• çay muhabbeti geçtiği zaman papağan gibi "sen şeker atınca çay içmiş olmuyorsun ki şekerli su içiyorsun ehehe" diyen lavuklar kahveye bulaşmamış diyordum ki, gerçek hayatta olduğu gibi kahve başlığında da bol miktarda var.

    şekerli içiyorum kahveyi. "sen kahve içmiş olmuyorsun ki". sana ne lan istersem nar ekşisi döker içerim. bir boka da "ritüel abi ritüel" diye sarılmayın. rakıyı da böyle bok ettiniz. sağda solda bir duble içince ağzı götüne giren ergenler rakı erbabı kesildi, salak salak hareketler, laflar vs.
  • yukarıda biri yazmış “biz türk kahvesi diyoruz ama öyle değilmiş, çekirdeği yurtdışından geliyormuş, ayrıca diyorki ey türkiye'dekiler siz türk kahvesi deyin ammmaa yabancılar türkiye kahvesi diyormuş. bize bizim kahvemizi yabancılar üzerinden anlatıyor.

    20 yılımı yurtdışında; avustralya, amerika, rusya, ingiltere, ırak, guyana, gine, italya, ispanya, çek cumhuriyeti, türkmenistan, romanya, kuzey kıbrıs, portekiz gibi sayısız ülkede geçirdim. ne bunu iddaa eden kadar hıyarını gördüm ne de türkiye kahvesi diyeni.

    cahillik zor, ben sohbeti kesmişim.
  • son bir yılda fiyatının yaklaşık 3-4 kat artması bir yana kalitesi de çok düşen kahve çeşidi. ben yıllardır türk kahvesini hergün keyifle içen birisi olarak kahveden soğuma noktasına geldim. başta ben mi kahveyi düzgün piseremiyorum, acaba yakıyor muyum diye şüphelerim, ama nasıl yaparsam yapayım bir burukluk ve acı tat oluyordu. sonra kahve markasını değiştirdim ama hangi markayı denersem deneyim eskisi gibi lezzetli olmuyordu. en sonunda anladımki sadece büyük zamlar gelmemiş kahve kaliteleri de düşmüş. eskiden her markette bakkalda lezzetli güzel türk kahvesi bulunuyorken, şimdi kahveci araştırmamız taze öğütülmüş kahve almamız gerekiyor. valla şu bir yıldır fiyat performans analizi yapmaktan, kaliteli ürün aramaktan yıldım. ülkede her şeyin mi kalitesi düşer, artık her şeyle birlikte mutluluğumuzun huzurumuzun kalitesini de bozuluyor.
  • sunumu kadınlar arasında sidik yarışına dönen kahve.
    gözünüzü seveyim, su getirin yanında sadece. su. evet. sadece su. şekerdi, çikolataydı, lokumdu geçin bunları artık. dantelli dantelli tepsi örtülerinde ingiliz kraliçelerine layık sunumlarınızdan gına geldi. güllü porselen fincanlara hadi eyvallah da o yanındaki suyun içine atılan kurutulmuş gül goncasını gördükten sonra artık imdaaat demeye ve buraya sığınmaya karar verdim.
    sade kahve içen ve hakiki anlamda da kırk yıllık bir tiryakiyim, n'oolur yanına illa bir şey koyacaksanız bir bardak su koyun. yeter artık tepsi, fincan, dantel, lokum, çikolata terörü! içeceğimiz bir fincan kahve, süsü püsü derken bu zevkimiz de yok olacak nerdeyse...
  • sadece bir içecek değil, ilaçtır, terapidir, sohbettir, keyiftir türk kahvesi.

    yeri gelir, üç kuşak bir araya gelir, anneanne, ana, kız aynı dili konuşur kokusuyla,
    yeri gelir, yedi kat el, hısım olur tadıyla*; sevdiceğin huylu mu huysuz olduğu test edilir tuzuyla*,
    yeri gelir, dünyanın bir ucunda bozulan mideye tek çare olur çekirdeğiyle,
    yeri gelir, en zor zamanlarda umut olur telvesiyle,
    yeri gelir, en gizli sırların dert ortağı olur köpüğüyle,
    yeri gelir, en neşeli gecenin en tatlı noktası olur keskin aromasıyla.

