• bir fındık üreticisi olarak ürettikten sonra ne tür işlemlerden sonra o paraya geldiğini anlamadığım durumdur. sanırım fındığın fiyatının yükseldiği bilgisi medya ile çok duyulmuş olacak ki, domatesi biberi millete kazıklayan komisyoncu kan emiciler bu pazara da el atıp fiyatları on katına çıkartmışlar.

    daha dün bir üretici, 8 liraya alırlarsa kârdayız diyordu muhabbet arasında. çünkü bu sene fındık çok, sezon başında pahalı olsun diye çok fındık sürülmez piyasaya ama millet paraya aç, o yüzden şimdi 11 liraya alınan, iki ay sonra 6 liraya alınmaz. fakat istanbul ya da başka yerlerde fındığın satış fiyatı 30 liraya düşerse namerdim. çünkü kâr oranı aşmış düzeyde, komisyoncu 6 liraya alıp 20 liraya satıp 20 liraya alan da 30 liraya satıp para kazanacak.

    fiskobirlik gibi firmaları kapatıp tmo'ya güvendirip sonra da tmo'da fındık çürütüp yurtdışı pazarında büyük potansiyel kaybeden akıl yoksunu insanlar geliyor aklıma - halen zibilyon tane oy veren salak üretici de cabası. şimdi versinler mahalle arası fındık alımcısına saçma sapan bir fiyattan.

    fiskobirlik gibi firmalar ne işe yarar diyenler için kısa özet; "kooperatif kuracaksın, üreticiyi mağdur etmeyeceksin, yüksekten fiyat verip, satış fiyatını düşük tutacaksın aslında" dediğiniz oluşum-du, "güvenmeyin bunlara, paranızı vermiyorlar, devlet daha çok verecek" diyip bir kaç yaptırımla kapattırdılar.

    o yüzden bu ülkede akıl ve mantığın olmadığına çok rahat kanaat getirebiliyoruz.
  • köyde 70 kuruş olan tam yağlı organik inek sütünün markette seyreltilerek 3,3.5 tlye satılmasından farksızdır.

    edit: gelen mesajlar üzerine editleme ihtiyacı duydum, geçen seneki fiyat buydu şu an 1 tl'ye satıyorlar. küçük üretici için konuşuyorum ben.
  • (bkz: cüneyt zapsu)
  • serbest piyasa ekonomisi diye bık bık ötüyodunuz orospu çocukları denilesidir. alın size serbest piyasa. devlet gerek vatandaşı siktirmeyecek.
  • (bkz: toplanın hele bişi anlatcam)

    şimdi gördüm ki birçok kişi yok kooperatif kurun kendiniz satın falan fistan diyor ama gelin görün ki sevgili ekşisözlük ailesi kazın ayağı öyle değil. bizzat fındık memleketi ordu'nun köylerinde büyümüş, ömrünün azımsanmayacak bir kısmı fındık bahçesinde geçmiş (haliyle fındık toplamış) biri olarak anlatayım size. bir zamanlar fiskobirlik diye bir üretici kooperatifi vardı. (hala var ama geçmişinin gölgesi) o meşhur 2000 kriziyle beraber fiskobirlik de çok büyük sıkıntılar yaşadı. elindeki fındığı satamadı, fındığını getiren üreticiye parasını 1 yılı aşkın süreler veremedi. köyde şehirde farketmez sorduğunuz her 10 üreticinin 7-8'inin fiskobirlikten alacağı vardı. kalanlar da ucuza tüccara vermişti ve aldıkları 2 kuruşa dua ediyorlardı. fatsa meydanında eylemler oldu, ürecitiler topluca sembolik bir miktar fındığı şehir meydanında mezara gömdü. hükümetin tmo tarafından alıp yapacağını duyurması falan da çok kale alınmıyordu üretici tarafından. o sıralar yeni palazlanan ak parti hükümeti de durumu fırsat bildi tabi. dururlar mı amk her yere yerleşmek rant sağlamak lazımdı. şu fiskobirliğe de bir el atalım dediler. yaklaşan yönetim kurulu değişiklik(oynama da olabilir) fırsat bilip kendi adamlarını bir güzel atayacaklardı fiskobirliğe. aaa o da ne! bizim bu akp yalayıcıları yönetime gelemedi. kısa bir süre sonra, türkiye'nin en fındık kırma fabrikalarından ve en büyük fındık depolarından biri olan fiskobirliğin fatsa tesislerinde gecenin bir vakti yangın çık(arıl)dı. link

    olaydan sonra söylenin 3500 ton fındığın yandığı ama bölge halkı genel asıl rakamın çok daha yüksek olduğunu düşünüyor çünkü bu yangınla çok büyük yara alan fiskobirlik iyice kötü duruma düştü. üreticide panik oluşmasını engellemek istendi. çünkü ortalama bir fındık üreticisi -yazıyla "bir"- her sene yaklaşık 1,5-2 ton fındık üretmektedir. bu fındığın 40-50 randıman arasında değiştiğini düşünürsek yani ağırlığın yarısı kabuk yarısı iç fındık, sadece tek bir üreticiden yaklaşık 750-1000 kg arası iç fındık sağlanmakta. ve adamlar çıkmış diyor ki 3500 ton fındık yandı ki o dönemde fiskobirlik fatsa tesislerine her sene onbinlerce üretici fındık vermekteydi. bu durumda 3500'ün nasıl şaka gibi bir rakam olduğunun göstergesi.

    ben o gün yangını kendi gözlerimle gördüm, depoların teker teker çöküşünü izledim, 8dk'lık mesafedeki itfaiyenin yarım saatte olay yerine gelmediğini biliyorum. fındığımızı da cayır cayır yaktılar, fiskobirliğimizi de kendi elleriyle bitirdiler. o gün orada olayı izleyen ve bu yıllardır fındık üretimi yapan üreticilerden bazılarının 40-50 bin ton gibi rakamlardan bahsettiklerini duydum. şuradanbakarsak
    gördüğümüz üzere o sene ihracat 247bin ton, yani 40-50bin ton ülkenin yıllık ihracatının yaklaşık %20-%25'i kadar olduğu da anlaşılabilir.

    ee peki bu yangından sonra ne oldu, hükümetin yaptığı propagandalar ve hatta reklam filmleriyle tmo artık fındık yağmaya başlamıştı. fındığın alım fiyatı 2 liraya kadar düşmüş, verilen dönüm ve mazot paralarıyla üreticinin susturulması sağlanmış. fiskobirlikle baş edemeyen, karşısına tmo'yu çıkaran hükümet, fiskobirliğn yönetimine de müdahale edemeyince kısa yoldan fişini çekmiş oldu.

    gel gelelim bugünki duruma, fındığın 11 lira olması, kooperatif şart diyen ekşisözlük yazarları acaba şu fındıkta bile ne oyunların döndüğünün farkında mı ki? oğlunun düğün parasını, torununun okul eşyalarını alabilmek için her sene ağustos sonunu, eylül'ü bekleyen üretici nasıl muhtaç olmasın aşağılık tüccarlara he?
  • aslında fındığın +10 tl olması da yakın zamana, geçtiğimiz yıla tekabül ediyor.
    geçen yıl ordu-giresun gibi doğu karadeniz illerinde yaşanan don felaketi sebebiyle fındıkların çok büyük bir kısmı yanmış, o senenin mahsülü hiç olduğu gibi, goncalar önümüzdeki 2-3 yıl boyunca da eskisi gibi fındık veremeyecek şekilde hasara uğramıştı.

    yani geçtiğimi yıllara kadar fındık, 6-7 taş patlasa 8 liradan kooperatif den alıcı buluyordu (fiskobirlik). geçtiğimiz sene fındık borsası 22 tl yi gördü (batı karadeniz-akçakoca için konuşuyorum) bu yıl ise tüccarlar 11 tl den açılış yaptılar. şu an fiyatlar 13 tl seviyesinde ancak çok ciddi bir gerçek var ki, "kur-tar-mı-yor".

