• rahat hayatı ve zenginliği bir kenara bırakıp inandığı yolda yürüyüp ebediyete göç etmiş benim için kutsal bir şahsiyet
  • --- spoiler ---

    insanda ne var öğren.
    insana ne verilmemiştir öğren.
    insan neyle yaşar öğren.

    --- spoiler ---
  • • sabah 5’te uyan.
    • gece en geç 10’da yat.
    • gündüzleri 2 saat kadar uyuyabilirsin.
    • çok yemek yeme.
    • şekerli yiyeceklerden uzak dur.
    • bir anda yalnızca bir işe odaklan.
    • mantığa uymayan hiçbir halk görüşünü dikkate alma.
    • her gün bir saat yürü.
    • zengin yada fakir olsan dahi kanaatkar olmayı bil.
    • her zaman ve her şartta iyi bir insan ol.

    edit: başka bir yabancı kaynaktan edindiğim güzel bir tavsiyeler dizisiydi.
    (bkz: tolstoy'un 10 kuralı)
  • cumhurbaşkanlığı sözcüsü ibrahim kalın'ın imkanım olsaydı rusça olarak okumayı isterdim dediği rus yazar.
  • okumak yerine dinlemek isteyenler; buradan dinleyebilir, izleyebilirsiniz

    dostoyevski için ; (bkz: #84900527)
    pasteur için ; (bkz: #84837865)

    -------------

    lev tolstoy’un adını duyduğunuz zaman aklınıza iki müthiş eseri gelir.
    savaş ve barış – anna karenina

    “tanrı’nın ülkesi içinizdedir. tanrı, aşk demektir.”

    yaşantısıyla ilgili bu çağrısını hayatı boyunca herkese duyurmaya çalıştı.
    rus edebiyatının temel taşları dostoyevski, maksim gorki, anton çehov ve turgenyev’den farklı küçük bir yanı vardı tolstoy’un. o küçük yan, rusya’nın yetiştirdiği en büyük yazarı olmasıdır.

    28 ağustos 1828 yılında doğan tolstoy ailesine ait büyük topraklarda zengin bir birey olarak dünyaya geldi. öyle ki atalarından biri çar petro, yeğenlerinden biri şair ve oyun yazarı kont ve dedesi prens volkonski büyük katerina ordularının başkomutanı idi.

    sosyal durumu ve sahip olduğu zenginlikler bakımından hayatının sonuna kadar refah içinde yaşayacağı belliydi. emri altında çalışan yüzlerce insanın yaşamı ve ölümü iki dudağının arasındaydı. isteseydi rus sosyetesinin içinde gününü gün edebilecek varlıklı bir adamdı. ama öyle yapmadı.
    daha altı yaşına varamadan annesini dokuz yaşına geldiğinde de babasını kaybetti.
    iyi kalpli tatyana teyzesinin hem kendisine hem de kardeşlerine bakmasıyla bu merhametli kadından çok şey öğrendi.

    ilk gençlik çağından beri hem gerçeklerin peşinden koştu hem de hayatın güzel yanlarını ve çılgın zevklerini aramaya koyuldu.

    dünyaya soylu bir aristokrat olarak geldiği halde hiçbir zaman bundan övünme payı çıkarmamış, tersine “yüzüm bir köylünün yüzünden farksız” demiştir.
    tolstoy gençliğinde itibaren ne kadar çirkin olduğunun farkına varmaya başladı. bir seferinde şunu sormuştu ; “benimkiler gibi böylesine koca burunlu bu kadar kalın dudaklı böyle çipil ve küçük gözlü bir adamın dünyada mutluluğu bulması hiç mümkün müdür ?”
    soru cevapsız kaldı.

    çirkinliğini örtbas etmek için de daha sakalı çenesinden çıkar çıkmaz yüzünü mümkün olduğu kadar sakalıyla kapatmaya çalıştı.

    eserlerinde yakaladığı başarı önce rusya sonra da bütün avrupa’ya yayıldı. çok defa onu görmek için uzak yerlerden geliyorlar sofada üstadı bekliyorlar ve içeriye iri yarı, heybetli görünüşlü, kocaman papaz sakallı bir devin, bir dâhinin gelmesini bekliyorlardı. fakat tolstoy içeriye girdiğinde herkes şaşıp kalıyordu. ziyaretçilerden birisi şunu karalamıştı; “kısa boylu, tıknaz bir adam: öyle çabuk hareketleri var ki sanki sakalı titriyor, yürümüyor, sanki koşuyor. “hoşgeldiniz” derken o kadar neşeli ki insan karşısında bir çocuk var sanıyor”

    ziyaretçiler, karşısındaki büyük ünü hayranlık ve hayal kırıklığı gibi karışık duygularla seyrederken birden yazarın kalın kaşlarının altındaki çipil gözleri çakmak çakmak yanıp tutuşur, delici bakışları misafirlerin üzerine dikilirdi. bunlar bıçak kadar keskin bakışlardı. hiç kimse gözlerini başka yöne kaçıramaz büyülenmiş gibi savunmaya çekilirdi. fakat bu durum sadece kısa bir an sürerdi ve bakışlar yerini yumuşak nazik bir gülümsemeye dönerdi. çünkü köylülerden onu ayıran en büyük özelliği gözleriydi. bütün duygularını gözleriyle anlatabiliyordu.
    öyle bir göz ki bu büyük yazar maksim gorki “tolstoy’un gözlerinde yüzlerce göz gizlidir.” demiştir.

