• "eğer müzik aşkın gıdasıysa...
    durmayın çalın !
    o kadar çalın ki , müzikle dolsun kulakları aşkın ."

    sözleriyle başlayan oyundaki derinlik, imkansız aşklar üzerine kurulmuştur ama iyi ve kötü arasındaki çekişme komedi ile yok edilmiştir.
  • viola ve sebastian birbirlerine son derece benzeyen ve kıyafetlerindeki farklılık olmasa, biri diğerinden ayırdedilemeyen ikiz kardeştirler. viola, bir gemi kazası sonunda ikiz erkek kardeşi sebastian'dan ayrı düşerek, illyria kıyılarına çıkar. erkek kardeşini kaybettiğinden dolayı çok üzgündür. kendisiyle birlikte kurtulan gemi kaptanı, kardeşini sağlam bir direğe bağlı olarak dalgalarla boğuşurken gördüğünü söyleyerek, viola’yı biraz olsun rahatlatır. viola, kaptan ile konuşurken bulundukları yerin dük orsino tarafından yönetildiğini ve dük’ün bir sene önce ölen erkek kardeşinin yasını tuttuğu için inzivaya çekilmiş olan lady olivia’ya umutsuzca aşık olduğunu öğrenir. korunmasız ve yapayalnız kalan viola, kaptanın da yardımıyla cesario adıyla, erkek uşak giyisileri içinde dük orsino'nun yanına girerek yakınlığını kazanır.

    orsino, kontes olivia'yı onulmaz bir aşkla sevmekte, ancak olivia orsino'nun aşkını geri çevirmektedir. viola, hizmeti ve efendisine bağlılığı ile orsino’nun sırdaşı olur. orsino, olivia’ya olan aşkını viola’ya anlatır ve bir kadının kendisininki gibi bir aşkı taşıyacak kalbe sahip olamayacağını söyler. oysa viola, orsino ile aynı fikirde değildir. efendisini ikna edebilmek için, “babamın bir erkeği çok sevmiş olan kızı vardı. ben bir kadın olsaydım siz efendimizi aynı şekilde severdim” der. orsino hikayeyi öğrenmek ister. viola, kızın aşkını asla itiraf etmediğini ve yanaklarındaki pembelikle beslenen bir gonca içindeki kurt gibi sakladığını söyler. orsino’nun kızın aşkından ölüp ölmediğine ilişkin soruyu viola geçiştirir.

    orsino ve viola konuşurlarken, dük’ün gönderdiği bir haberci olivia’dan mesaj getirir. lady olivia, 7 sene yüzünde peçe ile dolaşacağını ve ölen kardeşinin yasını tutacağını söylemektedir. bunun üzerine orsino, çare olur umuduyla cesario'yu (viola) aşk elçisi olarak olivia'nın yanına gönderir; "cesario" ise, orsino'yu sevdiği için bu görevi büyük bir yürek acısıyla yerine getirir; ancak, bu kez, olivia'nın sevgisini kazanır. olivia, dük’ü sevmediğini ve sevmeyeceğini iletmesini ister cesario’dan. fakat, dük’ün bu soylu görünüşlü, güzel konuşan hizmetkârından çok etkilenerek aşık olur. olivia, orsino’dan gelen bir yüzüğü iade etme bahanesi ile bir hizmetçisini cesario’nun ardından gönderir. yüzük cesario için bir hediyedir ancak cesario (viola) böyle bir yüzük gönderilmediğini bildiğinden olivia’nın kendisine olan ilgisinden şüphelenir.

    dük orsino, onu ikinci kez olivia’ya gönderdiğinde, cesario (viola) büyük bir memnuniyetle karşılanır ve saygı görür. lady olivia aşkını itiraf eder. viola aceleyle olivia’nın huzurundan uzaklaşır. yolda, olivia’nın kendisine olan ilgisini öğrenmiş ve aşkı olivia tarafından rededilmiş bir beyefendinin duello davetini kabul etmek zorunda kalır.

