• "almanya'da hiç devrim olmamıştır, çünkü kanunen yasaktı" diyerek almanların kuralcı olmalarını ve kanunlara olan bağlılığını harika bir şekilde ifade eden yazar.
  • yalnız 20. yüzyılın değil gelmiş geçmiş tüm yazarların en büyüklerinden olan alman yazar

    zengin bir aileden gelmedir .bunun üstüne bir de unlu bir prof'un kızıyla evlenince iyice rahatlamıştır maddi ve manevi olarak.
    daha 26 yasindayken yayımladığı buddenbrook ailesi adlı dev romanıyla ne kadar usta bir yazar olduğunu kabul ettirmiştir herkese. eser türkçeye de defalarca çevrilmiştir. ardından "küçük ama çoook etkili" hikayeler, romanlar gelmiştir: tonio kröger, venedikte ölüm, alacakaranlıkta vb.
    ama asıl başyapıtını 1924 yılında yayımlar: sihirli dağ. bir sanatoryumda geçen bu eser insanlık, 20. yy, savaşlar, hastalık, ruh, ölüm gibi işlediği temaları, tekniği ile tam anlamıyla modern bir avrupa destanıdır. tabi bu kadar başarılı romanlar silsilesi olunca nobel komitesi de ödülünü 1929 yılında yani mann henuz 54 yaşındayken verir.

    ne tesadüftür ki orhan pamuk da 54 yaşında alır nobeli. her ikisinin de ilk romanı çağ romanıdır. cevdet bey ve oğulları ile buddenbrook ailesi aile çerçevesi içerisinde kendi toplumlarının yaklasik yuzyıllık burjuva hayatını ve geleneğini eleştirir. her ikisi de yazarların ilk romanıdır.
    mann bu yıllarda nedense faşizme ilgi duymuş milliyetçi kesilmiştir. hatta yine unlu bir yazar olan kardesi henrich mann ile ters dusmus ve kavgaya varacak denli sert mektuplasmalar olmustur.

    1933 yılında yine bir destansı roman olan mitolojik öğelerle bezenmiş bir roman dörtlemesinin ilk cildi çıkar karşımıza: yusuf ile kardeşleri. diğer kötümser romanlarının aksine mann burada, iyimser bir tablo çizer ve bu kez romanda olumlu bir tip sözkonusudur. adından da anlaşılacağı üzere kahraman hz yusuf'tur ve mann, yusuf tiplemesi altında kendi politik değişimini yansıtmaya çalışır.

    doktor faustus, lotte weimar'da gibi daha baska onemli romanlar daha yazan mann, hic kuskusuz dunya edeyatinda zirvede yer alan birkac yazardan biridir.
  • ortaokuldan terktir. cagdas insanin hayat mucadelesini yorumlamasina arti olarak natur ve geist ana basliklari altinda insanin fiziksel, pratik, isgudusel yorumuyla akil, ruh, entellektuel yorumu arasindaki amansiz yarisi dillendirmistir. ornegin bu geist denen kavram ya da entellekt kaygi insanda zayifliga, cokuse, hastaliga ve hatta olume yol acarken, bu naturalist, siki tasagina denk, munevverlikten uzak yasam insana saglik, afiyet, canlilik, yasama sevinci getirir tezini savunmustur. misal bunu bilen aydin kimse o agustos bocegi zihniyetine gipta ile bakarken, bir yandan da entellektuel artist kimliginden dolayi kendini ustun gorur. romanlarindaki tonio kröger gibi protagonistler de ayni kaygidan muzdariptirler. schiller de goethe'yi kiskanmistir. ben de damdaki kemanciyi kiskanir, otelin animatorune gipta ile bakar sonra da bunlara bok atar dururum.
  • büyülü dağ kitabında '' zamanda 'gerçekten' diye bir şey hiç mi hiç yoktur'' diye kelamda bulunan büyük yazar. hemen anlamam için biraz şekerli bir şey yemem gerekliydi.
  • beethoven'ın 32 numaralı mi minör op. 111 piyano sonatının son notasından büyülendiğini belirtmiştir.
  • uzun ve kısa öykülerinin neredeyse tamamını okuduğum ve kendisini yeteri kadar kasvetli, iç karartıcı ve açıkçası sıkıcı bulduğum için romanlarına başlamaya cesaret edemediğim yazar. buna birazda yazarın oğlancılığa olan meyilinin (bkz: pedofili) bende oluşturduğu tiksinti sebep olmaktadır. ilgili eser için (bkz: der tod in venedig)
  • "iki dünya arasındayım. her ikisinde de rahat edemiyorum. bu yüzden işim zor. siz sanatçılar benim bir burjuva olduğumu söylüyorsunuz, burjuvalarsa beni tutuklamaya kalkıştı... hangisi beni daha çok incitti bilemiyorum. burjuvalar aptal; ama güzelliğin hayranları olan sizler, benim ağırkanlı olduğumu, özlemlerim olmadığını söyleyenler, hiçbir özlemin sıradanlığın bazlarından daha tatlı ve dokunaklı olmadığını savunan bir sanatçılık anlayışı da olduğunu unutmamalısınız; hem kökeni ve kaderi itibarıyla öylesine derin ki bu sanatçılık anlayışı..."
  • "yazar, yazı yazmayı başka insanlara göre daha zor yapan insandır" demiş yazardır.
  • cipolla denen o ilginç ve uğursuz adamla tanıştıştığım mario ve sihirbaz kitabının yazarı. huyumdur, bir kitabı öyle hızlıca okumam. sindire sindire bitecek, okuduğum esnada yazarla şöyle bir oturup iki kadeh demlenecem ( kafka'nın dava'yı okurken bir çay içecek vaktimiz olamadı. adam yerinde durmuyordu iki dakika). bu amca ile içerken de görsen, böyle sade dilli, güler yüzlü, alman gözlü amcam nasıl alttan alttan oturduğumuz masanın şeklini şemalini değiştirmiş bilemezdim. hani aleni bile yapsa yine de söylediklerine dalar giderdim. hele ki gardırop hikayesinde. tüm kitaplarını bitirmek nasip olur inşallah maşallah. velhasıl sabahattin ali çok severdi, siz de seviniz.
  • kitaplarında burjuvazinin yozlaşmasını temel konu edinmiş alman yazar. kendi kitapları ile goethe'nin yapıtları arasında bağ kurmuş yazar.
hesabın var mı? giriş yap