sen ki ;onun dediği cümleler bana farklı geliyor. ahahahah hatta istediğim tepkiyi alamayınca bazen bu çok mantıksız diye saldırıyorum da karşı tarafa :) kimse kalmadı. kimse sevmedi beni.. kimi için çok mükemmel kadındım, kimi için ne olduğumu bile bilmiyorum.. ama o kadar tek kaldım ki ve o kadar insanlara karşı güvensizim ki sanırım bunu da yanstıyorum..

    bazen bi trip atıyorum ahahha şaşarsın. senle izlesek beni çok güleriz. hani dalga geçtiğimiz insanlar gibiyim. küçük bir havuzda kendini okyanusta sanan bir balık gibi..

    arkadaşlığını da çok özledim. geyik yapmayı da.. seninle olduğum kadar kimsenin yanında rahat değilim. aslında kimsenin yanında ben değilim. ya çok ukala, ya çok suskun, ya çok sinirli ya çok umursamaz.. hepsi benim maskelerim hepsini de sırayla giyiyorum.

    hala bazen elimi tutuyormuşsun gibi yürüyorum bazen biliyor musun? ya da yan yana aynı manzarayı seyrediyormuşuz gibi geliyor. bana evlilik teklifi ettiğin ve kabul ettiğim parkın yanında geçerken hep bizi görüyorum.

    ve hala gelecek için bir hayalim yok. 5 yıl içinde ne olmak istediğimi bilmiyorum, güneye yerleşme gibi ağzımda dolanan bir hayıflanma da yok, işte nerede olurum da. hayatımda birinin olmasını özledim ama. çift olmayı özledim. çift olmanın özgürlüğünü özledim. çoğunluk tek olmak özgürlüktür sanar ama çift olmanın özgürlüğünün gücünden haberleri yoktur.

    çok düşünmezsem hayatım iyi gibi; o yüzden çok düşünmüyorum. sırf seninle bağım kopsun hayata devam edebileyim diye karma terapilerine bile gittim, evlenme teklif ettiğin yüzüğü 6 sene sonra ilk defa çıkardım ama işe yaramadı. hani yarar gibi oluyor ama sonra geri geliyor her şey.. karma terapisinde herkesin ne yaşattıysa yaşadığını söylediler. o terapilerden birinde seni gördüm. sen sana benzemiyordun ben de bana; ama yine de bizdik işte. 20'lerin başındaydık gene. bu sefer evlenebilmiştik, çok ama çok mutluyduk yine. sonra ben hamile kalmışım ve çocuğu doğururken ölmüşüm. öyle gördüm. 20'lerimin başında beni bırakmanın sebebi bu mu? karma is a bitch lafı bu kadar ciddi mi?

    bu saatten sonra senden de kopmuş, benden de kopmuş gibi hissediyorum bazen. doğal salınımla bir yere çarpana kadar yaşıyorum sanırım. gelişine vuruyor, gol olursa seviniyorum. (henüz pek gol yok, aslında yok ama kendimi kandırabilir miyim?)

    ne olacak sence bundan sonra? en son tanrıdan bir mucize istedim, bu 7 yıldır çektiğim acıyı dinderecek bir şey; ama hevesim kursağımda kaldı. artık tanrıdan sadece 3 kilo daha vermeyi dilemek dışında bir şey diliyemiyorum. hala gitmedi o üç kilo :)

    bazen yukarıda dediğim gibi be the leaf.. olabiliyorum. tam avatar vari! off izlesen çok severdin! ama işte o zaman ben olmuyorum, o zaman insan olmuyorum..

    oysa ben iliklerime kadar canlı hissetmek istiyorum, deli gibi aşkımı yeniden yaşayabilmek, kahkahalarla güldüğüm anları hatırlamak, unutumadığım anılar haznesine yenileri eklemek, birilerine iyi gelmek, eskisi gibi ışıldamaka ve o 3 kiloyu en sonunda vermek!

    henüz olmadı. henüz sadece zaman geçti... henüz hala cevaplanmayan sorularla boğuşuyorum. 30'uma girmiş olmam da yardımcı olmuyor..

    öyle işte.. az ağlamak istedim bugün. gelemedim o yüzden. onun yerine dertleşmek istedim seninle, en sevdiğimle..

    bil ki hala kocamsın, bil ki seni hiç ama hiç bırakmam, bil !

    ayrı kaldığımızda bana ahmed arif'ten okuduğun gibi:

    sen daha demincek
    yıllar geçse de demincek
    bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm
    ömrümün sebebi, ustam, sevgilim..

    iyi ki doğdun, iyi ki yaşadım seni.

    tüm bunların olacağını bilsem bile yine olurdum seninle.

    seni seviyorum.

    eşin.
  • tartışmasız beni en çok geren gündür.

    (gerçi şimdi kim benimle niye tartışsın anasını satayım. galiba ben uzun zamandır "tartışmasız" demek niyetindeydim. neyse..)

    kendi adıma korku filmi gibi bi gündür bu nalet gelesice gün. sevigiliyle alakası yok. sevgili can zaten, bal zaten, fidanım, zarifim, gorilim filan orası tamam. ancak o (bu) melun gün! gaad ay heyd diz so mağç. (ingilizca bilmeyenner için: keşke o gün 4 yılda bir yapılsaydı. demek)

    neyse uzatmadan gerginlik faktörlerine bir el atalım.

    - bu korku filmine kaç kişi davetli kaç kişi gelecik.
    - eski sevgili zımbırtısı belirecek mi
    - ne hediye alınacak ya da yapılacak
    - mekanı neden ben ayarlıyorum ulan
    - şimdi bunun gelmeyen arkadaşlarına bir de kırgınlığı filan olacak. hoğf.
    - o gün çok içilirse yine ben deniz mi taşıyacak bir kamyon insanı
    - o gün dans ziki olacak mı
    - kaç yeni insanla tanışacağız (gerçi buradan hayırlı insan çıktığı da oluyor şimdi şey yapm...)

    ve daha niceleri sevgili tolstoy severler.

    bi de benim doğum günüme bakalım.

    "lan neydi... beşinci ayın yirmi altısı mı altıncı ayın yirmi beşi mi? ha gerçi ikizlerdik. o beşinci ayda mıydı. tamam lan mayıs benimki!"

    sevgili belirir

    "tatlııııym! doom gününde naaaapçaaz?"

    - bak onu iyi dedin cevizim. doom günü dedin iyi dedin. zira tam bir doom günü, armageddon günü, end of days, apocalypse günü, postapocalypse günü, judgement day günü, buzul çağı, meteor yılı, yıldız patlaması, süper nova, big bang!

    "yaaah!"

    - hiçbir şey yapmak istemiyorum ben yahu. tavuk yiyeceğim. kanat hatta.

    zaten istediğimiz zaman toplanıp eğlenebiliyoruz. ne diye ilginçmiş gibi ekstra zımbırtılarla uğraşıyoruz. hem seninki (hatun bey) var o bana da yetiyor. ben kanat yicem. allahım ne olurdu benim de bu atraksiyonları umur etmeyen bir manitam olsaydı? ne olurdu allah abi? ne olurdu.........

    gerçi şimdi çok da abartmayayım manitam yok zaten (sözlük -gözünden lazer atabilen, 6000 iq'lu, zarif akıllı, mizah severli, roket atarlı, ikizler hatunlarına- selam ediyorum) bi süre doğum gününe katılıp canımı sıkmama gerek yok. yannız düşününce şu an resmen bir yoksunluk konusunda şahane mutluyum.

    ---bu arada sevgiliye hediye ne olsa diye düşünen arkadaşlar! el yapımıyla karışık işe yarar bir alet almak her zaman para ediyor benden söylemesi.---

    ...

    ona sevginizi sunun................... lşjadaj şaka şaka tavuk alın, kanat. en güzeli, valla bak.
  • elma kurdu gibi olmadık bir delikten çıkacak şimdi bunca gam, kasavet ve kaosun içinden...
    sırası mı? derdimiz bu mu? diyeniniz de çıkabilir ancak anlayın işte.
    kavuşamamak, hasretle kavrulmak, özlem içinde yanmak denen bir şey var bazılarımızın hayatında.
    kadın hasta-çaresiz,
    adam uzakta, dertli, hüzünbaz ve kahırla dopdolu...

    yine de kadın için güzel olan o adamın varoluşu, yaşamına renk katışı, aldığı nefese yoldaş oluşudur ya uzakta bile olsa, yaşama tutunma sebebidir düpedüz varlığı.

    ne iyi etmiş anacığın seni dünyaya getirmiş...
    ne iyi etmişim de sağa sola çarparak kanatırken kendimi sana rastlamışım,
    ilk yaramı pansuman edensin.
    keşke içerimde beni zehirleyen yaralarıma da derman olabilseydin.
    belki o vakit bu zalim dünyada daha çok nedenim olurdu nefes almaya.

    bu sabah dilime dolandı bir neşet ertaş tınısı,

    derde düştüm dermanını aradım
    derdimin dermanı yar imiş meğer
    yari arar iken yardan ıradım
    yardan ayri kalmak ya dost zor imiş meğer...

    güzel yaşa, güzel yaşlan.
  • sevgilinin daha taze edinildiği, tam tanınmadığı, tepkilerinse henüz doğallıktan uzak ve üzerine bilmemkaç defa düşünülmüş tedirgin hareketlerden ibaret olduğu bir döneme denk gelirse "allahım allahım özel bir şey yapmalıyım güzel bir şey yapmalıyım ama ben ne yapmalıyım? dur şimdi şöyle mi dursam? ya da böyle mi baksam? ay hoş bir iki söz söylesem... hediyeyi burda mı versem? hediyeyi vermeden mi öpsem verdikten sonra mı? hem öpüp hem versem? ya da hediyeyi vermesem... hiç bir şey yokmuş gibi davransam olmaz mı? ehheyyyttt bi çıkıp gitsem şuradan, şu gün de hayırlısıyla bir bitse" dedirten, sürekli bir atraksiyon yapmak zorunda hissettiren, bu stresten ötürü kasıp bırakan, insanı donuk ve ifadesiz ve de keyifsiz bir hale getiren günlerdir.
  • eger erkekseniz ve paranız yoksa 'sana en büyük hediye ben değilmiyim' diyerek hediye sorunsalından kesinlikle kurtulamayacaginiz gün
  • unutursanız en kötü akşam 23.59 da mesaj atın,''en son ben kutlamak istedim aşkım'' diyin,yerse tabi...
hesabın var mı? giriş yap