    cesario, tam da kadın olduğunu itiraf etmeyi düşünürken, ordan geçmekte olan bir yabancı, sanki kendisini uzun zamandır tanıyormuşcasına atılarak viola’nın önüne geçer. viola bu yeni arkadaşına teşekkür etmeye ve yardımın sebebini öğrenmeye fırsat bulamadan, yaklaşmakta olan dük’ün kolluk kuvvetleri birkaç yıl önce işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bu yabancıyı tutuklar. yabancı, viola’dan cüzdanını ister. viola ne bu adamı daha önce görmüş, ne de kendisinden cüzdan almıştır ancak, kendisini kurtarmasının karşılığı olarak yanındaki bütün parayı ona verir. yabancı, kendisini ölümün pençesinden kurtardığı ve canını tehlikeye atarak onun uğruna lllyria’ya gelmesine rağmen karşılaştığı bu davranış üzerine viola’yı nankörlük ve kabalıkla suçlar. dük’ün adamları tarafından götürülürken viola’ya sebastian diye bağırır.

    viola, erkek kardeşinin adını işitince bu yabancının onu kardeşiyle karıştırmış olduğunu anlar ve kardeşinin hayatta olabileceği umudu artar. gerçekten de antonio adındaki yabancı kardeşini ölümden kurtarmış ve o günden sonra birbirlerinden ayrılmamışlardır. sebastian, orsino’nun sarayını görmek isteyince, antonio kendisi için tehlikeli olduğunu bilmesine rağmen lllyria’ya gelmiştir. antonio, bir deniz savaşında dük’ün yeğenini yaraladığı için aranmaktadır.

    sebastian ve antonio, viola ile karşılaşmalarından birkaç saat önce gelmişlerdir. antonio para kesesini sebastian’a vererek istediği gibi gezip dolaşmasını, alışveriş yapmasını, kendisinin handa bekleyeceğini söylemiştir. sebastian sözleştikleri saatte hana gelmeyince antonio onu aramaya çıkmış ve kardeşine çok benzeyen viola ile karşılaşmıştır.

    viola bunları öğrendikten sonra, ikinci bir duello tehlikesi ile karşılaşmamak için hızla eve gider. viola uzaklaşalı çok olmamıştır ki, rakibi onun geri geldiğini düşünür. oysa gelen sebastian’dan başkası değildir. iki adamın kavgasına lady olivia son verir. olivia, sebastian’ı cesario ile karıştırmaktadır. sebastian, "cesario"nun tersine, olivia'nın aşkını geri çevirmez, olivia'yla onun yerine evlenir. ancak, sebastian'ın varlığıyla, kişilerin birbirleriyle karışmasıyla, olaylar da birbirine karışınca, iki kardeş kimliklerini açık ederler. yanlış anlamaların ve gerçek sevgililerin ortaya çıkması sonunda, dük viola'yla, olivia da sebastian'la birer çift oluştururlar.

    "shakespear in love" filmini hatırlayanlar, filmin sonunda onikinci gece'ye atıfta bulunulduğunu fark etmişlerdir. viola'yı oynayan gwenith paltrow'u, bir gemi kazası sonucunda ıssız bir sahilde yürürken görürüz.
  • 12. gece ya da siz ne derseniz.
    şekspirin komedi türü oyunlarından birisi. görece kısa bir eser ve derinlemesine cümle cümle incelemeden genel hikaye odaklı okunursa görece kolayca anlaşılabilir bir metni var.
    shakespeare de spoiler olmaz bence ama bu konuda hassasım diyenler için spoiler içeren özeti şöyle,

