• birliğin mirasçısı rusya'dır. birlik dağıldıktan sonra rusya baltık ülkeleri üzerinde ki etkisini kaybetti. ama orta asya ve kafkasya ülkelerinde hala büyük abi rolünü sürdürüyor. gürcistan ve ukrayna rusya hakimiyetini kabul etmedi ve rusya ile savaşa girdiler. rusya ceza olarak gürcistan ve ukrayna'ya toprak kaybı yaşattı. kağıt üzerinde rusya'nın zaferi oldu fakat uzun vadede kaybetti. çünkü gürcistan ve ukrayna artık batı bloğuna girmiş durumda. hatta ukrayna'da sıkı bir rus karşıtı politika uygulanmaya başladı. rusça yerine ukraynaca konuşma zorunlulukları getirildi.
  • gorbaçov.
  • “ukraynadaki insanlar kıtlıktan öldü”
    “sovyetler kuraklığa sebep oldu ve insanları öldürdü”

    (bkz: holodomor iddialarının aksini kanıtlayan belgeler)

    hep duyarız bu lafları. peki sömürülmüş bir kıta olan afrikaya hiç baktınız mı?
    mesela afrikada hayvan gibi petrol yatakları mevcut. en bilinenleri libya, mısır ve cezayir olsa da, zayıflıktan kıvranarak ölen sonsuz bir kıtlığa mahkum edilmiş insanların olduğu afrika kıtasının doğu ve güneyi ne durumda? kıtlık ne durumda? bu adamlar dubai, katar ya da asya ülkeleri arasına sıkışan brunei gibi zengin olabilecek iken bu sefalete mahkum edilen gariban coğrafyanın insanları nasıl yaşıyor? ya da yakın komşuları gibi zengin olmadan (petrol rezerv miktarı ve kalitesi düşük diyelim) kıtadaşları gibi standart bir halde olabilecek iken...

    https://www.trthaber.com/…r_yazdir.php?detayid=3855

    https://www.unicef.org/media/media_27680.html

    insanların avrupalıların sömürüsüyle başlayan ve pençelerini modern kölelik ve sömürüyle elini çekmediği o ülkelerin petrol rezervleri yağmalanırken insanlar kıtlıktan ve hastalıktan ölüyor. insanlar sömürülerek yiyecek, ilaç ve su temin edemeyecek kadar çaresiz hale getirilmiş

    petrol devleri sıraya girmiş, ham madde fiyatından ucuza kapattıkları petrolleri iç ediyorlar, halkı kıtlığa ve hastalığa mahkum etmiş şekilde yağmalıyorlar:

    https://www.reuters.com/…-exploration-iduskbn20p2jo

    https://www.hurriyet.com.tr/…uncusu-afrika-41008940

    zamanında sömürülmüş ve esir edilmiş bu halkın çaresizliğinden yararlanan o iyi kalpli liberaller sıraya girip hammadde fiyatına kapatmaya çalıştıkları onurlu ticaretlerini yürütüyorlar.

    savunmasız ve rekabete kapalı bu halka ait petrol olsa işleyip satabilse kendini kalkındırabilecekti. en azından halkını açlıktan ölüme terk etmeyecek bir yatırıma sahip olabilirdi. petrolü karşısılığında kıtlık ve susuzluğu yenebilecek durumda olurdu.

    şimdi sovyetlerin yaptığı acımasızlık dediğiniz şeyi, avrupa ülkeleri, amerika ve avustralya gibi ülkeler nezdinde bir tarafınıza sokabilirsiniz. ve savunduğunuz sistemin güzellemesini o sömürdüğü afrikaya rağmen devam ettirebilirsiniz. ne de olsa liberaller dünyanın en hümanisti. öldürürken kılıf olarak da “salak olmasalardı” dersiniz konu kapanır. peki ya liberaller şereften yoksun olmasaydı? belki dünya diğerleri için de yaşanabilir olurdu.

