• faruk duman kitabı. 80 ihtilali öncesi dönemi anlatmış.
    faruk duman bence doğayı en iyi anlatan yazar. zaten öykülerinden bildiğimiz bu durum bir önceki kitabı "köpekler için gece müziği" kitabı ile tescillenmişti. ama bence yine de en iyi kitabı fantastik masallar tarzında yazdığı "incir tarihi" idi. bu kitapta doğayı konuşturma ve masal anlatma yetisinin üstüne belirgin siyasi söylemini ajitasyon yapmadan ama inciterek eklemeyi bilmiş. bence başyapıt sayılabilecek "incir tarihi"nin üzerine çıkmış. klasikler arasına girebilecek bir kitap olmuş.
    ilk kez faruk duman okuyanlar tarzı konusunda bir takım anlaşılmazlıklar olduğunu düşünecek olsalar da bunu kısa sürede aşıp bundan keyif alacaklarını düşünüyorum.
    bu arada sus barbatus'un ne olduğunu merak edenler için,
    https://www.google.com/…h=657#imgrc=qm30r7dllbvghm:
  • faruk duman'ın kuş konduruşu. hümanizimden uzak durarak insanı, insana tapmayarak hayvanı, hayvanı dokunulmaz kılmayarak doğayı yüceltişi. ajitasyona alçalmayarak kötülüğü, aptallığı, korkaklığı yerin dibine sokuşu. bir yazarın başyapıtı böyle olmazsa nasıl olur!
  • sus barbatus, sus barbatus; faruk duman'ın gelipte. durmadan arayıp durduğu doğanın suskun dilinin arayışıdır.
    şaka bir yana sus barbatus bir av hikayesi olarak başlasa da hikaye kenan'ın yoksulluktan kurtulmak ve zeynep'e daha iyi koşullar sunabilmek için büyük otellere satacağı domuzu avlamasından bambaşka bir düzleme doğru gitmektedir. kadir ağa karısı, kızı ece ve oğlu atalay, ki bence atalay en ilginç karakterlerden biri, bekir komutan, gülşen, aysel, doktor servet, karısı, mustafa öğretmen, faruk ilk anda akla gelenler....
    roman bir yandan da yakup kadri'nin yaban ve victor hugo'nun sefiller'indeki meseleleri kahramanların ağzından irdelemeye çalışır. taşranın iç sesini, soğuğun yoksulluğunu kendine has üslubuyla anlatır duman. aysel'in içine giren sus barbatus, atalay'ın doktor servet'i almaya köye gidişi, kadir ağa ile zeynep'in konuştuğu bölüm, kendi içinde ayrı bir hikaye gibidir. duman bir yandan da ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin atmosferi de ustalıkla romanın içine yedirir. sosyal bilimler ansiklopedisi de roman içinde önemli bir yerde durur
  • "yazı uygarlıktır. yazı uygarlıktır. dolayısıyla iyi yazamıyorsanız ve dil denen malzemeye bu uygarlığı taşıyamıyorsanız. bu demektir ki o uygarlığın bir parçası da eksiktir sizde."
  • 2018 kışının tam ortasında hep kitap etiketiyle çıkan "sus barbatus" romanı, faruk duman'ın gerçeklerden yola çıkıp alegorik, politik okumalara doğru kayan bir kış masalıdır.
    kitabın adı olan "sus barbatus" latincede sakallı yaban domuzu anlamına geliyor. yazarın kitabın adının sonuna koymuş olduğu ünlemin ise bir gönderme olduğu görülmektedir.
    yazar, birkaç yıl önce artvin'de dinlemiş olduğu bir anıdan yola çıkarak kitabı yazmaya koyuluyor: "yoksul bir adam, bir domuz avlamaya karar verir..."
    faruk duman'ın romanlarında anlatım biçimi esas unsurdur. yazar, romandaki konuyu ele alırken onu kendine has üslubuyla sarıp sarmalar. onun romanlarında bundan dolayı tamamen edebi bir dil yerine; günlük konuşma dili, eksiltili cümleler, tekrarlar ve yersiz gibi görünen noktalamalar görürsünüz. ilk başta kızarken sonradan sonraya sevmeye başlarsınız bu dili. "sus barbatus" romanı da bu üslubu yoğun şekilde hissettiğimiz bir romandır.
    roman, insan ile doğayı ayrı iki unsur olarak düşünmeyen ve onları bir potada eriten bir hikaye ile başlıyor: "açlık"
    kenan ile zeynep'in açlık ile olan mücadelesi bir yandan -her biri başka bir roman karakteri olacak şekilde- yan karakterlerle ilerlerken; öte yandan 1980 darbesinin hemen öncesinde 1979'da ülkede yaşananları, gençlerin yaşadıkları üzerinden bize anlatıyor roman.
