• gece veya gündüz fark etmeksizin elektrikli cihazlardan gelen genleşme ve daralma sesleri kabus gibidir. belki de yangın çıkaracaklarını ve dolayısıyla benim diri diri yanmama neden olacaklarını zannediyorumdur.
  • perdeyi açtığımda pencerenin hemen dışında birini görmekten acayip tırsıyorum. öyle zemin katta görülen hırsız falan değil de üst katlarda, beter böcek tipinde doğaüstü bir şeyi göreceğim diye perdeyi çekerken kendi kendime triplere falan giriyorum. böyle aniden açıyorum perdeyi, açmadan aralayıp bakıyorum falan... uyurken düşüyor gibi olmanın da manyaklık olduğunu sanırdım, herkese olduğunu öğrenince bir rahatladım, sevindim falan. umarım bu da herkese oluyordur.

    edit: oh manyak olmadığımı göstermeye yetecek sayıda kişiye oluyormuş. huzurluyum, mutluyum..
  • alışveriş merkezlerine girerken ve çıkarken otomatik kapının kapanması. benden önce biri geçmişse ve kapı hala açıksa tekrar geçmek için kapanmasını bile beklerim. o an herkesin sanki beni izleyerek, bakalım kapıdan geçebilecek mi diye düşündüğünü, geçemezsem etrafıma toplanıp alay edeceklerini sanarak kendi kendime gerilirim...
  • gece araba kullanırken, aniden dikiz aynasından arka koltukta oturan birini görmek. allah etmeye ya, bak yazarken bile fena oldum, bak dokun bak diken diken oldu tüylerim bak.
  • yaylı yatakta yatarken, yaylardan birinin ağından kurtulup, yatağı da delerek, vücuduma saplanacağını düsünmek.
  • karagöz ve hacivat bu ikiliden korkuyorum. çocukluk günlerimin bana armağanı bu korkuyu tv karşısında yendiğimi düşünüyordum. ancak geçen ramazan korkumun geçtiğini düşünerek canlı performans izledim. kendimi çadırdan dışarı nasıl attığımı hatırlamıyorum. kötü bir andı. televizyon ekranında izlerken korkmuyorum ama iş canlı performansa gelince durum değişiyor. nasıl olacak nasıl bitecek bu hikayenin sonu bilmiyorum. sanırım karagöz ve hacivat korkusuyla yaşamaya alışacağım.
  • ulkemden uzakta ölmek...
  • merdivenler. cikarken bir basamaga tam basmayip da ayagim kayip öncelikle yüzüstü kapaklanip suratim dagilacak, sonrasinda da langur lungur meridvenlerden gerisin geri düsecekmisim korkusu. bu ara merdiven inerken de bir hafiften korkmaya basladim ama yüzünün üzerine lönk diye düsmek nasil bir korkudur yarebbim. allah muhafaza. gerildim yine bak.
  • palyaço. canlısı oyuncağı fark etmez. o yüzünü makyaj ardına gizleyen adamlardan belki de çocukluğumuzda seyrettiğimiz korku filmleri neticesinde ciddi ciddi korkuyorum. mesela oyuncak palyaço olan bir odada uyuyamıyorum.
    rüzgar çanı. aslında şahane bi sesi olmasına rağmen yine o boktan korku filmleri nedeniyle rüzgar canı sesine asla tahammül edemiyorum.
    gece belli bir saatten sonra çalan ev telefonu. kötü bir haber gelecekmiş hissiyatı yaratıyor. açıp da bi halt olmadığını anlayana kadar içim içimi yiyor.
    bir böceğe çıplak ayakla basıp öldürmek. hiç yaşamadım ama hissiyatı tahmin edebiliyorum.
  • japonlarin geleneksel kabuki tiyatrosu!
    "boyle korku mu olur?" demeyin, kucuklugumden beri uzak dogu kulturune merakli bir birey olarak, her seyini sevdigim bu kulturun tiyatrosundan fena halde korkuyorum. ne zaman kabuki sanatcilarinin o beyaza boyali, ifadesiz maske suratlarini gorsem, tiyatronun muzigini duysam icim daraliyor ve kosarak kacmak istiyorum bulundugum yerden. televizyonda gorduysem kanal degistiriyorum, evet.
    sanirim beyaz suratli insanlari olulere, muzigi de cenaze muzigine benzettigim icin bu kadar korkuyorum.
hesabın var mı? giriş yap