• istanbulda gösterime girdi, ankarada da gircek mi acaba diye bekleyip durdugum film..
  • june'un yesil esarbının ,gökyüzünde uctugu sahne icin bile bu filme gidilir...
  • cannibalism yönüne fazla takılmadığım, daha çok modern bir vampir filmi olduğuna, vampir filmi geleneğini başarıyla modern sinemaya taşıdığına karar verdiğim filmde, umduğumdan daha çok "politika" bulduğumu eklemeden geçemeyeceğim. shane ve june'un amerikalı olmasının hiç önemi yok mu sizce?

    shane karakteri üzerine odaklanan anlatı, aslında "delirme"nin hikayesi olarak da izlenebilir; kocası tarafından "tavanarasına" kilitlenen coré karakterinin durumu, aslında viktorya dönemi klasik temalarından biri olan "mad woman in the attic" klişesinden pek de farklı değildi, coré da bir bayan rochester'dı, o da tavanarasındaki deli, korkunç kadındı. coré, yattığı adamlarla sadece "yatsa" da aynı biçimde cezalandırılacak, kilit altına alınacaktı belli ki. sonunda kendisiyle aynı durumdaki, aynı "hastalığı" paylaşan "shane" tarafından cezalandırılması, oysa "shane" in de düz anlamıyla "eat pussy" münasebetine girip, arkasından sevgilisinin kucağına büzülüp "eve gidelim aşkım" deme özgürlüğüne sahip olması, aynı durumdaki kadın ve erkeğin kaderlerindeki ayrımcılığı anlatmanın kanlı canlı örneğiydi bence.

    ikisinin ilişkiye girme ritüellerindeki farklılık da kadın ve erkeğin cinsellikle ilişkisiyle yakından ilgiliydi, coré olduğu yerde durup erkeklerin "ağına" düşmesini bekler, mıknatıs gibi onları çekerken, erkekler ona ulaşmak için gerekirse kilitli kapıları, engelleri aşarak gelirken, shane, takip eden, kovalayan, hatta kadınları kapı arasında sıkıştırıp işi otobüste fortçuluğa kadar götüren bir abimizdi, oysa nihayetinde hem daha kötü, hem de daha özgür olan oydu, haksızdı, suçluydu, kötüydü ama en az yara alandı, kendisinin de en başta söylediği gibi "mutluydu."

    kendi adıma ben filmi çok beğendim, gerilim yerli yerindeydi, görseli de, oyunculuğu da şahikaydı, lezizdi. mmmm. yummy.
  • vincent gallo'nun görüntü yönetmenliğini de denediği film..
  • ... (bkz: böğk)
  • iki gün önce kavaklıdere sineması görevlilerinden öğrendiğime göre ankara'da 13 aralıkta gösterime girecek olan film. merakla beklemekteyim.
  • iyi ki izledim ama tekrar almayayım filmi.
    buffalo 66'dan sonra (arizona dream'i saymıyorum) yine karizmatik genç halleriyle karşıma çıkan gallo amcam -mazlum, sorunlu ama her daim romantik ve çapkın bakışlar, baştan çıkarıcı halleriyle- iyi oynamış, role kendini kaptırmış da, fortçu bile olmuş hani, keşke claire teyzem o kadar vahşi sahnelerle midemi kaldırmasaydı daha iyi olurdu sanki (filmin en az dokuzda birlik kısmına gözlerim dayanamadı).
  • gereksiz yere uzun süren bir film daha kısa olsaydı belki daha çok sevilebilirdi..olaylar çok yavaş ilerliyor pek hoşlanmadım filmden ama gittim gördüm pişman değilim..
  • gereğinden uzun planlarla dolu, çok şey anlatmak isteyip zannımca bunların çok azını anlatan film.*. ayrıca filmde tindersticks'in yerine cannibal corpse'un şarkıları kullanılsaymış belki daha heyecan verici olurmuş.
  • sinemalarimizda hergun baska bir bela adiyla gosterime girdi.
hesabın var mı? giriş yap