    thomas sankara
    edit: alttaki kişi öncelikle beni eleştirmiş: “biz demedik ki avrupa sömürüsü iyidir”. ben sana diyorum ki o sömürü bitmemiş avusturalyası, ingilizi 2020 yılı için, bak 1 yıl önceye kadar, sıraya girmiş aciz bıraktığı afrikayı sömürmeye devam etmek için. adamların ağzına sıçmışlar. 2021 yılında hala açlıktan ve hastalıklardan kıvranıyorlar. amerika ve iskandinav ülkeleri iç savaşın devam etmesi için hala silah satışı yapmaya devam ediyor. şurada onların sömürülmemesi için mücadele veren bir tane liberal devlet say kardeşim. habere bak, exxonundan avustralya şirketine kadar hepsi düzmek için bekliyor. liberalizmde ahlak kavramının olmadığını biliyoruz. bir de sosyalist mücadelesi için gine ve diğer afrika ülkelerine yardım eden sscbye bak.

    ingiltere hongkongdan çekileli daha 30 seneye yakın oldu. bunlar öyle uzak tarihler değil.

    insanın doğasında var kardeşimi savunuyorsan şeytana uydum tecavüz ettimi de savun. adam hayvan iç güdüleriyle yapmış işte. adamın doğası bu. ama medeniyet denilen şey bunlara gem vurmaktır. bu duyguların gelişmemiş atalarından sonra terk ettiğini bilmektir.

    ya da gidip komşusunun kafasını taşla ezen, öldüren adamı savun. içgüdümüzde tehditlere karşı kavga etmek, öldürmek var.

    sözün özü, bugün liberalizmin ideal oluşunu savunmak için örnek göstereceğiniz hiçbir ülke yoktur ki başka ülkelerin sömürülmesi konusunda ne geçmişiyle ne de şu an ki durumda masum olsun.

    edit2: başlangıçta bulamayıp ekleyemediğim bknz eklendi.
  • sosyalizmi veya komünizmi inatla savunan arkadaşların anlamadığı bir şey var. insan her zaman fazlasını isteyen bir canlı.

    sen sosyalizmin en kral savunucusunun önüne bir şişe en sevdiği içeceği koy, bir tabak en sevdiği yemeği koy, aşık olduğu kişiyi koy, de ki bir yudum alacaksın, bir kaşık yiyeceksin, bir kez öpeceksin. o adamın canı daha fazlasını ister.

    insan doğası bu anasını satayım. insan daha fazlasını isteyen bir varlık. abd olmasa o dönem sscbnin uzay konusunda bu kadar gelişmiş olacağına inanıyor musunuz? ikisi birbirine gövde gösterisinde bulunmak için daha fazla daha hırslı çalıştılar. bu da tam olarak kapitalizm. illa para değil. daha fazlasını istemek, rekabet, güç gösterisi.

    rekabet sizi gelişime zorlar. herkese eşit güç verirseniz ve daha fazlası yok derseniz, rekabet ortadan kalkar. gelişim hızı düşer. çünkü insanın yeni bir şeyler bulması için onu kamçılayacak bir şey gerekir. kimi için bu paradır, kimi için ünvandır, kimi için karşı cinsi etkilemektir.

    lan en basitinden, bu harbiden komünist, herkesin ortak bölüştüğü ülkelerde neden çok büyük keşifler olmuyor? neden çok önemli ürünler çıkmıyor? çünkü yok amk, buna teşvik eden bir güç yok. onları üretecek kişiler karşılığını alamayacağını düşündüğü için oralardan kapitalist ülkelere göçüyor. çünkü neden? orada karşılığında kas gücü ile yapılan bir işi yapanla aynı muamele ve kazancı elde etmeyeceğini biliyor. adam kendini geliştirmiş okumuş, yırtınmış, bir şeyler üretmiş, ama karşılığı götünü kaşımaktan başka bir işe yaramayan adamla eşit koşullarda yaşamak. kusura bakmayın ama bu insanlık onuru falan değil.

    ayrıca çarlık rusyası için sataram bu köyü gibi bir örnek verilmiş. amk sanki sscb çok farklı idi. polit büro ne derse o. birinde çar, birinde polit büro istediği gibi at koşturuyordu. her şeyin devlet ve onu yöneten gücün tekelinde olan bir sistemi övmek için her şey çarındı demek ilginç bir şey.

    ayrıca bir de şu var. amk madem herkes bu kadar eşit ve güzeldi bu sscbde, niye halk bir lokma bir hırka iken üst kademedeki tiplerin bir eli yağda bir eli balda idi?

    evet, sscb hakim güç olsa idi, bahsettiğiniz başlıklar olmaz idi. yalnız farkında mısınız bilmiyorum ancak sma dediğiniz şeyin tedavisini kapitalizmin beşiği olan ülkede, kapitalizmin en büyük alanlarından biri olan ilaç sektörünün, kapitalizmin en büyük oyuncularından bir tanesi bulmuş. bu da tam olarak tek olma ve patent denen şeyle para kırma arzusu.