    eğer 2-3 tane canavar gibi oğlunuz yoksa, ve aramancılık dahil (diplere düşenlerin toplanması) kendi karınız, kızınız, çoluk çombalağınızla yapmıyorsanız, işçiyle, yarıcıyla iş götürmeye çalışıyorsanız, kesinlikle kurtarmıyor. yani neredeyse kar etmiyorsunuz ve yıl boyu çektiğiniz çile de yanınıza kar kalıyor.

    geçtiğimiz yıl, 13 dönüm fındıklıktan, kilosu 13 tl den bozdurduğumuz vakit elde ettiğimiz gelir 18 bin tl idi. bunun yarısı masraflara gitti. yani koca bir yılın çalışıp didinmesinin, hasadının neticesi 9 bin tl kar. aylık 700 lira gibi bir meblağ düşüyor gördüğünüz üzere...
    ki bu dediğim gibi, şimdi güya fındığın iyi para ettiği zamanlar için geçerli.
    o tarladan yıllık 1500 lira aldığımız seneler de oldu...

    fındığın hasadı ağustos ayında olur. hasat sırasında karşılaşacağınız başlıca zorluklar 40 derece güneş, adama bir kere sardı mı gebertene kadar rahat bırakmayan at sinekleri, keneler, tarlanın standart fiziksel ve coğrafi zorlukları.
    iş toplamakla da bitmez..fındık toplandıktan sonra harman yayılır...geniş ve düz bir alana ihtiyaç vardır..öyle bir alan yoksa önce tırpan yapılıp o alan bir şekilde yaratılır... fındıklar güneşin altında bir kaç gün bekleyip kurutulurlar (çönçiden kolay ayırabilmek için). bu sırada o fındıkların başında birilerinin kuşlara, farelere ve hırsız şerefsizlere karşı gece gündüz nöbet beklemesi gerekir.
    harman yerinin yakınında bir küçük kulubeniz varsa vardır..yoksa bir adet çadır kurulur, içinde sera etkisine maruz kalmak pahasına orada günler-geceler geçirilir.

    bakın bunlar sadece toplanma-kurutma aşamaları...bunun öncesindeki bakımdan, yani gübreleme, tırpanlama, filiz alma gibi standart işlemlerden bahsetmiyorum bile..fındık, belki de zeytinden sonra bakımı ve hasadı en zahmetli olan tarım ürünlerinden bir tanesidir..

    ve insanlar artık yılda 5-10 bin lira için bu çileleri çekmek istemiyor...tarlada tüm yıl canı çıkan çiftçi 1 kazanırken, tek işi hazır fındığı belki biraz işleyip, sonra da satışa kanalize etmek olan aracılar 10 kazanıyorlar...bu sadece fındık için geçerli değil, diğer pek çok tarım ürünü için durum böyle...hele zeytin...zeytin için durum çok çok daha korkunç boyutlarda..

    bugün yarıcılar, zeytin tarlalarına kaçta kaçına bakıyor biliyor musunuz arkadaşlar? hı? yarı yarıya mı bakıyor? bilemediniz..3 te 1 ine mi bakıyor...yok yok o da eskide kaldı...4 de 1 ine..evet, tam 4 te 1 ine, yani çeyreğine..anlayacağınız, artık sadece isimleri "yarıcı". bahaneleri ise "kurtarmıyor" eh onlar da haklılar bir yerde..
    bir sezonda 20 bin tl lik zeytin çıktığını var sayarsanız (ki günümüz piyasasıyla yaklaşık olarak 3,5-4 tona tekabül eder) bunun sadece 5 bin tl si tarla sahibinin cebine giriyor..
    kilosu 10 lira olan zeytinyağının (ki o bile pahalıydı bence) bu sene 17 lira civarında seyrettiğini, hatta 20 lirayı bulacağını bizzat marmarabirlik yönetim kurulu üyelerinin ağzından duydum.
    (bkz: 2015 zeytinyağı fiyatlarındaki inanılmaz artış)

