• bireyin ve bireylerin, bilinçli veya bilinçsiz olarak, diğer kişi veya kişilerin herhangi bir konuda duygu, düşünce ve davranışlarını değiştirmesi. sosyal psikolojinin oldukça ilgisini çeken bir konudur.
  • herbert kelman'a göre 3 ana tip sosyal etki vardır:

    uyma: bireylerin , diğer insanlarla aynı fikirde gözüküp asıl fikirlerini kendilerine saklama durumudur.
    “insanlar iki ana sebepten dolayı uyum gösterir ; doğru davranmak ve beğenilmek.”

    benimseme: bireyin sevdiği veya saygı duyduğu kişilerin davranışlarından etkilenme ve benzer davranışlar sergileme durumudur. bu kişiler, ünlü bir yıldız veya yakın çevrelerinden bulunan ve saygı duydukları bireyler olabilmektedir.

    içselleştirme: bireylerin bir inanç veya davranışı özel ve toplumsal alanda içsel olarak inanarak kabul etmesi durumudur.

    (bkz: social influence)
  • iki türü vardır:
    (bkz: informative social influence) diğer adıyla (bkz: informational social influence)
    ve (bkz: normative social influence)
  • bireyin diger birey veya gruplarla yaptigi etkilesim sonucu ortaya cikan davranis farklilasmalaridir. birey, sosyal etki ile davranislarini degistirir. yalnizken yapmayacagi yapar ya da yaptigi davranislari yapmaktan vazgecer. ornegin, disarida efendi gozuken ogrencinin okulda yaramaz biri olmasi gibi.
  • (bkz: sosyal psikoloji)

    bir bireyin davranış veya inançlarını bir kişi veya grubun gerçek veya hayali, niyetli veya niyetsiz baskısının etkisiyle değiştirmesidir.
  • sosyal kolaylaştırma, sosyal engelleme, kimliksizleşme, çoğunluğa uyma, otoriteye itaat, rol modeller, ideolojik gerekçe, kendini haklı çıkarma, kapıdaki ayak tekniği gibi kavramlarla açıklanan durumdur.

    sosyal etkinin en iyi örneklerinden biri jonestown olayıdır. jonestownda jim jones sosyal etki taktiklerini etkili bir şekilde kullanmıştır. pek çok olayın ses kaydının alınmasına izin vermiştir. araştırmacıların incelemeleri sonucunda jim jones'un kapıdaki ayak tekniğini çok iyi kullandığı görülmüştür. ilk başta hemen, tüm birikimlerinizi ve çocuklarınızı alıp ormana yanıma yerleşin demiş olamaz sonuçta. öncelikle üyelerin küçük isteklerini yerine getirmelerine izin verdi böylece bu insanların bağlılıklarını yavaş yavaş arttırdı.

    amaç olarak bilinensosyal ve ırksal eşitliği temele alan ideolojisini insanlar içselleştirdiler. önce paralarını, sonra mallarını en sonda da çocuklarının hukuksal haklarını bağışlamalarını istemişti. üyelerin alternatifi azaltmıştı. zamanla davranışlarını haklı çıkarmaya güdülendiler. bunun içinde örgütün ideolojisi olan 'amaç'a daha çok bağlandılar. jim jones gruptakilerin ona olan itaatini arttırmak için sosyal etki tekniklerini etkili bir şekilde kullanmıştı. en sonunda jones bağlılık sınırını yükseltip, devrimci intihar fikrini ortaya attı. üyelerine şarap dağıtıp herkesin birazdan öleceğini söyleyip onlara amaç için ölüp ölemeyeceklerini sormaya başlamış. sonuçta insanlar amaç için ölmeyi istedikleri için kendileriyle gurur duyar hâle gelmişlerdi.

    bu olay sosyal psikolojide sosyal etkinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. durumsal etkenleri en iyi şekilde kullanan jim jones takipçilerinin içselleşen düşüncelerini değiştirmeyi başarmıştı ki üyelerin çoğunluğu eğitimli profesyonellerdi.
  • şu sıralar 35 senelik bir raporuyla boğuştuğum, tez yazmaktan daha zor gelen rapor türü.
  • sosyal etki çok genel anlamda insanların birbirlerini etkilemesi ya da etkilemeye çalışmasıdır. aslında insanların birbirlerini etkilediklerini söylemek çok sıradan bir belirleme gibi görünebilir. çünkü “insan sosyal bir varlıktır” dendiğinde zaten insanların da kaçınılmaz biçimde birbirlerini etkilediği ima edilmiş olur. ancak bu kadar genel bir bakış açısı sosyal etki süreçlerinin karmaşıklığını anlamaya ve açıklamaya pek yardımcı olmaz.

    hogg ve vaughan’ın (2011) da belirttiği gibi toplumsal yaşam çok çeşitli meselelerde müzakerelerin, tartışmaların yapıldığı ve çatışma ve anlaşmazlıkların yaşandığı dinamik bir alan ve süreçtir. dolayısıyla bu dinamik alan her zaman birey ve grupların diğer birey ve grupları propaganda ve ikna yöntemleriyle, bazen de daha direkt güç kullanımı yoluyla düşünce ve davranışlarını değiştirme çabalarına sahne olmaktadır. elbette modern toplumlarda bireyler bu etkileme çabalarının farkındadırlar ve hem kendilerinin hem de başkalarının nasıl ve ne kadar etkilendiğine ilişkin fikirleri vardır. diğer yandan çok iyi bilindiği gibi toplumsal yaşamı mümkün kılan normlardır. normlar toplumsal yaşamda neyin kabul edilip edilmediğine neyin onaylanıp onaylanmadığına ilişkin sınırlar çizen tutum ve davranış standartlarıdır. normların toplumsal yaşamı nasıl düzenlediğini anlamak için bireylerin normlarla nasıl ilişkilendiklerini, diğer bir deyişle normların nasıl oluşturulduğunu ve onlara nasıl ve ne kadar uyma gösterildiğini açıklamak gereklidir. birey ve norm arasındaki bu ilişki aynı zamanda birey ve grup arasındaki ilişkidir. zira normdan her söz edildiğinde tanımı gereği bir gruptan ya da bir kolektiviteden söz edilmektedir. normlar aracılığıyla bireyin grupla olan bu ilişkisi bir sosyal etki konusudur.

    insanların diğer insanlardan nasıl etkilendiği meselesi, özellikle 2. dünya savaşı’ndan sonra sosyal psikolojinin ilgi alanı hâline gelmiştir ve howitt ve arkadaşlarına (1989) göre bu ilgi, toplumu sabit ve görece değişmeyen bir yapı olarak gören perspektiflerle zıtlığı içinde anlaşılmalıdır. bu sosyal psikologlar sosyal etki konusuna olan bu ilgiyi kuzey amerikan sosyal psikolojisinin bir özelliği olarak görürler. avrupa’nın geleneksel ve yerleşik toplumlarına göre kuzey amerika’nın tarihsel köksüzlüğünün insanların nasıl değiştiğine yönelik ilgiyi teşvik ettiğini düşünürler. 2. dünya savaşı’ndan sonra amerikan toplumunda bir taraftan toplumun medya yoluyla değiştirilmesi üzerine stratejiler (özellikle reklamların kullanımı) geliştirilirken, bir taraftan da psikolojinin de katkısıyla insanların çok az bir direniş göstererek toplumsal baskıyla tutumlarını, inançlarını ve davranışlarını değiştiren zayıf varlıklar olduğu görüşü yaygınlaşmıştır. böyle bir ortamda insanların zayıf olduğu ve toplumsal güçlerin istemeden de olsa kurbanı oldukları varsayılmıştır. sosyal psikolojide sosyal etki konusundaki tüm araştırma ve teori klasik olarak, genel olarak kültürün ve sınıfsal yapıların etkisinden çok davranış üzerindeki kişiler arası etkiye odaklanmıştır. naif bir biçimde eğer diğer insanlarla aynı şeyleri yapan birini görüyorsanız, bu kişinin diğerlerinin psikolojik baskısına maruz kaldığı ve bu baskıya direnemediği varsayılmıştır (howitt, billig, cramer, edwards, kniveton, potter ve radley, 1989).

    görgül düzeyde sosyal etki ya da diğer bir deyişle uyma davranışı bireyin grup karşısında nasıl davrandığıyla ilgilenir. bu bağlamda, sosyal etkinin ya da uyma davranışının gerçekleşmesi şöyle betimlenir: başlangıçta gruptan farklı düşünen ya da davranan birey grupla karşılaştığında, kendi düşünce ya da davranışını terk edip grup doğrultusunda davranış gösteriyorsa sosyal etki gerçekleşmiş demektir.

