• son derece beğendiğim filmdir. olay örgüsü mükemmel olmasa da detaylar, resimler, oyunculuklar ve hikaye gerçekten harikaydı.

    robert downey jr'ı ben robert duwall'dan daha çok beğendim bu filmde. belki de ülkemde olmak isteyip olunamayacağını gördüğüm için kaçtığım mesleğimin en karizmatik haline can verdiği için çok etkiledi beni. yoksa robert duwall oscar'lık iş çıkarmış.

    filme ilgili bir diğer güzellik leighton meester; bir sahne bile sizi filmden koparmaya yetiyor. kısacası oyunculukları ve hikayesi için mutlaka izlenmesi gereken bir film. evde dvd'de soğuk bir günde izlemek için ideal.

    --- spoiler ---

    robert downey jr'ın yıllar sonra çıkagelip babasının ölümünde bile abisinden rol çalması, abisinin, kardeşi hayatını mahvetmiş bile olsa onu suçlamaması tam olarak taşralı naifliği ile kentli snobluğunu çok iyi yansıtmış.

    --- spoiler ---
  • robert downey jr. 'i çok tutuyorum, güzel film bence.

    --- spoiler ---

    karım ve köpeğim kayıp! köpeği bulana ödül!

    --- spoiler ---
  • bu kadar uzun olduğunu burdan okuduğum fakat izlerken farketmediğim çok tatlı bir film. avukat olasım geldi bildiğin.

    --- spoiler ---

    robert downey jr yeğenini götürüyor arada yanlız, görmezden gelmemek lazım. gerçi bi noktaya kadar kızı sanıyorsunuz, sağlam bi ters köşe!

    --- spoiler ---
  • robert downey jr. ve robert duvall'ın karşılıklı olarak döktürdükleri film. özellikle duvall'ın oyunculuk geçmişi açısından izleyenleri şaşırtmayabilir ama diğer robert'ın gösterdiği performans kariyerinin şu ana kadar ki en iyisi.

    genelde mahkeme filmleri, mahkeme salonlarına saplanır kalır. ancak the judge'daki mahkeme sahneleri, en vurucu anlar için seçilmiş olması filmi daha akışkan hale getirmiş. hank palmer'ın mahkeme süreciyle bağımsız geçen kişisel hikayesi de filme şüphesi renk katıp, oluşabilecek depresif atmosferi yok etmiş.

    kısacası, the judge'ın reklamının fazla yapılmaması ve buna bağlı olarak açık bir şekilde tanıtım sıkıntısı yaşaması, birçok insanın 2014'ün en iyi filmlerinden birini atlamalarına neden olacaktır. onun için gişeler yani izlenme oranı ne söylerse söylesin, bu film bir başyapıttır.
  • bir aile dramı filmi. evet klişelerle dolu olabilir. zaten yeterince de eleştirilmiş bu sebeple. ama güzel, sağlam bir film olmadığını söylemek çok büyük haksızlık olur. filmdeki baba ve oğul karakterlerini canlandıran iki robert de oyunculuklarıyla muhteşemdiler. o buruk duyguyu, tatlı-sert sevgiyi hissettirdiler.

    --spoiler--

    filmin ortancalarla başlaması beni ilk etkileyen nokta oldu. ortancaları severim. hikayede yerini çok güzel buldu ortancalar. hank’in bisiklete bindiği sahneleri de çok beğendim. o duyguyu hissettim resmen. çayır çimen, bisikletle kendini koyuvermek, o boşluk hissi, bisiklete binme isteği uyandırdı bende. baba figürü, tüm yönleriyle çok iyi yazılmış ve tabi ki canlandırılmış. babanın her lafı güçlüydü. yaşlı olsa bile.

    bana en çok koyan sanhe ise, babasını banyoda bulup, onu yıkadığı sahneydi. çünkü biz bunu yaşadık ailecek. babam hastanedeydi ve benzer bir durum yaşamıştı. benim canım abim ise aynen filmdeki gibi onu yıkamıştı. bir ailede babanın hastalanması, güçten düşmesi, sizin ya da başkasının bakımına muhtaç olması, onun yaşlandığını, belkide hayatının son demlerine geldiğini ve bir çocuğa dönüştüğünü görmek, çok güçlü olmanızı gerektiren durumlar. insanın babasını bu durumda görmesi, tıpkı bebekken ya da çocukken, babasının ona baktığı gibi, bir gün babasına bakmak durumunda olması, çok dokunuyor. babanızın gururunu kırmadan, onu aciz hissettirmeden, içinizdeki üzüntüyü ve sırtlandığınız yükü göstermeden ona bakmanız büyük çaba istiyor.

