• okunması gereken kitapların başında gelir. tanrı sevgisi nedir? göt korkusundan iyilik yapmak niçin kötüdür? insanlık için insanlık nedir? hepsinin cevabını veren kitap. sanıyorum ki sadece alfred rosenberg ve akp'ci tayfa bu kitabı hayatta anlamazlar.
  • uzun yıllardır irvin yalom okumuyordum. okumaya başladığımda tanıdık bir ses duydum sanki. kelimelerin sıralanışını tanıyor olmam hayrete düşürdü beni. farketmemişim. meğerse diğer kitaplarda kelimeler yanlış diziliyormuş. hah şimdi oturmuş. biri anladığım dilden konuşuyordu ben okurken. sanki diğer kitapları okurken yanlış viteste gidiyormuşum da bir uğultu varmış. hah şimdi düzelmiş.

    irvin yalomun insanları konuştururkenki zekasına yine hayran kaldım. hatta öyle yerler oldu ki, yeni bölüme geçmeden önce okumakta olduğum bölümün son cümlesini okuyup, derin bir nefes alıp sindirmeye çalıştığım yerler. nefes alıp içime çektiğim cümleler.

    bu adam her kitabıyla beni sarsıyor ve bu da yine sarsıcı kitaplarından biri. alın okuyun.
  • irvin d. yalom tarafından yazılmış, kabalcı yayınlarından bu isimle çıkmış, kitap.

    tam adı spinoza problemi/ nazi subayının paradoksu aslında. alfred rosenberg ve spinoza arasında mekik dokuyan bölümlerle, hem spinoza ve felsefesini hem de faşizm ve nazizmi irdeleyen ve aynı zamanda psikoterapi hakkında su üstünden bilgiler içeren, keyifli kitap.
  • 2012'de başladığım bu kitabı az daha 2014'te bitirecektim. bir the schopenhauer cure (bugünü yaşama arzusu) değil. vaktiniz bol değilse bütün kitaplarını atlamadan okumuş birisi olaraksöylüyorum ırvın yalom'un bu kitabını es geçebilirsiniz gönül rahatlığıyla.
  • irvin yalom'un okuduğum 3. kitabı. tarzı aynı gelmeye başladı bana. ölüm korkusu, din, mutluluğu yakalamak bunları sorguluyor; bunun yanında da psikanalizin karşılaştığı zorlukları aktarıyor. sorgularken kullandığı karakterlerde aynı; schopenhauer, nietzsche, spinoza, epikür ve benzeri düşünürde olan filozoflar. romanlarına koyduğu psikanalistler ,ki genelde bu kendini yansıtıyor, bu filozofların etkisinde konuşuyor. olaylar farklı ama tema aynı. yani kitap beni şaşırtmadı ama kurgulayışı, sıkmadan anlatışı beni yine kendisine hayran bıraktı.
  • alfred rosenberg milyonlarca yahudi'nin ölümüne altyapı hazırlayan nazi ideolojisinin oluşumunda çalıştı. irvin yalom ise romanında onu psikanliz sandalyesine oturup iyice açmaya çalışmayı tercih ediyor. sırf bu acayip zıtlık için bile şöyle bir bakmaya değer. karakter gelişimi ve inandırıcılık konusunda çok ileri seviyeye ulaştığını iddia edemeyeceğim, ama kitabın bazı mesajları var, spinozaseverler hoşlaşacak falan filan.

    her ne kadar irvin yalom daha önce yazdıkları ve psikanaliz literatürüne olan ciddi katkıları ile saygıyı hak etse de kitapta şöyle son derece ciddi olduğunu düşündüğüm bir sorun var. spinoza'yı çekiştirmeye herkes bayılıyor.
    kabalcı yayınları, spinoza problemi sayfa 146, bento (spinoza) şöyle diyor:

    "bizim bugünkü halimizle ölümden sonra süre gideceğimizi düşünmek mantığa aykırı. beden ve zihin aynı kişinin iki yönüdür. zihin beden öldükten sonra varlığını sürdüremez."

    oysa ki ethica, bölüm 5, önerme xxııı:

    "insan ruhu bedenle birlikte büsbütün yok edilemez, fakat onda ezeli olan bir şey kalır."

