• eskiden, galatasaray göbeğinde bir ofiste çalışırken, akşamüstleri 4'te, benim ve birçok obur çalışma arkadaşımın karnı acıkırdı. türlü yerlerden birşeyler sipariş edip açlık bastırırdık öyle olunca. bu yerlerden biri de balıkpazarı'nın içindeki şütte idi. şütte'nin komik bir servis elemanı vardı, 18 20 yaşlarında. yine bir gün elinde baget baget sipariş, asansörden indi, geniş açık ofisi geçip bir odanın kapısından içeri girecekken, langadanank odanın kapısına girdi. açık ofisin hayretler ve gülümser yüzlerle ona bakan insanlarına döndü ve sakin bir tavırla "şütte'den nefret ediyorum" dedi.

    kavgası kavgamızdır.
  • bir gün peynir raflarını kolumla tarayıp tüm peynirleri sepetime doldurduktan sonra kasaya gidip "bunlar kaç tele?" demek istediğim mekan.
  • macrocenterda satılan şişlik sosisinin aşırı lezzetli olduğu marka.

    not: soyulmamis sosistir. (yarisini yedikten sonra anlamistim)
  • yılların şütte'si, hani şu "beyoğlu'nda balıkpazarı'nın sokağında bulunan" diye başlayan ilk entry'de anlatılan beyoğlu şütte kapanmış. son zamanlarda sadece direniyorlardı zaten. az önce indirilmiş kepenkleri önünde sahibi telefonda devren kiralık ilanı için arayanlarla konuşuyordu. evet, şu anda nişantaşı'nda bir şütte var tabii, o da hala ilk sahiplerinin mekanı. ama gittikçe gidiyor beyoğlu'ndan.

    eskiden "beyoğlu'na çıkarken en güzel takımlarımızı giyerdik" diye anlatan abilerle dalga geçilirdi, şimdi sıra bizdeymiş demek ki...
  • bütün bir ömrü iyi beyaz peynir peşinde geçirmek başlığıyla irdelenen uzun ve çetrefilli yolculukta uğranılmasının hayırlı olacağını düşündüğüm duraklardan biri..
  • yakında bilgi üniversitesinde* hizmete açılacak olan kurum. verdiği geçici rahatsızlıktan ötürü özür diliyor bir süredir. vereceği kalıcı rahatsızlığın farkında değil.
  • maslak'ta çalışırken haftada 3 kez gittiğimiz restoran. zeytinyağlı büfesinde enteresan lezzetler sunarlardı. kasada yabancı bir hanım kızgın üslubu ile ateş saçardı. o zamanlar bu rus slav bulgar karması etki neyin nesi diye düşünürken bugün iz tv de izlediğim belgeselde ailenin feriköy ahalisinden bulgar kökenli olduğunu öğrendim ki taşlar yerine oturdu.
  • frankfurter sosisleri ile uzun zamandır tatmadığım sosis tadını bana tattıran marka. türkiye'de soyulmamış sosis bulunamadığı için sosise olan ilgimi tekrar canlandırdı. size bu sosislerle mutluluğun sırrını veriyorum: sosisleri tereyağında kızartıp yanına patates kızartıyorsunuz ve bu ikisinin yanına buzzz gibi bir bira açıyorsunuz... serotonin hormonunun vücudunuza yayıldığını hissedeceksiniz. sonra teşekkürlerinizi alırım.
  • etiler şubesine yolunuz düşerse kasap reyonuna uğrayarak antrikotun fiyatını sorup eğlenmeniz gereken şarküteri. geçen pazar çok da matah görünmeyen söz konusu etin kilosunu tarafıma 80 tl'ye satmaya çalışıp, bir başka kazıkçı günaydın restoran kasabının aynı eti 60 tl'ye verdiğini söylememle, "tamam biz de o fiyattan verelim" cevabını aldığım işletmedir aynı zamanda. güleryüz, ikram, bol çeşit sayesinde insanı çeken ve fakat enayi yerine konduğunuzu anlayıp sinir krizi geçirmemek adına fiyat sormadan alışveriş yapmanız gereken yerdir. yoksa yediğiniz ürün zıkkım olur.
    not: normal yurdum kasaplarında aynı et 30 tl civarına, hadi bilemedin daha iyisi 40 tl'ye satılmaktadır!
  • icindeki malzemenin coklugundan kapanamayan , muhtesem lezzetten sandvic yapan yer. yenikoy subesi calisanlari da ayrica cok sicak kanli ve sempatik insanlardir.
hesabın var mı? giriş yap