    onun için bu avukatın babası için mücadele etmesi ve yüzleştiği duygularıyla başa çıkışı beni çok etkiledi. son sahnede, kayıkta babasıyla sohbetleri ve babasının oracıkta ki ölümü ise beni koparan nokta oldu. artık kendimi bıraktım ve hıçkırıkla ağladım resmen. tamam duygusal bir insanım ama sahne de etkilenmeyecek gibi değildi. dedim ya benzer bir durum içerisindeyiz ailecek.

    son olarak filmde iki farklı sahnede oğlun babasına söylediği, babanın oğluna söylediği ve gerçekten sorguladığım iki cümleyi belirtmek isterim;

    ''cevabı biliyor, yine de soruyor.’’ *

    ''birbirinizi yine mutlu edebileceğinizi düşünüyor musun?’’ *

    --spoiler--

    bu film gibi filmi mutlaka izleyin. oscarlık bir film bence.
  • birkaç ay önce fragmanını görünce vurulduğum, çok istememe rağmen sinemada izleyemediğim, internete düştüğünü görünce hemen izlediğim, içimi sızlatan güzelim filmdir.***
    hiç sıkmayan su gibi akan bir film olmuş, öyle ki filmin 140 dakika sürdüğünü, şimdi burda yazılanlara bakınca farkettim.
    başrol oyuncularının döktürmelerinin yanı sıra tüm yan karakterler de rollerinin hakkını vererek oynamışlar. ama en iyileri robert downey jr ve robert duvall idi.
    --- spoiler ---

    ben bu kopukmuş gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın bu baba oğul hikayesinde çok hüzünlendim, çoğu sahneyi gözlerim dolu dolu izledim, sonunda da ağladım biraz evet. hep ölen adamın annesinin başının altından çıkmış olsun istedim bu olay, olmadı. olmayacağı da çok barizdi ya o da benim saçma isteğim olsun, keşke olsaydı da son kalan birkaç aylarını hep birlikte geçirselerdi..
    hank'in her ne kadar doğduğu yerden kaçmak istese de yaşadığı yere ortancalar dikmesi, ilk gece birlikte bara gittiği kardeşlerini, avukatlığını yaptığı davalarda kullandığı savunma yöntemleriyle koruması, glen'e karşı bir vicdan azabı duyması, bardaki anma toplantısında birbirlerine bakmaları, bişey demeden diyemeden sadece sarılmaları çok güzeldi.
    bununla birlikte lauren ile dedesinin ilk tanıştığı sahne de çok başarılıydı. sonrasında iyi anlaşmaları, arka planda dedenin torununa kitap okuması hep iyi düşünülmüş ayrıntılardı bence. keşke birlikte daha uzun zaman geçirebilselerdi.
    --- spoiler ---

    bence 2014'ün en güzel filmlerinden biri olmuştur ve alacağı ödülleri sonuna kadar haketmiştir.***
  • "oğul olmak mı zor, baba mı, dede mi" diye düşündüren film. aralarındaki fark nedir: zaman. zamanı, film boyunca, türlü türlü görselliğe döken yönetmenin en büyük başarılarından biri de, annesinin ölümü üzerine memlekete dönen başarılı avukat oğul ile eski sevgilisinin - fonda çağlayarak akmakta olan nehir - bir lokantada konuşmaları sahnesi; elimde olmayarak, su ve zaman üzerine en popüler romanlardan hermann hesse'nin siddharta'sını tavsiye ederim.