    spinoza'nın ethica'sının içine sanki sonradan serpiştirilmiş gibi duran bu cümle elbette irvin yalom'un sinirlerini bozmuştur. eminim epistemoloji tasnifi yaparken en değerli bilginin kategorisinin "sezgisel yolla bilinen 3. türden -hayal gücünün ve hatta mantıkla bilinen bilginin üstünde bir tür bilgi-" oluşu da bozmuştur, nasıl bir şey mantık yürütmeyle bulunan düşüncenin üstündedir? geometrik yöntemle yazılmış bir kitapta hele! özgür irade kısmında da eminim ki bir takım şeyler oturmuyordur irvin yalom'un kafasında.

    benim de oturmuyor. çok geriye gidiyorum. belli ki çok kökten bir farklılık var bu anlayışlarda, muhtemelen tanımlarda. taa platon'a. abarttın diyeceksiniz. ona göre mens/ruh/mind/nos, psukhe'nin sadece 3 yetisinden biri. o 3 yetili psukhe'dir ki freud'a ego, id ve süperego'lu psikanaliz'in tanımlarını vermiştir. ve o psukhe, tıpkı phaidon'un sonunda ispatlandığı gibi bedeni terk ettiğinde asla yok olmayacaktır. belki yetileri olan dallarını kaybedecektir ağaç, ama, onun içindeki tanrısal töz (ousia/substantia) asla yok edilemez. ağacın gövdesi yaşamaya devam eder. ve psikanaliz diye bir alan vardır, çünkü mens/ruh/mind/nos'un analizi olmaz, onlar psukhe'nin sadece birer yetisidir. işte burada spinoza'nın hatası ruh'u mens'e indirgemek olmuştur. sonra çık içinden çıkabilirsen ölümsüzlüğün.

    düşüncesini kendi öznelliğinin bütünü sanan descartes yanılgısı, spinoza'yı yağmurdan kaçarken doluya mı tuttu acaba? yoksa kendisini afaroz eden, cemaatten kovan, hatta neredeyse öldüren hahamlar ve yobazların ona yaptıklarına karşı istemsiz ve yanlış bir tepkisi midir bu yoksayış? her halde ikisinden de bir parça var. nihayetinde bu etkiler dolayısıyla belki de mükemmele yakın olabilecek bir kitapta böyle açıklar kalmıştır. sırf ethica'yı bok ettikleri için descartes'tan da din adamlarından da haz etmiyorum.
  • ahmet ergenç adlı, edebiyat çevirisi asla yapmaması gerekn şahıs tarafından türkçeye çevirilen, kendisinin hatalarını tespit veya düzeltme mevhumundan yoksun kabalcı yayınevi tarafından yayınlanan irvin yalom kitabı...yazık olmuş çok
  • acaba herhangi bir
    yerde ‘yuvanda’ hissedebilir misin çünkü
    yuva bir yer değil, bir ruh halidir. gerçekten
    yuvada olmak insanın kendisini kendi
    derisinin içinde yuvasında hissetmesidir.
  • -başlangıç noktası şu: öteki dünya diye bir şey yoktur ve ölümden sonra tanrılardan korkmamız için de bir sebep yoktur. sonra ölüm ve yaşamın asla bir arada var olamayacağını söylüyor. başka bir deyişle hayat varken ölüm yoktur, ölüm varken de hayat yoktur.

    -epikür’ün daha da güçlü olabilecek bir argümanı daha var: ‘simetri argümanı’. ölümden sonraki var olmama durumunun doğumdan önceki var olmama durumuna eşdeğer olduğunu ortaya koyuyor bu argüman. ölümden korkmamıza rağmen, bu daha önceki, eşdeğer durumu düşündüğümüzde hiç dehşete kapılmayız. dolayısıyla, ölümden korkmamız için de hiçbir sebep yoktur.

    -spinoza şöyle devam ediyor; eğer özsaygınız çoğunluğun sevgisine dayanıyorsa, o zaman hep kaygılı olursunuz çünkü bu tip sevgi değişkendir. buna ‘boş özsaygı’ diyor.
  • -“kutsal kitaptaki ‘tanrı’nın kelamı’ olarak anılan bütün sözlerin sadece çeşitli peygamberlerin hayal gücünden kaynaklandığı çok açık.”

    -mantığı dışarıda bırakan münakaşalar için müsait değilim.

    -alfred bence sen kendi derinin içinde yuvanda hissetmiyorsun. belki hiç hissetmedin. belki de yuva denilen şeyi bütün hayatın boyunca yanlış yerlerde aradın.

    -insanın kendi adına düşünmek hakkına müdahale eden bütün geleneklerin sona ermesini istiyorum.
hesabın var mı? giriş yap