• aysun kocatepe ve elmacık kemiklerinin bir numara olduğu müze.
  • vallahi çok iyi heykelleri de, vasat heykelleri de, aslına benzemeyen heykelleri de içeriyormuş, burada linç edildiğini görünce çok düşük beklentiyle açtım fakat bülent ecevit, metin serezli, turhan selçuk, ilhan selçuk, haldun dormen, müşfik kenter, atatürk, aşık veysel heykelleri muazzam olmuş. heykellerin genel olarak duruşları ve yüz dışındaki diğer uzuvları biraz aceleye gelmiş gibi olsa da giyim kuşamları üzerine de çok düşüldüğü belli, özenli bir iş çıkmış, obama, brad pitt ve angelina jolie gibi kötü örnekler de var ama açıkçası tüm heykeller tek kişinin elinden çıktıysa canının istediğiyle çok iyi uğraşmış, "bu da olsun, adettendir..." dediği ünlülerle de pek uğraşmamış gibi, yapan kişinin keyfidir.

    bir de, metin serezli heykeliyle poz veren nevra serezli fotoğrafı da yüreklere dokunuyor hakikaten, üstelik o heykel de çok güzel olmuş.
  • yılmaz büyükerşen tarafından yapılmş heykelleriyle tam adı yılmaz büyükerşen balmumu heykeller müzesi olan müzedir.

    sözlükte yazılanları okuyunca aklıma şu hikaye geldi.

    çok ünlü bir ressam varmış. bu ressamın da, en az kendisi kadar iyi resimler yapan bir çırağı. ressam, çırağına neredeyse her şeyi öğretmiş. perspektif, ışık, gölgeleme. çırak gerçekten çok başarılıymış; renkleri ustaca karıştırıyor, tuvali gerektiği kadar ıslak tutuyor, ölçekleri başarıyla yansıtıyormuş.

    çırak birgün ustasının karşısına çıkmış ve "ustacığım ben de artık senin kadar iyi olduğumu düşünüyorum ve ustalığa geçiş eserimi yapmaya hazır olduğuma inanıyorum" demiş. ustası da "seni çok iyi yetiştirdim ama bildiğim her şeyi henüz bilmiyorsun, sana verecek son bir dersim var" demiş. "şu karşıda gördüğün büyük tuvale, bittiğinde bugüne kadar yaptığın en iyi resmin diyebileceğin bir resim çizmeni istiyorum; süresi, zamanı önemli değil, ne zaman bittiğine inanırsan o zaman tamamlanmış say. bana yardım ettiğin zamanların dışında yap eserini ve ben buradayken hep üzerinde nemli bezi örtülü olsun; bana da bitmeden gösterme" demiş.

    çırak çok heyecanlanmış. o gün kolları sıvayıp bir gün gurur duyacağı eserini yaratmaya koyulmuş. eserinde ilerledikçe atölyede yatıp kalkar olmuş. gündüzleri ustası gelmeden resmini örtüyor, ortalığı temizliyor, ustasının malzemelerini hazır ediyormuş. akşam ustası gidince de resmi açıyor ve tamamlamak için büyük bir hızla çalışıyormuş. bezi her açtığında resme yeni birşey ekliyor, beğenmediği yerlerini mükemmelleştirmek için elinden geleni yapıyormuş. ustası da büyük bir soğukkanlılıkla çırağını izliyor ve o da kendi eseriyle gurur duyuyormuş.

    günler günleri, haftalar haftaları kovalamış ve beş aylık bir çalışmanın sonunda çırak, resminin bittiğine kanaat getirmiş. o sabah ustasını karşıladığında heyecanla "ustacığım eserimi bitirdim" demiş. ustası gülmüş, sakallarını okşamış ve "aç bakalım tuvalin bezini" demiş. çırak örtüyü kaldırdığında ustanın gözleri parlamış. karşsında bugüne dek gördğü en güzel eserlerden biri duruyormuş. çok utlu olmuş ve çırağına sarılmış. "artık usta oldum mu sence ustacığım?" diye sorunca çırağı, "daha son dersimi vermedim ki" demiş bilgece. "şimdi bu resmi al ve gece kimseler görmeden meydandaki çeşmenin başına koy. yanına bir kova kırmızı boya ve değişik boy ve uçlarda fırçalar bırtak. bir de not iliştir. notta 'lütfen beğenmediğiniz yerleri işaretleyiniz' yazsın. resmin yanına dört gün uğrama. daha sonra resmini çeşmenin başından al ve tekrar atölyeye getir,birlikte inceleyelim" demiş usta.