    üzülsek de, kötü de olsa durum bu gencolar. insan doğası gereği kapitalizmi yaşayan bir varlık.

    edit: küba ve kanser diyenler oluyor. evet gençler küba kanser konusunda gelişmiş. kanserde 100binde 127 gibi bir oran var. peki ya pis kapitalist, insanların kanser tedavisi için her şeyini sattığı, çoğunluğun ulaşamadığı ğlke olan abdde? 100binde 113. bedava olsa kim bilir ne olacak... yani aslında komünizm kanserin çaresini buldu da biraz sallantıda bir argüman. aşağıda kaynağı veriyorum, lakin doğruluğunu bilemem, dünya bankasından diyor, yanlışsa bana da söyleyin
    https://www.worldlifeexpectancy.com/…rs/by-country/

    edit: allah'ım bir tanesi de sovyetlerin yaptığını avrupa yapınca savunuyorsunuz gibi bir şey demiş. ulan sen sscbnin süper ve insan onuru için en iyi sistemi uyguladığını söyleyip savunuyorsun, millet de diyor ki hayor kardeşim, milleti kötü koşullarda yaşattı. kimse avrupa bir yeri sömürmedi demiyor ki. senin sömürüye karşı övdüğün adamlar da sömürdü, milletin ağzına sıçtı diyor.

    ha bir de yukarıda bana atılan mesaj kopyalanmış. üstelik üstteki girdide abd ile yarış olmasa, nah o kadar hızlı gidilirdi uzaya denmesine rağmen 40 senede uzaya roket attılar demiş. smanın ilacını mı bulamayacaktı demiş. o kadar her sike derman olsaydı halk açlıktan kırılıp yıkıldığında doktor kadınlar burada 90larda abuk subuk tiplere meze olmazdı. ayrıca kendisine de dediğim gibi, herkes uzaya roket fırlatmıyordu, o roket ekibinde çalışan da sscbnin bir köyünde yaşayan adamla aynı imkanlarda yaşamıyordu. tüh bak geldin mi yine adama iyi koşullar sunacaksın ki bir şeyler yapsın teorisine...
  • 1990 da çöken sistem
    askeri bir güç
    diktatörleri ile meşhur
  • (#120502685) sorg burda objektif bakmaktan bahsetmis , kendisi de paylastiklarimi dogrular nitelikte yazmis.ama dogmalardan bahsederek bitirmis,zaten ben tarihi kisisel ele almiyorum , oldugu gibi aliyorum , ornekleriyle yine arsiv ve sovyet tarihine dayandirarak paylasiyorum.

    bu bir turancilik veya bir turkculuk degil keza ayni soylemleri , yani benzer seyleri paylasan ruslar, ukraynalilar , gurculer , kazaklar gibi farkli milletten insanlar da mevcut. bunlarin iceresinde egitimini sovyetlerden almis, sovyet diplomatlari ve tarihcileri de.

    rusofobiklikle suclamakta ayri bir yaklasim , keza eger konu rusca'nin resmi dil olarak benimsenmesinden kaynakli takindigim tavir ise, ben degil lenin'in resmi dil konusunda kaleme aldigi yaziyla ortusur.

    simdi lenin bu resmi dilin rusca olmasi konusunda liberalleri ve menshevikleri agir elestirip insanlara resmi dili sopayla dayatamayacagini yazmis iken ,1940'da latinden krille ve resmi dil rusca'ya donmusse , ve burda bunu bilmeyen ideolojik dogmatiklere inanmis arkadaslara bu durumu ayni harf devrimine dayali toplumlar uzerinden anlatinca yani ozetle ben lenin'in soylemleriyle konusunca lenin de turanci oluyor mu?.

    yani soyle dusunun lenin'in rusca'yi sopayla halklara zorlayamayiz dedigi bir donemden ukrayna'daki rusca konusan halk uzerinden kirim isgaline kadar giden durumu elestirmek rusofobik olmak midir ?. hangimiz daha enternasyonalist ?. ayni rusya bugun kazakistan'i da rusca konusanlar uzerinden tehdit ediyorken , eger siz leninist iseniz hangimiz daha cok lenin'in ilkelerinden yana? hangimiz daha leninist?

