• okuduğum kitabın bittiği an
  • patatesin bile kendi kendine kaynamadığını üzülerek izlediğin hastalık zamanlarıdır. su verenlerin çok olsun diye edilen büyük dualarının ne demek olduğunu işte o zaman anlarsın.
  • cafe de yalnız oturunca...
  • (bkz: sırt kaşıntısı)

    sağ kürek kemiği civarındaki kaşıntı için yatakta döndüm durdum, ulaşamadım. sıcak yorganın altından çıkıp kapıya sürtünerek şu entry'i yazıyorum.

    yalnızlık ne acı.
  • başkasının hayatında kendinizi gördüğünüz ama oraya yakın bile olmadığınız an.
  • hastalanıp yatağa düşüldüğü, bir bardak su içmeye kalkacak dermanın bulunmadığı an.
  • 3 gün önce ultrason sedyesindeyken anladım.annemin tam 1 yıl önce kanser olduğunu aynı sedyede yalnız başına öğrendiği ve “benim iki tane çocuğum var.” diyerek göz yaşlarının döküldüğü andı o an.böyle anlatmıştı çünkü bize ve belki daha anlatmadığı neler vardı?
  • bir haftasonu tek başına dolanırken kafanı kaldırdığında ihsan oktay anar ile göz göze gelirsin. o muydu lan acaba? yok yahu ben benzettim, yok lan oydu işte diye heyecanlanıp idrak etmeye çalıştıktan sonra başımıza gelen her güzel şeyi paylaşma lanetine kapılarak birisiyle bunu paylamak istersin. sonra en yakınlarından başlayarak çemberi genişlete genişlete gidersin sırf içinde kalmasın diye ama bunun o insanlar için bir anlam ifade etmeyeceğinin farkına varırsın çünkü etrafındaki kimse bu adamı tanımıyordur. bu anı yaşadığımdan beri yalnızlığıma bir kat daha çıktım. ruhsatsız.
  • batmışsın bir bataklığa başta farkındasın ama sonraları silmişsin kafandan oranın bataklık olduğunu. çamurdan keyif alıyorsun, ortalık zifiri karanlık ve bir gün biri sana, yeniden aydınlığı gösteriyor ve su tutuyor çamur olan yerlerine farkettiriyor yaşadığın yerin bataklık olduğunu çıkarıyor seni oradan. sonra gidiyor ansızın terk ediyor seni. işte sonra tekrar güneş batıyor, sen o bataklığa geri dönüyorsun ama bu sefer alışman çok zor oluyor.
  • duşta sırtını keslemeye çalışıp başarısız olunan an.
hesabın var mı? giriş yap