    herkesle içilmez, herkese ikram edilmez türk kahvesi. ehlikeyfin neş'esi, sohbetin bahanesi ve hatta hastalıkların şifasıdır.

    bakır cezvesiyle, gümüş tepsisiyle, buz gibi suyu, çifte kavrulmuş lokumuyla bir ritueldir türk kahvesi, yapmasını bilene, sohbetini sevene.
  • en iyi kahve pişirme yöntemidir. çünkü

    1. orta kavrulmuş kahveden yapılır, içtiğiniz karamelizasyon aroması değil kahve aromasıdır.

    2. kahve, çay gibi yaprak değil çekirdektir. sıcak su ile demleme (filtre kahve diğer bazı türler) aslında bir kuru yaprak demleme yöntemidir ve çekirdek olan kahvenin aromasının, hatta kafein'in içeceğe yeterince karışması için doğru bir yol değildir. zaten filtre kahvelerde daha çok koyu kahveler kullanılır: aldığınız tat yine karamel tadıdır.

    3. espresso ise kahvenin çok yüksek ısı ve basınç altında pişmesidir. bu ısıda bazı aromalar ortaya çıkar, bazıları ise silinir. yine elinizde olan "ısıl işlem tadıdır", kahvenin esas aroması değil. espresso'nun çıkış noktası da çeşitli sütlü kahvelerin hazırlanması içindir.

    4. türk kahvesi öğütmekten pişirmeye, kahvenin kokusunun net hissedildiği bir kahve türüdür.

    5. telvenin varlığı, kahvenin içimini yavaşlatır, kahve tadının alımını kolaylaştırır. zaten telvenin bu kadar net şekilde dibe çöküp yoğunlaşma sebebi, asıl aromayı veren ve sudan hafif olan yağ ve diğer yapıların pişirme sırasında telveden ayrılmasıdır.

    6. türk kahvesi, çok kapsamlı bir kültürel miras sunar, bu sadece kahvenin tadı ile ilgili değildir. kız istemeden, kahve falına; kıraathaneden, tahtakale çarşısına çok kapsamlı kültürel öğeler barındırır... başka hiçbir pişirme türünde bu kadar çok kültürel öğe bir arada değildir.

    7. türk kahvesi, dünyanın kahve ile tanışma şeklidir. toplumlar ve zamanın ruhu ihtiyaçlara göre kendi türlerini yaratmıştır.
  • türk kahvesi, bir kahve hazırlama yöntemidir. bu yöntemin asıl kökeni kahvenin de ilk bulunduğu yer olan etiyopyadır (bkz: etiyopya kahve seramonisi)

    evet sadece kahve hazırlama yönteminin adıdır türk kahvesi. bu yöntemin adı türk kahvesi olduğu kadar, balkan kahvesidir, arap kahvesidir, mısır kahvesidir, iran kahvesidir, yunan kahvesidir, zira bunlardan hangisini isterseniz isteyin önünüze aynı yada benzer usulde hazırlanmış bir kahve gelecektir. bu isim verme mevzusunun cılkı o derece çıkmıştır ki boşnak kahvesi diye bir saçmalık var. heralde sırp yada hırvat tarafına geçsek onlar da sırp kahvesi, hırvat kahvesi der. haa mümkün olsa da 15 sene geriye gitsek, kesin bu sefer adı yugoslav kahvesi olur.

