• oyuncu secimlerini yapanin (lucy bevan) elini opmek farz. bu net. oyuncularin izleyiciyi dakikasinda tesiri altina alacagini saniyorum (ecnebilerin grab by the balls dedikleri; ayrica, kahrolsun ataerkil kafa). konu da bu denli guncel olunca, ki izleyici profili ziyâde ihtimâlle ilgi ve alâka duyanlardan olusacagindan, masal gibi akacaktir film. buraya kadari sinematografiye dairdi.

    ikinci ve daha on planda olmasi beklenen yansa siyâsî yan. sâyet, hakki verilerek bir urun ortaya konmaya calisiliyorsa (yazar burda yonetmen bill condon'a sesleniyor) ne âlâ. tam da bu noktada ama, yayinlanan behind the scenes vidyosunda, yonetmenin, "bu bir belgesel degil," deyisi var. killandirmiyor desem yalan. sonralikla, oscar odulu zikredilmis evvelce. siyasadan sapmadan; oscar'lari veren akademinin son derece pro-amerikan, devletci, ve hatta bu ugurda fasizan egilimde olmadigini bilmeyen kaldi mi? yo, yo, cok geriye, hiiic gerilere gitmeyin: argo oscar aldi la; hem de 3 tane! bastaki dedigime geri donecek olursam, hakki verilerek yapilacaksa the fifth estate, oscar'i unutsun. (music editing, video mixing gibi anti kuntin kategorileri saymadigimi soylemeye, bilmem gerek var mi...) akademi uzerini kara, kalinca, gorunmez bir seritle yavaaaasca, hic aceleye getirmeden cizer.

    gorecegiz. su kadronun oduller hayâlleriyle ise sarilmadiklarini dusunmek istiyorum. kendi yerlerini ve degerlerini simdiye kadar bilmislerdir herhâlde. umurlariysa, en icten umarim ki oscar'larini da, golden globe'larini da alsinlar. ozlu bir yapit cikarsinlar da ortaya, varayim ben got olayim, nedir, cok fena râziyim!
  • önümüzdeki iki ay için sabırsızlıkla beklediğim film - the fifth estate ;
    the social network fena bir film değildi , belki de julian assange ismi mark zuckerberg isminden bin kat daha fazla ilgi çekici olduğu için belki de bu giderek artan oyunculuk kabiliyetine neler eklediğini görmeyi beklediğim benedict cumberbatch..
    türkiye vizyon tarihi 25 ekim olarak açıklandı
  • gişede resmen çakılmış ve 2013'ün en kötü box office açılışını yapmış. julian assange'ın ahı tuttu herhalde.
  • türkiye vizyon tarihinin artık belli bile olmadığı filmdir. tiglon, yurt dışı gişesi göçtü diye filme sanki üvey evlat muamelesi yapıyor. zaten yakında dvd'si de çıkar. biz hala türkiye'de vizyona girsin diye bekleyelim.

    benedict cumberbatch uğruna hasretle bekliyorum filmi.
  • forbes tarafından 2013 yılının en büyük gişe fiyaskosu seçilmiş film.

    http://www.darkhorizons.com/…s-big-box-office-bombs
  • malum ortamlara düşmüş film. gişedeki durumu kesinlikle siyasidir diye düşünmekteyim.
  • amerika'nın ne pis bir ülke olduğunu bir kez daha gösteren film. filmin anlattıklarından değil, direk kendisinden bahsediyorum.

    --- spoiler ---

    film ülkelerin, siyasetçilerin, orduların, diktatörlerin vs pisliklerini tüm çıplaklığı ile normal insanlara göstermeyi amaç edinmiş birinin hayatını anlatmaktan usulca sıyrılıp o kişiye bok atma üzerine inceden yoğunlaşıyor.

    wikileaks yüzünden hayatı tehlikeye giren ve amerika için çalışan libya'lı casusun ailesi ile kurtulduğunda nasıl mutlu oluyor amerikalılar. onlar negzel insanlar. pis julian..

    film belgelerin temeli olan amerika'nın ırak'taki sivil katliamlarını kısaca (mecburen) gösterim konuyu julian'ın dengesizliğe kaydırı veriyor. sonunda öğreniyoruz ki julian aslında saçlarını boyuyormuş. vay adi, sahtekar julian. üstelik hepsini egosu yüzünden yapmış. seni kerata seni..

    benedict cumberbatch pek güzel oynamış. oynamış ama bence julian assange'ı değil, amerika'nın önüne koyduğu julian profilini canlandırmış. o kadar.