    oyle agir elestiri aliyorum ki tarihi gerceklerden bahsettigim icin , demek ki bir ss sempatizanina da bak aslinda sunlarda var yanlis biliyorsun , nazi rejimi kanli bir rejim desek de , yine sorg cikip ya aslinda naziler anlatildigi kadar kotu degil , soyle soyle guzellikleri de var diyerek savunacak mi ? ya da burda nazi elestirisi getirenleri de benzer bir kategorizasyon'a sokulacak mi ?.

    simdi ben sovyet sanayisinin temelindeki kapitalizm izlerini anlatinca fanatik oluyorum ama soylediklerimin aynisini da dogruluyorsun.senin objektif tabirine gore uzaya gittiler ama diyerek katliamlara susayim mi ?. sovyetlerde temeli 1920lere dayanan gulag sistemiyle 1957lere kadar yani 37 sene boyunca olumune calistirdigi milyonlarca insani kullanan bir sistemin 8 saatlik calisma saati propagandasina ses etmeyelim mi ? . gozlerimizi mi kapatalim milleti irki ne olursa olsun nesillerinin nukleer testlerle yok olmasina ? ne diyeyim ya agir islerde calisan insanlari gormezden gelirsen muhtesem rejim , 1960lara kadar herhangi bir odeme almayan elinden urunu alinan acliga koyluye susalim mi ? 1960larin ortalarina kadar cok cocuklu ailelerin liseler ucretli oldugu icin cocuklarini secerek liseye gonderdigi gerceginin karar namelerini yok mu sayalim? farkinda olmadan yaninda atom bombasi atilan nesilleri tehdit edilen insanlari anlatmayalim susalim mi ?

    adamlarin dolar yerine domates ve biberle kredi odeme kabul ettigine inanan insanlar mevcut burda. zaten turkiye ekonomisinin tarima dayali oldugu gercegini es gecip , demek ki akp s400leri ve nukleer santrali domates ve portakal ile odeyecegiz dese bizim akradaslar buna da inanacaklar. sonucta sadece 1 milyar $ tarim urunu gidiyor rusya'ya.ruslarin kaynaklarinda kredi ve tum rakamlar $'dir faizleriyle. ayni sekilde karsilikli ham madde ihracatina dayali madde mevcuttur.zaten bu tur anlasmalarda klasiktir. isbirligi cumleleleri.

    mesela (#120526980) simdi bu arkadasa stalin'in calismaya elverisli olmayan ya da calismayan kesime parazit diyerek toplattiklarinin raporunu sunsam ,1969'a da kadar lise ogrenimin ucretli oldugunu gosteren kararnameyi sunsam. halk arasinda yumurta vergisi olarak anilan cocugu olmayanlardan alinan vergiyi koysam nasil bir anlam ifade etmeyecek ya da okul etrafindaki copleri toplarken kaytaran adamlar yaz kamplarinda pancar, patates , pamuk kotasini dolduramadigi icin universiteden ilisigi kesilen ogrencilere imrenecek bilmeden ne yazik ki. bir anlamda ifade etmeyecek ne yazik ki.
    umarim ruslar da rusofobik degildir.

    sadece afislerden bile ozetlenebilir aslinda sirasiyla 1. calismamak utanc!, 2. duzgun(ozenli , durustce) calismak halkin yararınadır:calismayan yiyemez.(calismayana ekmek yok! diyebiliriz).

    issiz olmak suctu , is begenmeme demek suc demekti. peki bir sair olsaniz isiniz ne olurdu ? siir yazmak cevirmenlik bir meslek midir size gore? . bakalim

    leningrad gazetelerinden "literatur arasindaki asalak" baslikli makaleleler ile vatan haini ilan edilen sair joseph brodsky vardir ki kendisi once vatan haini olarak yargilanirken bati'nin baskisiyla davasi yukarda bahsettigimiz calismayanlar icin parazit kanuna dayandirilarak, "vatan hainligi" sucundan mutasyon gecirerek "parazite" donusur.bir cok kez kendisine sorulan "neden calismiyorsun?" sorusuna "ben siir yaziyorum,ceviri yapiyorum , benim emegim budur" dedigi icin 5 yil ceza alir calima kampina gonderilir, 1.5 sene sonra serbest birakilir.burda (#52929058) guzel bir sekilde baska bir arkadasta paylasmis.