    kahve hakkında yeteri kadar bilgi sahibi birisi bu ulkelerin tamamını ortaya alıp, "anlat seninkinin farkı ne?" diye sorsa alacagi cevaplar karşısında gözlerine yaş yürür, güler misin ağlar mısın durumlar çıkar ortaya. bunlardan biri diyor ki "kömürde yapıyorum", biri diyor ki "cezve değil ibrik kullanıyoruz", biri diyor ki "bizimki daha ince öğütülüyor", biri diyor ki "anında kavuruyoruz", biri diyor ki "biz sıcak kumda pişiriyoruz", biri diyor ki "dibekte elde dövüyoruz", biri diyor ki "asla şeker eklemiyoruz"... hadi leeeeeynnnnn! bu sayılanlar ayrı bir kahve hazırlama türü yaratmıyor. bunlar genel kabul görmüş bir kahve hazırlama yöntemindeki varyasyonlar sadece. yeşil çekirdeği kavurduktan hemen sonra öğütüp kömür ateşinde pişirmek onu "boşnak kahvesi" yapmaz. yada kahveyi biraz daha ince öğütmek onu "yunan kahvesi" yapmaz.

    tabi bunu anlayabilmek için neden bu hazırlama yöntemine "türk kahvesi" deniliyor, neden bu ünvan daha yaygın ve bilindik bunun gerçek nedenlerini öğrenmek lazim. çok basittir. "kahve yolunun" uzun bir dönem osmanlı elinde olması. arap yarımadası sende, yemen sende, mısır sende, sen kahveyle tanışana kadar da kahve buralardan dışarıya zaten pek çıkmamış. sen kahveyle tanıştıktan sonra da kontrolün olmadan çıkışını yasaklamış, ticaretini de vergisini de ölümüne denetlemişsin. ilk kahvehaneler senin kontrolün altında açılmış ve gelişmiş ve kapatılmış (kimse boşa niyet etmesin açanlar türk değil ama kapatanlar türk) sen güçten düşünce de doğal olarak kontrolü yitirmişsin. fidanıydı, meyvesiydi derken hollandalısı, fransızı, ispanyolu bunu kolonilerine yaymış, aşılamış, yeni türler yaratmışlar. sen ise tüm bu süre zarfında mısırlı ve araplardan öğrendiğin usulde hazırlamaya devam etmişsin.. ki onlar da nasil hazırlanacağını habeşlilerden öğrenmişlerdi. kalkıp viyana kuşatmasında arkada bırakılan çuval çuval kahve ile bu adamlarin bunu başardıklarına inanıyorsun. ne iyi ediyorsun aferin. yarından tezi yok eminonune git, kuru kahveci mehmet efendi olur, kahve dünyası olur, orda herhangi bir kahve satan yer olur, yeşil çekirdek al, sonra eve git ve çimlendirmeyi dene bakalım başarılı olabilecek misin (1 bardak suya atman yeterli ertesi gune anlarsın hayat var mı). de ki bir mucize oldu ve çimlendirdin (hani meyvesi parşomeni yok ama yine de çok taze birkaç aylık hasat buldun falan diyelim*) çimlendirsen bile toprağa ektiginde tutturabilecek misin? viyanada bırakılanlarla avrupada ilk kahve evi açıldı o kadar. ondan ziyade bir şey olmamıştır. kahveyi ilk biz bulmadık, kahveyi yayan da biz değiliz. turk kahvesi diye anılmasının tek sebebi kontrolun bizde olmasıdır. bu sayede elçilerin bunları hediye olarak azar azar goturmesi tattirmasidir. ama asla fidana, tohuma, bunların çıkışına izin verilmemiştir. elçiler bunun pişirilme usulünü anlatmıştır, geniş topraklar üzerinde bir dolu insan bu yontemle tuketmiştir, adı da turk kahvesi kalmıştır. tarihsel açıdan yaklaşılacaksa budur.

