• " türkiye, abd’nin nasa üssüne benzer bir uzay şehri kurarak uzay kapısını aralayacak.
    ulaştırma denizcilik ve haberleşme bakanlığı ‘space city/uzay şehri’ adını verdiği projenin çalışmalarını başlattı. bakanlık, ilk etapta uzman bir heyeti 2015 yılında nasa ve avrupa uzay ajansı’nı (esa) incelemeye gönderecek. uzay merkezinde uydular, fırlatma sistemleri, uzay teknolojileri, uzay cihazların üretimini sağlayan laboratuarlar bulunacak.

    uzay eğitimi başlıyor
    uzay şehri’nin genel amacı uzaydaki doğal olayların ölçülmesi, bilinmeyenin araştırılması olarak belirlendi. özel amacı ise yer altı ve yer üstü kaynaklarının bulunup incelenmesi. ulaştırma bakanlığı uzayla ilgili farkındalığı artırmak için ilk, orta, lise ve üniversitede uzay ve havacılık ile ilgili eğitim çalışmaları yapacak. üniversitelerde yeni bölümler açılacak. böylece türkiye’nin deha öğrencileri bu alanda çalışacak.

    milli astronotlar yetişecek
    2020 yılına kadar uzay şehrini kurmayı planlayan ulaştırma denizcilik ve haberleşme bakanlığı, 2030 yılında ilk milli uzay aracı ve astronotlarını uzaya göndermeyi planlıyor."

    kaynak: http://www.haberler.com/…hri-olacak-6755197-haberi/
    http://blog.radikal.com.tr/…kiye-uzay-egitimi-81970

    haberi ilk okuduğumda heyecanlanmıştım ama sonra düşündüm ki tam bir hayal kırıklığı olur.
    önce uzay şehrine ve uzay gemisine mescit kurmanın gerekliliğini falan anlatırlar.
    sonra uzayda kıblenin neresi olduğunu tartışırız. ve tabi ki kuranda yazıp yazmadığını..

    sonuç olarak; dünyaya rezil oluyorduk, şimdi bütün evrene rezil olacağız..
  • bayburt'a sehir kuramayan adamlarin yeni fantazisi
  • şuan ki türkiyenin bunu yapabileceğini hiç zannetmiyorum. bu kapasitede teknik elaman yok fakat japon avrupalı vs mühendislere yaptirirlarsa belki..
  • ürün geliştirme sıralamasında bir hata yaptığımızı düşündüren atılımdır.
    "motosiklet -> araba -> uçak -> uzay mekiği" şeklinde 'know how' edinerek ilerleseydik iyiydi.

    pardon atlamışım, çin'den %100 türk yapımı uydu gönderdik.*
  • bazı şeyleri bildiğimden söyleyeyim, o uzman ekip gezmeye gidiyor bir şey tespit edebileceklerini düşünmüyorum. hayaldir. kurulur, yapılır ama ileriye dönük olmaz, hevesini alma seviyesinde ve maalesef "oy toplama" mantığıyla yapılacak iş olur ve yine boş yere milyonlar, hatta milyarlar harcanır.

    ulan uzay şehri kurmak bir kaç uzmanın nasa'ya gidip gözlem yapmasıyla olabilecek iş mi? asdfasdfa şaka mı yapıyorsunuz amk?