    uzun lafın kısası, insanlar artık dünyanın kahrını çekip yılda 10 bin lira kar ederse öpüp başına koymaktan çok sıkıldı..zeytinlikler, fındıklıklar çatır çatır satılıyor..imara açılıyor...yerlerine villalar, katlar dikiliyor..pek yakında dünyanın sayılı üreticilerinden ve ihracatçılarından olduğumuz bu tarım ürünlerini kendi kendimize bile yettirememeye başlayacak, hatta belki de ithal yoluna gideceğiz..
    bu çok büyük bir rezilliktir..tamamen "arazi al, konut dik, tarla al, avm yap" politikasının ve zihniyetinin sonucudur..bizleri bu noktaya getirenler de, yaptıkları icraatlar da bellidir..ben, bu ülkenin çiftçisine, tarımına bunları yapanlara bireysel olarak hakkımı helal etmiyorum..eğer bir ahiret varsa, orada kesinlikle iki elim yakalarında olacak, eğer bir sırat varsa, o ipten köprüde ayaklarına dolanacak, baldırlarına çift dalacağım..eğer bir hesap günü varsa, onlardan, tanrıdan önce ben hesap soracağım..

    yazımı o pek meşhur kızılderili atasözüyle bitirmek istiyorum, adamlar 500 yıl evvelinden bizim yeni türkiyeyi görmüş resmen;

    "son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde,son balık avlandığında; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak"

    neyi yiyeceğimizi de az çok tahmin ediyorsunuzdur..

    2.5 ay sonra gelen edit: zeytinyağı kilosu 30 lira oldu. durun daha haşmetlülerimizin ileri tarım politikalara sayesinde kuru bok yiyeceğimiz günlere de geleceğiz merak etmeyin.
  • fındığın hala markette, kuruyemişçide satılmak için üretildiğini sanan arkadaşlar var. almayın, boykot edin de günlerini görsünler diyorlar. arkadaşlar fındığın en çok tüketildiği yer çikolata endüstrisidir. milka'sından nestle'sine, ferrero'sundan lindth'ine bildiğin hemen hemen bütün büyük fabrikalar türk fındığı kullanır. üretilen fındığın çok çok büyük yüzdesi bunlara gider. fiyatı da büyük oranda bunlar belirliyor zaten. fındık borsası almanya'dadır.

    üç-beş çiftçinin birleşip bu fabrikalara satış yapması mümkün değildir. zira bu fabrikalar çiftçinin ağaçtan topladığı kabuklu ham fındığı değil, işlenip, ayıklanıp, kavrulup vs. kendi standartlarına uygun hale gelmiş fındığı alırlar. kuruyemiş üreticileri bile direkt olarak çiftçiden fındık alamaz. o fındığın kırılıp, kalitesine, çaplarına göre ayrılıp, çürüğünün, eziğinin vs. temizlenmesi gerekir. bunları kendi kuruyemiş tesisinde yababiliyorsa belki ama o bile çok zor. zira misal dediğim fındığın çürük, ezik vs. den temizlenmesi için bile ayrı bir birim kurup, yüzlerce işçiyi istihdam etmesi gerekir (fındığın nasıl seçildiğini bilenler anlamıştır) ki bu da zaten yine maliyete ve dolayısıyla fiyata yansıyacaktır.

    çiftçinin fiyatı arttırmasının tek yolu fındığı pazara indirmemesidir. piyasa da fındık arzı az talep de fazla olunca doğal olarak fiyat artıyor. fakat bunun da bir sınırı var. zira fındığı uzun süre stoklamak da kolay bir iş değildir. uygun koşulları sağlayamazsınız çürür. o zaman da kaldır at çöpe hiçbir işe yaramaz. ortamın nemini, ısısını, havalandırmasını vs. çok iyi ayarlamak lazım. bunun için depolar lazım. herkesin yapacağı iş değil bu. zaten yapabilecek gücü, imkanı olanlar yapıyor bunu. ama diğerleri ne yapsın? bir de zaten adamın bütün geçim kaynağı bu, düğününü, sünnetini, vs. fındık sezonuna göre ayarlıyor, buradan gelecek parayı bekliyor. burada yapabileceği en doğru şey fındığı direkt kırma fabrikasına kendisi satmak, kendisinden alıp hiç bir şey yapmadan bu fabrikalara satan aracıları devre dışı bırakmaktır. onun dışında direkt pazara, markete süremez. nasıl kıracak? nasıl seçecek? vs. tesisi yok ki adamın. en fazla kabuklu fındık satar onu da kimse almaz.
  • tarlada*(harmanda) 11 lira olan fındığın, kabuklu fındık olduğunu bilmeyenleri şaşırtan durum.

    kabuklu fındık iyi rekoltede 1/2 kötü rekoltede yaklaşık 1/3 oranında iç fındık verir. yani 3 kg kabuklu fındıktan 1 kg iç fındık üretilmektedir. bu üretimden sonra fındığın kavrulması sırasında şu an benim de bilmediğim bir miktarda kayıp daha oluşacağı için ağırlık olarak yaklaşık kilogramı 40 liralık bir ürünün 80-90 liraya satılması durumudur. bu da satılan ürünün paketlenmesi-nakliyesi-bayii karı ve kdvsi düşünüldüğünde çok da garip kaçmamaktadır.

    aracılar türkiyede her üründen olduğu gibi, fındıktan da para kazanmaktadır. fakat elma ile armutu kıyaslayarak tespit çıkarmak doğru değildir. zaten bu tespiti mantıklı çıkaracak adam da fındığın tarlada değil bahçede yetiştiğini bilir.
  • yalan ifade.

    kilosu 11 tl'den iç fındığı hangi tarlada bulabileceğimi söyleyin, 12 liraya satın almak üzere kamyonları gönderiyorum.
  • aracı kurumların hep beraber anasını sikelim tamam da, sene 1925 değil, topladığın fındığı 45 katırlık kervanla böyük şeere götürmek zorunda değilsin, o adama 11 liraya satma da direkt son kullanıcıya satan yerlerle anlaş, 50 liraya onlara sat. ekstra yatırıma da gerek yok, 1 adet eleman tutacaksın yıl boyu, hasat sonrası ise gideceği şehre tır ile gönderip, kiralık ticari araç ve 3 adet geçici personel ile satacaksın.

    ha hem bunu yapma, hem aracı senden 50'ye alsın kuruyemişçiye 55'e satsın dersen, aracı da der ki sikerler, yapmam ben bu işi. alemin kerizi aracı mı lan, adam para bağladığı an mal adamın, ister 1'e satar ister 100'e satar. o mal o paraya satılan mal ise, sen de kendin satabilirsin o paraya, kimse zorla şu adama satacaksın demiyor.

    mersin'den her sene yüzlerce konteynır narenciye ihraç ediyorum, hayatımda mersin'i görmedim. 1'e çiftçiden alıyorum 3'e gemiye yükleyip gönderiyorum. önce yurtdışındaki alıcının almaya razı olduğu fiyatı alıyorum, o fiyata göre 2 elemanımla mersin'de çiftçilere vereceğim ücreti söylüyorum. kimsenin boğazına çöküp malını gasp etmiyorum. arkamdan bazı aracılardan fazla para ödediğim için iş bilmeyen keriz dendiğini bile duyuyorum. çiftçi bana satmıyorum o paraya derse yapacak bir şeyim yok, oturup kendim de limon tarlası ile uğraşmam, çiftçi direkt kendisi satar. ama çiftçiye hasadı kaldırıp ankara'ya pavyona gelmek daha kolay geliyor, 1 lira kazanıyor o yüzden. yoksa bir sürü uğraşacak, personeliydi, vergisiydi, çekiydi, senediydi. tek kalemde parayı cebine koyup sonraki ekime kadar zaar gibi gezmeyi tercih ediyorlar.

    ha bu arada çiftçi falan dediğimde de 2 dönüm tarlası olup da oranın parasıyla hasta anasına bakan, oğlunu üniversitede okutmaya çalışan adam gelmesin gözünüzün önüne, onun tarlası küçük dedikleri adamın 100 dönüm arazisi oluyor.
hesabın var mı? giriş yap