    bu hazırlama turune bir isim konulacaksa, bu ismin haklı sahipleri etiyopyalılardır. sac üstünde kavururlar, dibekte döverler, kor ateşte ibrikte pişirirler, telvesiyle ikram ederler (tanıdık geldi mi?). tıpkı yemenliler gibi, mısırlılar gibi, araplar gibi, sen de onlardan öğrendin ve egemenliğin altındaki her yerde içilmesine vesile olmak haricinde ne teknik ne geliştirme açısından üzerine 1 taş bile koymadın. hatta fetva ile yasaklattın, padişah emriyle kahvehaneleri kapattırdın, törenlerle tüm kahveyi denize boşalttın. yine de genel kabul görmüş adı türk kahvesi. ne kadar övünsen az. ama uzerinden şunca zaman geçmiş, yeni devlet kurulmuş, hala 1 tanımı ve tarifi bile yok bu kahvenin. sorsak herkes bilir, herkes eksperi. 1 fincan suya bilmemnekadar kahve sonra agir ateşte falan da filan. değil mi? değil. değil olduğunu okkalı sorarak ispatlamak isterim izninle.

    1) türk kahvesi için öğütme derecesi nedir? minimum ve maksimum kaç mikron olmalı. (bak verecegin cevap şöyle bir şey kesin "işte un gibi böyle ele tane gelmiycek parmaginla yokladığında")

    2) türk kahvesi kaç derece sıcaklığa kadar pişirilir? (buna da kesin bir taşım falan dersin, bazıları karşı çıkar aaa kaynamiycak şekerim. iyi düşün kaç derece?)

    3) türk kahvesi için hangi çekirdekler uygundur? (zonk!! kaldin mi? yemen diycen di mi? başka? brezilya? yemenle brezilya arasında ne kadar fark var esas onu bir bilsen. neyse.. başka?)

    4) türk kahvesinin ideal pişirme süresi nedir? (boink!! bak espresso 25-30 saniyede, vakum kahve 1-1,5 dakikada, filtre kahve 2 ila 3 dakikada, french press 3 ila 4 dakikada hazırlanıyor ve bunlar kafadan atılmıyor, üzerinde çalışılmış ve ispatlanmış bilgilere dayanıyor. şimdi bir daha sorayım, turk kahvesi ne kadar sürede hazırlanmalı?)

    5) türk kahvesinin köpüğü neden ve nasıl oluşur? (gerçekten çok acımasızım)

    daha bir dolu soru ve sorun çıkarılabilir türk kahvesiyle ilgili. ve sen diyebilirsin ki bunlari bilsem ne yazar. espressonun italyanlarla, filtre kahvenin almanlarla, vakum kahvenin ingiliz ve fransızlarla anılmasının haklı sebebleri var. italya, almanya, hollanda kendi ulkelerinde yetişmedigi halde dünyaya çatır çatır kahve satıyorsa, ama senin daha oturmuş, yurt dışına açılmış ve herkesin bildigi bir markan yoksa, "bilsem ne yazar" diyerek, bir yere varamayacagini gordugunu umuyorum. bunları bilmeden, üzerinde araştırmalar, geliştirmeler yapmadan, standartlar koymadan, türk kahvesinden bahsedemezsin, savunamazsın, an itibariyle türk kahvesi üzerine uydurma bir tarih ve uydurma bilgilerle buna hakkın yok. başka ülkeler sahip çıkıyorsa senin gibi lafta sahip çıkmıyor, yunanistan dediğin ülke deli gibi hazırlanıp dünya ibrik/cezve kahve yarışmalarının 70 ülke önünde yapılmasına vesile oldu sen ne yaptın? haberin bile olmadı. ancak kendi kendine gelin guvey oluyorsun, özdemir paşayı 1000 küsür yaşına getirip, üstüne yemene yollayıp, yemende ilk kahve fidanlarını ektirtip, yemenlinin yuzunu gulduruyorsun* o kadar. git sor bugun herhangi bir ülkede herkes lavazza, illy, segafredo duymuştur, 1 tane de turk kahvesi markasi sor ne cevap alacaksın. alsan bile o markayı her yerde bulabilecek misin? reklamlarını gorebilecek misin.

    butun bunlar bir yana çok ovundugun turk kahvesi, yabanci kahve zincirlerine karşı savundugun türk kahvesi, son 70 senedir kalite açısından oyle içler acısı bir halde ki, durumun ne oldugunu kavrulmamışını eline alıp koklamadan kendi gözünle görmeden anlayamazsin. umrunda oldugunu da sanmıyorum. keşke olsaydı. keşke doğuyla batının sentezinde sıkışıp, lale motifli dandik fincanlar içinde kalmasaydın.