    ya da sorg'un dedigi gibi mi yapmaliyiz? "bu rusofobik(!) arkadasin dunyasindan bakarsak, nazim hikmet'ten etkilenen hatta nazim'in yine de iyimserlik siirindeki 'bana mutlu sonla biten bir kitap gonderin' satirina hitaben yazdigi "kitap" siiri bulunan joseph brodsky icin cehennem olabilir ama nazim hikmet icin cennet oldugu gercegini gozden kacirmamaliyiz mi? demeliyim. anlatmamali miyim brodsky'i?.

    simdi burdan yine yureyecekler uzerime , ove ove bitiremediginiz ikinci dunya kizil ordu gazileri de calisamayan insanlar statusunde idi ve vicdanenen probleminiz yoksa gormezden geleceginiz bu insanlara calismiyorsan ekmek yok dendi sovyetlerde.

    simdi sorg ne yapalim ? bu dogmalara susalim mi ? dogrusunu anlatmayalim mi ?

    sorsan kendilerini sorgulayan kisiler olarak tanimlayan bu arkadaslar acaba demeden hala nasil yukardaki gibi dogmatik soylemler uzerinden kendilerini kandiriyorlar inanamiyorum.

    neyse uzuldum acikcasi. cunku sorg'un objektif bakis acisini dunyanin herhangi bir devletine getirelecek bir elestiri icinde uygulanabilir, cunku her rejim birileri icin cennet iken birileri icin cehennemdir.ama sistematik olarak surdurulen cehennem'e tepki verilmemesi vicdanen mumkun mu? onemli olan bu soruya cevap verebilmektir.
  • uzay roverları dediğimiz araçların mucidi olan ülkedir.

    dünyanın ilk insansız robotik uzay aracını yaparak 1970'de uzaya göndermiş ülkedir.
    ay yüzeyinde ilk rover olan lunokhod 1 321 gün çalışmış ve 10540 m yol yapmıştır.

    peşinden 1973 de lunokhod 2 gönderilmiş 4 ay sürecince ve 39 km yol yapmıştır. oldukça uzun süre en uzun yol yapan rover ünvanını elinde tutmuştur.

    wiki:
    https://en.wikipedia.org/wiki/lunokhod_1
    https://en.wikipedia.org/wiki/lunokhod_2

    bazılarına göre teknoloji üretemeyen ülkedir efendim.
  • bilemezsin uykularimk nasil yarida kestigini
    cok duslesem gelirmisin peki geri
  • soğuk savaşın erken evrelerinde gayet de bir kötülük imparatorluğu imajı vardır. nüfuzu altında gördüğü sözümona bağımsız ülkelerdeki en ufak bir kargaşada oraların başkentlerine tanklar sokan, sağa sola fırsat buldukça askeri güç enjekte eden, halkı dışarı iltica etmesin diye yurtdışı seyahat gibi bir kavramı hiç olmamış, uydu devletlerinde duvarlar inşa ettiren kapkara bir şeydir.

    ancak en azından bize karşı olmadıkları bir dönem de varmış. sovyetler yeni yeni ayağa kalkar iken 1930'lu yıllarda kendileriyle ilişkilerimiz böyle ecnebinin "cordial" olarak tanımlayacağı şekilde karşılıklı sevgi saygı çerçevesinde ilerlemiş. en azından bir süre.

    bayram ziyaretlerine bile gidiyormuşuz.

    1934 yılında atatürk hem sayısı gittikçe artan uçak sayısını ve havacılık kabiliyetlerini dosta düşmana göstermek hem de komşu sovyetlerle ilişkileri hoş tutmak için 1 mayıs işçi bayramında kızıl meydan üzerinde kol uçuşu yapsınlar diye bir uçak filosu yollamaya karar verir.

