• karne ile notlanması gereken kalabalık.

    tümünün cv'sini görelim mesela. mülakata alınsınlar. ekonomi biliyor mu mesela? çocuk yaşlı kadın çevre konularında görüşü ne?

    ailesine de bakılsın. hayata, mala mülke aç insanlar siyasete giremesin.

    kendi evi ve arabası olsun. devletin bütçesine lüks rezidans, lojman, lüks araba, şoför masrafı çıkarmasın.

    araçlarında çakar olmasın. sıradan insan olduklarından bütün diğer sıradanlar gibi trafiğin akışına uysunlar.

    işe almaya karar verirsek, karnesi olsun. söylediklerinin arkasında durmuş mu, dönmüş mü, kendiyle çelişmiş mi, sebepsiz zenginleşmiş mi, kimseyi tehdit etmiş mi, etrafında tekinsiz tipler toplaşmış mı?

    siyasetçi sayısını azaltıp niteliğini artıracak bir yöntem diye düşünüyorum. bütçeden tasarruf.
  • hiç sevgiyle sarılırken, öpüşürken, sevişirken hayal edemediğim insanlardır. asla kimse bunları, bunlar da kimseyi sevemez ve seks hayatı olamazmış gibi bir halleri var. hele giyim kuşamları resmen libido öldürücü.

    oldukça sevimsiz ve "illa böyle mi olmalıydı?" diye sorgulatan bir zümre. neden kot pantolonlu, tişörtlü, toplantıdan toplantıya spor ayakkabılarıyla koşan, makul bir yaşta (orta yaşlar diyelim), gerçekten iş yapma hevesine ve azmine sahip siyasiler yok mesela? bunlar yüzünden takım elbise denilen şeyden tiksinir oldum. görüntü var, başka hiçbir şey yok.

    tekrar ilgi alanım olan sevişme konusuna dönecek olursam, sanıyorum koskoca ülkeleri, insanların hayallerini sikmek yetiyor kendilerine. belki de git gide kabaran banka hesap cüzdanlarıyla cima ediyorlardır, kim bilir...
  • burada insanların isimlerin arkasından gidişine bakıyorum. insan hayret ediyor, ölümüne davutoğlu diyenler, sonuna kadar kılıçdaroğlu diyenler ve diğerleri...ne saf insanlarsınız! siyasetçi dediğiniz adamın sizinle akdi, sizinle işinin olduğu süre kadardır. işi bittiğinde siyasetçi, işinin bittiği kişiden uzaklaşır.
  • konuştukları ve yaptıkları farklı olan kişi.
  • özellikle ülkemizde çok yavan hayatlara sahip insanlardır. bakma sen para, makam, şöhret sahibi olduklarına. hayatın bir çok güzelliğinden mahrum kaldıklarını düşünüyorum.
    çünkü sürekli toplantılar, çıkar üzerine söylenen sözler, geçmişinin sürekli seni takip ettiği gerçeği, aşırı resmi hayatlar, kafana göre hareket edememek, ne derlerse desinler halkı kandırdıkları gerçeği, koltuğu kaybettikten sonra yargılanır mıyım acaba sorusu, ne olacam korkusu ve daha bir sürü sonu belli olmayan ihtimaller. sıfır sosyal hayat vesaire vesaire.
    böyle bir hayat çekilebilir mi soruyorum size ?
  • çevreleriyle birlikte bir parazit sınıf.

    üreten topluma, sanal bir dizge olan devlette reform vaatleri satarak ihtiyaç duyduğu kaynağa erişir. normal şartlar altında, siyasetçi parazitinin amacı, üreten toplumun üreterek kazanmasını sağlamak ve bu durumdan faydalanmaktır. ancak her parazit yiyeceği kadarını alıp çenesini kapatmadığı için sınıfın kendisi tümörleşmektedir. bu nedenle de üreten toplumu, ihtiyaç duyduğu kadarını üretebilecek kaynağa bile ulaşmasını engelleyecek kadar sömürmesi mümkündür.

    devlet dizgesi ne kadar sağlam temellere oturtulursa siyasetçi sınıfının kaynak işleyip üreten halkı sömürmesi de o kadar zor olur. bu devlet dizgesini oluşturacak irade de, şayet dizge yeni kurulmuyorsa, siyasetçi sınıfı tarafından desteklenmek zorundadır. bu da bizi bir kısır döngüye hapseder. çünkü devlet dizgesinin çerçevesinin bir defa yamalanmış olması, siyasetçi sınıfının üremesi için uygun ortam sağlayacaktır.

    bu döngüye yardımcı olması için siyasetçi sınıfı, geçmişten gelen bir takım zihin durumlarını kullanmaktadır:

    (bkz: biat kültürü)
    (bkz: tribalizm)
    (bkz: fanatizm)
    (bkz: ideoloji)*

    toplum tolere ettiği için siyasetçiler varlıklarını sürdürebilirler. toplumun, varlığını sürdürebilmek için siyasetçi sınıfı ve önerdikleri devlet dizgesine ihtiyaç duymasıysa tartışmaya açıktır.
  • kamu kaynaklarını sömüren parazit toplumsal sınıfa verilen ad.
  • uzun zaman önce izlediğim bir belgeselde, yıllardır geçimini bir sezon boyunca o civarda ton balığı avlayarak sağlayan balıkçılar; "avladığımız balıklar genelde sabit 50-100 kilo arasında, kısıtlama olduğu için de kotayı aşmamak adına 50 kilodan büyük balıkları tercih ediyoruz" diyorlardı.

    belgesel ekibinin orada bulunmasının asıl sebebi ise bulunan devasa büyüklükteki ton balığıydı ve tarihinde böylesi bir ton balığına rastlanmamıştı. bu balık hemen hemen yarım tona yakındı.

    balıkçılar uzatılan mikrofona duygularını ifade ediyor, kutlama yapıyorlardı.

    arkalardan kirli sakallı bir balıkçı mikrofonu eline alıp; "dedem ve babam bu işi yapıp evin geçimini sağlıyordu ve ben de ailemin geçimini bu balıkları pazarlayarak sağlıyorum.
    inanın bana böylesine büyük bir balığa rastlamak, sokakta yürürken iyi bir siyasetçiye denk gelme olasılığından bile daha düşük" diye duygularını ifade ediyordu.
  • kamu gücünün ticaretini yapan insandır.
  • bebek bezi gibidir. sık değiştirmezseniz kokar.
hesabın var mı? giriş yap