• 1998

    yaz ayları , izmir , 15 yaşım ...

    hem üniversite sınavı için yavaştan hazırlanıyor , hem de çalışıyorum. bir sigorta şirketinde kuryeyim , cebimde bir koçan eshot bileti sabah alsancak'tan çıkıp menderes'ten kemalpaşa'ya boydan boya geziyorum izmir 'i. gün içinde onlarca farklı mekana , muhite , , çevreye girip iletişime geçmek , görerek ,yaşayarak; insanları , hayatı ve yaşamı tanımaya giriş dersleri gibi bir şey. akşam saatlerinde ofise dönerken cumhuriyet meydanı'ndaki telekom binasının vitrinlerine kurulan ekranlardan fransa 98 maçları izliyorum. ilk aşkın kavranması mümkün olmayan sarhoşluğu ile geçiyor günlerim. önümde iki sene sonra gireceğim bir sınav var , başaracağıma ve adalete inanıyorum henüz, cumhuriyetin 75. yılı kutlanacak coşkusu kalbimizde , galatasaray'da hagi , walkmanda tarkan , sene 1998 ,mevsim yaz...
  • kesinlikle 2008'dir efenim. henüz sosyal medyanın yayılmadığı, insanların halen yüz yüze bakabildiği, yapmacık sosyal medya kültürlerinin oluşmadığı, oyunların arkadaşlarla, eşle, dostla aynı evde ps2'lerle, ps3'lerle oynandığı nadide zamanlar. hatırlarım o dönemler biz henüz bilgisayara sahip değildik ve hatta sega, atari kültürlerinden kopup yeni yeni ps2'lerle tanışmıştık.

    kim ne derse desin çok güzel yıllardı vesselam. bunun bir alternatifi olarak da 2004-2005 yıllarındaki atari, sega dönemlerimi verebilirim. sokaklarda bilyeler ve bakkallarda sade tatsız ama içinden oyuncak çıkan cipsler.. atari bulunan evler arkadaşlarla dolu. ya ben çocuk olduğum için öyle geliyordu ya da o dönemler insanlar daha sağlıklı bir iletişim halindelerdi. ortalama bir 13 sene geçmiş ardından ama sanki arada yüzyıllar varmış gibi öyle farklı dünya.

    en mutlu yıllarım. keşke tekrar, tekrar, tekrar yaşayabilsem.
  • 1999
  • kesinlikle 2000-2001 arası. üniversite yıllarının ortası. çevre oluşmuş, muhabbetler eğlence bomba. tek dert sun shine cafeden döner durum ayran alıp akşama kadar yurtta hangi filmi izleyecez konusu. okul takımında idmanlar. topluluklar. ve ülkenin daha civisinin çıkmasını düşünmek bile bir saçmalık
  • tam da şuan internetten (bkz: hababam sınıfı) izliyorum ve aklıma geçmiş geldi. o zamanlar her istediğimize istediğimiz zaman ulaşamadığımızdan haberlerden sonra sevdiğimiz filmlerin tv.de verilmesi evde heyecan yaratırdı. hatırlıyorum; (bkz: hababam sınıfı), (bkz: gırgıriye), (bkz: evde tek başına), (bkz: polis akademisi), (bkz: parliament pazar gecesi sineması), sabahları bilimum çizgifilm vs. ben işte o yıllara gidip, takılıp, sonsuz döngüde orada kalmak istiyorum. cocuktum, ergendim, herkes hayattaydi ve mutluydum.
  • (bkz: 2014) hala durup “ne seneydi ama” diyerek aklıma gelen yıldır. bir sürü kahkaha, bir sürü macera, bolca mutluluk içermesinden sanırım, hayatımı tek bir seneye sabitleme şansım olsa, hiç düşünmem 2014 senesi derim. o yıldan beri de yüzümüz gülmedi çok şükür. çocuktuk çoktuk resmen.
  • 1993.

    çünkü bir insanın en güzel yaşı, 19 yaşıdır. benimki de öyleydi. 19 yaşıma bir şiir..

    ''çok uzaklarda yuvarlanıyor başım
    duruyor karanlıkta 19 yaşım
    lambayı yakıyorum
    ona hayretle
    muhabbetle
    hürmetle
    ve daha bilmem neyle bakıyorum''

    (bkz: nazım hikmet)
  • 2009 ya da 2010.
    2010'dan sonra çok bozdu. öyle böyle bozmadı. bozmaz bozmaz dedik yine bozdu...
  • birçoğu için doğumlarından önceki yıl.
  • uzun 2000 veya kısa 2001. ikisi de olur.
hesabın var mı? giriş yap