    *
  • nesneler ve like sayısından gıdım gıdım mutluluk sıkmaya çalışan yurdum kadınının son kurbanı, sunum denen boş insan meşgalesi adına tadı kaçırılıp şebeğe çevrilen içecek.

    türk kahvesi üzerinden yapılan sidik yarışı yüzünden geçenlerde hayatımda ilk kez bir mekanda gelen servisi geri çevirip "şu soğumuş pasaklı şeyi alın götürün, sadece fincanı ve suyuyla getirin!" diye garsona çıkıştım. halbuki mekanın ne suçu var, kahve önüne geldiği gibi,
    "#ayşemle#huzur#keyif#çokşükürbinşükür#ohmis#kahve#coffee#türkkahvesi#gezmeler#mutluluk#dostluk#dostlarcandır#yinemigüzeliz#" yazarken kahvesi buz gibi olan, tepsiye pis pasaklı gül yaprakları serpiştirilmiş diye "#sunum#sunumseverler#sunumungüzelliği" eklemeyi de unutmayan sunum delisi beyinsiz merve ve nisanur cinsinden zatlardan iki gül yaprağı, moğol miğferi içinde gelen bi sikindirik kurabiye, lokum filan sayesinde 10-15 tl tırtıklama qeyfi bence suç değil. ama iki satır okumaya ayıracağı vakti mısıra kurdele geçirmeye, love kelimesi harflerinden oluşan çanaklara hıyar ve zeytin dizmeye ayıran kitle yüzünden iş o kadar çığrından çıktı ki, menülerde sunumlu kahve - sunumsuz kahve diye seçenek olmalı. ben çok ellenmiş şeyleri ya da salağın tekinin sanki ferran adria'nın mutfağından çıkmış muamelesi yaptığı arabik kitsch şeyleri, ama en çok da soğuk kahveyi sevmiyorum. yeter, teşekkürler.
  • çok istedim şöyle birbirinden değişik kahveleri tadayım, okyanus esintisinin yamaçlardan getirdiği portakal aromalarını tadında hissedeyim, beğenmesem bile fularımı kaybetmemek uğruna en zift olmuş kahvelerden çok anlıyormuş gibi yapabileyim.

    ama olmuyor, olamıyor. her şey aslına dönüyor bir yerde. şekersiz, bol köpüklü bir türk kahvesinin tadını hiçbir kahve vermiyor. filtre kahvenin, french press'in içine doğmadım ki ben? gözümü açtığımda kulpu kırılmış ufak bir cezve vardı, içinde bolca baloncuk olan kahve kaynardı. taşmasını izlemek bile çok zevkli gelirdi.

    yok türk kahvesi çekirdeği en kötü kahve çekirdeğiymiş. yok öyle kalitesizmiş böyle berbatmış. kedi kakasından kahve*içen insanlar akıl veriyorlar.

    gönül kimi seviyorsa güzel odur. ufak fincan asla yetmez. her gün koca bir fincan, bol köpüklü türk kahvesinin tadını başka hiçbir kahve veremiyorsa konu kapanmış demektir.
  • türkiyede türk kahvesi için kullanılan çekirdeklerin tamamına yakını (hatta tamamı dersek hiç de yanlış olmaz) brezilya çekirdekleridir ve bu konuda konulmuş kahve ithalatı ile ilgili yasa gereğince en az grade 1 veya grade 2 olması gerekirken grade 4 bile değildir. ayrıca son 60 küsür seneyi aşkın bir süredir türkiyede türk kahvesi için yemen kahvesi kullanılmamaktadır. bulursanız öpün başınıza koyun zira "bahşişle" bile ülkeden içeri zar zor sokuyorsunuz, yada bahşiş alınmadan sokulmuyor diyelim. ancak gider de yemenden yanınızda birkaç kilo getirirseniz yada yurt dışı kahve sitelerinden perakende birka yuz gram sipariş ederseniz belki. özetle; en azından türk kahvesi için --> kahve yemenden gelmiyor