    yukarıda da belirtildiği gibi sosyal etki araştırmalarındaki temel varsayım, bireyin çevresindeki insanların davranışları doğrultusunda davranış göstermesi durumunda kendi iradesine rağmen onların etkisine girdiği ya da onlar tarafından manipüle edildiğidir. ancak bu her zaman böyle olmayabilir ve hatta bazen bunun tam tersi bile olabilir. samimi bir şekilde inanmadan başkalarına uyma gösteren biri kendini gizlemek istiyor olabilir ya da belki dalkavukluk yaparak kendini sevdirmek istiyor olabilir. başkasının söylediklerine boyun eğmek, onların davranışlarına uymak, verili sınırlar içinde rolünün gereklerini yerine getirmek bu anlamda çok etkili olan yollardır. başkalarının kendini “etkilemesine” izin vermek zorunlu olarak olumsuz bir eylem değildir. böyle bir durumda sorulması gereken soru kimin kimi manipüle ettiğidir. bir başkasına itaat etmek bazı işyerlerinde terfi almaya giden en etkili yol olabilir ve bazı ilişkilerin (örneğin geleneksel bir evlilikte) özünde yer alabilir. bu yüzden “uyma gösterenlerin” zayıf, sosyal anlamda sakatlanmış insanlar oldukları varsayımından vazgeçilmelidir.

    pek çok durumda kişiler değil, sosyal ortamların kendisi görünürde uyma davranışı olarak betimlediğimiz davranışı belirler. örneğin bir camiye girmek, bir futbol stadyumuna girmekten farklı davranışsal tepkiler ortaya çıkarır. genellikle farkında olmadığımız davranışın en büyük belirleyeni sosyal psikologların “durumun (ortamın) talep ettiği özellikler” diye ifade ettiği olgudur. kütüphane oraya gidenlerden sessiz ve dikkatli olmalarını talep eder. çünkü kütüphane olmayı tanımlayan şeylerden biri oradaki davranış tarzıdır. ama sırf hepimiz kütüphaneye girince benzer şekilde davranıyoruz diye üzerimizde büyük ve tehdit edici bir sosyal baskı olduğu ileri sürülemez.

    toplumda oynadığımız rollerin “ortamın talep ettiği özellikler” denilen olguyla çok ortak yanı vardır. pek çok sosyal rolü yerine getirirken, birileri bizi zorladığı ya da bir şekilde kandırılmış olduğumuz için değil o davranışları rolün gerektirdiği davranışlar olarak gördüğümüz için yaparız. bu bazı durumlarda sosyal rolün yerine getirilmesinde sosyal baskı olmadığı anlamına gelmez, sadece sosyal baskı sosyal rolün işlevselliği için kaçınılmaz değildir. sosyal roller genellikle durumsal ve kişiler arası faktörlerin ortaklaşa etkisinin bir sonucudur ve genellikle kişisel istekler ile başkalarının beklentileri arasındaki bir uzlaşmayla gerçekleştirilir. tüm evliler, evli kadın ya da evli erkek rolünü oynamak zorunda olsa bile bu rolün nasıl gerçekleştirileceği kişilere ve onların diğerleriyle ilişkisine bağlıdır. sosyal rollerin baskıcı bir hâle gelmesi durumunda toplumlar bu probleme çözümler geliştirmek durumundadır. örneğin batıda kadınların emek piyasasına girip profesyonel işlerde çalışmaya başlamasından sonra ev işleri ve annelik ile profesyonel iş arasında kadınların yaşadığı gerilim büyük ölçüde kadınların evdeki rollerinin yeniden tanımlanmasıyla azaltılmıştır. sosyal rollerin baskı altında gerçekleştirilmediği iddiasına karşılık elbette bazı durumlarda sosyal rolün baskı koşulları altında gerçekleştirilmesi mümkündür. oldukça otoriter ve kuralcı bir adamla evli olan kadın ev kadını rolünü baskı koşullarında tanımlandığı biçimiyle yerine getiriyor olabilir. gene de rolün kendisi tarafından uygulanan farklı derecelerde bir baskı ya da etkiden söz edilebilir. bunun en iyi örneklerinden biri zimbardo deneyidir.
hesabın var mı? giriş yap