• üniversitelerden siyaseti temizlemek yerine ilkokuldan itibaren "farklı düşüncelere saygı" diye bir ders koyalım. daha çok işe yarayacaktır.

    8 yıl sonra gelen edit: başlık başa. yazar tüymüş ya da uçurulmuş.
  • siyasetin de aslında bir sosyal bilim olduğunu ve üniversitenin 'bilim yuvası' olduğunu düşünürsek, son derece mantıksız bir düşünce.
  • üniversite çağına gelen bir genç için ülkesinin problemlerini düşünmek , siyasetle uğraşmak çok doğal bir şeydir. burda temizlenmesi gereken siyaset değildir. kişilerin artık zihnine yerleşmiş olan tahammülsüzlüktür. keskin taraflılıkların giderilmesidir.
  • her iktidarın hayalidir bu. ilk defa senin aklına gelmiyor yani zeki kardeşim. 12 eylül darbesi'nden sonra en etkili şekilde üniversiteden siyaseti kazımaya çalıştı asker ve bürokrasi. sonucu görüyorsunuz, ülkenin boka sarmasının en büyük nedenlerinden biridir apolitizasyon.

    üniversitelerde siyasi düşüncenin ifade edilmesini ve siyasi faaliyetleri yasaklarsanız birkaç kuşak boyunca mal yetiştirirsiniz. geçen berberde karşılaştığım ve berberin gündelik politikaya dair bir sorusuna "ya abi bizde o konularla babam ilgileniyor ben babamdan daha mı iyi bilicem" diyen iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünde okuyan çocuk ülke ortalaması haline gelir. siyasi tercihleri babasının oy verdiği partiye oy vermekten öteye geçmeyen, atadan dededen bilmemnecilerin yetiştirdiği çocukların halini görüyoruz.

    özellikle bizim gibi demokrasi kültürünün oturmadığı ülkelerde her şey daha da boka sarar. neden peki? çünkü kimlik ergenlikte şekillenir. kimlik derken ben kimim sorusuna verilen yanıtlardan bahsediyorum. psikososyal olarak üniversitede kimlik gelişimi devam etmektedir. yani yetişkinliğe hazırlık dönemidir üniversite yılları ve siyasi tercihler de kimliğin bir parçasıdır.

    üniversiteden siyaseti silmek yerine aileden başlayarak toplumun bütün katmanlarında demokrasi kültürünü yerleştirmeye çalışmak ülkenin gelişimi için daha hayırlı olacaktır.
  • siyasetten anladığı terör olan yazar söylemi .
    o halde ilahiyat fakültelerini de kaldıralım, bilim yuvası da değil üstelik.
  • "siyaset" kelimesi yerine "terör" kullanılırsa güzel olacak eylem.
  • hayatı boyunca ne sorunu ne de çözümü saptayamamış, standart düşük zekalı faşist önermesi.

    bu düşük zekayla iyi kötü hayatta kalabilirsiniz ancak gri, boktan bir hayatın ötesine de asla geçemezsiniz.
  • tatava yapma allah aşkına. böyle bir hikaye olabilir mi? eğitim kurumları hele hele üniversiteler siyasi partilerin, "sözde dava " sevdalılarının, bazı sivil toplum adı altında ideolojilerin beşiği olan kuruluşların ekmek yediği yegane kapılardır.12 şubata veya başka darbe müteşebbislerine bakmaya gerek yok.osmanlıya bakın cemiyetler, azınlık okulları, kurtuluş savaşından önce artık işi yüzsüzlüğe vurup açıktan devlet aleyhinde cemiyet kurmaya başlamadı mı bunlar? şimdiki de aynı bokun laciverti.devlet içinde devlet.bunların istediği bu.var mı öyle yağma? o zamanlardan tek farkımız yol yöntem değişti.strateji arap baharı oldu halkların kardeşliği oldu dinler arası diyalog cemaatleri oldu.demem o ki siyaset hayatın bir parçası, okulun eğitimin yönetimin içinde. bunu düşünmek yerine kapıcılıktan değil de hakikaten içi dolu eğitimler başarılarla dolu devlet adamları yetiştirmeye bakılmalı.
  • ciddi ciddi sessiz bir çoğunluk tarafından istenilen hede. halk hiç olmadığı kadar kutuplaştı, orta yolda buluşamaz oldu. insanlar -ya da gazeteler- ne kadar uçlaşırsa, ne kadar kin ve öfke kusarsa o kadar kutsallaşıyor, gündemde o kadar yer ediniyor.

    şimdi bence benzeri bir kutuplaşmanın yaşandığı ve sonucunda askeriyenin yönetime el koyduğu döneme bakalım.

    bu bir kenan evren mottosu. zamanında üniversitelere, kahvehanelere ve hatta gazetelere siyaset sokmamışlar devletli paşalarımız.

    şimdi solcusu sağcısı türkü kürdü şeriatçısı komünisti kenan evren'e ve diğer darbecilere sövüyor. hepsi belli ölçüde mağdur olmuş; hepsi 30 küsür yıl öncesinin baskısını bayraklaştırmışlar.

    bir de diğer tarafta o zamanlar işinde gücünde, akşam ne yerim derdinde olan insanlar var. şu anda tüm medya organları darbeleri kötülerken alttan alttan kim hangi bedeli öderse ödesin zamanındaki siyasi kaosun bıçak gibi kesilmesinden mutlu olanlar.

    peki ne oluyor, o dönemde yaptıklarının ekmeğini yiyenler tepemizde vekil, gazetemizde başyazar olurken geçmişte destekledikleri ne varsa aksini savunabiliyor, çok sıkışırlarsa yapmışız bir kaç hata diyebiliyor. ama hala bugünkü kutuplaşmaya en büyük katkıyı da onlar veriyor.

    sözüm özü siyaset profesyonel mesleğin değilse bırak, kapılıp gitme; keyfini bozmana değmez. nitekim zamanında kapılıp gidenlerden şansızları öldü şanslıları o zamanki bağlantılarını kullanarak memleketin kaymağını yedi, yemekte.

    bir siyasi görüş için hayatını ortaya koymak çoğu zaman aptallık; ileride bunun üzerinden prim yapıp bir yerlere gelmek ise her zaman gavadlıktır.

    siyaset olsun, olsun olmasına da toplumsal hayatımıza, sinir katsayımıza sinek vızıltısı etkisinde olsun dileğiyle.
hesabın var mı? giriş yap