• gelecekte hayata karşı öfkeli olacak olan, toplum içerisindeki gerçek canlı bomba. fedai, reelde bir kere ölür ama bu insanlar ölmeden geleceği de öldürebilirler. suç onların değil ama yetişkin olduklarında kendilerinde de suç aramak gerekir bence. insanoğlunda doğruyu ve yanlışı tartacak akıl var, vicdan var. bizde bu kısır döngü her zaman olacaktır. şiddet gören çocuk, büyüyünce şiddet uygular tıpkı selefi çalan belediye başkanının yine çalması gibi...
  • şiddet gören çocuk geleceğin en sağlam şiddet sever yetişkini olacaktır. tacizci ve tecavüzcülerin ortak geçmişinde, çocukluklarında mutlaka ailelerinin ya da akrabalarının suistimal ve istismarına maruz kalmıştır.
  • istatistiklere göre büyüdüğünde şahit olduğu manzaraların etkisiyle şiddet gösterme eğilimi fazla olan çocuktur. kendi eşiyle veya çocuğuyla benzer sürtüşmeler yaşadığı anda bilinçaltının derinliklerine doğru yola çıkacak, benzer klasörü açacak, hangi davranışın sergilendiğini hatırlayacak ve yüksek olasılıkla onu uygulayacak. çocuğunu dövecek. kendi anne babasına duyduğu kin yüzünden öfkesini böyle yansıtacak. aslında çocuğunun kendisine direnmesini bekleyecek ve kendi geçmiş kötü deneyimlerinin zihnindeki imgelerini değiştirmeye çalışacak, kendi çocuk halinin yapabilecek bir şeyleri olduğunu düşleyecek ve çocuğunun bu emanet öfkeye direnmesini görmek, kendi çocukluğunu özgürleştirecek. ama bunların her biri birer olasılık.
  • bu konuda çok hassasım, normalde çok sabırlı ve iyi izleyen sonra karar veren biriyim ama böyle durumlarla karşılaşınca on kaplan gücünde olabiliyorum.

    bakın yetişkinlerin kavga gürültüsünü anlarım ama bir çocuğa el kalkmasını geç, psikolojik şiddeti bile asla kaldıramıyorum. sanırım bu yüzden yetişkinlerden çok çocuklarla anlaşabiliyorum.

    iş yerime günde onlarca çocuk geliyor ve özellikle o annelerin saçma sapan hareketlerini gördükçe üzerlerine atlayasım var.

    bir gün yaşlı bir kadın geldi yanında torunu, çocuk yanlışlıkla ilaç şişesini düşürüp kırdı. muhtemelen büyük annesi olan kadın çat diye çocuğun suratına öyle bir tokat attı ki sanki o an zemin ayaklarımın altından kaydı.

    çıkardım önlüğünü üzerimden, istifa ediyorum dedim ( çünkü çalışan olarak ne yazık ki böyle bir şey yapamıyorsunuz.) tuttum kadını kolundan attım dışarı. aldım çocuğu yanıma, karakola götürdüm, sosyal hizmetleri aradım, annesi babası falan geldi olaylar büyüdü...

    istifam kabul olmadı ve işe devam ettim ilerleyen günlerde. bir gün o yaşlı kadın geldi ve güya benden özür dileyecek. kabul etmedim, git çocuktan dile dedim ama ders aldığını görmek de çok hoşuma gitmedi değil.

