• 1- bir insanın zor hareket edebileceği, küçük dar özel işkence yeri.
    2- camilerde tabutların konduğu yer.
  • istanbul emniyet müdürlüğü’nün, sansaryan han’daki eski binasında bulunan özel işkence yerlerine verilen ad.
  • genel olarak düşüncelerinden dolayı içerde bulunan insanların tek dayanaklarını:düşüncelerini ellerinden almak için geliştirilen hücre sisteminin bir diğer adı..hücre tarzında ilk cezaevi 1797 yılında amerikada kuruldu,bu sisteme pensilvanya sistemi de denilmektedir bu sistem görüldüğü üzere dünyamıza kapitalizmin bir hediyesidir!avrupada ise bu sistem çok sıkı uygulayıcılar bulmuştur demokrasinin gözbebeği ingilterede 1842 de başlayan hücre tipi furyası almanyayıda sarmıştır yaklaşık aynı senelerde!
    bi insanı toplumsal bütün ihtiyaçlarından soyutlayıp ona dr. edgar schein gibi mütiş bi dahinin (!) bulduğu beyin yıkama programı gibi eşsiz buluşlarla çıldırtmak için izlenen yol..
  • ege tip'in karsisinda, ögrenci tayfasinin dolusup çay içtigi çay ocagina verilen gayri-resmi isimdi yanlis hatirlamiyorsam.
  • boyutları küçük kızları pek korkutmayan yer, adeta 3 +1 .
  • (bkz: mahsus mahal)
  • tabutluklar 1500 woltluk ampullerle aydinlatilirdi. o donemde turkiye'de 1500 woltluk ampul yok tabii.
    bu nedenle hitler almanyasının museviler için kullandığı ampuller ithal edilip tabutluklarda işkence aracı olarak kullanıldı.
    alparslan türkeş'in anılarında da yer alan bu işkence yönteminin mağdurlarından bir diğeri ise rıfat ılgaz'dır*.
  • istanbul emniyet mudurlugu'nun iskencehane olarak kullandigi sansaryan han'daki tabutluklar once 1951 tevkifatı, ardindan da 68 devrimcileri icin kullanilmis.

    tayfur cinemre'nin anilarindan bir bolum:

    "bizleri doğruca çatı katındaki "telefonlu hücre"lere götürdüler. burası namını, hücrelerin arasındaki holde bulunan ve artık çalışmayan antika bir telefondan almış. ancak bu hücreler daha önce tutuklanmış devrimcilerle doldurulmuş olduğundan hiç yer kalmamıştı burada.

    bunun üzerine bizi hücrelerin hemen yakınındaki tabutluklardan birine koydular. hani şu '51 tevkifatının meşhur tabutluklarından’ birine. burası ismiyle münasip tam bir tabut. yaklaşık olarak eni 80, boyu 150, yüksekliği ise 150 cm. bir kişinin bile içinde ne yatması ne de ayakta durabilmesi mümkün değil.

    işte bu tabuta cihan'la ikimiz üstelik de bileklerimizden birbirimize kelepçeli olarak tıkıldık. bu durumda yatmak veya ayakta durmak bir yana, ayaklarımızı uzatarak oturmamız bile mümkün değil. üstelik içerisi havasız mı havasız. öyle ki boğulup kalacağız neredeyse.

    nöbetçi polislere kapıyı açmaları için bağırıyoruz; ama umurlarında bile değil. biz de bunun üzerine elimizdeki kelepçeyi kontraplaktan yapılmış kapıya vurmaya başlıyoruz. bir müddet sonra ince kontraplak üzerinde bir delik açılıyor.

    polisler ne yapacaklarını şaşırıyorlar. kendileri yalnızca bizim gardiyanımız, bu yüzden inisiyatif kullanamıyorlar. ve sansaryan'daki ilk gecemizi böyle geçiriyoruz.

    ertesi gün tabutluğumuzu biraz daha inceleme fırsatı buluyoruz. yıllardır boyanmamış kirli duvarlar yılların aynası sanki. kim bilsin kimlerin acılarına, işkencelerine tanık olmuşlar. her yanda tırnakla, kalemle, kanla artık ele ne geçtiyse onunla çiziktirilmiş yazılar var.

    başımızı yukarı kaldırdığımızda tavana kurşunkalemle yazılmış, solmuş, belli belirsiz bir yazı görüyoruz: "şerefinle girdin, şerefinle çık...ihtilalci namusuna halel getirme..."

    bu yazıyı kim bilir hangi devrimci, hangi ihtilalci yazmış buraya. '46 ve '51 tevkifatlarında buraların dolup taştığını okumuştuk. onlardan kalan bir anı olmalıydı bu, tabutluğa atılanları ilk karşılayan. belli ki bugüne kadar hiçbir polis görmemişti bunu.

    tavanla duvarın birleştiği köşeye sıkışmış bu yazıyı, tabutluğun solgun ışığında görebilmek pek de kolay değildi aslında. okunduğunda sağlam bir yumruk gibi insanı silkeleyen bir etkisi vardı bu iki satır yazının. ve o günden sonra sansaryan hanında geçireceğimiz 43 günün bir özetiydi sanki.

    tabutluğumuzun kapısı gürültüyle açıldığında karşımızda tepeden tırnağa silahlı, çelik yelek kuşanmş bir özel kuvvet polis timiyle birlikte siyasi şube müdürü ılgız aykutlu'yu gördük."
    (bkz: ılgız aykutlu)
hesabın var mı? giriş yap