    bütün bu olanları enfes kış ve doğa betimlemeleriyle bir araya getirdiğinizde ise ortaya modern bir klasik roman çıkmış oluyor.
    yazar, kullandığı her karakterde kendinden bir parça bırakıyor kitabın içine. okudukça hem yazarın asıl söylemek istediklerini görüyorsunuz hem de ülkenin sorunlarının aslında nasıl da kısır döngü içerisinde olduğunu fark ediyorsunuz.
    kitapta en çok dikkat çeken yerlerden bir tanesi de; "sefiller" ve "yaban" romanlarına olan göndermeler. "sefiller" ile "sus barbatus" romanı arasında bir "ahlak" özdeşliği kurulduğunu görüyorsunuz. bunu aynı şekilde "yaban" romanı ile de "aydın sorunu" üzerinden yapıyor.
    yazar, romanındaki mekanları coğrafyasından koparmak ve bunların her yerde yaşanabileceğini de anlatmak için mekan isimlerini k. şehri, ç. gölü, a. dağları gibi kısaltmalarla veriyor. siz tabii ki yazarın önceki kitaplarını okuyunca ve romanın "kış şartlarını" görünce burası olsa olsa kars şehri, çıldır gölü, allahuekber dağları olur diyorsunuz.
    "sus barbatus" romanı edebilikten kopmayacak şekilde çok yönlü okumalara açık bir roman gerçekten.
    romandan kısa bir edebi alıntı:"birkaç yıl önce, devrimci gençlerden biri söylemişti: biz dünyayı değiştirmek istiyoruz ama bu dünyayı iyi ya da kötü yöneten her yasa yabana bağlıdır; yabanı öğrenmediğimiz sürece onu değiştiremeyeceğiz."
  • bu yıl 48'ncisi verilen orhan kemal roman armağanı'yla ödüllendirilen kitap.
  • okuduğum ilk faruk duman kitabı.
    kitabı bitlis'e ilk kar tanesi düştüğünde okumayı istiyordum ancak kitaplıkta o kadar çok göz göze geldik ve kitap bir zamandan sonra zihnimi o kadar meşgul etmeye başladı ki, dayanamadım ve okudum. iyi ki de okumuşum.
    sus barbatus ve faruk duman'ı en çok merak etme sebebim yazarın ve kitabın ince memed ve yaşar kemal ile benzerlik barındırdığına dair okuduğum yorumlardı.
    her ne kadar kitabı ince memed ile çok bağdaştıramasam da yazarın kullandığı dil yaşar kemal'den ne kadar çok etkilendiğini gösteriyor. bu da beni çok mutlu etti.
    köyde yaşayan insanların sadece devlet ile değil doğayla da girdikleri mücadeleyi yazar o kadar iyi anlatmış ki okurken kimi zaman ben de hem sorgu odasında bekir komutan ve askerlerine hesap verdim kimi zaman da soğuktan tir tir titredim.
    ikinci ve üçüncü kitaplara da yakın zamanda başlamayı düşünüyorum.
    yazarın şu an okuduğum kitabı olan 've bir pars hüzünle kaybolur' da şahane ilerliyor ancak o bu başlığın konusu değil elbette :)
    düzeltme: imla
  • epigrafıyla (bkz: yaşar kemal)'in (bkz: demirciler çarşısı cinayeti) romanının o meşhur açış cümlesiyle yarışır biçimde açılan roman. bana göre bu açış ustasına saygısını göstermek belki de ondan el aldığını ve dahi bu devrin tanrısı olduğunu göstermekte.
  • faruk duman kitabı olmakla birlikte sakallı yaban domuzuna verilen ad
  • faruk duman, adini uzun yillardir duydugum, ancak hakkinda pek bir bilgim olmayan bir yazardi. can yayinlarinda editor oldugu bir donemde, yayinevinde calisan arkadasimi ziyaret ettigimde, yayinevinin yemekhanesinde gormustum yalniz basina.

    o gun, can yayinlari 'nin "oyku gazetesi"ni cikardigini ogrendim. fikir ve "gazete" cok hosuma gitti. okuma listeme aldim kendisini ve bir sure sira gelmedi. ta ki sus barbatus'u alip okuyana kadar.

    kitabi okuyunca, asiri derecede sasirdim. faruk duman ve sus barbatus kesinlikle hak edilgini kadar ovulmuyor. kitabin ikincisi okumadim henuz ancak ama tek kitap ile sunu soylebilirim: faruk duman cagdas turk edebiyatinin en iyi yazarlarindan biri, sus barbatus ise en iyi romanlarindan biri. okuyun ve okutun.
hesabın var mı? giriş yap