    çırak biraz şaşırsa da heyecanla geceyi beklemiş ve resmi kaldırdığı gibi meydandaki çeşmenin başına götürmüş. yanına da ustasının dediği gibi kırmızı boya, fırçalar ve notu bırakmış. sonra da evine dönüp güzel bir uyku çekmiş.

    sonraki dört gün geçmek bilmemiş. çırak sürekli dalgın, aklı resminde olmasına rağmen işlerini hiç aksatmamış. ustası da gülerek onu izlemiş. dördüncü günün akşamı "hadi bakalım oğlum şimdi git resmini getir" demiş ve çırak atölyeden fırlarcasına çıkarken arkasından onu izlemiş, bir yandan da kafasını sallamış. yarım saat sonra çırak geri dönmüş. alı al, moru mor, suratı bembeyaz, elleri titriyormuş. resmi atölyenin ortasına koymuş. tabii ona resim denirse.. tuvalde çırağın resmine ait hiçbir yer görünmüyormuş neredeyse. her tarafı kırmızıymış. çırağın aylarca uğraşıp 'işte hayatıda yaptığım en güzel resim' dediği resmin yerinde yeller esiyormuş artık. ustası çırağına sormuş "ne oldu çeşme başında?" diye. çırak bir yandan ağlıyor bir yandan anlatıyormuş. "ustacığım gittim çeşme başına bir de ne göreyim, resmimi mahvetmişler, her tarafını boyamışlar, gözlerime inanamadım. oysa ki ben herkesin beğeneceğini düşünüyordum. üstelik ben resmin başına gittiğimde bunu sen mi yaptın, berbat olmuş diyen bir sürü insanla karşılaştım, bana bez parçaları bile fırlattılar" demiş.

    ustası ayağa kalkmış, çırağın sırtını sıvazlamış ve "şimdi aynı resmi tekrar yapacaksın" demiş. çırak da "hayır ustam, ben bundan sonra senin çırağın olarak kalmayı, yerleri süpürmeyi, boyaları temizlemeyi tercih ederim" diye yanıt vermiş. "dur hele daha dersimiz bitmedi ki" diye yanıtlamış usta. " aynı resmi tekrar yap, üstelik bu defa izinli sayacağım seni. istediğin zaman bitir" demiş. çırak gönülsüz de olsa kabul etmiş ve yeni bir tuvale yeni bir resim yapmaya başlamış. bu defa gündüzleri de çalıştığı için daha kısa sürmüş bitirmesi. resmi sürekli açıp kapamadığı için daha az düzeltme yapmış hatta. iki ayın sonunda ustasının yanına gitmiş ve resmini tamamladığını söylemiş. ustası da "haydi birlikte bakalım" diyerek resmin yanına gitmiş. gerçekten en az ilki kadar harika bir resim daha duruyormuş karşılarında. usta bir kez daha bıyık altından gülerek ne kadar doğru bir eğitim verdiğini düşünmüş. "şimdi" demiş usta, "bu resmi de bu gece çeşme başına götürmeni istiyorum. ancak bu defa yanına sadece kırmızı boya değil her renkten boya, inceltici, palet, çeşit çeşit fırça koymanı istiyorum. bu sefer yanına iliştireceğin notta da 'lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltiniz ve katkıda bulununuz' yazılı olsun, bu sefer yedi gün bekleyeceğiz." çırak son derece gönülsüz bir şekilde kabul etmiş ustasının isteğini. beş aylık emeği dört günde mahvolduktan sonra bu sefer de aynı şeyle karşılaşmak istemiyormuş. gece olunca istemeye istemeye resmi çeşmenin başına bırakmış. yanına da her renkten boya ve resim malzemesi ile ustasının söylediği notu koymuş. ve beklemeye başlamış.

    aradan yedi gün geçmiş, usta çırağa "git de resmini getir bakalım" demiş. çırak korka korka çıktığı atölyeye koşa koşa dönmüş yarım saat sonra. yüzünde güller açıyormuş. elindeki resmi atölyenin ortasına bırakmış. "ustacığım" demiş gözlerinden yaşlar süzülürken "bu seferki resmimi o kadar beğenmişler ki, bir kusurunu bulamamışlar, tek bir fırça darbesi bile yok benim yaptıklarımdan gayrı. üstelik orada bulunanlar da beni tebrik ettiler, başarılarımın devamını dilediler". ustası bir kahkaha atmış ve "otur bakalım yanıma sevgli çırağım, yoksa sana da usta mı demeliyiz artık" demiş. çırak çok heyecanlanmış. hemen ustasının yanına ilişmiş.usta başlamış anlatmaya.

    "aslında ilk resmin de mükemmeldi. ancak geri getirdiğinde üzerinin kıpkırmızı olacağını biliyordum. çünkü sen insanlara bilmedikleri bir konu hakkında ahkam kesme hakkı tanıdın. bu nedenle de bilen bilmeyen, anlayan anlamayan herkes eline kırmızı boyayı alıp istediği yere vurdu fırçayı. ama sen aynı güzellikte ikinci resminde onlara daha önce kırmızıyla işaretledikleri yerleri daha güzel hale getirmelerini istediğinde yapacak bir şeyleri olmadığını gördüler, zira senin yaptığın işten zerre anlamıyorlardı. eğer ilk seferinde pes etseydin, sanattan hiç anlamayan insanların acımasız eleştirileri yüzünden sanat dünyası doğmadan bir sanatçısını kaybedecekti, ancak sen pes etmedin ve bu sefer gerçekten anlayan insanlardan takdir gördün. sanatını, asla seni anlamayacak ama her daim eleştirecek insanlara göre şekillendirirsen eninde sonunda evinde oturursun. bu da sana son dersimdir. kulaklarını böyle insanlara tıka ve her zaman ikinci resmi düşün sevgili usta."

    görüyorum ki bugün bu başlığa elindeki fırçadan kırmızı boya damlayanlar akın etmiş. götüne benzetenler mi ararsın, ucuz kopyacılık diyenler mi, bir sike benzememiş diyenler mi, estetik bulmayanlar mı..

    kırmızı boyayla çarpı atmak kolay; balmumu, kil ve detay çalışma aparatları ile görelim sizi bir de..
  • bizzat gidip gördüğüm müze.heykellerin büyük bir kısmı gayet başarılı.öyle dalga geçilecek bir durum yok.bu müzeye heykel yerine bizzat insanların kendisini de koysan sözlük ahalisini memnun etmenin mümkün olmadığını anladım.
  • ali sirmen ve oktay ekincinin heykellerinin tam anlamiyla birebir oldugu, guzel baskanin guzel sergisi.
  • muhtemelen tanesini 100 dolara çinden ucuza kapatmışlar. ya da balmumunu kiloyla falan almışlar. hesaplı olmuş gibi. yoksa balçiçek ilter'in böyle profillerin yanında ne işi var? yapmışken eşantiyon diye hediye etmişler onu da sanırım.

    şaka bir yana; yine de çok ezmemek lazım. hiç olmamasından iyidir böyle bir müze. zamanla gelişir belki bazı şeyler.
  • bazı heykellerin fondötenlerinin cilt renklerinden 1-2 ton açık olduğu müzedir. mesela bknz: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=56

    -tanım yok diye ispiyonlayan eksik beyinlilere selam olsun, tanım nasıl bir şey biliyor musunuz?
  • abdullah gül'ün hayko cepkin gibi gözlere sahip olduğu: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=12

    süleyman demirel'in 90'lardaki plastip gibi olduğu: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=18

    adnan menderes'in italyan mafya babalarına dönüştüğü: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=21

    barack obama'nın renk attığı: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=23

    jula roberts'ın demet akbağ ile yer değiştirdiği: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=32

    suna keskin'in tuvaletini tutmaya çalıştığı: http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/…-1.html?position=51

    müzedir. ama yine de çok güzel olmuş bir müzedir bence. yurtdışındaki müzeleri görünce keşke bizim sanatçılarımız için de olsaydı derdim yılmaz hoca yine güzel iş çıkartmış.

    edit: yuh bütün heykeller yılmaz hocaya aitmiş. bir kez daha saygı duydum kendisine ve eskişehir'e yaptığı katkılara. bir tanesinin yaptığı gibi sürekli ucube çeşmeler ve heykeller dikeceğine adam gibi bir müze açmış.
  • çoğu heykeli başarısız müze. bazıları andırıyor işte sadece. böyle kemal sunal mı olur lan?
hesabın var mı? giriş yap