    kahve kömür közünde gazın, elektriğin olmadığı dönemlerde kavrulurdu. odun ateşinde ise sadece türkiye gibi esnafın geri kaldığı ülkelerde "gelenek" adı altında yeni makineye para vermemek için kavrulur. bu kavurma yöntemleri hangi tür çiğ çekirdek kahve olursa olsun iyi bir kavurma yöntemi değildir. zaten oldukça açık kavrulan türk kahvesinde homojen kavurma şarttır, homojen bir kavurma için de bir dolu modern yöntem vardır, tavada, kömür ateşinde, odun ateşinde kahve yanar. peaberry çekirdekleri ayrı tutarsak kahvenin tek tarafı düzdür, bu da bahsi geçen yöntemlerde kahvenin yanma nedenlerinden birisidir. kahve kavrulurken devamlı hareket halinde olmalı ve ısı eşit yayılmalıdır. kahvenin kavrulma sırasında başlangıç, ilerleyen safhalar ve ne derecede kavrulacaksa, kavurmanın son safhalarında ısı dereceleri yükseltilip azaltılarak aynı çekirdekten farklı tatlar alınır, öyle başladın bitirdin şeklinde kahve kavrulamaz. kavrulsa da o kahve içilebilir bir kahve olmaz.

    büyük ihtimalle bu söylediklerim çoğunuza bir şey ifade etmiyor. o yüzden tahtada görsellerle anlatalım.

    al kardeşim tavada kavrulursa böyle olur (bu kavurmada bir taraftan tava a son hız sallanmakta idi çekirdeklere ekstra hareket kazandırmak için, buna rağmen böyle) --> http://img696.imageshack.us/img696/8751/tava.jpg

    teneke mısır patlatma aletinde kol koparcasına sallanarak kavurma sonucu --> http://img141.imageshack.us/…mg141/885/misirtel.jpg

    elektrikli mısır patlatma makinesinde kavurma sonucu --> http://img696.imageshack.us/img696/8437/misir.jpg

    15 kiloluk tüpgazla çalışan dükkan tipi tamburlu profesyonel kavurma makinesinde kavurma sonucu --> http://img255.imageshack.us/img255/4777/makine.jpg

    ayrıca kahve tereyağında yada benzeri "yüksek ısıya dayanıksız" katkı maddeleri ile beraber kavrulamaz. böyle bir şeyi teklif edebilmek için kahvenin kavrulurken içinde ve dışında hapsettiği ısının derecesinden, ortamın sıcaklığından bihaber olmak gerekir. sadece türk kahvesi için bile 200 küsür santigrat derecenin çok üstüne çıkılıyor kahve kavrulurken, daha koyu kavurmalarda bu sıcaklık 250'ye kadar varabiliyor, tereyağı ile kavurmak, kahveye yapışacak tereyağının yenemeyecek şekilde, hatta yenmemesi gerekecek şekilde yanması demektir. tadı normalden daha yoğun oluyorsa bunun nedeni yağın da yüksek ısılara çıkarak çekirdeğin daha da fazla ısınmasına neden olmasından kaynaklı yine ve yine "yanma" problemidir. bir kahve görünümde yanmamış gibi görünebilir ama kavurma esnasında içi yanabilir. buna, yani terayğını sıcak kahveye yapıştırıp daha da kansorejen hale getirmeye benzer başka bir işlem için --> (bkz: aromalı kahve/@kahvedelisi)