    --- spoiler ---

    viola adında bir hanım kızımızın, erkek ikizi ile yolculuk ettiği gemi batmış. kendisini kurtarmışlar ama kardeşini kurtaramadık öldü diyorlar. aman kardeşim canım kardeşim minimalinde iki cümlenin hemen akabinde ilgisi başka yöne kayıyor. kurtarıcısı geminin kaptanıyla konuşuyorlar. nereye geldiklerini soruyor, kaptan diyor ki burası benim memleketim illyria , yöneticisi de orsino adında soylu bir dük . viola nın ilk sorusu aa bekar mı oluyor. kaptan diyor ki bekar ama olivia diye birine aşık. ama bu olivia babası ve kardeşi öldüğü için yas tutuyormuş talipleri kabul etmiyormuş. viola cin fikirli hemen diyor ki ben bu kadının hizmetine gireyim hem rahat ederim hem de ortama alışır ne olup bittiğini öğrenirim diyor. kaptan diyor ki olivia seni almaz. viola diyor ki, o zaman erkek kılığına gireyim, şarkı söyler piyano çalar bir şekilde kendimi dük efendinin hizmetine sokarım.
    nihayetinde güzel viola oluyor sana cesario . dük bunu çok seviyor yancısı yapıyor. hatta o kadar seviyor ki üç günlük tanıdığı elemanı leydi olivia nın evine gönderiyor. neymiş efendim bu cesario'nun ağzı iyi laf yapıyormuş, kadın ruhundan falan anlıyormuş (* ) onun adına konuşsunmuş. kıza, arkadaşıyla haber yollayan liseli ergeni nasıl dük yapmışlar orası muamma. neyse buviola /cesario gidiyor olivia nın yanına.
    leydi siyahlara bürünmüş yas giysileri içinde yüzü peçeli şekilde karşılıyor bunu. olivia başlarda, efendin boşu boşuna seninle mesaj gönderiyor yas tutuyorum istemiyorum kimseyi tiplerinde. derken bizim erkek fatma viola'dan bir iltifatlar bir haller, hani doğrusunu bilmesek yavşıyor deriz o derece, bir ilgi bir alaka. kendisinin de bir kadın olmasından mütevellit hemcinsini biliyor tabi. şekspir tarzı iambic pentametre ile romantik romantik şiirsel konuşmalarla altdan altdan işliyor. misal bi sahnede , leydi olivia örtüsünü kaldırıp yüzünü ilk defa gösterince viola'nın repliği olan dizeler (çeviriyle maalesef anlamlarını büyük ölçüde yitiriyor tabi. şekspir üşenmeyip kafiyesini, vurgusunu, hecesini ölçüsünü, her detayını düşünmüş hatta istediği şekli verecek kelime bulamayınca sırf bunun için yeni kelimeler icat etmiş. çevirisi tabi ki aynı dadı veremeyecek napsın çevirmen) yalnız leydi olivia 'yı etkilemekte kalmıyor uzun yıllar geçmesine rağmen halen, dünyanın farklı yerlerinde romantiklik adına referans olabiliyor.
    viola, dük orsino ya aşık, orsino nun sevdiği kadın olivia erkek sandığı viola için yanıp tutuştuğu bu multi-sexual aşk-ı memnu çatısı yeterince karmaşık değilmiş gibi bir de, viola'nın erkek kardeşi sebastian ölmemiş mi. tabi o da duramıyor ve hiç vakit kaybetmeden olivia'a aşık oluyor. bu karambolde bir yandan dahil olmaya çalışan yan karakterleri saymıyorum bile. nitekim olaylar öyle bir hale geliyor ki özetlemek ne mümkün. entrikalar, çarpık aşklar, sürekli sarhoş dayılar, el yazısını taklit eden hizmetçiler derken nasıl bir ülke bu illyria , neden bunların tepelerine taş yağmıyor diye düşünmekten oyunun bu kısmına pek odaklanamadım şahsen.
    neyse bütün bu karmaşanın çözüm kısmında shakespeare her zamanki tarzını koruyor. bir shakespeare oyununun türünü bulmak çok kolaydır. eğer sahnedeki herkes ölüyorsa o bir trajedi oyunu, eğer sonunda nispeten az kişi ölmüşse ve bir evlilik yapılıyorsa o kesin komedidir. 12.gece ya da biz nasıl istiyorsak o gece olan bu oyun da, bir komedi olduğu için sonuçta aşıklar evleniyor ve birlikte içmeye gidiyorlar.
    --- spoiler ---

