• martı..

    gayet detone gaklıyor, sabah uykunun içine edebilitesi yüksek.. ama kızamıyorum da.. çok yakından* martının yürüyen halini görme şansım oldu, çok sevimli şerefsiz.. çenesini tutabilse al böyle eve götür de işte çok rahat kafa beyin s.ker o kuş, cesaret edemiyorum..
  • ne blastmissin be kardesim beee... 1 saatte donmuyorsun..
  • - kardesimin muhendislik ellerinde uykusuz bir okuze donusmesini izliyorum. degisen tepkilerini, acilar icinde giren cikan sinavlarini dinliyorum. bakma sen, uzuluyorum be sozluk. onun dogdugu gunu hatirliyorum ben yahu...*
  • beşiktaş barbaros bulvarındaki trafik ışıklarından bir tanesinin saniye fontu farklı.

    bunalıma sokuyor beni.
  • teknolojinin çok hızlı gelişmesi. iki senede bir ekran kartı alsam, 5 senede bir komple bilgisayar yenilesem ayda ortalama 100tl taksit ödemem gerekir hayatımın sonuna kadar sabit olarak. crysis 2, battlefield 3, half life 3 çıksın ve artık teknoloji %50 yavaş ilerlesin.
  • çok severek aldığım ayakkabının topuğunun kırılması.
  • iş yerinin tuvaletinde büyük harflerle "lütfen temiz bırakınız" yazıyor. seçilen yazı karakteri türkçe karakteri desteklemediği için "büyük i" bütün fontlardan farklı olarak köşeli, arial olmuş. diğerleri yuvarlatılmış. ne zaman sıçmaya kalksam bu yazıyı okumak zorunda kalıyorum. bu sefer bakmıcam diyorum ama her seferinde bakıyorum. ohhh.
  • arabanın içi de dışı da leş gibi ve yıkattıracak vaktim yok. ayrıca iyi yıkayan yer bulamıyorum hem, bildiğim tek yer içinse otopark ücreti de ödemem gerekiyor ama hep dışarıda yer bulduğum için otoparka da bırakmıyorum. her sabah acaba dışarıda yer bulacak mıyım otoparka mı gitmem gerekecek diye düşünürken leş gibi arabayla dolaşmak zorunda kalıyorum. yağmur da yağmadı zaten :(
  • işini yarım bırakıp, çekip giden yavşak seramikçinin, canım seramikleri yamuk yumuk döşeyip, hepsinin içine etmesi; göt oğlanı boyacının, temiz çalışmadığı için süpürgeliklerin üzerine alçı bulaştırması; aslansın, kralsın dediğim marangozun yaptığı oda kapılarının, daha altı ay olmadan muhtelif yerlerden çatlaması ve hatta duvardan ayrılıp, kapının kapanmaması; sıvacı, alçıpanın üzerine file çekmediği için, kapatılan duvarın ek yerlerinden çatlaması ve daha onlarca irili ufaklı örnek, tüm 2010 yazını ev tadilatıyla geçirmiş bünyemi inanılmaz rahatsız etmektedir. onca masraf ve emek sonrası, evin sıfır gibi kusursuz olmamasına, usta dediğimiz adamların ustalıkla uzaktan yakından alakalarının olmamaları, haybeye para kazanmaları dışında bi izahat getiremiyorum. bu da benim eften püften sorunumdur.

    madem tadilat hatalarını bu kadar ciddiye alıyorum, neden mi eften püften olarak niteliyorum? eve gelen kime bunları göstersem, "amaaan, canım sen de..." diye başlayan ve "o kadar kusur kadı kızında da olur" diye biten cümleler bana gösteriyo ki; ya başlarından çok daha feci tadilat deneyimleri geçmiş ya da hayat, süpürgeliğin üzerindeki bir türlü çıkmayan sıva kalıntısına kafa takmaya değmiyo! ben de artık sallamıyorum; "tüh, şurası çatlamış diyene, canımız sağolsun, yeter ki götümüz çatlamasın" diyorum.
  • kuaterner amonyum tuzu istemişdim adamlar bana silan modifiye amonyum katyunu yollamışlar.
    la bu alamanlar da salak.
hesabın var mı? giriş yap