    film boyunca bitmeyen zaman metaforlarının (amatör film çeken kardeş, iç sahnelerde bol bol ışık ve duvar saatlerinin birlikteliği, eski sevgilinin kızı, hakimin evindeki hatıraların saklandığı kiler odası vs) geçit resmi aslında bağıra bağıra "hukuk zamandan bağımsızdır" diyordu; bu, aynı zamanda, hukuku, kendimize de aynen uygularsak, söylediklerimizin bir kıymeti var demekti. nitekim, yargıç, son ifadesiyle, adını zamana da yazdırmayı başarıyor.

    mevsimin önemli filmlerinden.

    edit: gayet tabii ki: (bkz: ne içindeyim zamanın)
  • --- spoiler ---

    - beni neden izci kulübünden çıkartmıştın ?
    + mccraw'ın posta kutusunu m80 ile patlatmana karşılık olarak
    - ben daha 13 yaşındaydım. *onu* hatırla. *onu*
    + iyiyle kötüyü ayırt edecek kadar büyüktün.
    - benim lisedeki mezuniyetime gelmedin. neden ?
    + "neden ?" hapis cezaları, okulu asmalar, hiç ödüllendirilecek şeyler değil ! yaptığın hiçbir şey değil !
    - ben hukuk fakültesinden mezun oldum.
    + ya ne olacaktı ? bırakacak mıydın ?
    - defol !
    + sana bir şey söyleyim mi ? senin başına bir çatı, cebine para, sırtına elbise *ağzına* yemek koydum ! senin eğitim masraflarını kim karşıladı ? hiç gelipte senin sırtını sıvazlamadım ama ya annen ? o ev hanımıydı ! niye bir kez bile gururunu bir kenara bırakıp onu görmek için gelmedin eve ? söylesene !
    - biliyor musun, sen insanları şartlı tahliye zamanları geldiğine karşına çağırıyorsun. hepsini *tanıyorsun*, hayatlarını kurtarıyorsun ve onları hayata bağlıyorsun. herkes bunun için seni alkışlıyor, sende herkese alkışlatıyorsun. onlara ne kadar *gurur* duyduğunu söylüyorsun. yabancılarla gurur duyuyorsun.
    + istediğin bu mu henry, iyi bir söz mü ? aferin mi ? öyleyse senin laflarınla, senin eve gelmen gerekirdi ! hepimiz seni *sessizce* bekledik ama sen hiç gelmedin. ve sen gelmedin diye annenin suçladığı tek kişi bendim. ben. sana karşı çok mu serttim ? evet. yoksa ne olurdun henry ? serserinin teki mi ? aylak gezen birisi mi ?
    - beni gözaltına aldın. beni ıslah evine gönderdin.
    + hayır hayır hayır. sen oraya kendin gittin.
    - öyle mi ?
    + evet.
    - savcı toplum hizmetini önermişti. ıslah evini sen istedin.
    + hayır, toplum hizmetinin sana yardımı olmazdı.
    - benim *yardıma* ihtiyacım yoktu. *sana* ihtiyacım vardı.
    + sarhoştun ve içinde kardeşin olan arabayla takla attın. onun önünde büyük bir spor kariyeri vardı. sen onu sakat bıraktın, geleceğini çaldın ve bunun için beni mi suçluyorsun ?
    - benden ne istiyorsun ? o olay olduğunda ben daha 17 yaşındaydım. *17* yaşında.
    + "ben 13 yaşındaydım, ben 17 yaşındaydım." sen yanlış bir yolda gidiyordun ! ben doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım.
    - biliyor musun, ben sadece hukuk fakültesinden mezun olmadım, sınıf birincisi olarak bitirdim. sınıfımda *birinciydim*. ben *gerçekten* iyiydim baba.
    + rica ederim.

    --- spoiler ---
  • robert downey jr.'ın döktürdüğü, arada bir güldüren ama genellikle hüzünlendiren drama. hikaye güzel, klişeler çok az.

    --- spoiler ---

    joseph için mahkemede yas ilan etmişler ya, işte orası baya duygulandırdı.

    --- spoiler ---
  • baba ve ortanca ogul arasinda sekillenen film. film, az kisi etrafinda donmesine ragmen akiciligini ve surekliligini kaybetmiyor. filmi kendi icinde tutarli ve gercekci buldum. son olarak, biraz huzunlu bir hikayesi olmasina tatil gununde izlenebilecek guzel filmlerden biri.
hesabın var mı? giriş yap