    tekrar dönelim başımızın belası yavaş yavaş pişirme işine. 1 kişi ama 1 kişi, bana ve tüm türk kahvesi içicilerine, türk kahvesinin neden ağır yada kısık ateşte yapılması gerektiğini işin içine köpüğü katmadan anlatsın zira köpük kısmını toptan yanlış biliyorsunuz. iddia ettiğinizin tam tersi, kahve ne kadar hızlı pişerse ve ne kadar taze ise o kadar çok ve yogun köpük olur. yüksek basınçla ve yine hızla yapılırsa o zaman köpükten daha kıvamlı olan mikro baloncuklu crema oluşur, bunun örneği için --> (bkz: espresso/@kahvedelisi) şahsen bir kişinin bile bakır cezvede yada çelik cezvede yada elektrikli cezvede yapılmış türk kahvesini gözü kapalı test sonucu ayırt edemeyeceğini çok iyi biliyorum, çoğunuzda durum placebo etkisi ama onu bir kenara bırakalım şu yavaş pişirilmesi gerekliliğini 1 kişi ispatlasın, tüm kahve yazılarımı da alıp giderim burdan. asılsız bir "göreneği" ve "kulaktan dolma" bilgiyi yaşatmaya çalışıyorsunuz. eski dönemlerde kahve ustası ateşi yakıp közün en harlı olduğu halde kahveyi pişirirken sizler sönmüş ateşte kahve pişirme derdindesiniz. madem öyle her bu iddia ile gelene verdiğim örneği veriyorum, yapın bakalım, mum alevinde pişirin, zira daha yavaşı yok. sonuçları da gelip açık açık belirtin.

    ekstra bayatlıktan artık içinde kalan iki gıdım özünü suya bırakabilmesi için dakikalarca ateşte tutulması gereken bayat ve kalitesiz kahve kullanıyorsunuz (yada kullandırılıyorsunuz daha doğru olur) sonra çıkıp türk kahvesinin ağır ateşte pişmesi lazım öyle güzel olur diyorsunuz. yanlış. sizin kullandığınız bayat kahvenin böyle bir şeye gereksinimi var, türk kahvesi yönteminin değil.

    bugün türk kahvesini dışarda içebileceğiniz ve iyi türk kahvesi hazırlayan mandabatmaz mı? mandabatmaza gidince bir bakın bakalım türk kahvesi nasıl hazırlanıyor. gidemeyecekler için özet geçeyim, fincan başına 3 çay kaşığı kahve, cezveye semaverden sıcak su alınıyor (evet bildigin musluklu çay semaverinden sıcak su), şeker atılacaksa atılıyor, kaşıkla kahve karıştırılıyor ve jet gibi alev püsküren ocakta 1 dakikanın altında pişiriliyor.

    ayrıca 80 santigrat derece de türk kahvesi pişirmek için oldukça düşük bir ısı. süt değil bu, karıştırmayalım. süt maksimum 70 santigrat dereceye kadar ısıtılır.

    türk kahvesine dair şu gereksiz ve saçma romantizmi, kulaktan dolma bilgileri, aslı olmayan görenekleri, geçmişe özlemi bırakın da biraz ilerleyebilelim. ayrıca bizim hayli toprak sahibi olduğumuz dönemlerde bize geçip daha geniş kitleler tarafından tüketildiği için bu hazırlama yönteminin adı türk kahvesidir, türkler tarafından bulunmuş değildir. yoğurt değil kardeşim bu, kahve. bizim mucizemiz değil yani. bizlerden evvel yemen üzerinden geçen arap bedevileri ve mısırlılar zaten bu yontemle pişiriyordu, biz de mısırın fethi ile mısırdan gördük ve aldık bu kahve pişirme yöntemini. istanbulda ilk açılan kahvehaneyi bile bir suriyeli ile arap ortak açmıştır (bkz: ne şam'ın şekeri ne arabın yüzü/@kahvedelisi)
hesabın var mı? giriş yap