• mustafa inan tarafından yazılan makalenin metni ;

    '' mesleğimizin esaslı umdelerinden biri olan tolerans üzerinde bütün cepheleri ile geniş bir araştırmaya girmek istemiyorum. toleransın, sosyal hayatta insanların birbirleri ile olan münasebetlerinde ne kadar önemli yer tuttuğunu hemen herkes teslim eder. yalnız biz bu çalışmada manevi alem için önemli olan bu dünya görüşünün, canlı olmayan alem için de benzer şekilde düşünebileceğini göstermek ve bu suretle de toleransın evrensel bir anlayış tarzı olduğu sonucuna varmak istiyoruz.

    ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısına kadar pozitif ilimdeki gelişmede hakim olan esas fikir ''belirlilik prensibi'' idi. buna göre tabiatta müşahede edilen çeşitli olaylar, belirli ve kesin bir kanuna bağlı cereyan ettiği kabul edilirdi. ayrıca tabiat ilimlerinde kullanılan bir çok mefhumlarda, matematikte tarif edilen sürekliliği bulunduğu göz önüne alınarak olayların incelenmesinde sonsuz küçükler hesabının metodları uygulanırdı.

    belirlilik ve süreklilik prensibi ilmin gelişmesinde çok büyük rol oynadığını inkar etmemekle birlikte, son zamanlarda ilimdeki terakki bizi bu klasit görüş tarzında bir revizyon yapmağa zorlamıştır.

    ısı, gazların kinetik teorisi, ve termodinamiğin prensipleri üzerinde mikro-alem çapında çalışma ve araştırmalar göstermiştir ki tabiat kanunları belirli ve kesin olmaktan uzaktır. bunları ancak ihtimal hesaplarına dayanan statiksel tipten kanunlara benzetmek daha doğru olmaktadır.

    bir çok problemde bu görüş tarzı pratik sonucu yönünden büyük bir değişiklik yapmasa bile prensip itibari ile bu alandaki düşünce büyük bir devrim sayılır. gözlemden elde edilen sonuçların birbirlerinden farkını yalnız ölçü tekniğindeki muhtemel hatalara yükleyerek tabiat olaylarını mutlaka kesin bir kanun altında husule geldiğini kabul etmek bu gün için doğru görüş sayılmaz. ölçü tekniği ne kadar gelişirse gelişsin her hangi bir kemiyeti istenildiği kadar küçük bir yaklaşıklıkla ölçmek prensip itibari ile kabil değildir. sonuçlarda ister istemez, bir tolerans tanımak bir tabiat kanunudur. 1921 senelerinde alman fizikçisi heisenberg'in koyduğu fizikteki ''belirsizlik prensibi'' bu hususta bizi aydınlatır. buna göre, mesela bir elektronun hızını ne kadar kesin tayin etmek istersek yerinin belirtilmesi o kadar çok yaklaşık olur ; kısa bir deyimle elektronun hem hızı ve hem de yeri aynı kesinlikle tayin edilemez, buna tabiat müsaade etmez.

    belirsizlik prensibinin esasını gözlem denilen işlemin tabiata karşı bir müdahale sayılmasında aramak icap eder. bir nesneyi incelemek, analiz etmek, ölçmek hep ona tesir yapmak demektir.

    bu şekilde elde edilen inceleme sonucunda yaptığımız müdahaledeki şiddetin rolü bulunacaktır.

    mikro-alem fiziğinde kesin bir gözlem ve ölçü sonucu, dolayısıyla bir kesin kanun beklemek abestir.

    her şeyi muayyen bir hata, fark ve tolerans kabul etmek mecburiyeti vardır. şu noktayı önemle belirtmek yerinde olur ki, olaylarda görülen kesinlikten sapmanın belirli bir sınırı mevcuttur. hadiselerde kesinlik yok demek bir nizamsızlık bir kaos demek değildir.

    tabiattaki nizam muayyen toleranslı bir gözlükle görmek mecburiyeti vardır. ve bu mecburiyetten de kurtulmak eşyanın tabiatına uygun değildir.

    bu fikirleri özetlemek istersek iki önemli sonuca varılabilir :

    ı - maddi alemdeki kanun ve nizam fikri kesin değildir ; daima bir toleransla kabulü gerekmektedir.

    ıı - nizamın bir toleransla anlaşılmasını bize tabiat empoze etmektedir. akisini tasavvur etmek kabul değildir.

    maddi alem için tabiat kanunun hükmündeki tolerans fikrinin diğer sahalar için de önemli bir hayat anlayışı, olması gerektiği kanaatindeyiz.

    canlı, cansız bütün alemdeki olaylar sınırlı bir toleransla ele alınması lazımdır.

    tolerans evrensel bir düşünce tarzıdır. ''
hesabın var mı? giriş yap