    edit: hırsımı alamadım devam ediyorum. ülkemizden gönderilen heyetlerin ne bok yediğini bilmesem bunları yazmam zaten. daha düzeltilecek o kadar fazla şey varken, o kadar plansız ilerleme ve büyüme (hatta gittikçe küçülme) gerçekleşiyorken, daha afedersiniz ama götü toplayamamışken bu kadar "içi boş" bir adım atmanın ne manaya geldiğini biliyorsunuz.
  • yine hafriyat yine beton yine toki dediğim olay.
  • daha önce çok okuyan arkadaşlar şimdi sefilleri oynuyor demiş bir kişinin,
    neden zorunlu kimya dersi tartışılmıyor demesi üzerine,
    meb'in zorunlu kimya dersini tartışmaya başlaması olgusunun yaşandığı ülkede,
    bana mantıklı bir uğraş gibi gelmiyor.
  • 10 yıl içinde malum kişinin hayatı sona erip yenilikçi biri gelirse olabilir. osmanlıya dönmeye çalışırken uzay şehri sadece hayal gibi duruyor.
  • atalarımız tarafından (bkz: dünyayı kurtaran adam) destanında anlatıla gelmiştir. şimdi onlar düşünsün.

    --- spoiler ---

    insanoğlunun ilk uzaya açılıp aya gitmesiyle uzay çağı başlar. uzay çağı dünyalılar için bir ilerleme çağıdır. binlerce yıl böyle yaşamışlardı, uzay çağı geçmiş, zaman ve yaşam galaksi çağına ulaşmıştı. yüzbinlerce yıl geri kalmış , dünya ve gezegenler sistemi uzayda galaksi sistemine dönüşmüştü. medeniyetler, tarihler geride kalmış, insanlar ilk çağlardaki gibi basit yaşamla yetinmeye başlamışlardı ve bütün güçleriyle ölümsüzlüğü bulmak, devamlı yaşamı sağlamak için amansız bir çalışma ve mücadeleye girmişlerdi. bu çağda dünya milletleri, medeniyetleri, ırkları dinleri ayrı devletler halinden çıkıp, tek bir varlık haline geldiler. tek bir dünyalı yaşayışları ve kavimleri, galaksi çağının dünya insanlarını meydana getiriyordu. dünya çılgın bir silahlanmanın sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. dünya bu gibi tehlikeleri bir kaç kez geçirmiş, hiçbir kuvvet dünyayı yok edememiş fakat dünya bazı zamanlarda parçalara ayrılmış, dünyadan kopan parçalar uzayda meteor taşları haline gelmişti.

    bazı gezegenlerde hayat devam etmekte, yaşam sürmekteydi ama nükleer savaş çok hızlanmıştı. hükmetmek, daha güçlü olmak için o güzel, mutlu dünya delice parçalanırken, birden gizli ve çok güçlü bir düşmanla karşı karşıya kaldı. beş milyar yıl önce ışın ve enerjiden madde haline gelen dünyamız, galaksi çağında lazer ışınlarının etkisiyle toz bulutları haline gelip parçalanmaktadır. bu düşman kimdi, hangi galaksideydi? bütün dünyalılar bu tehlikeye karşı tek bir silah kullandılar. insan beyin gücü ve iradesiyle birleştirilmiş bir tabakayla karşı koymaya başladılar. insan beyin moleküllerinin sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir tabaka dünyayı koruyordu. dünya her saldırı karşısında toz bulutu haline gelmekte, önündeki koruyucu kalkanın arkasına sığınmaktaydı. bu kalkanı delecek tek güç insan beyini ve iradesiyle yaratılacak bir silahtı. ama gerçekte , galakside bulunan dünya düşmanları silahları ne kadar güçlü olursa olsun beyinleri yoktu. dünya ve insanın değeri sonsuzlukta en büyük silahtı. dünyalılar bu bilinmeyen düşmanı aramaya başladılar. ama ne yazık ki gönderilen hiçbir savaşçı geri dönmedi. dünyalılar toplandılar, kavimler bir araya gelip çare aradılar. tek çare düşmanı bulup savaşmaktı. en güçlü en büyük iki türk savaşçısı ve diğer dünyalılar uzaya açılıp bilinmeyen düşmana savaş ilan ettiler. bazı dünyalılar bu savaşa katılmadılar . fakat hayal güçlerini gerçek ve mantıkla birleştiren her insan bu savaşa katılıp kazanmak azmindeydi.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap