• 87. oscar ödüllerine en iyi belgesel dalında aday olan yapım. imdb
  • bu belgeseli perdedeki son harfine kadar izledim, sinemadan çıktım ve çıkar çıkmaz bir sigara yaktım. yaklaşık on gündür sigara içmiyordum oysa ki. bırakmaya karar verdiğimden de değil, bir sabah uyandım ve içmemeye başladım. ama dedim ya, virunga’nın sınırlarından kaçar kaçmaz bir sigara yakmak istedim. virunga’dayken; vücudumdaki tüm su tükenmiş sanki, dudaklarım kurumuş, adeta kavrulmuş. sigara kurumuş dudaklarıma yapıştı, sonra öyle bir çektim ki sigarayı dudağımdan, dudağım kanadı, acıdı. o yaraya basa basa içtim ve bitirdim sigarayı.

    belgesel, kongo'daki virunga milli parkı’nın hikayesini anlatıyor. dünyanın biyoçeşitliliği en yüksek olan bu parkı için, orada nefes alan her şey için, yani goriller, kuşlar, filler, su aygırları, ağaçlar, göldeki balıklar, oraya sığınan insanlar... hepsi ama hepsi için, nöbet tutan insanları anlatıyor. bu belgeseli; doğaya, canlılara, yaşadığı dünyaya, saygısı olmayan tüm kötü insanlara izletmek istiyorum. evet, hepsini tek tek koltuklara bağlayıp, gözlerini kırpmalarına izin vermeden izletmek istiyorum. her gün sebep oldukları kötülükler karşısında gözleri birkaç saniye bile buğulanmayacak bu insanlar, gerçekten ağlayana kadar, ve azat edilmeyi dileyene kadar günlerce, gecelerce izletmek istiyorum.

    kongo, sahip olduğu petrol ve yer altı kaynakları sebebiyle senelerdir sömürülüyor. bağımsızlığını ilan ettiğini sandığı zamanlarda ise, kendi dışındaki güçlerin doğrudan beslediği iç savaşlarla kıvranıyor. yerinden yurdundan olmuş, iç savaş sırasında evini terketmiş ve çadırkent'e yerleşmiş bir anne diyor ki; “sadece çocuklarıma bakıyorum ve bu şekilde nasıl büyüyeceklerini, nasıl devam edebileceklerini düşünüyorum."

    emin olun; "kongo'dan siktir olup gitmek" diye bir başlık olsaydı, onlar da gitmek istediklerini yazarlardı sayfalarca, binlerce, milyonlarca... sayısız ölüyle beslenmiş o topraklardan gitmek isterlerdi, bir türlü huzura kavuşturulmayan o ülkeden kaçmak isterlerdi. üstelik nereye gitmek isterlerdi biliyor musunuz? virunga milli parkının göbeğinde, tüm canlıların yaşam alanında petrol arama çalışmaları yapan “soco” şirketinin memleketine, yani ingiltere’ye gitmek isterlerdi. her fırsatta barış çığırtkanlığı yaptığı halde; para için vahşeti görmezden gelen, menfaat için bizzat vahşet yaratan avrupa'ya, amerika'ya gitmek isterlerdi. bizi kendi coğrafyalarımızda ezmekten çekinmeyen ülkelerde huzur bulma dileğimiz, bu dünya üzerindeki en büyük adaletsizliklerden biri bana göre.

    işte bu belgesel; hiçbir yere gitmeden orada kalanları, kalmak için çabalayanları, anlatıyor. baksanıza; şarkıları bile, “gitmeyeceğiz” diyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=ij9wxvphtrs

    çabalarına ortak olmaya fazlasıyla değer diyorsanız, bu da bağış sayfası;

    http://virunga.org/donate/
  • filmin bir yerinde tipik bir aşağılık beyaz avrupalı şu minvalde bir şeyler diyor: "buraların, tüm afrika'nın tekrar kolonileşmesi gerek. kendi kendilerini yönetemiyorlar, boka sarıyorlar"
    soco'nun bir şey sorumlusu bi lavuk bunları söyleyen.
    ben senin götüne koyayım beyaz avrupalı. orada tek derdi o gün yiyebileceğini bulabilmek olan insan ve hayvanların tüm ömür boyu rızklarına sahip olmak için tüm dünyayı sömürmek için etmediğini bırakmayan beyaz adam, ben senin ta...
    işin lanet tarafı ise, o cümlenin içinde bir haklılık payı da var. tekrar kolonileşmesi gerektiği kısmı değil elbette, ama afrika'nın ve ortadoğu'nun kendi kendisini yönetme konusundaki başarısızlıkları ve gelinen nokta konusunda haklılık payı da var. lanet olsun ki var...

    nefis belgesel, nefis film. bu sene festivalin belki de en güzel sürprizlerinden. inşallah ntv belgesel kuşağında filan oynar da izleyebilirsiniz...
  • hayatlarını virunga parkı'nı korumaya adamış bir avuç gönüllünün hikayesi. izlediğim en kaliteli belgesellerden biri. herkes izlemeli.
  • ne kadar odul topladiysa hepsini haketmis belgesel.

    --- spoiler ---
    en guzel ve ayni anda en uzucu tarafi ise kameralar dibinde yasanan catisma. ayrica gazeteci kizin gizli kamera ile cok basit bir sekilde sirket calisanindan bilgi kopartabilmesine cok guldum. "bu afrikalilari hep sopa altinda tutcaksin ki medeniyet neymis gorsunler" tarzi aciklamalari artik kayit altinda embesilin.

    ve tabii ki kraliyet ailesinden olup kendini kongo'nun ortasindaki doga parkina adamis prens emmanuel.. sen nasil guzel bir adamsin. bir an korktum suikast muikast denince ama atlatmis neyse ki. kendisine uzanan eller kirilsin.
    --- spoiler ---
  • 1999 disney yapımı tarzan ve 1988 yapımı sigourney weaver şaheseri gorillas in the mist, bu 2 film aklımın kenarındadır hep. goriller ve maruz kaldıkları işkenceler vs.

    bu film 2'sinden de büyük bir tokat patlattı çünkü gerçek. para uğruna dönen dolaplar, gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkeler üzerindeki kara bulutlar vs derin bir karamsarlığa itti beni. zaten iç savaş olan, bir şekilde karışmış olan ülkelere bakarsanız bir şekilde de sömürüldüğünü kolaylıkla görebilirsiniz. buna biz de dahiliz. sömürülecek olan alan çatışmanın en güçlü olduğu alandır hep.

    emperyalistler dün de aynıydı, bugün de aynı. filmin açılış sekansı da kongo'nun bu puslu geçmişinden boşuna bahsetmiyordu elbet. (spoiler değil.) burada çok övülen kraliyet ailesinden emmanuel kardeşimiz belki de belçika'nın o topraklardaki son kozudur. soco'dan önce kongo'yu iliğine kadar sömüren belçika şimdi çok mu insani davranıyor sizce? bilemedim. 2014 yapımı bu filmden sonra 2016 yapımı yeni nesil tarzanı izleyin, belçika'nın on yıllarca sömürdüğü bu topraklar hakkında çok ufak bir fikir verir.

    --- spoiler ---

    bir diğer nokta; soco'nun elemanı gizli kameraya konuşurken de bu tarz bir şeyden bahsediyordu belki de. "bu hayvanlar elmas mı sıçıyor, kessin başka bir şey var." diyordu mesela.

    --- spoiler ---

    sömürgecilerin ve onların "kurumsal kimlik"lerini taşıyan dingillerin kafası hep opportunist çalışır. onlara göre "fırsat" ya da "çıkar" yoksa aralarında tercih yapılması gereken 2 şeyden daha değersiz olanının yok edilmesi vaciptir. zarar yazıyordur çünkü.

    velhasıl güzel, gerçek ve acımasız bir film.

    bu arada ekleme yapayım: gorillas in the mist de gerçek ama bir hikaye...
  • muhteşem bir yapım olmuş, goril yüzünden gözlerimin dolacağı aklıma gelmezdi hiç.

    yeni izledim virunga'yı ve bugüne kadar izlemediğim için üzüldüm.belgesel-film hakkında görüşlerimi yazıcam ama minik minik spoiler vererek yapıcam, o yüzdne affola.

    bir direniş hikayesi anlatıyor virunga ama bunu çok farklı bir şekilde yapıyor. direniş milli parkı koruma adına ve milli park dünyada sadece 800 adet kalmış gorillerden barındırıyor. bir yandan da kongo'da ordu ve isyancılar arasındaki savaşı milli park üzerinden gösteriyor. tanklar, obüsler patlatarken maymunların, gorillerin nereye kaçacaklarını şaşırmaları, onları hasta ettiğini gösteriyor. yapılan bu vahşetlerinse tek bir sebebi var; petrol. soco petrol arama şirketi kongo devletinden tanınan imtiyazla petrol aramak ister bölgede ve imtiyaz arasinin yüzde 50 si milli park sınırlarındadır.

    parkı koruyan isimlerse: belçika kraliyet ailesinden gelen park müdürü, çocuklarıma baba gorillere anne oldum diyen bakıcı andré ve diğerleri diyelim. toplamda 130 kişi öldürülmüş parkı koruyanlardan. çatışmanın tam ortasındayken bile orayı terk etmeyen yüce gönüllü, gerçek hayat kahramanlarının hikayesi biraz da. çatışmada korku dolu gözlerle etrafa bakışlarını görebilirsiniz bu kahramanların. captain america gibi tripleri yok malesef.

    aklıma en çok takılan diyalog ise park müdürünün şu sözleri oldu (diyalog buna yakın bişeydi en azından); "onlar burada petrol ararsa ve biz buna izin verirsek herşeyimizi kaybederiz. eğer başarırlarsa bütün ormanlarda aynı şeyi yaparlar. silahla değil belgelerle karşı çıkmalıyız. "
  • dünyada özgürce yaşayan ve sadece 800 kadar kalan primatların habitatları,ulusal kültür mirası virunga parkı için canlarını veren insanların öyküsünü konu alan başyapıt belgesel.

    #64295291
  • kesinlikle izlenmesi izletilmesi gereken belgesel. bu gibi yapımları gordukce artık uzaylı istilasımıdır nedir olacaksa olsun insan ırkı kendini bir resetlesin istiyorum. insanın verdiği zararı verebilen serefsız baska bir canlı yok su dunyada.
  • m23'e karşı ayrı, soco'nun petrol aramasına karşı ayrı direnmeye çalışan bir avuç insanın korumaya çalıştığı milli parktan ve kongo'da olanlardan bahseden belgesel...

    sınırlı sayıda kalan gorillerden birini hastalıktan kaybeden, gorilleri çocukları gibi seven, onların da büyüseler de gelip sarıldıkları bir park koruyucusunun dediğini unutmayacağım uzun süre;
    "ben o gorilin yokluğunu hergün kalbimde hissediyorum".

    kesinlikle desteği hak ediyor...
hesabın var mı? giriş yap