• üç ay sonra yine görecektik birbirimizi dokuz-on ay yine kıçının dibinde olacaktımda sen üç hafta dayanamadın değil mi itin dölü
  • her şeyi yarım yaşamaktır.
  • 1.5 yıl yakın mesafede olduktan sonra 2 yıldır da uzaktan başarıyla devam ettirdiğim ilişki. bunda öncesinde 1.5 yıl yakın olmanın ve ciddi düşünmenin payı vardır kuşkusuz
  • bu hayattan göçmüş gitmiş eşlerini dahi halen bekleyen, vefat etmiş eşlerine sadık kalan mucizevi insanlar olduğu sürece varlığına inanmaya devam edeceğim...
  • yeterli sayı ve nitelikteki vakıa üzerinden yaptığım gözlemlere göre, bir defa uzak mesafe ilişkisi yaşamış olmak, insanın adeta siciline işleniyor. baya böyle adliyeye gidiyorsun, sicil kaydı alıyorsun, "uzak mesafe ilişkisi" ibaresi falan çıkıyor sanki. çünkü sonraki muhabbetlerde, yav sen zaten bir defa yaşamışsın, sana koymaz, noktasına çok çabuk geliniyor.

    yalnız o öyle değil.
  • çok fazla fedakarlık isteyen, günlerce para biriktirip tekrar 500 km yol gitmeyi planladığın fakat en sonunda tek taraflı olduğunu veya artık ''uzak mesafeden'' dolayı yaptığın tüm fedakarlıkların bi çırpıda silinip ortada kaldığın ilişki türü.
  • şahsen benim beceremediğim ilişki türü. gerçi benim yapamamamın sebebi mesafenin uzaklığı değil vatandaşın yaşam biçimiydi.

    (bkz: #35244918)

    şimdi gelelim olayın gerçek kahramanlarına: bunlardan biri benim okuldan yakın arkadaşım bir diğeri de makine mühendisliği mezunu bir vatandaş.

    şimdi bunlar lise yıllarında internette okey oynarken tanışıyorlar*. daha sonra çocuk bunun bulunduğu şehre gidip geliyor falan... lise sondayken de sırf bizim arkadaş için kızın bulunduğu şehri yazıyor.

    fakat bizim arkadaş ankara'daki eğitimin daha iyi olduğuna inandığından ankara'ya geliyor okumaya. neyse çocuk çıldırıyor tabi. bunlar her gün telefonda bir kavga bir dövüş anlatamam. sonra ben bir gün sordum arkadaşa ne ayak ne biçim sevgilisiniz siz? diye.

    dedi ki lanetolsunicimdekitercumesevgisine böyleyken böyle. dedim ama yapılır mı bu yani?
    dedi ki "ben de meraklı değilim yani, düzenimi bozup geldim buraya"
    gel zaman git zaman bu böyle gitmez birbirinize eziyet ediyorsunuz dedim ama dinletemedim tabi. böylece üniversite bitimine kadar devam ettiler.

    kız eğitim için aylarca yurt dışına gitti***
    oğlan da gitti ama farklı zamanlarda. bu dönemde günde 5 saat telefonla konuştular. tabi arada kız memlekete gidip geldi oğlan da buraya geldi falan öyle idare ettiler.

    çocuk çok iyi bir maaşa işe girdi. kız da bir firmada ihracat sorumlusu oldu. çocuk askerliği de bulunduğu şehirde yaptı*

    nişanlandılar derken yaz sonunda evleniyorlar.

    tabi ben çocuktaki bu sabrı makine mühendisi olmasına bağlıyorum**

    (bkz: sabreden derviş muradına ermiş)

    zöge: sizinki olmuyor diye başkalarının ilişkisi de olmayacak değil, şimdi sakin olun ve klavyenizi bırakın ekşiciler*

    sonradan gelen edit: evlendiler şuan balayındalar yunan adalarında.
  • yakınından ne fayda gördük de uzağı ne skime derman olacak deyip geçmemek gereken ilişki türü. ben dedim kaybettim oradan biliyorum, siz demeyin gençler.
  • birbirine uzak iki sevgilinin ilişkileri genelde daha fazla sürer ve çoğu sonunda mutlu evlilikle biter. bunun örneğini hepimiz görmüşüzdür. yalnız benim düşüncem bu ilişkinin uzun sürmesinin en önemli nedeni iki sevgilininde birbirinin tam olarak tanımamasıdır. aynı olay ilk buluşmalarda da geçerlidir. kişi gerçek yüzünü göstermedeb karşısındakinin istediği özellikte veya ideal sevgili özelliğinde olmaya istemli veya istemsiz bir şekilde çalışır. zaman geçtikçe bu özellik ortadan kaybolur ve herkes nasılsa öyle gözükür ilişkilerde. bu gerçek gözüken, karşısındakine uyarsa o ilişki devam eder uymazsa sorunlar çıkmaya başlar. şehirler arasında olanda bundan farksız değildir, sadece bu gerçek yüzü gösterme olayı çok uzun sürer.
  • cok doldum. mumya icerisinde kapana kisilmiscasina sikildim, nefes almayi unuttum; icten, soyle bir kilo et yemis gibi olacagim kahkahalari unuttum. iki saniyede tolstoy'un romani ortasinda yapabilecegi tasvirleri yaptigimi sandigim anlamli bakislari unuttum. tutkuyu unuttum, ozlemeyi degil ozlemeyi ozlemeyi unuttum. sanirim ask'i ise yanlis anlamisim, insanligin son umitle yasam var denilen gezegene gelip tek su damlasina rastlamamalarinin yaratacagi hayalkirikligiyla yarisir bir hayalkirikligiyla hem de.

    bazen konusmayi unutuyorum mesela, elim yanlislikla bira siselerine carpinca hatirliyorum ses diye bir seyin oldugunu. tipki bu satirlar gibi; en anlamlisi bile curmum kadar yer yakabilecek sacma sapan harfler dizisi iste, o derece gereksiz. ciddi ciddi "neden bu kadar konusur bu insanlar? bu kadar enerjiyi sarfetmeye degecek ne var bu kadar etrafta?" diye sorup cevabini da anlayacagimi sanmadigim bir cok soru var aklimda.

    eskiden sayilari severdim ben. ta ki halen kayip mi degil mi anlayamadigim, sorgulayamadigim nicelikleri ifade etmeye baslayincaya dek bana. matematik sagolsun, icinde bulundugun boyutlar disindaki boyutlari anlamak imkansizdir diye yapistiriveriyor cevabi.

    asla veremeyecegin sozleri tutma derken bana bunu anlatmaya calisiyormus demekki. kendini asik sanarken kolay oluyormus bu tarz seyler. petrolun irak sinirinda bir anda kesilmesi turkiyede cikmamasi gibi; gidince, gogsunde huzur buldugunu dusundugun gunlerin sayisi bu denklemde her hangi bir sekilde etken olmaksizin, sozler bir anda gecerliligini yitiriyormus. ben neden boyle bir insan olamadim ki? insanlarin marjinal gorunmek adina astigi bir cok "basit" sey varken ben su unutmayi neden basaramadim arkadas? ertesi gun sen sakrak olabilmek icin kac aksam daha birer kucuk yuvarlamam lazim?

    kayiplar degil uzuldugum; bunlarin hesabini, uzaktan, birbirimizin yanindaymis gibi yaptigimiz gunler dort basamakli sayilari gectiginde biraktim ben. kendimi bencil sanardim sana karsi, oysa ask'in oldugu yerde ne isi vardi bencilligin? malesef kendi kendime kanitladigim teoremlerden biri de bu oldu. sana bu kadar kendimi kaptirmak kendime yaptigim en buyuk bencillik olmus, sonradan farkettim.

    kayiplar degildi uzuldugum; bir ilkokul ogrencisinin yasam suresi boyunca, asik oldugumuz insanin elini tutabilmek icin yaptigimiz sehirlerarasi yolculuklar uc basamakli sayilari astiginda artik "bir baskasi" tamlamasini unuttum ben. yalnizligim bunun senin icin dogru olmadigini kanitlayinca vazgectim ben de konusmaktan. hayatinda en cok deger verdigin insanin sozleri kumdan kale misali yikilip gidiyorsa, bu insanlar neden konusurdu ki hala?

    uzuldugum sey kayiplar degildi aslinda; soguk, hafif bulutlu, henuz yagmur yagmis bir sabahin gunesine bakiyor gibi ic gecirdigimde fotograflarina, biraktim sensiz mutlu olmayi ben. bilmezdim mesela boyle oldugunu, sen yokken, her yagmur yagdiginda yagmurun beni gulumsettigini farkedene kadar.

    kendimle gurur duymaliyim, seni yoklugumla da olsa mutlu etmeyi basarabildigim icin. kumdan kalelerinin yanibasina bir cin seddi yaptigimi farkedemedim. degil yedi ay, yedi sene dayanabilecek sozler soyleyebilecek kadar cesur oldugumu gormeni isterdim. hep nefret ederdin cunku, gucsuz olmamdan.

    sahi ya ben neye uzuluyordum? ne zaman yandi kirmizi guller?

    hoscakal alti bucuk sene...
hesabın var mı? giriş yap