• yazarı don miguel ruiz olan, an itibariyle bitirdiğim, hızlıca okunabilecek hoş bir kitap.

    ikili ilişkiler üzerine diyor ki: köpekleri seviyorsanız neden gidip kedi alasınız? kediniz olsun istiyorsanız ne diye at ya da kuş alacaksınız?

    yine bir başka satırda şunu da diyor: birlikte olduğunuz insanları neden değiştirmeye çalışıyorsunuz? başkalarını değiştirmeye çalışmak köpeği, kedi ya da ata dönüştürmeye çalışmak gibidir...

    anlayana.... gerçi nasılsa herkes sevdiği hayvanı besliyordur hem de tüm özelliklerinden hoşnut bir biçimde...
  • beni çok etkileyen don miguel ruiz kitabı.

    herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum, başucu kitabı olabilecek nitelikte bir kitap.

    özsevgi ile alakalı şu kısım tüm kitabın özeti gibi aslında;

    ''evinizde sihirli bir mutfağınız olduğunu hayal edin. bu mutfakta dünyanın herhangi bir yerinden dilediğiniz yiyeceğe dilediğiniz kadar sahip olabiliyorsunuz. yiyecek konusunda tasalanmanıza hiç gerek yok. ne isterseniz sofranızda beliriyor. son derece cömertsiniz, yiyeceklerinizi koşulsuzca, karşılığında herhangi bir şey istemeksizin başkalarına sunuyorsunuz. evinize kim gelirse gelsin yalnızca paylaşmanın zevki için besleyip doyuruyorsunuz. eviniz her zaman sihirli mutfağınızın yemeklerinden yemek isteyenlerle dolup taşıyor derken günün birinde kapınız çalıyor, elinde pizzayla birisi gelmiş, kapıyı açıyorsunuz, karşınızdaki size bakıp "şu pizzayı görüyor musun" diye soruyor, ''bana yaşamını kontrol etme izni ver, senden istediklerimi yap, pizzayı sana vereyim. o zaman hiç aç kalmazsın, çünkü sana her gün pizza getiririm. bütün yapacağın bana iyi davranmak."

    tepkinizi canlandırabiliyor musunuz?

    aynı pizza, belki daha bile iyisi sizin mutfağınızda var. ama bu kişi gelip istediği her şeyi yapmanız karşılığında size yiyecek vermeyi öneriyor.

    gülerek, "hayır teşekkürler. senin vereceğin pizzaya ihtiyacım yok. mutfağım yiyecek dolu, asıl sen evime gelip istediğini yiyebilirsin, karşılığında bir şey yapman da gerekmez. benden istediklerini yapacağımı düşünme. beni kimse yiyecekle parmağında oynatamaz!" dersiniz.

    şimdi de tam tersini düşünün. haftalar geçmiş, doğru dürüst yemek yememişsiniz. açlıktan ölüyorsunuz, cebinizde para da yok. elinde pizzayla çıkagelen kişi, "bak, sana verecek bir pizzam var, bu pizzayı alman için senden istediğimi yapman yeter." diyor.
    yiyeceğin kokusu burnunuza geliyor, açsınız. kabul etmeye karar veriyorsunuz. siz biraz yedikten sonra, "daha fazlasını istiyorsan alabilirsin ama istediklerimi yapmaya devam etmen gerek!" diyor.
    bugün yiyecek bir şeyleriniz var ama yarın olmayabilir. onun için ne gerekiyorsa yapmaya karar veriyorsunuz. yiyecek gereksiniminiz ve yokluk yüzünden köle haline gelmeye çok açıksınız. böyle bir durumda bir süre sonra kuşkular belirir içinizde, "pizzam olmazsa ne yaparım? pizzasız yaşayamam. ya eşim benim pizzamı başkasına verecek olursa?" dersiniz.

    şimdi pizzanın yerine sevgiyi koyun.

    yüreğiniz sevgiyle dolup taşıyor. sevginiz yalnız size değil bütün dünyaya yetecek kadar bol. öylesine sevgi dolusunuz ki kimsenin sevgisine ihtiyacınız yok. sevginizi şart koşmadan paylaşıyorsunuz. sevgi milyonerisiniz. birisi kapınızı çalıp "sana verecek sevgim var. istediğimi yap, senindir" diyor. sevgi doluysanız tepkiniz ne olur? gülerek, "teşekkürler ama sevgine ihtiyacım yok. yüreğimde aynı sevgi, hatta daha büyüğü, daha iyisi var ve onu da koşulsuzca paylaşıyorum" dersiniz.

    ama ya sevgi açlığı çekiyorsanız, yüreğinizde sevgi yoksa, kendinizi sevmiyorsanız ve birisi çıkagelip, "biraz sevgi ister misin? istediklerimi yapacak olursan sevgimi alabilirsin" diyecek olursa? bu sevgi için her şeyi yaparsınız. hatta öyle yoksullaşırsınız ki bir parça sevgi için ruhunuzu verirsiniz.

    yüreğiniz o sihirli mutfak gibidir. açarsanız gereksindiğiniz bütün sevgiyi kendinizde bulursunuz.

    diyar diyar dolaşıp "ne olur, birisi sevsin beni. öyle yalnızım ki, sevgiye layık değilim... beni sevecek, sevilmeye layık olduğumu kanıtlayacak birisine ihtiyacım var..." diye sevgi dilenmenize gerek yok. sevgi içimizde ama bu sevgiyi göremiyoruz. sevgisiz olduklarına inandıklarında insanların yarattığı dramı görebiliyor musunuz? sevgi açlığı çekiyor, başka birisinden biraz sevgi gördüklerinde kendilerine büyük bir gereksinim yaratıyorlar. aldıkları bu sevgi onları muhtaç ve saplantılı kılıyor. büyük dram da işte o zaman başlıyor...''

    konu sadece sevgi de değil; farkındalık, uyanış, özsaygı var bu kitabın her satırında.