    asla anlayamayacağım şeylerin başında bir çocuğa türü ne olursa olsun şiddet uygulamak gelir. yapmayın allah aşkına.
  • şiddet gösterir.
  • eğer sessiz, sakin, konuşmayan, uslu bir çocuk görürseniz bilin ki büyük ihtimal şiddet görmüş. ne zaman böyle yaramaz, çok konuşan çocuklar görsem bir yandan mutlu olurum, çünkü büyük ihtimal şiddet görmediler. şiddet görmüş çocuk bu davranışı veya davranışları ömür boyu hafızasında taşıyabilir. çocuğa şiddet, küçücük bir bedene, henüz gelişmemiş bir zihne yüklenen çok ağır bir yüktür. bilirsiniz, eğer taşıyamayacağımız bir yükü kaldırmaya çalışırsak çökeriz. çocuktur unutur demeyin, bu çok büyük bir yanlıştır. unutmaz, ayrıca bu onda kötü bir his yaratır, bu his, kişi büyüdükçe daha da büyür. sosyal hayatında(ki eğer öyle bir hayatı olursa yaşananlardan sonra) çok problemler yaşar bu yüzden. büyük korkular edinebilir, bu ona bir çok şeyde engel olabilir. şiddet asla ve asla terbiye şekli değildir, çocuğu uslandıracağım diye, sağlığı mahvediliyor.çok üzülerek söylüyorum, bir komşumuz çocuğunu çok döverdi(neden müdahale etmedin derseniz ben de çocuktum), aslında çocukken onun kızıyla arkadaştık, diğer arkadaşımla onların evine oynamaya giderdik, bir gün oynarken o komşunun kızı yere düşmüştü ve annesi gelip hem bana, hem diğer arkadaşıma vurmuştu niye düştü bu kız diye.kendi kızına uyguladığı şiddet de fazlaydı, sonuç ne oldu biliyor musunuz? onun kızı şu an reşit yaşa geldi ama maalesef(bana demesi düşmez ama) zekası çok kötü durumda, o şu an gencecik, belki de üniversiteye başlamış, belki de çocukları olmuş olacaktı ama şiddet yüzünden hayatı karardı. tek hayatı kararan kişi de o değil, kim bilir nerelerde neler oluyor halen. buraya kadar ailede yaşanan şiddetten bahsettim, bir de çevreden gelen şiddet durumu var. okulda sürekli dayak yiyen çocuk ürkek olur, her an bana vuracaklar diye psikolojik sorunları oluşmaya başlar, bir de bu çocuk diğerlerinden böyle gördüğü için, eğer kendinden daha korunmasız birini görürse o da ona saldırmaya başlayabilir, çünkü bilmiyorum ama bu sistem böyle.diğer tarafta bir de psikolojik şiddet var, mesela "çirkinsin","şişmansın" türünden, bu yüzden bunalıma giren bir ergen anoreksiya olabilir, çünkü şiddet, hep kötü şeyler getirir. bu kişiler çocukluğunu sevmezler. aslında bu konuda daha çok şeyler yazabilirim ama çok uzatmak isteyorum.
  • bu o kadar hassas bir konu ki ne kadar anlatmaya çalışsakta anlamayana boş. mesela bi çocuğa tuvalet eğitimi verirken kızarak bağırıp azarlayarak bunu yaparsanız o çocuk büyüyünce öfke kontrol sorunu yaşayacak. ailede kavga gürültü hatta şiddet varsa o çocuk o yaşta masturbasyon yapacak bir yerlere sürünme ihtiyacı hissedecek. batıdakı travestilerin büyük çoğunluğu baskılandığı için bugün o halde. bunun gibi daha bir çok örnek verebilirim mesleğim gereği bizzat şahit olduğum. şiddet sadece vurup kurmak değil ki psikolojik şiddet hepsinden beter ve bizlerin geleceğini nasıl geçmişimiz belirlediyse çocukların da geçmişini bugünlere belirleyecek. çok üzülüyorum bizlerin büyükleri cahildi belki ama bizler bilinçli insanlarız anlamıyorum bu vicdansızlar ne ara el kadar çocuğa güç gösterisi yapmaya yeltendiler. elleriniz kırılsın vicdanınız kurumuş zaten. ha sadece olumsuz şeylerden bahsettim ama çocuğa aşırı özgüven yüklemek şımartmak bir dedigini iki etmemek de iyilik değil. biz görmedik biz yaşamadık çocuklarımız görsün mantığı da dozunda olmazsa yanlıs malesef.

    çocuk bu ya çocuk. ıslenmemis mermer gibi üstüne ne düşse iz kalır. leş zihniyetliler uzak dursun yavrularımızdan.
  • devlet sahip çıkmalı denmiş, götümle güldüm.

    90lı yılların başında bir tren garında ayakkabı boyacılığı yapıyordum. o zamanlar büyük garlarda polis karakolları bulunurdu. gara ulaşım bir üst geçit ile oluyordu. ayakkabı boyacıları ise müşteriler genelde peronda beklediği için peronda bulunduğunda daha çok ayakkabı boyuyor ve haliyle daha çok para kazanıyordu. polis ayakkabı boyacılarının özellikle peronda bulunmasını istemiyordu. bunu aşmak için onların ve bazı gar çalışanlarının ayakkabılarını bedavaya boyuyorduk. o zaman biraz daha tolerans gösteriyorlardı.

    bazı günler polis peronda ayakkabı boyacısı görmek istemezdi. kovar döver bazen de boya sandıklarımızı alır geri vermezlerdi. en kötüsü buydu. boya sandığı gitti mi para kazanamazdın kazanamayınca evde dayak yeneceğini (sandık eve gelmezse daha şiddetli olur bu) en hafifinden küfür yiyeceğini bildiğin için polislere yalvarmak zorunda kalırdık.

    birgün polisler bizi yakaladı.daha doğrusu ayakkabılarını boyatacaklarını düşünmüştüm ben o yüzden gitmiştim ama bizi yakalayıp sandıklarımızı elimizden aldılar.bazıları öncesinden ayakkabılarını da boyattı. sonra sandıklarımızı aldılar ve vermediler. yalvardık. yine vermediler. ağladık yine vermediler. kovaladılar. gitmedik.

    öğlen gibi oldu, bazı polisler gitmiş bazıları yeni gelmişti. peronun kalabalık saatleri geçmişti. sandıklarımızı almak için onlara “eve gideceğiz” “köprünün üstünde müşteri bekleyeceğiz” diye yalvarırdık. yalvardık yine, bıkmışlardı belki bilemiyorum, bizi çağırdılar. polis noktasında topladılar. boş bir odaya aldılar. boya sandıklarımız oradaydı. görünce bir çoğumuz sevindi. polisler daha doğrusu iki polis bizi karşı karşıya dizdirdi. 8-10 boyacı falandık. dizildik. ben ve kardeşim karşı karşıya geldik. polislerden biri kardeş olduğumuzu farketti. kardeşimin yerini değiştirdi. benim karşımda kardeşimin karşısında olan boyacının abisini koydu. kardeşimin karşısında ise onun kardeşi vardı.

    bir gözlüklü çocuklu vardı.ona gözlüklerini çıkarttılar. birbirimize tokat atmamızı istediler. en başta benim kardeşim vardı. boy sırasına göre dizmişlerdi. ilk önce kardeşim tokat yiyecekti. kardeşime tokat atacak çocuk kardeşime yavaşça bir tokat attı. polislerden biri sinirlendi ona küfür ederek sertçe bir tokat attı ve ekledi tokat öyle atılmaz böyle atılır orospu çocuğu dedi ve yeniden tokat attırdı.

    çocuk kıpkırmızı olmuş bir yanakla ağlayarak ve olanca gücüyle kardeşime tokat attı. kardeşimin gözünden yaş geldi ama ağlamadı. sora kardeşime geçti. o da bu kez çocuğa olanca gücüyle tokat attı. çocuk da ağlamadı. sırayla tokatlaştık. benim karşıma çoçuğun abisini koymuşlardı.o kardeşi ağladığı için bana çok sert vurdu. biliyordum gerçi öyle olacağını. fakat yinede boş bulunmuş olacağım ki dilimi mi ısırdım yoksa yanağımın iç kısmı dişime mi değdi bilmiyorum çocuk vurunca ağzımın içinde belirgin bir kan tadı aldım . kanı yuttum. sıra bendeydi ben de ona vurdum tüm hışmımla o ağladı. bana küfrettiğini duydum.

    sonra polisler bir kez de aynı anda birbirimize tokat atmamızı istediler. kardeşimin karşısındaki çocuğu tokatlayan polis, tokat atmayan ya da tokattan kaçan biri olursa onu kendisinin tokatlayacağını söyleyip boya sandığını vermeyeceğini ekleyip üçe kadar saydı. birbirimizi bir kez de böyle tokatladık.

    polisler bize sandıklarımızı verdiler. peronda yakalarlarsa sandıklarımızı kıracaklarını söylediler. anne babamız için iyi konuşmadılar. biz birbirimizle konuşamadık bir süre. bazılarımız yanlışlıkla oturak gibi kullandığımız yağ tenekelerini birbirininkiyle karıştırmıştı.onlar sessizce tenekelerini değiştirdiler.

    eve gitmek için akşam olmasını bekledik. ne ben ne de kardeşim bu konu hakkında evde konuşmadık. babamda o gün niçin az para kazandığımızı sormadı.

    şiddet gören çoçuklara devlet sahip çıkmalıymış...

    devlet önce kendi götüne sahip çıksın. üniforma giydirdiği bekçinin, polisin, kondüktörün akıl hastası kadına tren vagonlarında taciz ve tecavüz etmesini önlesin...

    mümkünse çoluk çocuktan uzak dursun başka ihsan istemez.

    bu da şöyle dursun

    (bkz: manisa davası)
  • sevilmesi gerekendir.

    çok sevilmesi gereken.

    öyle sevmek gerek ki yaralarını hatırlamayacak kadar dağılmalı dikkati. öyle ama öyle çok sevmek gerekir ki aynı yaralara sahip olanları gördüğünde içi acımalı.

    'şiddet gören çocuk' iyi ki ben değilim dememeli. ne o böyle demeli ne de sevecek olanlar böyle hissetmeli.

    sevilesidir. çok sevilesi...
hesabın var mı? giriş yap