tanrının egemenliği içinizdedir
-
lev tolstoy - tanrı’nın egemenliği içinizdedir
mistik bir din değil yeni bir yaşam anlayışı olarak hıristiyanlık
çeviren: dominik pamir. kaos yayınları, istanbul, eylül 2005.
geçtiğimiz günlerde lev tolstoy’un tanrı’nın egemenliği içinizdedir
adlı
kitabı türkçe’de ilk kez yayınlandı. proudhon, bakunin, kropotkin,
malatesta
gibi anarşizmin klasikleşmiş düşünür ve eylemcileri kadar etkili olan
tolstoy’un 1893 tarihli bu kitabı, anarko-sendikalizm, anarko-komünizm
ya da
bireysel anarşizm kadar yaygın olan bir başka anarşizm koluna,
anti-militarizme ve pasifist eylemciliğe ya da albert einstein’ın
tabiriyle
“militan bir pasifizm”e kaynaklık etmiş en önemli metinlerden
birisidir.
bugün vicdani ret ya da total ret hareketi olarak kendisini ortaya
koyan bu
anlayış anarşizmin en temel yönü olan otoritenin reddinden kaynaklanır.
şiddetin reddini tutarlı mantıksal sonucuna yani devletin reddine kadar
götüren tolstoy kendisini bir anarşist olarak adlandırmaz. çünkü onun
bakış
açısından anarşizm şiddet yoluyla toplumu değiştirmeye çalışan bir
öğretidir. onun amacı kurumsallaşmış hıristiyanlığın karşısına doğru
dini
inancı çıkarmaktır. bu yüzden yeryüzünde egemenlik kurmuş bir tanrı
veya onu
temsil ederek egemenlik kuran bir kiliseyi reddeder. hatta ona göre,
kilise
ilk hıristiyanlığı yozlaştırmış ve tahrip etmiş bir kurumdur. bugünkü
haliyle hıristiyanlık başlangıçtaki amaçlarından saptırılmış, yanlış
anlaşılmış bir inançtır. tolstoy bu görüşünü isa’nın dağdaki vaaz’ına
dayandırır. bugünkü kilisenin resmi bir kurum olarak devletin şiddetine
ortak olduğunu söyler, bu yüzden de kilisenin, peygamberin, ayinin
olmadığı
başkaları üzerinde güç kullanımını reddeden, çalışma yoluyla kişinin
kendini
arındırdığı, sade ve ahlaklı bir yaşam anlayışı önerir.
ancak her türlü baskı ve ezme biçimini reddeden birisinin doğru bir
hıristiyan olabileceğini ortaya koymaya çalışan tolstoy’un düşünceleri
bu
nedenle anarşizme çok yakınlaşır. tolstoy’un kendi çağdaşı olan
anarşistlerle ilişkiye girdiği, onlardan etkilendiği bilinen bir
gerçektir.
1862 yılında yaptığı avrupa yolculuğunda, bir kitabını okuduğu
anarşizmin
kurucusu pierre joseph proudhon’la tanışır ve onunla birçok konuda
anlaşır.
anarşizm tarihçisi george woodcock, proudhon’un savaş ve barış adlı
incelemesini okuduktan sonra yazdığı savaş ve barış adlı en tanınmış
romanında tolstoy’un, proudhon’dan yalnızca kitabının adını almakla
kalmadığını savaşın ve militarizmin toplumsal kökenleri konusunda da
anlaştığını belirtir. tolstoy, kropotkin’in bir devrimcinin anıları ve
tarlalar, fabrikalar atölyeler adlı kitaplarını okumuş ve etkilenmişti,
bu
kitaptaki görüşlerin rusa’da yapılacak bir tarım reformu için önemli
olduğunu belirtmişti.
1850’lerin sonlarına doğru tanık olduğu savaşlar ve devletin şiddetine
duyduğu tepki onu giderek anarşizan bir dille kendini ifade etmeye
doğru
itmişti. daha sonraki yaşamı boyunca tüm zenginliğini ve bir prens
olarak
statüsünü terk ederek düşünceleriyle tutarlı sade, kentin karmaşasından
uzak, doğaya yakın bir hayata yöneldiği son otuz yılında bu
düşüncelerini
yaymak için yaşadı. tanrı’nın egemenliği içinizdedir adlı kitabında
olduğu
gibi başka yapıtlarında da sürekli olarak hükümetlerin, modern devlet
kurumunun, milliyetçiliğin, savaş ve militarizmin, her türlü devlet
baskı
aracının, hapishane ve cezalandırma kurumlarının, eğitim kurumlarının,
insanları otoriter bir ahlakın boyunduruğu altında tutmaya çalışan dini
kurumları reddeden tutarlı bir anarşist anlayış geliştirdi. bu
kitabında
hıristiyan anarşizmine dair düşüncelerini sistemli şekilde ortaya koyan
tolstoy, güce dayalı bir hayatın reddini temellendirir ve güce güçle
karşı
koymama anlayışını formüle eder. tolstoy’un bu anlayışı daha kendisi
hayattayken hem rusya’da hem de rusya dışında örneğin amerika’da
yaygınlık
kazandı. sadece militan pasifistler ya da kendilerine tolstoycular
diyenler
arasında değil aynı zamanda gandhi gibi düşünür eylemciler arasında da
çok
etkili oldu. gandhi kendi otobiyografisinde bu kitap hakkında şunları
yazmıştır: "ciddi bir şüphecilik ve güvensizlik krizi içindeyken
tanrı’nın
egemenliği içinizdedir kitabıyla karşılaşmam ve onun etkisi altında
kalmam
bundan kırk yıl önceydi. o zamanlar şiddete inanan birisiydim. onu
okumam
benim şüpheciliğimi tedavi etti ve beni ahimsa'nın (şiddetsizliğin)
kararlı
bir savunucusu haline getirdi... o, çağımızın ortaya çıkardığı en büyük
şiddetsizlik önderidir". gandhi’nin bu şiddetsiz eylemcilik anlayışının
daha
sonraki dönemde, özellikle çağdaş aktivizmin en önemli etki
kaynaklarından
birisi olduğunu göz önünde bulundurursak, çağdaş şiddetsiz doğrudan
eylemcilik anlayışının köklerinin tolstoy’un bu kitabına kadar geri
gittiğini öne sürebiliriz.
bu kitabı anarşizmin bakunin gibi yıkıcı şiddeti öneren kaynakları
kadar
tolstoy gibi şiddetsizliği savunan temsilcileri, kolektivizmi ve
politik
örgütlenmeyi reddeden bireyci kaynakları kadar komünist temsilcileri,
dini
inanca dayalı temsilcileri kadar bütünüyle rasyonalist ve ateist
temsilcileri olan zengin bir eylem ve düşünce geleneği olduğunu, peter
marshall’ın tabiriyle bir anarşi ırmağı olduğunu görmek açısından da
okuyabiliriz. ama bu kitabı günümüz için önemli kılan başka bir yönü de
çok
keskin bir milliyetçilik karşıtlığına sahip oluşudur. emma goldman
1911’de
yazıdığı “vatanseverlik, özgürlüğe karşı bir tehdit” adlı yazısında
tolstoy
için şunları söylüyor: “zamanımızın en büyük milliyetçilik karşıtı leo
tolstoy, vatanseverliği bütün katillerin eğitimini tatmin edecek bir
prensip
olarak tanımlar; hayatın gereklilikleri olan ayakkabı, kıyafet ve ev
yapımından çok insan öldürmek için daha iyi ekipmanı bulunan bir iş;
averaj
çalışan adamınkinden daha üstün kârları ve zaferleri garantileyen bir
iş.”
bugün anarşizmin çeşitli akımları arasında bir kutuplaşmadan ziyade
birbirlerinden farklı yönleriyle bu geleneklerin birçoğundan eylemci
kolektifler içinde ağsal olarak hareket ettiklerini düşünecek olursak
aralarındaki ortak noktaları keşfetmenin ne kadar önemli olduğu bir kez
daha
öne çıkar: anarşizm başı boş bir kaos veya terörizm şeklindeki, ya da
amaçsızca toplumu yıkmaya yönelen bir nihilistin suretindeki yanlış
temsillerini tamamen çöpe atmalıyız. karşımızdaki akım devleti ve her
türlü
otoriter kurumu reddederken, hiyerarşik olmayan özgür işbirliklerine
dayalı
etik bir siyasetin farklı yordamlarını bağrında taşıyan zengin bir
gelenektir. tolstoy’dan bakunin’e stirner’den, kropotkin’e, ispanyol
anarşistlerinden çağdaş aktivistlere kadar tüm anarşistler, gücün ele
geçirilmesine dayalı bir toplumsal düzeni değiştirmek isterler.
tolstoy’u her lise çağındaki öğrencinin mutlaka okuması gereken büyük
bir
romancı klişesinin dışında bu sözünü ettiğimiz bağlam içinde bir kez
daha
okumakta fayda var.
kürşad kızıltuğ
[bu makale, 25 eylül 2005 tarihli birgün gazetesinin pazar ekinde
yayımlanmıştır.] -
(bkz: kendi kendinin tanrisi olmak)
-
-
(bkz: enel hak)
-
(bkz: gazdir gaz)
-
(bkz: kingdom of heaven)
-
(bkz: tsarstvo bojiye vnutri vas)
-
tolstoy'un, dini öğretilerin hepsinin çıkış noktası olarak "hiçbir istisna olmaksızın her koşulda size nasıl davranılmasını istiyorsanız, insanlara öyle davranın" ilkesini gösterdiği ve dinlerin bu ilkeye asla muhalif olamayacağını can alıcı örneklerle anlattığı kitabı. kitapta aynı zamanda kilise hristiyanlığı kıyasıya eleştirilirken, hz. isa'nın yaşamı ve dağdaki vaazından alıntılar gösterilerek " non-violent resistance" ya da "şiddete şiddet kullanmadan direnme" vaz geçilemez bir ahlaki yasa olarak işleniyor.
-
-
1893’de tamamlanan kitap rusya’da el yazması kopyalar şeklinde dağıtılmıştır.
tolstoy’un bu eserinde ; otorite, devlet, mevcut düzen ve kilise öğretilerine karşı ezber bozan eleştirileri 1901’de rusya ortodoks kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep olmuştur.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap