5 entry daha
  • tarihle sanatı buluşturan, heyecan verici, mükemmel bir proje. lakin mekânların dağınıklığı ve nispeten uzaklığı dolayısıyla öyle bir günde falan gezilemiyor, eserlerin detaylarına dikkatlice bakmak istiyorsanız ya iyi bir program yapmanız ya da birkaç gün ayırmanız gerekiyor.

    cumartesi günü ancak sirkeci garı'ndaki, nuruosmaniye mahzeni'ndeki ve cumhuriyet müzesi'ndeki sergilere göz atabildim. hafta sonu olduğu için, üstelik hava da gayet iyi olduğu için, çocuğunu kapan o bölgedeydi, dolayısıyla çok keyif alamadım; o yüzden, diğer sergileri ziyaret etmenin yanında bu üçlüyü de tekrar ziyaret etmeyi düşünüyorum.

    - sirkeci garı'nın (marmaray çıkışı kısmının) tavanını alparslan babaoğlu ve hikmet barutçugil'in ebrularıyla süslemişler. o kısmı gözlerimi alamayarak, ağzım hayranlıkla açık kalarak birkaç defa tavaf ettim. ancak geçip dönenlerin bakışlarından bunalınca ve kafam yukarıda dolaşmanın yüzünden başdönmesi başlayınca bir kenara oturmak zorunda kaldım. ikili arasında yıllardır süregiden -ve ne ilginçtir ki bir taraf için daha şiddetli olan- çekişme ve tartışmalar malum; lakin o ebruların sırt sırta güzellikleri ve kim ne derse desin uyumlu bütünlükleri o kadar manidar, o kadar hoştu ki, sanatına ve emeğine saygı duysam da burnundan kıl aldırmayan tavrına müthiş sinir olduğum tarafın kulaklarını epeyce çınlattım; ah be insan, baksana, biraz müsamahan olsa ve hem onunla hem de herkesle didişmeyi bir bırakabilsen, bu ülkenin sanatı için aslında böyle ne güzel işler çıkaracaksın, demeden edemedim. projenin o kısmını kim düşünmüş ve özellikle malum tarafa kabul ettirmeyi başararak uygulatmış bilmiyorum ama, kendisini gıyabında yürekten kut-lu-yo-rum!

    - nuruosmaniye mahzeni'ni zaten çok merak ediyordum, bir de böyle bir projeye ev sahipliği yapınca daha bir mest olarak adım attım. mekânın ürpertici ama bir o kadar da mükemmel bir atmosferi var, ağırladığı bazı eserler de o mükemmelliğine yakışan değerdeydi. özellikle de kubilay eralp dinçer ve diğer birkaç ismin ortak çalışması olan "hakikatin rengi" müt-hiş-ti, o perdeyi aralayınca gözlerim büyülendi, nefesim kesildi diyebilirim! keza hikmet barutçugil'in "gezegenler"i de mahzenin en etkileyici köşesini oluşturuyordu. imkânım olsa sırf onları görmek için birkaç defa daha gidebilirim, gitmeyi planlıyorum! (lakin umarım, mahzeni gezen ve eşine "benimle aynı şeyleri çekiyorsun, instagram'a aynı şeyleri koymuş olacağız amaa!" diye çıkışan hanımla -ya da benzerleriyle- tekrar karşılaşmam, zira aynı şoku tekrar yaşayacak/atlatacak kadar sabrım kalmamış olabilir!)

    velhasıl, bu proje için onca emek sarf edilmiş ve gerçekten farklı-nitelikli tasarımlar meydana getirilmiş; sanattan bir parçacık da olsa anlıyorsanız ya da en azından kültüre ve emeğe saygınız varsa bunu fark edebiliyorsunuz. lakin yine de gelinmiş, "çeyiz serme" ya da "kermes" benzetmesi yapılıp çıkılmış! gelenekli sanatların çoğunlukla değersiz sayıldığını ve büyük bir kesim tarafından üvey evlat muamelesi gördüğünü bilsek de, bu dar bakış açısına buralarda şahit olmak gerçekten esef verici.

    elbette böyle ilklerin eksiklikleri ve olumsuz yönleri olur, vardır. (ki sırf ertelenip duran sergileri ve kasıtlı bir şekilde kısıtlı süre tanınan sanatçıları duymak insanı üzüyor, rahatsız ediyor.) lakin eleştirirken maksadımız bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek olsa keşke!
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap