• kaç aşkı katlettiğinizi göstermez neyse ki.
  • adli sicil kaydının bulunmadığını kanıtlamak için alınması gereken belgedir,olmayan şeyin belgesidir
  • ilk baskısını can yayınlarından yapmış mustafa çevikdoğan kitabı. içinde daha önce çeşitli yayınlarda yer almış öyküleri de var. iyi güzel de o kadar konu varken beni bu başlığa yazmaya iten ne? çok tanınmamış genç yazarın göze batırmadan yapılmaya çalışılmış reklamı elbette. aynı ortamda olduğum, birbirimizin kitap okuduğundan haberdar olduğumuz ama bugüne kadar karşılıklı konuşma gereği duymadığımız bir arkadaş (diyeyim artık) sırf bu kitap için benimle iletişime geçti ve çok ciddi tavsiyelerde bulundu. o kadar vakur duruşlu bir arkadaş ki hiç tereddüt etmedim ve okumak için büyük bir heves duydum, eş zamanlı olarak kitap sitelerinde çeşitli paylaşımlara konu olmuş övgüleri görmeden geçmek de mümkün değildi. arkadaşın tavsiyesini temel alarak kitabı okudum ve düşünüyorum: ne hissettim? ortaya karışık. her şey var öykülerde; absürt anlatım, eski kelimeler, moda tabirler, hüzün, gereksizlik, argo, kara mizah yapmaya çabalarken eğreti kalan ana fikirler, bir miktar bayağılık, iyi betimlemeler, yerinde tespitler… olmayan tek şey denge. absürt miktarı fazlaca kaçmış ilk iki öyküden sonra “tamam oturdu, ilk öyküleri belki acemilik dönemi öyküleridir” derken tekrar denge bozuluyor.kitabın bütünden olduğu gibi, öykülerde de bir bütünlük yok. okuduktan sonra mustafa çevikdoğan başlığının altına yazılan övgülerden de gördüğüm kadarıyla çok beğenilmiş. günümüzün hastalığı; beğenmek(!) sanat eserleri bu kadar kolay beğeniye sunulduğu,beğenildiği, tüketildiği için artık sanatçılar nitelikli eser üretemiyorlar, alın terinin varlığı hissedilmiyor eserlerinde. ortada bir çok yazar, üstelik barış bıçakçı, hasan ali toptaş, orhan pamuk gibi belli bir yer edinmiş yazarların nitelikli okuyucu hayal kırıklığına uğrattığı kitapları varken çevikdoğan’ı eleştirmeme sebep olan şey tüm olumsuzluklara rağmen parlayan yeteneği. biraz çiğ kalmış ilk kitabı. pişer, günümüz iletişim araçlarının, kolay ulaşılabilirliğin etkisinden kurtulabilirse gelecek vaat eden, güçlü bir gözlemci. bir iki öyküsü günümüz yazarlarına göre çok iyi konumda, yer yer mizahını başarılı bulduğum da oldu. sanırım en büyük handikabı eleştirdiği toplum ve düzenden pek çok parça taşıdığını ve gayri ihtiyari bunu eserine aktardığını fark etmemiş olması. insanın kendisini görmesi çok zor tabii, balık ıslak olduğunu bilemez. umarım yazar bunu çabuk fark eder.
  • amerika'da almak icin fbi'a parmak izlerinizin bulundugu bir karti gondermeniz gereken hede. bunu gonderdikten yaklasik 1.5 ay sonra elinize geciyor. ilgilenen arkadaslara duyurulur.
  • temiz kağıdı almak istediğini beyan eden kişinin kendi dilekçesini kabul etmeyip bastıkları numaralı dilekçeleri almak zorunda bırakan adliyenin, karşılığında adliye spor klübüne bağış adı altında haraç kestiği iş bu dilekçelerle başvuru yapılan adli sicil kaydıbelgesinin halk arasında mütemadiyen kullanılan adı...

    güncelleme: çıkan kanun sonucu dışarıdan getirilen dilekçeler de kabul edilmeye başlanmış fakat adliyenin hazırladığı dilekçeler de halen satılıyor. ayrıca sicil kaydı verilirken 3 lira alınması da kanun marifetiyle meşrulaştırılmış durumdaymış.*
  • nakil vasıtalarının alım-satımında istenen, almak için havasız vergi dairelerinde saatlerce sıra beklediğiniz yeşil kağıt.
    (bkz: borcu yoktur kağıdı)
  • sık sık iş değiştir(til)ince insanın sık sık almak zorunda kaldığı belge; şüphesiz ki birkaç haftada bir almak zorunda kalmak ise sıkıcı dostum.

    buradan tüm insanlığa seslenmek istiyorum bu vesileyle; olm suratımı görünce vallahi kediler sırnaşıyor çocuklar ağlamayı kesiyor. tertemiz bi insanım ya. gözünü seveyim işveren kanıtlattırma bana şunu periyodik olarak bezdim canımdan aa.
  • (bkz: mustafa çevikdoğan) tarafından kaleme alınmış ve beklentimin çok üstünde bulduğum öykü kitabı. temiz bir üslup, hafif bir mizah ve hoş bir dil. okurken kahkaha attıran nadir kitaplar listeme dahil ettim.

    --- spoiler ---

    (bkz: sıkça sorular sorular) hoş bir öyküydü. tüm lise hayatımı gözlerimin önünden geçirdi. özellikle içindeki dini bir şaka beni çok güldürdü. kitabın bazı bölümlerinde oldukça profesyonel dini şakalar var gerçi.

    (bkz: başlangıcın sonu) sanırım kitaptaki en sevdiğim öykü oldu. (bkz: kafka)’nın (bkz: dönüşüm)’ü absürdlüğünde ilerleyen hikaye, tiyatroya uyarlanırsa tadından yenmez bence. bürokrasiye bir kere daha küfürler savurdum.

    (bkz: köşesiz adam) kaburgasız insanları anlatan trajik bir öyküydü.

    (bkz: uzun hikaye, karışık) blutv’de yayımlanan (bkz: 7 yüz) dizisindeki çiğ hikayelere benziyordu; pek sevemedim.

    (bkz: iki portre, bir savaş) elbette ki favorilerimdendi. (bkz: black mirror) bölümü kalitesindeydi. fikir ve hikayenin gelişimi şahane. üzdü.

    (bkz: hiç kimsenin bu dünyada yoktur selameti) öyküsünde gerçekten yarıldım. “paşam, sıçamıyorum” nasıl başarılı bir mizahtır ama ya?

    (bkz: kısmet kıraathanesi'nden gosip kafe'ye) bence yazar bir roman yazmalı ve bu hikayeyi uzun uzun anlatmalı. yeteneğinin ortaya çıktığı bir öykü olmuş; ‘bakın ben roman da yazabilirim ama buna biraz daha vakit var’ dercesine göz kırpmış okura.

    (bkz: dil yarası) vurucu bir öyküydü. çok, çok başarılı.

    (bkz: son dedaist) gerçekten krize girdim. bir yandan gülme krizine girerken diğer yandan gözyaşlarım içime aktı. vermek istediği mesajları asla okurun gözüne sokmadan başarılı bir şekilde veriyor.

    --- spoiler ---

    kısacası ben çok sevdim bu kitabı. ve yazarın yeni kitaplarını dört gözle bekliyorum. sevgili mustafa çevikdoğan oldukça umut vaat ediyor.
  • dün elime geçen kocaman kitap kargomdan hızla çekip okumaya başladığım mustafa çevikdoğan kitabı. akşamına salonda izlenen bir maç, gündüze iki toplantı, gün içine bolca regl ağrısı, bi iki saat uyku, e insanlık hali yemek, çiş, duş molası, uykudan ilk uyanma mahmurluğu, 7-8 saat temiz uyku, birkaç taksi ve iki ayakta 3er durak gidilen metro ulaşımı, maçta tükenen enerjiyle gelen yorgunluk katarak ancak ve hızla yarısına gelebildim.
    ama sevgiyle, neşeyle, gülümseyerek geldim. iyi bir öykü eleştirmeni değilim, zaten eleştirmen de değilim -küçük şakalar yapıyorum- ama ben kitabı sevdim. koştur koştur okumam/okuyabilmem de bundan. bence samimi, güzel tespitli, güzel cümlelerle dolu bi kitap olmuş. iki arkadaşıma hediye ederek yayacağım. sevgiler.
  • (bkz: kafa kagidi)
hesabın var mı? giriş yap