    son söz olarak belirtmek isterim ki bu oyunun en delikanlı karakteri, bazen clown olarak da bilinen feste karakteridir. bir bilge , bir soytarı ve güzel bir adamdır. hazırcevap keskin bir zekası ile lafını hiç sakınmaz çat diye vurur. helal olsundur. illyria da bir delikanlı adam o vardır. bana, fena halde bizim sadri alışık karakterini, hatırlatıyor. sadri babanın bir karakteri vardı, ne zaman bir laf uyduracak olsa, lafa ne demiş cames bond diye girer, lafı ona mal ederdi. feste de aynı şekilde birini uydurmuş. uydurduğu laflara, ne demiş quinapalus diyerek gönülleri feth etmiş bir arkadaşımızdır.

    bitti.
  • aşkı anlatır ama o aşkı teoride anlatır. erkek ve kadın kavramlarını ele alıp herkesçe bilinen kabul edilen inancı yıkmaya çalışır; kadın erkek arasındaki ayrımı kaldırır. normal ve bilinen davranışlar altüst edilmeye çalışılır, nedeni toplumu eleştirmektir. çünkü toplum insanların davranışlarını yönlendirir, bu noktada davranış kavramı sorgulanır. aşırılıklar gösterilir ki kadın erkek nedir görülsün. kadın ya da erkek olmak nedir diye sorgulanır, burdaki amaç izleyicinin/okuyucunun düşünmesini sağlamaktır. her görülene her bilinene inanmamak gerektiğini vurgular.
  • eşcinselliğin, kılık değiştirmenin, kandırmanın, alaya almanın hatta bıraksalar ensestin gırla gideceği pek sevdiğim shakespeare oyunu.
  • metni okunmadan önce, mutlaka filmi izlenmesi gereken oyun. shakespeare eserlerinin tamamına bu şekilde yaklaşmak, oyunları çok daha keyifli hale getirecektir. çünkü shakespeare eserleri okunmak için değil izlenmek içindir. twelft night kuşkusuz soluksuz izlenebilecek niteliktedir. sonu tahmin edilemez şekilde, hayranlık verici bir kurguyla tamamlanır.
  • erzurum devlet tiyatrosu tarafından sahnelenecek oyun. zurab sikharulidze oyunun yönetmenliğini yapacak.
  • erzurum dt uyarlamasında santiago'yu dile dolayan oyun. bir ay kapalı gişe oynayan çıkmaz sokak çocukları oyununun sezai yılmaz ve emrah keskin ise bu oyunda da en büyük alkışı alanlar oluyor. emrah keskin çok büyük oynuyor, devleşiyor. çıkmaz sokak çocukları oyununu da izlemiş olan seyirci o'nu sahnede görünce beklentiyi bir tık yukarıya atıyor direkt olarak.

    ve son olarak:

    "nannan nana niii"
  • ek bir bilgi olarak belirtilmelidir ki oyun italya dekorunda geçmektedir. shakespeare çoğu romantik komedyasını italya'da geçirir. en büyük yazarlık özelliklerinden biri ister italya'nın herhangi bir yeri, ister dünyanın herhangi bir noktasını işlesin; bütün karakterlerin onun yaşadığı dönemin* insanları olmasıdır.
  • gemi kazası sonucunda birbirini öldü sanan biri erkek diğeri kız, iki kardeşin maiyetlerine girdikleri soylularla yaşadıkları karman çorman aşk ilişkilerini anlatan, shakespeare'in yanlış anlaşılmalar üzerine kurulu en güzel komedilerin biri. 1996'da çevirilen versiyonunda hbc*'nin yanı sıra, ben kingsley, imogen stubbs,richard e. grant de boy gösteriyorlardı. ayrıca filmde sir ben kingsley çok güzel türkü çığırdığını kanıtlıyordu.
hesabın var mı? giriş yap