• tam adı "sick societies: challenging the myth of primitive harmony" olan 1992 tarihli robert b. edgerton kitabı. hasta toplumlar adıyla kısa bir süre önce türkçe'ye de çevrilmiştir. doğan cüceloğlu'nun kitaba yazdığı önsöz şöyleymiş;

    “bir toplumun gelenekleri ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır?”

    bu soruya önceleri, “evet,” cevabını verir ve şöyle savunurdum; “gelenek ve görenekler toplumun yararına olmasa devam edemezler, zamanla ortadan kaybolurlar. devam ettiklerine göre toplumsal yaşamda gördükleri bir hizmet, bir işlev vardır. o nedenle kuşaktan kuşağa doğal olarak aktarılmış gelenek ve göreneklere saygılı olmalı, aile ve eğitim kurumlarında onların öğretilmesine özen gösterilmelidir.”

    robert b. edgerton’un hasta toplumlar kitabını okuyunca, “bir toplumun gelenekleri ve görenekleri her zaman ve her yerde o toplumun yararına mı çalışır?” sorusu üzerinde yeniden düşünmem gerektiğini anladım. los angeles’teki kaliforniya eyalet üniversitesi’nde (ucla) psikoloji ve kültür antropolojisi alanında ders veren profesör edgerton, toplumların devam eden gelenek ve göreneklerinin her zaman toplumun yararına olmadığını, bazı durumlarda gelenek ve göreneklerin bir toplumu hasta edip öldürdüğünü, yok ettiğini gözlemlemiştir.

    her toplumun tanımlama ve değerlendirme sistemleri vardır. tanımlama sistemleri o toplumun olaylar karşısında “ne?” sorusunun cevabını, değerlendirme sistemleri “niçin?” sorusunun cevabını verir. “niçin?” cevabının temelinde toplumun ‘iyi’ ve ‘doğru’ları, yani ahlak nizamı vardır. bazı ahlak nizamları zamanla hasta toplumlar, bazı ahlak nizamları ise zamanla güçlü ve sağlıklı toplumlar inşa ederler.

    hasta toplumların ‘iyi’ ve ‘doğru’ları insanın özünden kopuk bir değerlendirme sisteminden kaynaklanıyor; sağlıklı toplumların ‘iyi’ ve ‘doğru’ları ise insan özüyle uyumlu bir değerlendirme sistemi üzerine kurulu. bu demek oluyor ki, gelenek ve göreneklerle kuşaktan kuşağa taşınan toplumun ahlak nizamı, ‘iyi’ ve ‘doğru’ları, insanın doğasıyla ahenk içinde ise toplum sağlıklı, insan doğasıyla uyumsuz ise toplum hastalıklı olmaktadır.

    bu bir bilim insanının kanaati mi?

    hayır.

    yıllarca süren araştırma ve gözlemlerin sonucunda varılmış bir bilimsel sonuç.

    hasta toplumlar kitabını türk toplumunun geleceği ile ilgilenen üniversiteli gençlerin, düşünürlerin, eğitimcilerin, siyasetçilerin, gazetecilerin okumasını isterim.

    kitabın türkçe’ye kazandırılmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”

    kitap hakkında bir review - http://billmuehlenberg.com/…ony-by-robert-edgerton/

    bir diğer review - http://www.brusselsjournal.com/node/4011
  • robert b.edgerton'un kitabı. isminin türkçe çevirisi hasta toplumlar: ilkel düzen efsanesine bir meydan okuyuş'tur.

    edgerton dünyanın her yerinden yüzlerce örnek vererek eski toplumların kendilerinin hayrına olmasalar da bazı geleneklerini devam ettirdiklerini, aynı koşullara sahip farklı toplumların farklı davranışlar gösterebildiğini belirtmektedir.
    genellikle ve özellikle sömürgeci devletlerin etkisi ve baskısı sebebiyle de olsa bazen yerel toplumların tecavüz, cinayet, kan davası vs. gibi kendi geleceklerini tehdit eden veya yozlaşma yaratacak olan uygulamaları kendi kendilerine uyguladıklarını hatta benimsediklerini söylemektedir.
    küçük toplumların geleneklerini yüzlerce-binlerce yıl uygulamalarının kendilerinin hayırına olmasa uygulanmayacağı, yerel toplumların sadece sömürgeci vb. dış güçlerin etkisiyle yok edilmesi ve yozlaştırılması gibi kalıp düşüncelerin doğru olmadığını, toplumsal evrimin de tıpkı biyolojik evrim gibi raslantısal bir şekilde ilerlediğinden yerel toplumların da her zaman hayallerimizdeki optimal çözümleri bulamadığını ve zaman zaman kendilerini yok edebilecek uygulamaları bile inatla sürdürülebileceğini gözümüze sokmuştur.

    anlaşılıyor ki toplumsal gelişim konusunda hiçbir toplum mutlak başarıyı yakalamadı ve bence zaten bu imkansız gibi birşey. ama en azından bu kitapla beraber insanlık tarihine baktığımızda aklı üstün tutmayan ve kendi içerisinde birbirini korkuyla dizginlemeye çalışan toplumların sonunun pek iyi olmadığını görüyoruz.

    sizi bilmem ama özellikle modern olmaktan vargücüyle kaçıp saçma sapan mantalitelerini nesilden nesile aktaran ve bununla gurur duyan ülkem için sık sık empati kurdum kitabı okurken. tavsiye ederim.
  • bir robert edgertonkitabidir. ılk chapterda yaptigi tanimlamalarla terimleri anlatarak konularin altligini yapan yazar. diger bolumler de anektodlarla cosuyor.. gunumuz toplumlari, gecmis uygarliklari arasindaki tutarli kiyaslamalar ise her ortam da anlatabilecek turden luzumlu ve degerli.

    ornegin; amerikadaki bireyselcilik anlayisinin toplumlari icin faydali oldugu ve ozguvene sahip bir insan grubu yetismesine onayak oldugu cikarimina ulasmistir. ancak ayni bireyselciligin, gecmis uygarliklari ise yok olmaya goturdugunu soylemis ve bazi adaptif kazanimlarin diger toplum da maladaptif bir duruma donusebilecegini anlatmistir.

    her toplumun kendi karakteristigin de olan dusunce ve geleneklerinin aslinda o topluma faydali olmadigi fikrinin gozardi edildigine vurgu yapmak istemis yazar. sozun ozu adam diyor ki otu boku herseyi, herkes oyle yapiyor diye hayatina sokma kafani kullan sorgula.. facebook, twitter kapatarak ilk adimi atabilirsin belki de kim bilir senden baska..
  • türkçe çevirisi oldukça yorucu olan kitaptır. hiçbir kelimeyi atlamadan çevireyim derken ingilizce deyişler de olduğu gibi yazılmış. yazar da paragraf uzunluğunda cümleler kurduğu için anlatım epey kötü olmuş. öyle yatmadan 15-20 sayfa okuyayım diyemiyorsunuz. aynı cümleyi ikinciye okurken defalarca yakaladım kendimi. illa pazar sabahı olacak. kahveden yudumlayacaksın. ve ayık olacaksın.

    bir cümle örneği vereyim:
    "az sayıda antropolog halk toplumlarının dış güçler tarafından etkilenmesinden önce cinayet, intihar, tecavüz ve savaşın bilinmediğine inanmaktadır fakat çoğu antropolog, etnografyaların sanki bu tipten vakaların az sayıda olduğu ya da bu gibi davranışların bir şekilde insanları çevre koşullarına uyum sağlamalarına yardımcı oldukları gibi yazdılar. sonuç itibariyle, daha iyisini bilen antropologlar tarafından bile ilkel düzen efsanesi farkında olunmadan teşvik edildi."

    ikinci cümlede kullanilan "antropologists who know better" kalıbı "daha iyisini bilen antropologlar" anlamına gelmez. bildiğin google translate bu. ilk cümle ise zaten allahlık. korsan baskı değilse bu elimdeki, çok feci olmuş.

    edit: berbat bir türkçeyle çevirmeni eleştirmişiz utanmadan. gramer hatalarını gidermeye çalıştım edit ile. olduğu kadar artık.
  • bu muhteşem kitapta, toplumların maladaptif uygulamalardaki ısrarına tanıklık ettikten sonra toplum ve kişinin kendi faydasına zıt uygulamaların aslında hayatımızın her alanında var olduğunu fark ediyor ve bu uygulamaları elinizden geldiğince azaltmaya çalışıyorsunuz. kitabın okuyucuya bu faydasının yanı sıra ahlak sorgulamasını dibine kadar yapacaksınız çünkü okuyacağınız bazı korkunç örneklerin birtakım toplumlarda çok normal karşılanması ve toplumların kendilerini buna ahlaki olarak ikna etmiş olmaları size felsefenin klasik "ahlak nedir?" sorusunu birçok kere sordurtacak (hatta bu iç karartıcı örneklerin bazı faydalarının olduğunu bile göreceksiniz). antropolojiye ilgisi olanların okurken mest olacağını düşündüğüm dehşet kitaptır.
    edit:imla
  • amirimiz tarafından okunması tavsiye edilen, hatta bir ay sonra kritiğinin yapılması planlanan kitaptır.
  • --- spoiler ---

    protein açısından eksik olsalar da bena benalılar tavukların dışkı yediklerine inandıkları için ne tavuk ne de tavuk yumurtası yerdi. lakin favori besinleri olan domuzlar zaten dışkı yiyordu.
    --- spoiler ---
  • çevirisi berbat kendisi ayakta alkışlanası, özellikle verilen referansların ve yapılan karşılaştırmaların her biri klişe haline gelmiş ve antropolojiyi sıkıcı ve tekdüzelik çemberinde sıkıştıran genellemeleri talan ediyor. yazar diğerlerinin aksine popüler teorilere karşı çıkmayı başarabilmiş. büyük bir keyifle okuduğum kitap.
  • uzak ve yakın geçmiş dönemlerdeki sorunlu adet, gelenek ve göreneğin korku filmini andırdığı, geniş örnekleri ile hadi canım o kadar da değidir denilecek absürdlükler barındıran kitaptır. eseri değerlendirdikten sonra çoğunlukla bahsi geçen afrika, amerika ve avusturalya topluluklarının günümüzdeki hallerinin tarifi mümkün olmayan bir gelişim gösterdiği fark edilebilir.
  • toplumların her zaman menfaatlerine göre geleneklerini şekillendirdikleri yanılgısını çarpıcı bir şekilde anlatan kitap.
    özellikle sosyolojiye ilgisi olanlara önerilir.
hesabın var mı? giriş yap