• merdiven şiir dergisinin aralık-ocak sayısında güzellik salonu adlı şahane bir şiiri bulunan şair.
  • retrospektif bir tarzı vardır.
  • aspirin yahut kalaşnikof adlı güzel bir şiirini afili filintalar'da yayınlamış, kısa bir süre sonra yayından kaldırmıştır. neyse ki kayıtlarımıza geçirdik.

    edit: şiir tekrardan sitede yer almıştır.
    http://www.afilifilintalar.com/…-yahut-kalasnikof-3
  • ikinci yeninin izinden gidenlerden. ancak ikinci yeninin biraz ortada kalmışlarının izinden... şiirinde vurgu eksikliği var. mısraını kurarken kullandığı kelimeler tek başına vurgulu iken, bir sürü vurgulu kelimeyi bir araya getirip, dah vurgulu bir mısra kuramıyor. zaten çok da mümkün değil böyle kelimelerle çok iyi dizeler kurmak.
    ama şiirinin retro yanı ilginç, albenili. gördüğüm yeni şiirlerine merakla bakıyorum, ama hep güzellik salonu havasında. ileriye doğru bir hareket yok, geriye de. haliyle yerinde duran, ayakları sabit -yere basmasa bile-, sesi kısık, cılız bir şiir kuruyor. bunun yanında kullandığı kelimelerin neredeyse tamamı, oyuncak gibi. bir sürü legodan kocaman birer küp yapar gibi kuruyor şiirini.
    umarım ileride göreceğimiz şiirlerinin sesi biraz daha gür çıkar, hareketli olur. zarafeti ise takdir edilmeli.
  • ''umrumuzda değil artık
    o kıpır tenhâlıkları
    o bildiğimiz kızlardan olmayan kızların
    bizi bazı yutkunduran o yatık
    gümüş bir ırmaktır kolları
    ah ki ne atları huylandıran
    havadaki elektirik
    ne gözlerindeki sis
    ne beyoğlu ne haseki
    ne de gloria jeans
    tabanı mermer evlerden kalan hüzün
    akşam akşam bizi ağlamsı bırakan bu yenilgi
    halimi hatrımı sormuş dün
    iyi diyelim iyi olsun
    öte yandan her şey kahrolsun,,

    der ''nikriz''de..iyidir iyi..
  • nasıl hala nam salmadığını, şöhret olmadığını, şanının alıp yürümediğini anlamadığım şair. hektorun varlığı aşk sektörünün varlığına armağan olsun, isimli bir şiiri vardır ki efsanedir.
  • farklı üslubunu sevdiğim.

    at üstünde okunsun

    ha gülle ha kille ha camla ezilmiş memen
    dibekte döğülmüş ipekle döşenmiş tenin
    kız küs çiçeği oğlan evcimen mi evcimen
    farkında değiller mevsimde olup bitenin

    seğirttim ötemde periler berimde yeryut
    azığım yarımşar narlardı ağzım hep sarsak
    bana yön bana sır veriver tekin bir boyut
    saçlarım güneye taralı batı pek pasak

    danteller kırlentler şifonlar içinde kıvran
    beni ta o eski o uzak sancıya çağır
    bulaklar gibi gür gibi şuh gibi tez davran
    gözlerin eyvallah nadide boy pos tamtakır

    dudak dudağaydık yarıldık ağızdan yekten
    gürül gürül bölündü bir bütüne görüntü
    yıkımsar şarkılar okuduk inleyerekten
    ol nedenden manidar mahfiyen kenzen küntü

    ötüşten tanıdım güvercin neydi çığırdı
    bir hırsla dalarak yokladım nesi var ve yok
    körkütük belliydi ki ruhu epey sağırdı
    bir tizmiş ki sesi incecik görsen sanki yok

    yaz olsun zevklenip ürpersin böcek kanadı
    sarkarak taşsınlar bağlardan meyvalar tir tir
    solaktı o katip çolaktı harfi tınmadı
    kestiler ortadan sağ kolunu ikide bir

    kafadar bir ilahtı arzun tuttun yarattın
    çaçaron kesildin sandın ki yaşantın yaman
    lakaytsın oysa ki külüstür atın ahbabın
    öper ol omzunu şeytanın çıkmasın foyan

    dağlardan bir dağ sun en engebe en engerek
    ete bür kemğe bürdüğün şehirler curcuna
    de ki çıt kırıldım tazeler nemize gerek
    madem ki sevişmek kahrolmak ucu ucuna

    ya güldür yeraltı ya ceset ya dört dönen tay
    bulaydık o suyu boğulup kurtulacaktık
    iç içe daralan şu basık bu gökler yatay
    kuyuyu örtmesek ne yazar pas tutmuş çıkrık

    kimdüğüm önemsiz pörsüt sen anbean derimi
    zaman ve güzellik gerdekte netti fısılda
    dansa dur dansa kalk sarmaşıp sen sil terimi
    tıslayan yılanlar gib’oldum bu son fasılda

    bir derin dalgınlık değilse ya nedir ölüm
    titirek çenemiz düşmüş mü üpüryan mıyız
    ardımdan kareler giyesin sürmesin dölüm
    dayansın toprağın ırkına hep bir yanımız

    ‘ki doğu ‘ki batı efsus ki narana yaban
    çakırkeyf ruhunda şenşakrak hani o ritim
    kaç kerre dürtüldün uçkurda kurulu kapan
    alemin alayı gideli beri o yetim
  • bir etek ruzgar bekliyor/pelin batu’ya

    ne şuh ne tüh sadece yağmurlu havalardan

    bir zaman çok çekmiş de yüzündeki kuraklık

    bir kumrunun su içmesi o derin kurnalardan

    o boğuk rüzgarlarla saçların gayetle ne şık

    bir internet sayfasına dadanmış kitap kurdu

    orda bir yanlışlık var bir kıtlık söz konusu

    ey zebercetten kürsü lal ü epkem puttan gül

    tut tapın sen kendine günahın boynumuza

    ellerimiz biz onlarla seni bahçelerde avuttuk

    bir pergeldir kavradık seni ta en belinden

    ta başından aşikardı puf desen tepetaklağız

    bizi gözlerinle destekle gözlerin ki güverte

    damalı bir eteklik bir de rüzgar esmiş hoş

    ey her uzvunda dertten yekpare ince bir gam

    akıl dolu bir endam bir endam ki bize hep yan

    bizle hep alay geçen dudakların kanasın

    karartarak yüzünü öyle fütursuzca gel

    bak diyorum kızartarak yüzümü burası çok önemli

    yüzüne şöyle mutantan politik bir işve takın

    bak diyorum sarartarak ama dinlemiyorsun ki

    bizi memelerinle avut zaman yoksa geçer mi

    gina geldi erguvani kablolar arasında

    saçlarından söz etsek aha girdik mi küfre

    dinime aşk bulaşmış iflah olsam şaşarım

    herkes çok iyi burda rabbim havalar da pek pus

    pek şanlı bir tarihle günlerimiz geçiyor

    bir yalnız bazen sancı devrik liderler hep küs

    dünyaya çemkiriyor firsant buldukça şairlerimiz

    hani ben büyük şairim yelelerim bile var

    güvensizleşir sevdiceği yanında eri görünce beni

    ben ne büyük şairim pelin şuna bir şey de

    bir şey de dünyaya da üstüme çok gelmesin

    nerden baksan tahadır elinde çatal sapan

    dünyanızdan hazzetmez melek kıyım gözleri

    bir periye söz verir geç kalmak boyun borcu

    bir gazel okusam da hesaptan düş be tanrım

    ey debdebeyle dik uçmak ey hurilik yatalak

    bizi orta yerinde şehrin öpe dur çimdikler at

    öğrettiğin şarkılar burda ağıta döndü bak

    ağzından içtiğim alkolün etkisiyle sütliman

    oysa bağrım kan içinde markasız giydiklerim

    bu halimle şahı gelse hak vermez çektiğim acılara

    angaryaya yorulur haminto ah vahlarım

    rakımım da yüksek ya dolu rüzgarla başım

    devrim dedin azizim ama bunlar marş çıktı

    rosa lüxemburg’u saymazsak elde var elsa

    hayırlısıynan anasını bir ? ? şunların

    tavanlı gök altında pelinle çardakta öpüşürüz

    sana değip esriyen omuzlarım kalaba

    ruhundaki havaya dünyaları değişmem

    bibedelsin ya ondan bana gönül koyarsın

    bana nazlar yaparsın kimseye yapmadığın

    ben oysa bir meleğin kendinden geçmiş hali

    bir tesadüfüm ki allah ta gönlüme göz koymuş

    bana neden kalmasın seninle sabahlamak

    neden yar olmasın bana denize kıyım bile var

    laf aramızda koyun gütmekten anlarım

    biraz da psychedelic türk sanat musıkisi

    çeneleri gelişmiş ciklet çiğnemekten kızların

    kalın bileklerine bilsen ne umutlar bağladım

    güvercinler yarışır o ter ü taze boynuna ramak

    kala ben gecikirsem her şeyi zamandan bil

    zamandan bil katlimi dünyaya sataşmadan

    fosforlu bir kalemle çiz altımı üstümde pek dur

    bir mülayim yel yalnız kopsa gelse güneyden

    kopartarak gülleri o durgun saksılardan

    güğümlerden sütleri dökse bir melek hurra

    burası ben kaynıyor bir kıtlık söz konusu

    demek ki kendimizi atacak ne bir irtifa

    ne de fiyakalı duracak intiharımız haber bültenlerinde

    uzmanlara kalırsa aman ha ki kalmasın

    gün gibi ortadalığı dünyanın bize göre olmadığı

    ta
  • silahını yağlarken uzaklara bakıp, iç çekerken de yakışıklı taha, behey iki doğunun ve iki batının en hızlı ah çeken haydutu taha!
    adına dünya dedikleri talihsizliğin fezası taha!
    ben bu bercestelerin yüksek mertebeden türevini alırım da yazmamaya gittiğin yerde huzurlu olma ihtimalinin yüzüne yarıda kesiyorum.
    öte yandan biliyorsun...
hesabın var mı? giriş yap