    eskişehir hava üssünde 1. tayyare alay komutanlığına bu görev verilince kurmay yarbay celal (yakal) bu görevi bizzat üstlenerek, kur.yzb ihsan (orgun), yzb. enver (akoğlu), ütğm ismail hakkı (aksel), ütğm. basri (kula), ütğm. vehbi (uçaner), ütğm. hakkı (sayıl), tğm necdet (?)'den müteşekkil 8 subay ve 2 de hava astsb sınıfı henüz doğmadığından hüsam ve niyazi efendi namlı iki de başmakinisti görev için seçer. görev yarı diplomatik olduğundan subayların hepsi lisan bilen, temsil yeteneği güçlü ve uçuş kabiliyetleri de en yüksek personel arasından seçilir.

    uçuş planında 1 mayıs'ta moskova'da bulunmak için 10 gün öncesinden eskişehir'den kalkacak olan 5 adet breguet 19 uçağı sinop - sivastopol - kharkov - moskova rotasını izleyerek gidecekler, dönüşte de dubosar - bükreş ve istanbul rotasıyla döneceklerdir.

    hareket etmeden kendilerine ruslar ve rus ihtilali hakkında ders verilen bu heyet atatürk'ün de karşısına çıkar ve o da heyete "kendinizi ruslara iyi gösterin" diye tembihler. alay komutanı celal bey de "atam, türk'ün güç ve kabiliyetini en iyi şekilde göstereceğiz" diye yanıt verir.

    21 nisan günü 5 adet uçak karadenizi geçmeden önce bugünkü sinop havaalanının olduğu noktanın az güneyindeki toprak düzlüğe inerler. alan daha önce pek uçak görmemiş (5 tanesi bir arada hele) sinopluların askeri ve sivil şehrin tüm ileri gelenleriyle beraber meydanı binlerle ifade edilen sayılarla doldurmasıyla tam bir festival havasına bürünür. o noktaya bu günü hep hatırlatması için bir hatıra taşı dikilir. 80'li yıllarda sinop'ta bu taşın ne diye dikildiğini hatırlayan şehrin en yaşlıları hariç pek kimse kalmamıştı.

    2 saat 10dk'lık bir uçuşun ardından filo sivastopol'a iner. karadeniz'i geçerken başlarına bir iş gelmesin diye de sivastopol sinop arasında donanmaya ait torpidobotlar devriye atarlar. ertesi gün kharkov ve onun da ertesinde moskova'ya iniş yaparlar. uçuş esnasında çekilen bir fotoğraf için bkz.

    1 mayıs törenlerinde türk filosunun geçişi ve aldığı tezahürat gazetelere şöyle aksetmiş. ardından inişlerinde moskova büyükelçimiz ile de hatıra fotoğrafları var. burada general kliment voroşilov türk askeri erkanıyla da bir araya gelir ve dostane mesajlar paylaşırlar. o akşam moskova sinemalarında türk askeri heyetinin şerefine "türkiye'nin kalbi ankara" filmi dahi gösterilir.

    1 mayıs'tan sonra 11 gün daha rusya'da kalan havacılarımız şerefine her gün ziyafetler verilir ve karşılıklı devlet başkanları adına konuşmalar yapılarak karşılıklı kadehler kaldırılır. gündüz sovyet havacılığını, askeri tesislerini ve zamanının en büyük uçağı olan 8 motorlu tupolev ant-20 maksim gorki uçağını teftiş ederken akşamları temsillere ve ziyafetlere katılırlar. türk heyeti stalin'e kadeh kaldırırken stalin, vyaçeslav molotov, mihail kalinin kendilerini samimi olarak selamlarlar. general voroşilov söz alarak o ortamda atatürk şerefine kadeh kaldırır. daha da ilginci küpürleri okursanız türk basınının sovyet liderlere atıf yaparken yoldaş ünvanını da kullanmaya özen gösterdiğini görürsünüz. yoldaş kalinin, yoldaş voroşilov gibi. (aynı yıllarda almanya bahis konusuysa bir führer, herr hitler falan dememektedirler mesela, ünvanlar orada kısa düşmektedir)

    moskova'daki temasları tamamlayan havacılarımız leningrad'a geçerek orada da törenle karşılanır, mareşal budyonny refakatinde şehri gezer, kızılordu kıtasını beraberce teftiş eder ve ziyafetlere katılır. mareşalle elele fotolar çekerler. fotoğrafın daha yüksek çözünürlüklü hali için bkz.

    oradan tekrar moskova'ya gelirler. veda konuşmaları yine samimi bir ortamda ziyafet esnasında yapılır 12. oradan havalanıp kendilerine romanya sınırındaki podolsk'a kadar kılavuzluk edecek rus pilot ilin ile beraber kharkov'a geri dönerler. kharkov'da konaklarken şehir tiyatrosu türk havacıları için perdeye türkçe "türk misafirlere hararetli dost selamları" yazarak oyunlarını oynarlar. orkestra istiklal marşı ve enternasyonel'i ardarda çalar. burada gördükleri sevgi ve saygı havacıları özellikle çok duygulandırır. yarbay celal bey :

    -"sovyet rusya'da geçirdiğimiz günleri asla unutmayacağız. her şehirde hararetle kabul olunduk. bilhassa harkof (kharkov)'ta gördüğümüz hüsn-ü kabul bizi fevkalade mütehassis etmiştir. bu güzel şehri daha iyi tanıyabilmek üzere fazla kalamadığıma çok müeessifim" diyecektir.

    dönüş yolunda 10 mayıs'ta bugün ukrayna iç savaşının merkezinde olan luhansk şehrinde geçit resmi sırasında çekildiği not edilmiş bir fotoğrafları burada var.

    ezcümle o yokluk yıllarında dosta düşmana 10 yıl önce kurulmuş bir cumhuriyetin var olduğunu gayet nazikane bir şekilde gösteren hoş bir girişim olmuş. ancak işin bir de sovyet rusya tarafı var. 1917'de savaşın içinde devrimle kurulup izolasyonun içinde büyümek zorunda kalan ve 1930'lara gelindiğinde batı ile arasını bir türlü düzeltememiş bir sovyet rusya ile tarihinde ilk kez bilim ve aydınlanmaya sırtını dayamış bir türk devletinin birbirlerine herhangi bir komşu gibi sıcak davrandığı bir dönem de yok değilmiş.

    burada parantez açıp türkiye cumhuriyetinin sosyalizme bulaşmaya çok da istekli olmadığını ve bütün bu mevzunun cihanda sulh prensibiyle ilerlediğini de yazalım. yani rusyaya uçağı heyeti filoyu sınıf mücadelesine, proleterya devrimine destek yüzünden göndermiyorduk. yoksa nazım hikmetlerin vs bu olaydan 3 yıl önce 1931'de komünizm propagandası yapması yüzünden yargılanmasını veya ondan bir önceki yıl adana'da tkp'lilerin aynı sebepten içeri alınmasını falan açıklayamayız. uçakları heyetleri daha çok bir tür "komşularla sıfır sorun politikası" yüzünden gönderiyorduk. bu iş ideoloji mezhep vs dinlemeden bu şekilde yapılır. yani genç cumhuriyet bunu günümüzdeki örneklere kıyasla 1930'larda gayet de güzel işletiyormuş.

    ancak bu karşılıklı samimi ilişkiler gün gelecek bir daha geri dönülmemecesine bozulacaktı. sovyetler birliğinde 1936 sonrasında stalin kendine bağlı olmadığını düşündüğü hemen herkesi asıp kesip fişleyecek, bu durum yüzünden ikinci dünya savaşına eğitilmiş subay sınıfından yoksun bir şekilde çok rezil başlayacak, deli gibi toprak kaybedecek, moskova çevresinden savaşı döndürüp 20 milyon falan kayıpla savaştan her haneden bir ölü vererek çıkacaktı. amma aynı zamanda bir askeri süpergüç olarak çıkacaktı. çıkınca tüm doğu avrupa'yı demir perde arkasına çekecek, türkiye'den toprak talep etmeye falan kalkışacak ve türkiye ile yaptığı 1936 tarihli saldırmazlık anlaşmasını da tek taraflı olarak iptal edecekti. yani savaşa doğru adım adım ilerleyecek ve cihanda sulh diye yola çıkmış ve savaşta taraf olmamış türkiye'yi cebren karşı cenaha, nato'ya ittirecekti. kore'ye gönderilen o gariban mehmetçikler "aman bizi nato'ya alsınlar da sovyetler ülkenin yarısını almasın" diye ta oralara, dünyanın diğer ucunda çin taarruzlarına karşı göğüs germek zorunda kalıyordu. yani durduk yerde yurtta sulh cihanda sulh prensibini rafa kaldırmamıştık, sovyet tehdidi çok ayan beyandı. adamlar geliyoruz diye bağırıyordu.