    kazan üniversitesinde kendi sosyal sınıfından gençlerle çılgınca eylemlere girişmiş, yeni fizik denemeleri yapmıştır.

    başkente gittikten sonra vaktini anlamsız ve hiçbir yararlı yönü olmayan sosyal çalışmalarla geçirmişti. kumara ve kadınların peşinden koşmaya vakit harcadığı sıralarda bu anlamsızlığı fark ettini ve yeteneklerini boşa tükettiğini hissediyordu. böyle bir durumda hemen elini eteğini çekmeye karar verdi.
    topluma yararlı çalışmalar yapmak için ciddi bir iş programı hazırladı. fakat varlıklı olmasından dolayı vur patlasın çal oynasın yaşantısı yakasını bir türlü tam olarak bırakmadı.

    tüm bunlara rağmen tolstoy ahlak yönünden kusursuz kalmayı arzuladı.
    tolstoy üniversite’nin bitmesine yakın ilk ciddi kararını vermesi gerekiyordu. 1851’de babasından kalan toprakların yönetimi için yasnaya polyana’ya ailesi tarafından çağırıldı. çok kararsız kalan tolstoy ya gidip yönetimi devralacaktı ya da devlet memurluğu yapacaktı. hiç beklenmedik bir anda her ikisini de yapmayıp asker kardeşinin yanına katılıp tatar kabilelerinin isyanını bastırmak amacıyla kafkasya’ya gitti. gönüllü olarak askerlerin dağ köyüne yaptığı baskınlara katıldı.
    yazarlık hayatındaki ilk ciddi adımlarsa burada başladı. sefer sırasında edindiği tecrübelerden yararlanarak “baskın” adlı kitabını yazdı.

    bu kitap yazarın ilk denemesi değildi. st petersburg’da yayınlanan bir dergide “çocukluk” adında otobiyografik bir oyun yazmıştı. orduya katıldıktan bir süre sonra ise ilk romanı “kazaklar”’ı yazmaya başladı.

    “kazaklar” kitabı 1863 yılına kadar yayınlanmıştı ama onun öncesin sivastopol kuşatması üzerine yazdığı izlenimler olan “sivastopol hikayeleri” ününü pekiştiren çalışma oldu.

    öyle ki turgenyev “bu genç yazar hepimizi gölgede bırakacak. en iyisi yazmaktan vazgeçmek” demişti.

    tolstoy asker olarak hiç mutlu değildi, edindiği tecrübelerden sonra savaştan nefret etmeye başladı. yaşadığı dehşetli olaylar insan gururunun nasıl ayaklar altına aldığını göstermişti. hem sosyete içinde bulunup hem de savaşta yaşadığı olaylardan sonra hayatın anlamı üzerine düşünmeye koyuldu.

    26 yaşında günlüğüne şunları yazdı; “insanı şaşkına çevirecek büyük bir fikrim var… insanoğlunun gelişmesine uygun yeni bir din kurmak. hazreti isa’nın dini… pratik bir din, gelecek için mutluluk vaat etmiyor, sadece bu dünya üzerinde mutluluğu sağlıyor… din aracılığıyla insanoğlunun birlik olması için bilinçli bir şekilde çalışmak…”

    bu hedefe ulaşmak amacıyla usanmadan çalışmaya başlaması neredeyse çeyrek asır bekledi. fakat düşünce ile uygulamayı birbirinden ayıran çeyrek yüzyıl süresince hep bu hedefe ermek için uğraşıp didinmiştir.

    ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra günlüğüne yazdığı o fikirlerin tersine eğlenceli hayatına dönmüştü. fakat ahlak tutumu yüzünden yüzü asık ve huzursuzdu.

    1858 yılında yasnaya polyana’ya döndü ve babasından kalan topraklarıyla ilgilenmeye başladı. artık köylülerin efendisi gibi yaşıyordu ve yaşadığı köydeki insanların hayatlarını inceledi.

    iki yıl sonra bir avrupa turuna çıktı ve eğitim metotları üzerine incelemeler yaptı. döndüğünde devrimci metotları uygulayan bir okul açtı. derslere katılmak zorunlu değildi, çocuklar istedikleri yere oturabilir, dersleri ister izler istemezse izlemezlerdi. bu da çok uzun soluklu olmadı tabi, sağlık sorunları sebebiyle bir yıl sonra bu denemesinden vazgeçti.

