• son 40 sayfasında gözlerimin dolmaya başlaması son 10da ise hıçkırarak ağladığım ve uzun zamandan sonra beni derin derin düşündüren, hayal gücümü, anılarımı, çocukluğumu, yaşadığım dünyayı, herşeyi sorgulatan kitap.
    annemin iki kere ısrarla telefonda önermesiydi zaten kitabı almak istemem. en son ne zaman annem kitap okumamı önermişti? hiç... hiç duymamıştım annemden bu yaşıma kadar, şu kitabı okudum, çok etkilendim, sen de oku dememişti ki hiç. demek ki büyümüştüm ve annem bana yetişkinmişim gibi davranıyordu, ilk kez. ya da telefonda en fazla ne konuşurduk ki, nasıldım, ne giymiştim, ne yemiştim, derslerim nasıldı. klasik şeyler, nerden aklına esip de o 2 dakikalık konuşma içinde önermişti bu kitabı, önemli olmalıydı demek ki.
    ben büyükbabam yüzünden diye düşünmüştüm hemen. kaybedeli çok olmamıştı ve annemi olsa olsa, hayran olduğu, babaların babası dediği adamı anımsatan birşey etkileyebilirdi. evet yanılmamıştım kitabın başlarında, büyükbabamın hastalığıyla aynıydı emir'in babasının hastalığı. aynı evreleri biz de yaşamış, günden güne eridiğini izlemiştik biz de dev bir adamın.
    oysa asıl kitabın dramı, insana koyan kısmı bu değil ki, asıl bir çocuğun çocukluğunu yitirişi, dünyanın kirliliği ve en nefret ettiğim, dünyanın, tarihin akışını değiştiren, insanları istemedikleri kararlara sürükleyen 'insanlar ne der' kafa yapısı işlenmiş. kitap hayat dersi vermiş biz doğuştan şanslılara.
    off, saatlerce konuşabilirim ama kitabı okuyan biri olsun, spoiler verip tadını kaçırmayayım. hayatımda bu kadar ağladığım bir kitap hatırlamıyorum ve ben bu kadar çok şeyi görmemi sağlayan, kendimi, dünyayı tanımamı sağlayan bir kitabı ne daha önce okudum, ne de okuyabilirim ilerde...
  • filminden bahsediyorum.
    sorgulamayı ve "doğruyu bulmayı" sevmeyen bir film bu. olduğu gibi gösteriyor bize ve bu haliyle sarsıyor. hatayı yapan, cesaretsizliği gösteren karşımızda durduğu halde, cezalansın istemiyoruz. çünkü o gerçek. çünkü, yaşanılan ne varsa gerçek. gerçek olan yanlışlara, samimiyetle işlenen yanlışlara hoşgörülü yaklaştığımızı görüyoruz bu filmle.
    bir de, asla afganlıların olamayan afganistan ı görüyoruz tabi. bütün sistemlerin ardında her zaman biraz utanç ve biraz menfaat verdır, bunu hatırlatıyor bize film.

    --- spoiler ---
    sessizliğine ve itaatine sinir olduğu arkadaşına yerde duran narları atıyor amir. "bana da atsana hasan" diye bağırıyor bir yandan. karşısında sessiz duran arkadaşını görmek sinirini bozuyor. "korkaksın işte" diyor ona. "sen de at, karşılık ver bana"
    hasan, karşılık vermek istemiyor. yerden aldığı bir başka narı, kendi kafasına atıp, gidiyor. işte bu sahne dokundu bana.
    --- spoiler ---

    pasiflik bazen cesaretsizlik, bazen de sevginin göstergesi. ve bir yanlış, dört doğruyu götürüyor kimi zaman.
  • filmi de kitabı kadar müthiş. müzikler tanıdık, oyuncuların kullandığı kelimelerin çoğu bizim de günde onlarca kez kullandığımız kelimeler olduğu için daha da bi sevdim bu kültürü, insanlarını. ve tabi ki emir'in sohrab' a son sahnede dediği cümle içimi tekrar yaktı ve ağlattı yine.

    " senin için bin tane olsa yakalarım"
  • kitabını okumadım ama son zamanlarda izlediğim en iyi film diyebilirim. beni benden aldı götürdü, afgan akrabalarımızdan rus işgaline, oradan amerikaya sonra taliban rejimindeki afganistana. dostluğu, bağlılığı, kalenderliği hatırlattı. favori karakterim emircan'ın babası jeremy irons oldu.
    yazılacak çok şey var ancak siz gidin izleyin en iyisi.

    edit: jeremy irons değil homayoun ershadi olacakmış. ama çok benziyordu yav. teşekkürler yolcuvincent.
  • beni kendime getiren film... afganistan'daki insanların nasıl mutlu ve bizim gibi insanlarken bir 10 yıl içinde hayatlarının değiştiğini gördüm... sonra bugün kadıköy'den 222 numaralı sahilyoluna"dan giden ve genellikle emekli insanların bindiği bir otobuste çarşaflı bir kadınla aydın teyzemizin kavgasına, yanımdaki emekli subay amcanın kaygılı sözlerine sahit oldum.... sonra filmdeki kötü cocukların filmin basrol oyuncusuna soyledikleri aklıma geldi... bence dun gece o filmi izlemem ve bugun aylar sonra ilk kez bindigim otobuste yasadıklarım tesaduf değildi... cok kendi derdime dusmusum etrafımdaki degisimi kacırmısım... ulkemin yıllardır aynı otobuste giden insanlarının birbirlerine tahammulu kalmamış... buyuk kavga başlamış ve ok yaydan çıkmış... umarım sonumuz bu filmdeki gibi olmaz... (kendime not: filmdeki hassan karakteri gibi dostlarım oldugu icin ve ben de birileri icin hassan olabildigim icin ne mutlu bana)
  • bir ülkenin başından geçenleri, bir çocuğun aklından geçenlerle anlatan muhteşem bir eser. çok etkileyici!
    kitabını okumadığımdan bilmiyorum ama filmi amerikanın dokunuşlarıyla farklı mesajlar taşıyor olabilir. ama belli ki ben o mesajları yanlış yorumlayıp "savaş hangi ideolojiye hizmet ederse etsin savaştır ve işgal her zaman acımasızdır" olarak benimsemişim.
  • ruslar, afgan halki kötu kaka ama amerikalilar cok iyi amerika cennet mesajinin verildigi filmdir..ama filmdeki iki cocugun oyun gucu harika. birde havada yaristirilan ucurtmalarin bir tarz oldugu, yildiz savaslari gibi savastirildigi cok guzel islenmis..

    taliban ve ruslarin ne isler karistirdigi anlatilirken keske birde amerikalilarin gunumuzde afganistanda yaptiklari katliamlari anlatan yeni bir film yapilsa dedirten filmdir..
  • afganistan'in icinde bulundugu durumu agha sahib'in su cumleleriyle cok guzel ozetlemis kitap/film:

    ''mollalar ruhlarimizi ele gecirmek istiyor, komunistler ise ruhlarimizin olmadigini iddia ediyor..''
hesabın var mı? giriş yap