    --- spoiler ---
  • julian ile daniel'ın wikileaks'i kurmalarını, büyütmelerini ve yollarını ayırmalarını anlatan bir biofilm. 2010 yılında başlıyor, 2013'e kadar devam ediyor. bill condon ve senaristleri bu üç seneyi oldukça kuru, sıkıcı, heyecansız ve klişe bir şekilde anlatıyorlar. aslında suç condon'dan çok senaristlerde. wikileaks'ten sağlam bir gerilim filmi çıkabilirdi. başkasına teslim etsen bu materyalden sağlam bir gerilim filmi çıkarırdı. veya sağlam bir politik film çıkarırdı. ne yazık ki senaristler wikileaks'ten bu tür şeyler çıkarma niyetinde değillermiş. ne gazetecilik üzerine, ne devletlerin sırları ve pislikleri üzerine cümleler kurabiliyor bu film. halbuki 2013'ün all the presindent's men'i olabilirdi bu şans değerlendirilebilseydi. üç yılı lineer bir çizgiyle anlatan senaristler tahmin edileceği gibi amerika'yı pek eleştirmiyorlar. varsa yoksa başka ülkeler... hep başkalarına giydirmişler. halbuki wikileaks kriptolarından amerika da nasibini fazlasıyla almıştı. keza senaristler ve condon bu gerçeklerden bir gerilim de yaratamıyorlar. sıkıcı bir biofilm olmuş kısacası. aslında condon elindeki kurgu numaralarıyla (dinamik bir kurguyla) hikayesini heyecanlı hale getirmeye çalışmış, ama becerebildiğini söylemek zor. filmle ilgili şunu söylemek doğru olur kanımca: eğer ki julian assange'ın neler yaşadığını, wikileaks'i nasıl kurduğunu falan biliyorsanız, olaylara hakimseniz izlemenize gerek yok (gerçi hakim değilseniz de izlemenize gerek yok. bkz 2.paragraf). aslında benedict cumberbatch için bakılabilir. benedict bambaşka birisi oluvermiş hal ve hareketleri, sesiyle, yüzüyle, saçlarıyla. julian assange olmuş mu emin değilim. pek sanmıyorum ama iyi oynadığını söylemek mümkün bence. oscarlık bir performans değil. daniel brühl ise rush'ta daha iyiydi. kadronun geri kalanı ise eh işte.

    gelelim senaristlerin wikileaks ve julian'la ilgili düşüncelerine. benedict, julian'la görüşmek istemiş yukarıda belirtildiği gibi. onu gözlemlemek ve onu perdeye doğru yansıtmak için. ama julian senaryoyu görüp beğenmediğinden benedict'ten filmde rol almamasını rica etmiş. filme bakıyoruz. julian bayağı antipatik, asap bozucu, hatta başka bir gezegenden gelmiş bir yaratık gibi yansıtılmış. filmin ortalarından sonra ise julian tam anlamıyla bir kötüye dönüşüyor: bencil, hırslı, kıskanç, beceriksiz, tehlikeli, ölümcül... vay anasını. gerçekte julian nasıl birisi bilmiyorum. belki de bu özelliklerden bazılarına sahip birisidir. ama filmde bu hırsın, kıskançlığın altı hiçbir şekilde doldurulmuyor. bir hakaret olarak kalıyor tüm bunlar. filmin julian'a karşı takındığı tonun giderek daha da sertleşmesi, hatta en sonundaki röportajda onunla dalga geçmesi filmin yapılış amacını sorgulamamıza ve pek tabi ortaya konan propagandist filmden nefret etmemize neden oluyor en nihayetinde. neyse, sonra bu eleştiriler getirilince yönet(e)me(ye)n condon "bu bir belgesel değil" deyiveriyor. julian'ın ben'den neden filmde rol almamasını rica ettiğini anlıyoruz. bu film olaya sadece duygusal, hümanist daniel'ın gözünden bakıyor ve ortaya çıkan iş haliyle çok ama çok eksik oluyor. julian'ın bakışı da gerekiyordu. julian hiçbir şekilde derinleştirilmiyor. belli ki filmi yaptıranlar julian'dan bayağı nefret etmişler. gelelim wikileaks'e bakışına. burası da sorunlu. condon "bakın wikileaks nelere yol açtı?" mesajını kör gözüm veriyor izleyiciye görüntüler ve diyaloglarla. sırlar sır olarak kalmalıydı, amerika istediği gibi at koşturabilmeli, bu sırlar ifşa edilmemeli demeye getirmiş yönetmen/senaristler.

    the fifth estate intikam almak için yapıldığını düşündürtüyor. doğru mu, değil mi bilemem. gerçek olansa son derece kuru, sıkıcı ve kötü bir biofilm olduğu. 2013'ün en kötülerinden. ki twilight yönetmiş bill condon'dan daha iyisi beklenmemeli.
  • filmde geçen en önemli diyalog, filmi ve olayları kısaca özetliyor. geri kalanı biz zaten biliyoruz ve ölene kadar unutmayacağız. yakın tarihte şahit olduğum en önemli olaylardan birisini ve bu olayları başlatan adamı karalamak için çekilmiş tipik kutsal kütük filmi.

    bahsettigim diyalog mu ???

    -s!-

    amerika birisini bitirmek için onu öldürmek yerine, onun temsil ettiği değerleri ve itibarını bitirir. zaten geri kalanı insanlar halleder.

    -s!-

    yaşadığım dünya midemi bulandırıyor...
  • fikirleriniz ne olursa olsun pek bir değişikliğe sebep olmayacak film. assange size göre hain mi? tamam bu filmden sonra da öyle düşüneceksiniz. aksine size göre bilgi özgürlüğü için kendi özgürlüğünden olmuş, yeni çağın kahramanı mı? filmi izledikten sonra bu düşüncenizde zerre değişme olmayacak! başta dream works yazınca kıllanmıştım zaten ama "saçları boyaymış diyolla" seviyesine kadar düşeceğini tahmin etmemiştim.

    aslında ilk duyulduğunda, daha fragman bile ortalarda yokken deli gibi heyecanlıydım. en sevdiğim aktörlerden biri son zamanlarda en çok hayranlık duyduğum insanlardan birini canlandıracaktı. ama sonrasında olanlar ve en sonunda da izleyince bu film için en iyi tanım ancak hayal kırıklığı olabilir. şimdilerde benedict cumberbatch fanlarına "filmi itunes'dan indirin." şeklinde reklam yapıyor ama ben hiç korsan film izlediğim için bu kadar gurur duymamıştım.
hesabın var mı? giriş yap