    tedavi gördüğü zaman polisler evini didik didik etmiş devrimci belgeler aramışlardı. fakat bulamadılar çünkü hiçbir zaman böyle belgeler tutmadılar. çizgi dışındaki eylemlerinden dolayı resmi makamlarla her zaman ters düşüyordu. soylu aileden gelmesi ve artık ünlü bir yazar olmasından dolayı bu tip polis takiplerinden kurtulması kolay oluyordu.

    kendini tamamen topraklarına adadığı 1862-1876 dönemi en mutlu olduğu dönemdir. 1862 yılında eski aile dostunun kızı sofia behrs ile evlendi. en mutlu olduğu bu dönemde “savaş ve barış” ı yazmaya başladı. dünyaca ünlü bu romanın malzemesi ise hem kendi ailesi hem de annesinin ailesi olan volkonski’lerin arşivinden yararlandı. tolstoy bu romanıyla büyük bir deha olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştı.

    1873 yılında ise ikinci en büyük eseri “anna karenina” yı yazmaya başladı. bu dönem onun için en zorlu bir dönemeçti. ona bakan teyzesi tatyana öldü, karısı hastalandı ve iki çocuğunu kaybetti. ayrıca resmi makamlar eğitimle ilgili çalışmalarını kösteklemekteydi. bütün bu olanlara karşın tolstoy shakespeare dışında hiçbir yazarın ulaşamadığı biçimde insan karakterini çözümleyen “anna karenina” kitabını büyük bir ustalıkla yazdı.

    ruhsal bunalımların baş gösterdiği 1876-1879 yıllarında intihar etmesine ramak kaldı ve canına kıymak isteğine bilinçli olarak karşı çıkabildi. bu eğilimden kurtulmasının en büyük nedeni ise 26 yaşında insanları kurtarmak için aklına gelen büyük fikrin etkisi vardır. bu fikri uygulamaya kararlıydı.

    o andan itibaren tolstoy “insanların din aracılığıyla birlik olması” uğrunda çaba gösterdi. eserlerinin tamamı artık bu fikre hizmet etmeye başladı. basit bir köylü gibi yaşamak için hayatındaki her şeyi sadeleştirdi.

    hayatının son döneminde evini, emlakini bırakıp köylüler arasına karışmak hayalini gerçekleştirmek için çabaladı. bu sebeptendir ki karısıyla olan büyük aşkı zarar görmeye başladı. karısından uzaklaşıp yeni hayatına adım attığı trende rahatsızlandı. bir hafta sonra 82 yaşında yaşama gözlerini yumdu.
  • ghandi'nin mektup arkadaşıdır ve aynı zamanda çok büyük bir kumarbazdır. ghandi hayatı boyunca yol gösterici olarak tolstoy'u görmüş ve onu örnek almıştır.
  • • başkalarının, senin hakkında ne düşündüğünü fazla umursama
    • bahtsızlara ve düşkünlere yardım et
    • sevdiğin bir işte çok çalışarak arzularını yatıştır.
    • göze batmadan iyilik yap.
    • duygularını herkese açık etme
    • faydanın dokunabileceği insanları sev.

    (bkz: tolstoy'un 10 kuralı)
  • “bütün mutlu aileler birbirine benzerler. her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine özgüdür. “
    anna karenina
  • ortaokul yıllarımdan beri hayranı olduğum, insanı ve duygularını sizi ben yarattım havasında derinlemesine tahlil eden yazar. zaman zaman kendi zekası ve derinliğinin yanında çok sığ ve akıl dışı kalan tespitleri olduğunu düşünsem de etkileyiciliğini yitirmemiştir benim gözümde.
    zamanında sırf tolstoy'u orjinal haliyle okumak için rusça öğrenmek isteyecek kadar sevmiştim ama o zaman o yetkinliğe ulaşmak imkansız göründüğü için vazgeçmiştim.
    geçenlerde ölmeden önce kayda geçen son sözleri olduğu iddia edilen şöyle bir şeye denk geldim. anlamlı, gerçek ve yalın :
    "ruhumuzda ölümün ötesinde birşeyler görürüz. zihninizde neyin bedensel olmadığını ayıklayın o zaman içinizde neyin ölümsüz olduğunu anlayacaksınız. gelecek için endişe etmeyin, sadece şimdi vardır, onun için yaşayın. ve şimdinin içinde iyiyseniz sonsuza dek iyisiniz demektir. insanlar yalnızca acıyla büyür. bunun farkında olmak ve başa gelen talihsizliği kabul etmek iyidir, böylece insan isteyerek sırtlandığı yükleri hafifletir. yaşamın bedende değil de ruhta olduğunu fark ettiğinizde artık ölüm yoktur, sadece bedenden kurtuluş vardır."
  • "zihninizde neyin bedensel olmadığını ayıklayın, o zaman içinizde neyin ölümsüz olduğunu anlayacaksınız." diyerek son aforizmasını yapmış. son konuşmasıymış
hesabın var mı? giriş yap