    çokça panteizm, biraz hinduizm, azıcık da budizm çıkıyor karşımıza kitapta. öyle akıcı ve bütünlük içinde bir anlatım var ki, hepsi öyle ahenkle iç içe geçmiş ki, ancak kitap bittikten sonra ayırt edebildim ben birbirinden bu inanç sistemlerini.

    yani özetle, ben bu kitabı açıp açıp okurum, öyle etkilendim.
  • kişisel gelişim kitapları hakkında ne düşünürsünüz bilmem; kimisi çok sever, kimisi sıkıcı bulur. ben de çok tercih etmem, çünkü o tarz kitaplarda anlatılan gibi bir dünyanın olmadığını düşünürüm hep. “sen her şeye olumlu bakarsan olumlu şeyler yaşarsın, her şey sende gizli…” gibi cümleler yaşam içinde hep havada kalıyor gibi geliyor ama bu kitap bir şekilde elime geçti ve okudum. öyleyse yorumlayım dedim.

    ustaca sevmek, sevgi, yaşam, öz benliklerimiz, kendimize yabancılaşma gibi temel konularda kaleme alınmış bir bilgelik kitabı. sevginin gücü, sevgiyle bakmanın önemi, insanın ilk önce kendisini sevmesi ve kendiyle barışması gerektiğinin anlatıldığı bu kitap oldukça akıcı ve insanın farkındalığını artıran bir kitap aslında. kişisel gelişim sevenler için harika ama sevmeyenler için biraz sıkıcı olabilir. o yüzden bir oturmada okunabilecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum. ara ara açıp okunsa daha eğlenceli olabilir belki. kitapta 12 bölüm var, her gece yatmadan önce bir bölüm okunursa sevginin ne kadar önemli olduğu uykuda bile bilinçaltımıza yerleşebilir diye düşünüyorum. “sevgiye inanmayan adam” bölümü benim en sevdiğim bölüm oldu örneğin.

    benzetmelerden yola çıkarak, sevgi, ilişkiler, güven üzerine çok güzel anlatımların olduğu, yaşadığımız çoğu olayın aslında öz-sevgi eksikliğinden kaynaklandığını, sevmeye önce kendimizden başlamamız gerektiğinin anlatıldığı bu kitapta size faydası olacağına inandığınız bilgiler bulabilirsiniz.
  • don miguel ruiz ile tanıştığım kitap. kişiyi on iki bölümle kendi ic dünyasında ufak bir yolculuğa çıkarıyor. sevmek ana öge bu ögeyi benimserken neyi atlıyoruz, atlamadığımız ama yanlış çerçeveden baktıklarımız neler var üzerine biraz düşündürüyor. en azından benim kitaptan beslenmem bu yönde.
  • iki veya üç kez okunması gereken bir kitap. tek okuyuşla havada kalır. her cümlesinin altı çizilesidir. bu dediklerimi sadece okuyanlar anlayacaktır*
  • sevmek bir eylemdir. sevgimizi dile getirdiğimizde ise artık bir beyan.

    sevgiyi nasıl tanımlamalıyız bilmiyorum ama yukarıki cümle bana en yakın olanı.
    ne demek ne sevgi? neyi ifade ediyor?
    çoşkuyu, huzuru, hüznü tanımlayabiliyorum, ruh hallerine dair aşinalığım var evet ama sevgi? sevgiyi hissetmek? sevildiğimi hissettiğim zamanlarımı hatırlamaya çalıştığımda, en azından hissetmeye en yakın olduğum anları, tam değilmiş gibi, onlar olamazmış gibi. daha iyilerine ihtiyacım var.
    kendime olan sevgimin eksikliğini gördüm. herşeyden önce kendimi sevmeyi öğrenmem gerekiyor.
  • ara ara dönüp okuduğum kitaplardandır ustaca sevmek.

    ''kendimize yönelik öylesine çok yargımız var ki öz sevgiden yoksun kalıyoruz. ama kendimize karşı sevgiden yoksunken sevgiyi başka birisiyle paylaştığımızı nasıl söyleyebiliriz? öylesine benciliz ki yaşamımızı paylaştığımız insanın da bizim kadar muhtaç olmasını istiyoruz. varlığımıza anlam katmak, yaşamamızın bir nedeni olduğunu duyumsamak için 'bana gereksinen birisini' istiyoruz. aradığımızın sevgi olduğunu sanıyoruz. oysa peşinde olduğumuz 'bana gereksinen', çekip çevirebileceğimiz birisi''
hesabın var mı? giriş yap