    sinop'ta dikilmiş olan o taş da işte bu yüzden unutulmuştu. 1930'lardaki o gücünden emin olamayan sovyetler gitmiş, yerine koskoca almanyayı devirmiş ve istediğini tank tümenleriyle alacağından emin bir sovyetler gelmişti. sovyetlerle türkiye arasındaki o sıcaklık ikinci dünya savaşından itibaren bu yüzden artık yoktu. hatta sinop'a amerikalılar gelip yerleşmiş, sovyet rusya'yı dinlemek için tuslog4 adında bir radar üssü kurmuşlardı. sovyet rusya ile oluşacak dostluğun kitabesinin bulunduğu şehir 1992'ye kadar sovyet sinyallerini dinleyen bir amerikan üssüne ev sahipliği yapacaktı. ironiye bak.

    ve ruslarla garip münasebetlerde bulunduğumuz bu zamanlarda ta o dönemlere kadar geriye dönüp bakarsak ben o şartların artık tekrar gelebileceğini düşünmüyorum. zira o köprünün altından çok sular aktı. ruslar o dönemden sonra gidip süpergüç oldular. tüm doğu avrupayı kendi hegemonyaları altında bir tür tampon sınır olarak kullandılar. asla eşit veya denk addettikleri bir müttefikleri olmadı. müttefik addettikleri her devlet rusların "baba" statüsüne zorla biat etmiş, kendi coğrafi konumlarıyla rusya'yı bir kara harekatına karşı kendilerini siper etmiş buffer/tampon devletlerdi. sovyetlerin zorla seçtirdiği ve o ülkenin başında zorla tuttuğu hükümetlere sahip, halkın gerçek temsilcilerini seçemediği "müttefik" lerdi bunlar. bütün amaçları sovyetleri korumaktı.

    ("ee amerika da nato da aynı böyle, sen ne anlatıyorsun" diyenleri de brüksele davet ediyorum, genel kurulda amerikanın isteyip herhangi başka bir üye devletin veto ettiği şeylerin listesini 120 cilt olarak bastırıp takdim edeceğim. varşova paktında rusların bir dediğine iki demiş bir silahlı kuvvet varsa gösterin ben de bakayım.)

    işte türkiye tüm bu olaylar olurken sovyetlerin güney-güneybatı cephelerindeki asli düşmandı. bugün bile nato doktrini tamamen potansiyel rus hareketlerine ve sorunlarına karşı yazılmış çizilmiş cevaplar/çözümler içeriyor. geçmiş 75 yılda sovyetler ve rusya türkiye için hep en büyük tehdidin kaynağı olagelmiş. bugün de tüm o sovyet nükleer mobil bataryaları türkiye'deki hedeflere (tüm nato hedeflerine olduğu gibi) kilitli vaziyette hala dağ bayır gezerken sıcak ikili ilişkiler kurduğumuz bir dönemi okumak da öyle ilginç bir ironi içeriyor.

    kendi işimize yolumuza bakmamıza bir türlü izin verilmemesi, progresif programlara kaynak aktarılacak yere sovyet tehdidi altında dinciliğin aradan hortlatılması gibi sebepler yüzünden bu adamları türkiye'nin bugününe yaptıkları katkı yüzünden sorumlu tutuyor olsam da (niye tutmayayım. sovyetler toprağımızda gözü olan yayılmacı siyaset yerine bölgesel bir aktör olarak kalmış olsa, finlandiya gibi bitaraf kalabilmiş olsak, ülkede bir 1980 darbesi olur muydu?) geçmiş dönemlere ait bu dostluk gösterileri "neler olabileceği" konusunda hayal gücüne bir miktar ışık tutuyor. alternatif tarih hayal bile olsa çok güzel, herkesle hep dost kalmışız. silahlanmak zorunda kalmamışız, tüm kaynak eğitime, bilime vs aktarılıyor. pii. o taş kadar unutulmuş hayaller bunlar. olmasına hiç izin vermemişler.

    keşke öyle olsaymış.

    --- dipnot--

    twitter'da bir kaç gün evvel konuya yüzeysel girmiştim ama gazete küpürleri birikince buraya daha etraflıca girmek istedim. twittera eklemeyenler ekleyiniz.

    bazı fotoğraflar kürşad malkoç ve kara harp okulu tarih bölümünden fatih baş'a aittir. selam ederim.
hesabın var mı? giriş yap