• andrei konchalovskinin dört buçuk saat süren 1979 tarihli destansı filmi.

    sibiryanın gözlerden uzak bir köyünde yaşayanların üç kuşak hikayelerini merkeze alan , insanların ve köyün geçirdiği değişimler üzerinden yirminci yüzyıl rusyasının "dönüşüm ve kopuş"larını anlatan, çarpıcı plan sekansları ve müziği ile insanı derinden etkileyen bir film.

    rusya tarihine ve kültürüne ilgi duyanların sergei eisensteinın alexander nevskysi ve andrey tarkovskinin andrei rublevi ile beraber görmesini öneririm.
  • film müzikleri için :

    (bkz: eduard artemyev)

    rus halk kültürünün müzikal izdüşümlerinden biri olarak belleğe kazınan, aradan geçen yıllara rağmen unutulmayan filmin açılış parçası :

    (bkz: ma beauté a fleuri trop tot)

    sscb'nin devlet sinema orkestrası tarafından icra edilen diğer iki enfes parça :

    (bkz: révélation)
    (bkz: le mort du héros)

    (not: film müziklerinin toplandığı albüm rusya dışında fransızca adlandırmayla yayınlandığından parça isimleri fransızca olarak verilmiştir)
  • sscb komunist partisi'nin* 1979 syezdi icin petrolculerin hayatlarini anlatan bir film cekilmesi gerekiyordur. goskino bu gorevi konchalovski'ye verir, o zamanlar sscb'de nadir bulunan kodak teknolojisi falan temin eder. ancak film cekilirken petrol endustrisi gibi konular daha gerilerde kalarak kusak hikayeleri on plana cikmistir, iyi de olmustur.

    filmin soundtrackini daha sonra ppk coverlayarak ingiltere chartlarinda zirveye oynamistir. (bkz: resurection)
  • bu filmde bir türlü ölmeyen yaşlı bir adam vardır. yeni nesiller gelir geçer ama o adam dede korkut gibi hep oradadır. bazı kavramları temsil etmek üzeredir.
  • eduard artemiev'den geldim. ilk işim bu filmi izlemek olacak.
  • nasıl izleyeceğim konusunda sinefil suserlardan tavsiyeler beklediğim duyduğum kadarıyla epik bir başyapıt.
  • 1979’da komünist parti, sibirya’da gerçekleştirilen petrol arama faaliyetlerini destanlaştıracak bir film çekilmesi için, sinemadan sorumlu özerk devlet müsteşarlığı olan goskino’yu görevlendirdi. devrimin gelmesiyle gelişen sibirya’ya odaklanması istenen filmde, devrim öncesi çürümüş monarşiye de değinilecekti. daha önce tarkovsky’le andrei rublev filminde birlikte çalışan ve ardından da bir çehov uyarlaması olan dyadya vanya filminin çeken andrey konchalovskiy, filmin yönetmenliğine getirildi. ortaya, kısaca monarşi dönemine değinip esas olarak petrolcüleri anlatan bir film çıkması isteniyordu, ayrıca ayrılan bütçe de çok büyüktü. bunun üzerine konchalovskiy görkemli bir senaryo yazmak için ballada o soldate, beloe solntse pustyni gibi kült filmlerin de senaryosuna destek olan ünlü valentin ezhov’u projeye dahil etti. daha senaryo aşamasında, ikisi de klasik rus edebiyatı hayranı olan konchalovskiy ve ezhov anlatmaları gereken hikayenin petrolcüler değil devrimin ışığında kavrulan yerli halk olduğunu kavradılar. ayrıca filmde en önemli karakteri canlandıracak kişi olarak da aynı zamanda konchalovskiy’nin kardeşi olan ve monarşi dönemi kırsal hayatına özel ilgi duyan nikita mikhalkov seçilmişti. en nihayetinde gerçek sibirya ormanları ve mekanlarında çekimler yapmaya başladıklarında artık film, tamamıyla ufak bir sibirya köyündeki kuşaklar boyunca devam eden dramlara ve yerel öykülere odaklanmış vaziyetteydi. burada yönetimle en azından yaklaşım anlamında zıt düşme söz konusu değildi. konchalovskiy devrimi ve halkta yaşanan değişimleri idealist bir şekilde ele almıştı, petrolcüler de anlatılacaktı elbet ama esas anlatılması gerekenler öncelikle bunlardı, devrimin gerçekliği en iyi böyle anlatılabilirdi. fakat film yönetimin hiçbir şekilde hoşuna gitmedi, kendilerini kandırılmış hissetmişlerdi. hatta cannes’da ödül alması da bunu değiştirmedi ve konchalovskiy büyük bir itham altığında kaldığını fark edince abd’ye giderek oraya yerleşti. hal böyle olunca siberiade devrimi anlatan ama devrimin sahipleri tarafından sevilmeyen, diğer yönetimler tarafından siyasi yaklaşımından ötürü zaten kabul edilmesi mümkün olmayan, unutulmuş bir film olarak kaldı.
  • rusların destansı filmi. on yıl sonra tekrar izledim. üç saat hiç sıkmadı. hikayelerin zaman içindeki bağlanması edvard artemyev'in müzikleriyle iyice uhrevi bir havaya bürünüyor.
  • hangi siteden izlediniz ?
hesabın var mı? giriş yap